Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Ahmet Temiz Başvurusu (7) (Başvuru Numarası: 2014/804)
0

Ahmet Temiz Başvurusu (7) (Başvuru Numarası: 2014/804)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET TEMİZ BAŞVURUSU (7)
(Başvuru Numarası: 2014/804)
Karar Tarihi: 8/6/2017
R.G. Tarih ve Sayı: 23/6/2017 - 30105
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin YILDIRIM
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör Yrd. : Fatih ALKAN
Başvurucu : Ahmet TEMİZ


I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya korse ve masa temin edilmemesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibatları bulunması nedeniyle 2014/1124 ve 2015/6580 numaralı bireysel başvuru dosyalarının 2014/804 numaralı başvuruyla birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 24/6/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 3/7/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 13/7/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Bel Korsesi Talebi Hakkında Yargısal Süreç
9. Hâlihazırda Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan başvurucu; bel ve boyun fıtığı hastası olduğunu, bu hususta sağlık raporlarının bulunduğunu, buna rağmen kendisine bel korsesi temin edilmesi yönündeki talebinin Ceza İnfaz Kurumu tarafından karşılanmadığını belirterek şikâyet yoluyla (kapatılan) Sincan İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurmuştur.
10. 14/11/2013 tarihli şikâyet dilekçesinde başvurucu; Ceza İnfaz Kurumu idaresinin sağlık raporu bulunması koşulunu aradığını, rapor almak için başvurduğu uzman hekimin ise "Korse kullanmak benim ilkelerime aykırı." diyerek kendisi hakkında "Korse kullanması gerekir." şeklinde rapor tanzim etmediğini ileri sürmüştür.
11. İnfaz Hâkimliğinin 21/11/2013 tarihli ve E.2013/5755, K.2013/5785 sayılı kararıyla başvurucunun şikâyetinin reddine hükmedilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir.
".. Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksel Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu'nun 20/11/2013 tarihli ve 2013/14381 sayılı yazısı ile "hükümlünün hastaneye sevk işlemleri yaptırılmış olup, 11/7/2013 tarih ve 2013/2504 sayılı Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi FTR polikliniğinin ''Bel Ağrısına istinaden korse talebinde bulunan hastaya korsenin zararları anlatıldı'' ibareli raporu ve 05/11/2013 tarihli Ankara 2 No.lu F tipi Yüksek Güvenlikli kapalı Ceza İnfaz Kurumu Tabipliğinin görüşünün yazı ekinde sunulduğu" bildirilmiştir.
Hükümlü dilekçesi, idarenin cevabı ve ekleri birlikte değerlendirildiğinde; hükümlünün talebinin yaşadığı sağlık sorununun ne şekilde giderileceğine dair olduğu, sağlık sorunlarının çözümünde teşhis ve tedavi usulünün belirlenmesi görev ve yetkisinin hekimlere ait olduğu, tıbbi ve teknik bir bilgiyi gerektiren konuda Hakimliğimizin hekimin takdir hakkına müdahale edemeyeceği, tıbbi kararların sağlık yönünden denetleme imkan, görev ve yetkisinin Hakimliğimizde olmadığı, sorunun tıp ilminin verileri ile çözülebileceği anlaşılmakla aşağıda yazılı şekilde karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere;.. şikayetinin reddine .. karar verildi."
12. Söz konusu karara karşı yapılan itiraz (kapatılan) Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/12/2013 tarihli ve 2013/3812 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının ilgili kısımları şöyledir:
".. İncelenen dosya kapsamına göre Sincan İnfaz Hakimliğinin 21/11/2013 tarih ve 2013/5755 Esas, 2013/5785 Karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla hükümlü .. itirazının reddine yönelik aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. .. Sincan İnfaz Hakimliği'nin .. kararı usul ve yasaya uygun olduğundan hükümlü .. itirazının reddine .. kesin olarak karar verildi."
13. Nihai karar 3/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
B. Masa Talebi Hakkında Yargısal Süreç
14. Öte yandan başvurucu 14/11/2013 tarihli başka bir şikâyet dilekçesi ile İnfaz Hâkimliğine yeniden başvurmuştur. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu üç kişilik koğuşta bir tane masa olduğunu, bel ve boyun rahatsızlığı nedeniyle okuma ve yazma faaliyetlerini uzanarak yapmasının sağlığını olumsuz etkilediğini, bu nedenle tek kişilik kullanıma uygun ikinci bir masaya ihtiyacı olmasına rağmen masa talebinin karşılanmadığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucu, bel korsesi talebini de yinelemiştir.
15. İnfaz Hâkimliğinin 2/12/2013 tarihli ve E.2013/5747, K.2013/5885 sayılı kararıyla başvurucunun şikâyet başvurusu reddedilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir.
"Hükümlü dilekçesi ile "odalarında bulunan masanın bir tane olması ve kendisinin sağlık problemleri olduğu için ayrı bir masa talebinde bulunduğunu, ayrıca bel ve boyun fıtığı rahatsızlığı olduğu için korse talep ettiğini fakat idare tarafından verilmediğini" belirterek İdare uygulamasına karşı şikayet yoluna başvurmuştur.
Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunun 20/11/2013 tarihli ve 2013/14383 sayılı yazısı ile "Hükümlünün rahatsızlığı ile ilgili olarak hastaneye sevk işlemleri yaptırılmış olup, 11/07/2013 tarih ve 2013/2504 sayılı Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi FTR polikliniğinin ''Bel Ağrısına istinaden korse talebinde bulunan hastaya korsenin zararları anlatıldı'' ibareli raporuna istinaden hükümlünün herhangi bir talebi olmadığı anlaşılmış; ayrıca, hükümlünün odasına ikinci bir masa verilmesine ilişkin herhangi bir dilekçe ile müracaatının bulunmadığı anlaşılmış olup, Kurumumuz uygulaması ise Kurum idaresince her odada bir adet plastik masa verilmektedir. Sadece hükümlü/tutuklulardan üniversite öğrencisi olanlara ders çalışabilmeleri amacıyla ikinci bir masa verilmektedir." şeklinde bildirilmiştir.
Hükümlünün korse talebi hakkında Hakimliğimizin 21/11/2013 tarihli ve 2013/5755 Esas, 2013/5785 Karar sayılı kararı ile inceleme ve değerlendirme yapıldığı için tekrar aynı konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca hükümlü dilekçesi ve ceza infaz kurumundan gelen belgeler birlikte değerlendirildiğinde, hükümlü hakkında bir adet masa verilmesine yönelik olarak yapılan uygulamanın ceza infaz kurumu kurallarına uygun olduğu, mevzuata aykırı bir uygulamanın veya hukuka aykırılığın söz konusu olmadığı anlaşılmakla yerinde olmayan şikayetin reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere; 1- Hükümlünün korse talebi ile ilgili olarak yeniden karar verilmesine yer olmadığına, 2- Hükümlünün masa talebi ile ilgili şikayetinin reddine karar verildi."
16. Söz konusu karara karşı yapılan itiraz (kapatılan) Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/12/2013 tarihli ve 2013/3788 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının ilgili kısımları şöyledir:
".. İncelenen dosya kapsamına göre Sincan İnfaz Hakimliğinin 2/12/2013 tarih ve 2013/5747 Esas, 2013/5885 karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla hükümlü .. itirazının reddine yönelik aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. .. Sincan İnfaz Hakimliğinin .. kararı usul ve yasaya uygun olduğundan hükümlü .. itirazının reddine .. kesin olarak karar verildi."
17. Nihai karar 9/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 13/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Başvurucu, Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine 16/3/2015 tarihinde sunduğu dilekçe ile kendisine masa verilmesi yönündeki talebini yinelemiştir. İnfaz Hâkimliği 17/3/2015 tarihli kararıyla ikinci masanın stok oluşturacağı, üst üste konulması durumunda çatıya çıkılabileceği ve bu nedenle Kurum güvenliğinin tehlikeye düşebileceği gerekçeleriyle talebi reddetmiştir. Karara karşı yapılan itiraz, Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/3/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun, 35. maddesi şöyledir:
"(1) Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç maddeleri yönetmelikle düzenlenir."
21. 17/6/2015 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 12. maddesi şöyledir:
"Hükümlüler, koğuş, oda ve eklentilerinde hekim raporuyla belgelendirilmek koşuluyla, sağlıkları için gerekli protez ve benzeri tıbbı araçları ve eşyaları bulundurabilir."
22. Yönetmelik'in 15. maddesi şöyledir:
"Hükümlüler, oda sistemine geçmiş ceza infaz kurumlarının koğuş, oda ve eklentilerinde, bir adet kafes ile bir çift kanarya, bülbül veya muhabbet kuşu gibi küçük kafes kuşu bulundurabilir. Henüz oda sistemine geçmemiş diğer ceza infaz kurumlarında, kafes ve kuş sayısı idare tarafından belirlenir.
Koğuş veya odada kuş bulundurulabilmesi için, birlikte kalan hükümlülerin rızalarının alınması zorunludur.
Hükümlülerin kendilerini geliştirmeleri için gerekli görülen eğitim ve kültürel çalışmalarında kullanabilecekleri malzemeleri, koğuş, oda ve eklentiler dışında, idare tarafından uygun görülecek yerlerde ve denetim altında bulundurmasına ve kullanmasına kurum olanakları çerçevesinde izin verilebilir.
Hükümlüler, kendilerine idare tarafından verilen nevresim takımı ve battaniye dışında, kantinden temin edilmek şartıyla bir adet nevresim takımı ve iklim koşulları değerlendirilerek idarenin uygun göreceği sayıda battaniye bulundurabilir.
Kantinden temin edilmek koşuluyla, her odada bir adet, on kişiden fazla mevcudu olan koğuşlarda ise iki adet, kumar niteliğinde olmayan ve idarece belirlenen, satranç takımı gibi oyunlara ait malzemeler bulundurulabilir.
Her oda veya koğuşta, idare tarafından yaptırılan panolara asılmak ve kurum kantininden temin edilmek koşuluyla birer adet Türk bayrağı, Atatürk resmî, gazete kupürü, haber, yazı fotoğraf ve takvim bulundurulabilir.
Her hükümlünün kendisine ayrılan yattığı yer veya dolabında, aile fertlerinin fotoğraflarına ait albüm bulundurmasına izin verilir.
Hükümlüler nişan ve evlilik yüzüğü, küpe, kolye, toka, tespih ve kol saati ile kantinden temin edilmek koşuluyla bir adet masa saati ve bir adet top bulundurabilir.
Bayan hükümlüler, kantin aracılığı ile satın aldıkları makyaj malzemelerini koğuş veya odalarında bulundurabilir.
Ceza infaz kurumu işyurdu yönetim kurulunca kantinde satışına karar verilen, bu Yönetmelikte sayılmayan ve kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyen eşyaların stok oluşturmayacak şekilde koğuş, oda ve eklentilerde bulundurulmasına izin verilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimseye işkence veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya ceza uygulanamaz."
24. Sözleşme'nin "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre hükümlü ve tutuklular, Sözleşme'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No. 74025/01, 6/10/2005, § 69).
26. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğine hükmetmiştir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 3/3/1983, §§ 99-105).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 8/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; belinde ve boynunda bulunan rahatsızlığın sağlık raporuyla tespit edilmesine rağmen Ceza İnfaz Kurumu tarafından kendisine bel korsesi temin edilmediğini, okuma ve yazma faaliyetlerini uzanarak yapması durumunda sağlığının daha fazla bozulması nedeniyle masa talebinde bulunduğunu ancak bu talebinin de haksız şekilde karşılanmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, haklı taleplerinin keyfî şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Bakanlık görüşünde, başvurucunun 11/7/2013 tarihinde bel ağrısı şikâyetiyle Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Polikliniğine sevk edildiği, ilgili uzman hekim tarafından korsenin zararları hakkında bilgi verilerek başvurucunun korse kullanmasının gerekmediğine karar verildiği belirtilmiştir. Görüşte, başvurucunun barındırıldığı üç kişilik odada üç kişilik bir masanın bulunduğu ifade edilmiştir. Başvurunun kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirildiği Bakanlık görüşünde, başvurucunun yoğun ve uzun süreli acı çekmesine neden olan ve korse kullanmasını gerektiren bir rahatsızlığının olduğu yönünde yeterli deliller sunulmadığı ve iddia edilenin aksine başvurucunun faydalanabileceği fiziki imkânların bulunduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, sağlık raporu olmadan korse verilmemesinin başlı başına hak ihlali niteliğinde olduğunu, odada bulunan ve ortak kullanılan masada yemek yenmesi ve çay içilmesi nedeniyle bu masada tek başına okuma ve yazma faaliyetinde bulunmasının mümkün olmadığını ifade etmiştir. Ayrıca başvurucu, başvuru dilekçesindeki iddialarını ve taleplerini tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
31. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
32. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı, Sözleşme'nin 8. maddesi çerçevesinde özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı ile bireyin kendini gerçekleştirme ve kendine ilişkin kararlar alabilme hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
33. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında ise kimseye "işkence", "eziyet" yapılamayacağı ve kimsenin "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele ve cezaya tabi tutulamayacağı düzenlenmiş olup bu hüküm, Sözleşme'nin 3. maddesi kapsamında güvence altına alınmış olan hukuksal çıkarları kapsamaktadır. Belirtilen düzenlemede yer alan ifadeler arasında bir yoğunluk farkı bulunmakta olup kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne en ağır şekilde zarar veren muamelelerin "işkence", bu seviyeye varmayan fakat yine de vücutta zarar ya da yoğun fiziksel veya ruhsal ızdırap veren insanlık dışı muamelelerin "eziyet", küçük düşürücü ve alçaltıcı nitelikteki daha hafif muamelelerin ise "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele veya ceza olarak belirlenmesi mümkündür (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 22).
34. Devletin, hükümlü ve tutuklu kişilerin insan onuru ile bağdaşır koşullarda tutulmalarını sağlama ve bu kişilerin ceza infaz kurumunda kalmaları nedeniyle zorunlu olarak ortaya çıkan sıkıntı ve üzüntü seviyesinden daha fazla ıstıraba maruz bırakmama yönünde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Fiziksel ya da ruhsal anlamda oluşan bir hastalığa bağlı acı -şayet devletin sorumlu tutulabileceği tutulma koşulları ile daha da katlanıyorsa veya katlanma riski varsa- kötü muamele yasağının uygulama alanına girebilir. Bir hükümlü ya da tutuklunun sağlığı, infazın gerekleri göz ardı edilmeden gerekli tedavilerin uygulanması yoluyla uygun tedbirler alınarak sağlanmalıdır. Hasta bir hükümlü ya da tutuklunun uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlaline neden olabilir.
35. Ancak bir eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşiğin aşılıp aşılmadığının belirlenmesinde her somut olayın özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması esastır. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve manevi etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23). Somut olaydaki veriler ışığında belirtilen ağırlık eşiğinin altında kalan muamele ve eylemlerin ise diğer haklar kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.
36. Somut olayda başvurucu, sağlık sorunları olmasına rağmen bel korsesi ve masa talebinin karşılanmaması nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun taleplerinin karşılanmamasının beden sağlığına olan etkisi ve yoğunluk derecesi birlikte değerlendirildiğinde başvuru konusu eylem ve tutumların Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetinin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
38. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Mahkemece açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.
39. Ceza infaz kurumlarında bulunan tüm hükümlü ve tutuklular, Anayasa'da düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir. Ancak tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar ölçülülük ilkesi göz ardı edilmeden sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
40. 5275 sayılı Kanun'un 35. maddesinde ceza infaz kurumlarında tutulan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbi malzeme ve diğer ihtiyaç maddelerinin yönetmelikle düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda Kanun, yürütme organına hükümlü ya da tutukluların hangi eşyaları bulundurabileceğine ilişkin düzenleme yetkisi vermektedir. Anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla ceza infaz kurumunun güvenliği ve düzeni için öngörülen bir takım kurallar konulması doğaldır. Somut olayda, ceza infaz kurumunda bulunan bir hükümlü olan başvurucuya anılan yasal düzenlemenin uygulanacağı açıktır.
41. Yönetmelik'in 12. maddesine göre hükümlülerin koğuş, oda ve eklentilerinde sağlıkları için gerekli protez ve benzeri tıbbi araçları ve eşyaları bulundurabilmeleri için hekim raporuyla bu durumlarını belgelendirme koşulu aranmaktadır. Yine Yönetmelik'in 15. maddesinde, Yönetmelikte, sayılmayan eşyaların koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulmasına izin verilmesinin bu eşyaların stok oluşturmaması ve kurum güvenliğini tehlikeye düşürmemesi koşullarına bağlı olduğu belirtilmektedir.
42. Başvurucu, bel korsesi talebinin gerekçesi olarak yaşadığı bel fıtığı rahatsızlığını göstermiştir. Dosya kapsamında yapılan incelemede, rahatsızlığı ile ilgili olarak başvurucunun değişik tarihlerde Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampüs Devlet Hastanesi ile Sincan Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Polikliniğine sevk edildiği ve uzman hekim tarafından muayene edilen başvurucu hakkında raporlar düzenlendiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun taleplerinin haksız yere karşılanmadığı iddiasıyla ilgili olarak İnfaz Hâkimliği tarafından yapılan değerlendirmelerde, sağlık sorunlarının teşhis edilmesinde ve tedavi usulünün belirlenmesinde görev ve yetkinin hekimlere ait olduğu, tıbbi ve teknik bilgi gerektiren bir konuda hekimin takdir hakkına müdahale edilemeyeceği vurgulanmıştır.
43. Başvuruya konu süreç korse talebi yönünden değerlendirildiğinde bel ve boyun fıtığı rahatsızlığı bulunan başvurucunun yeterli tıbbi donanımı ve personeli bulunan sağlık kuruluşlarına düzenli olarak sevkinin yapıldığı, bu kapsamda fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı hekimler tarafından sağlık sorununun takip edildiği anlaşılmaktadır. Sincan Devlet Hastanesinde görevli uzman hekim tarafından 23/3/2012 tarihinde yapılan muayene neticesinde hazırlanan raporda başvurucuya ortopedik yastık ve yatağın önerildiği görülmektedir. Bu doğrultuda Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucuya ortopedik yastık ve yatak verildiği başvurucu tarafından dile getirilmiştir. Öte yandan 11/7/2013 tarihli muayenede başvurucunun korse talebinin uzman hekim tarafından uygun görülmediği ve sağlık raporunda "Korse talebinde bulunan hastaya korsenin zararları anlatıldı." şeklinde bir değerlendirmede bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun sağlık sorununun giderilmesi yönünde elverişli vasıtalara ulaşabilir olduğu, korse talebinin karşılanmasını gerektiren tıbbi bir gerekliliğin bulunmadığının ve korsenin zararları konusunda aydınlatıldığının sağlık raporlarıyla sabit olduğu açıktır.
44. Başvurucunun masa talebi de Yönetmelik'in 15. maddesinin son fıkrası kapsamında gerekli koşulların oluşmadığı değerlendirildiğinden Ceza İnfaz Kurumu tarafından karşılanmamıştır. Başvurucunun masa talebi hakkında İnfaz Hâkimliği tarafından farklı tarihlerde iki ayrı değerlendirme yapıldığı görülmektedir. İnfaz Hâkimliği, her koğuşta bir adet masa bulunabileceğini, ikinci masanın stok oluşturacağını, masaların üst üste konulması durumunda çatıya çıkılabileceğini ve bu nedenle kurum güvenliğinin tehlikeye düşebileceğini gerekçe göstererek masa talebini reddetmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi de İnfaz Hâkimliğinin kararlarında yer alan gerekçelerin yeterli olduğunu ve yapılan işlemin kanuna uygun olduğunu belirtmiştir. Kurum güvenliğinin tehlikeye düşebileceği gerekçesiyle oluşturulan idari ve yargısal kararların, düzenin ve güvenliğin bozulmasını engellemeyi hedeflediği açıktır. Öte yandan masa ihtiyacını asgari düzeyde karşılayacak şekilde bir adet masanın koğuşta bulunduğu ve başvurucunun yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumunda tutulmasından dolayı bir takım sınırlamalara maruz kalmasının doğal olduğu, bu yöndeki sınırlamanın ölçülülükten uzak olmadığı, talebe konu eşyanın yaşamsal nitelikte bir öneminin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun her iki talebi hakkında da, İnfaz Hâkimliği ile Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararların ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği kanaatine ulaşılmıştır.
45. Sonuç olarak somut olayda Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartlar yönünden gerisinde kalınmadığı ve bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
46. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun, açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Engin YILDIRIM ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Başvurunun kabul edilemez bulunması nedeniyle adli yardım talebinin kabulü ile muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, başvurucunun mağduriyetine neden olmayacağı anlaşılmakla birlikte 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesi uyarınca tamamen muafiyetin koşulları oluşmadığından 206,10 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucudan TAHSİLİNE 8/6/2017 tarihinde karar verildi.


Başkan Üye Üye
Engin YILDIRIM Serdar ÖZGÜLDÜR Osman Alifeyyaz PAKSÜT





Üye Üye
Recep KÖMÜRCÜ Celal Mümtaz AKINCI


KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, bel ve boyun fıtığı hastası olduğunu, hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda kendisine bel korsesi temin edilmesi yolundaki talebinin Ceza İnfaz Kurumu tarafından karşılanmadığını belirterek İnfaz Hakimliğine başvurmuş; İnfaz Hakimliği ise Ankara Ceza İnfaz Kurumları Kampus Devlet Hastanesi FTR polikliniğinin “…korse talebinde bulunan hastaya korsenin zararları anlatıldı” ibareli raporuna dayanarak, “…sağlık sorunlarının çözümünde teşhis ve tedavi usulünün belirlenmesi görev ve yetkisinin hekimlere ait olduğu, … Hakimliğimizin hekimin takdir hakkına müdahale edemeyeceği, tıbbi kararların sağlık yönünden denetleme imkan, görev ve yetkisinin Hakimliğimizde olmadığı…” gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir.
Başvurucunun itirazı üzerine dosyayı inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi de “…İnfaz Hakimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan…” gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
2. Başvurucu daha sonra hükümlü bulunduğu üç kişilik koğuşta tek bir masa bulunduğunu, bel ve boyun rahatsızlığı nedeniyle okuma ve yazma faaliyetlerini uzanarak yapmasının sağlığını olumsuz etkilediğini öne sürerek kendisine ayrı bir masa verilmesi talebiyle tekrar İnfaz Hakimliğine şikayette bulunmuş ve korse konusundaki talebini de yinelemiş ise de bu başvuruları da hem İnfaz Hakimliği hem de itirazı inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, daha öncekine benzer gerekçelerle reddedilmiştir.
3. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapan başvurucu, haklı taleplerinin keyfi bir şekilde reddedildiğini, bu nedenle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
4. Başvurucunun masa talebinin yerine getirilmemesinin sağlığını ne şekilde olumsuz etkilediği hakkında yeterli bir açıklama ortaya koyamaması, ayrıca ret kararlarında her ne kadar ayrı bir gerekçe belirtilmese de hükümlülerin bu tür ilave eşya taleplerinin infaz kurumunun düzen ve güvenliğini olumsuz etkileyebileceğinin açık olması nedeniyle, masa talebi yönünden başvurunun KABUL EDİLEMEZLİĞİNE karar verilmesi gerekir. Bu yönden çoğunluk görüşüne katılmaktayız.
5. Ancak boyun ve bel sorunları bulunan ve bu hususta bir takım açıklamalar yapmış olan başvurucunun korse talebinin yerine getirilmemesi nedeniyle ihlal iddiasının KABUL EDİLEBİLİRLİĞİNE karar verilmesi gerekir.
6. Bu bağlamda, hastaya “korsenin zararlarının anlatılması” yeterli olmayıp, korse kullanımının kendi sağlığı açısından uygun olup olmadığı hakkındaki kararın hastaya bırakılması gerekir. Somut olayda başvurucunun korse kullanmasının zararlı olacağı yolundaki hekim görüşü mutlak bir tıbbi görüş olmadığı gibi, korse talebi reddedilirken, korsenin koğuşta bulundurulmasının infaz kurumu yönünden her hangi bir olumsuzluğa yol açıp açmayacağı şeklinde bir değerlendirme de yapılmamıştır. Ayrıca korse infaz kurumunca temin edilemiyorsa, başvurucunun bunu ücreti karşılığında dışarıdan temin etmesine de fırsat vermeyecek şekilde, korse kullanmasının uygun olmadığı şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
7. Başvurucunun korse talebinin reddine ilişkin gerekçeler haklı bir nedene dayanmadığı ve korse kullanmasına izin verilmemesi başvurucunun temel haklarına ölçüsüz bir müdahale olduğundan, başvurucunun Anayasanın 17. maddesinde yer alan temel hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

Başkan Üye
Engin YILDIRIM Osman Alifeyyaz PAKSÜT

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için