Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Alimov / Türkiye (Başvuru No. 14344/13)
0

Alimov / Türkiye (Başvuru No. 14344/13)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM


ALİMOV / TÜRKİYE

(Başvuru no. 14344/13)


KARAR


STRAZBURG

6 Eylül 2016

NİHAİ

06 Aralık 2016

İşbu karar Sözleşme’nin 44 § 2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşmiş olup, bazı şekli değişikliklere tabi tutulabilir.

Alimov / Türkiye davasında,

Başkan,
Julia Laffranque,
Yargıçlar,
Işıl Karakaş,
Nebojša Vučinić,
Ksenija Turković,
Jon Fridrik Kjølbro,
Stéphanie Mourou-Vikström,
ve Bölüm Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Hasan Bakırcı’nın katılımıyla Daire halinde toplanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Bölüm) 5 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirdiği kapalı oturumdaki müzakereler sonucunda anılan tarihte aşağıdaki kararı vermiştir.
USUL
1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan davanın (no. 14344/13) temelinde, Özbekistan vatandaşı Bakhtiyor Alimov’un (“başvuran”) 14 Şubat 2013 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (“AİHM” veya “Mahkeme”) İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme’nin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvuru bulunmaktadır.
2. Başvuran, İstanbul Barosuna bağlı avukatlar A. Yılmaz, S. N. Yılmaz ve B. Çetinkaya tarafından temsil edilmiştir. Türk Hükümeti (“Hükümet”) ise kendi görevlisi tarafından temsil edilmiştir.
3. Başvuru, 24 Mart 2014 tarihinde Hükümete tebliğ edilmiştir.
OLAYLAR VE OLGULAR
I. DAVANIN KOŞULLARI
4. Başvuran 1970 doğumlu olup, Gaziantep’te ikamet etmektedir.
A. Başvuranın Türkiye’ye Girişi ve Tutulması
5. Başvuran ve ailesi, dini inançları nedeniyle karşı karşıya kaldıkları baskıdan kaçmak üzere 2010 yılında Özbekistan’dan ayrılmıştır. Başvuran ve ailesi Kazakistan’da belirli bir süre geçirdikten sonra 2010 yılında Türkiye’ye yasal yollardan giriş yapmıştır.
6. Türkiye’ye geldikten sonra başvuran ve eşi sığınma talebinde bulunmuştur. Başvuranın eşine sığınma talebi sonuçlanana dek Gaziantep ilinde oturma izni verilmiştir; ancak, başvuran izin için gerekli ücreti ödeyemediğinden oturma iznini alamamıştır. Dolayısıyla başvuran Gaziantep’te yasa dışı şekilde ikamet etmiştir.
7. Başvuran ve ailesi 5 Nisan 2011 tarihinde, başvuranın eşinin tıbbi tedavi görmesi amacıyla Türkiye’den Ukrayna’ya seyahat etmiştir. Türk sınır polisi, Türkiye’de yasa dışı şekilde ikamet ettiği gerekçesiyle başvurana 900 Türk lirası para cezası vermiştir. Ayrıca başvurana beş yıl boyunca ülkeye giriş yasağı konmuştur.
8. Başvuran ve ailesi 4 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul’da bulunan Sabiha Gökçen Havalimanından Türkiye’ye tekrar giriş yapmaya çalışmıştır. Ancak başvuranın girişine izin verilmemiş ve hakkında Ukrayna’ya geri gönderme işlemi yapılmak üzere, havalimanının “kabul edilemez yolcular” alıkoyma merkezine yerleştirilmiştir.
9. Başvuran 5 Mayıs 2012 tarihinde, hakkında yapılacak geri gönderme işlemine itiraz etmiş ve yeni bir sığınma talebinde bulunmuştur.
10. İçişleri Bakanlığı (“Bakanlık”) 13 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul ve Gaziantep Valiliklerinden başvuranı sığınma talebi hakkında karar verilene dek havalimanı alıkoyma merkezinde barındırılacağı konusunda bilgilendirmelerini talep etmiştir. İstanbul Valiliğinin Bakanlığa gönderdiği 21 Mayıs 2012 tarihli belgeye göre, talep edildiği üzere başvurana bildirimde bulunulmuştur. Ancak belgede, başvurana ilgili bildirimin ne zaman yapıldığı belirtilmemiştir.
11. Bakanlık 30 Mayıs 2012 tarihinde başvuranın sığınma talebini reddetmiştir. Söz konusu karar 31 Mayıs 2012 tarihinde başvurana tebliğ edilmiştir. Başvuran aynı tarihte ayrıca, yetmiş iki saat içerisinde Bakanlığın kararına itiraz edebileceği, itirazının reddedilmesi halinde sınır dışı edileceği ve bu arada havalimanı alıkoyma merkezinde barındırılmaya devam edileceği konusunda bilgilendirilmiştir.
12. Başvuran 1 Haziran 2012 tarihinde Bakanlığın kararına itirazda bulunmuştur.
13. Başvuran 10 Temmuz 2012 tarihinde Sabiha Gökçen Havalimanından İstanbul Kumkapı Yabancılar Geri Gönderme Merkezine (“Kumkapı Geri Gönderme Merkezi”) nakledilmiştir.
14. Başvuran 15 Ağustos 2012 tarihine kadar Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulmuştur. Aynı tarihte başvurana sığınma talebi sonuçlanana dek geçici oturma izni verilmiştir.
15. Dava dosyasında başvuranın sığınma talebinin sonucuna ilişkin herhangi bir bilgi mevcut değildir.
B. Başvuranın Sabiha Gökçen Havalimanı ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde Tutulma Koşulları
1. Başvuranın Anlatımı
(a) Sabiha Gökçen Havalimanı Alıkoyma Merkezi
16. Başvuran, 4 Mayıs ve 10 Temmuz 2012 tarihleri arasında altmış sekiz gün boyunca tutulduğu Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezinin 20 metrekarelik bir odadan ibaret olduğunu ve sayıları değişmekle birlikte, odada zaman zaman on beşe kadar kişinin bulundurulduğunu iddia etmiştir. Odada uyumaya elverişli herhangi bir mobilya mevcut değildi; sadece üzerinde dinlenilmesi mümkün olmayan beş bank bulunmaktaydı. Başvuran ayrıca, tutulduğu süre boyunca kendisinin odadan ayrılmasına izin verilmediğini ve avukat dâhil olmak üzere dış dünyayla herhangi bir irtibatının bulunmadığını iddia etmiştir. Ayrıca söz konusu odada pencere bulunmaması nedeniyle başvuran, günışığı ve temiz havaya erişimden mahrum bırakılmıştır. Başvurana göre, alıkoyma merkezi kabul edilemez yolcuların kısa sürelerle tutulması için tasarlanmış olup, uzun süreli tutulmaya uygun değildi. Kendisiyle aynı durumda olan diğer tüm yolcular ya serbest bırakılmış, ya da bir veya en fazla iki gün tutulduktan sonra geldikleri ülkelere geri gönderilmişlerdir.
(b) Kumkapı Geri Gönderme Merkezi
17. Başvuran, tutulduğu dönemde Kumkapı Geri Gönderme Merkezinin aşırı kalabalık olduğunu iddia etmiştir. Başvuran yaklaşık 35 metrekarelik bir yatakhane odasını, kendilerine uyumaları için sadece on beş ranza verilen otuz ila kırk beş diğer kişiyle paylaşmak zorunda kalmıştır. Başvuran zamanının tamamını, herhangi bir sosyal faaliyette bulunmaksızın söz konusu rutubetli ve dumanlı odada geçirmek zorunda kalmış ve tutulduğu süre boyunca kendisinin açık hava egzersizine erişimine izin verilmemiştir. Başvuran ayrıca, geri gönderme merkezindeki kalabalıklığın hijyen problemlerine yol açtığını iddia etmiştir. Bina böceklerle dolu olup, sık sık bulaşıcı hastalık salgınları ortaya çıkmıştır. Verilen yiyeceklerin kalitesi ve miktarı da oldukça düşük olmuştur.
2. Hükümetin Anlatımı
(a) Sabiha Gökçen Havalimanı Alıkoyma Merkezi
18. Hükümet, başvuranın Sabiha Gökçen Havalimanında tutulduğu odanın 53,73 metrekare genişliğinde olduğunu iddia etmiştir. Oda, erkekler için beş yatağın yanı sıra havalandırma sistemi, televizyon, tuvalet ve duş ile donatılmıştır. Odada ayrıca istirahat etmek ve uyumak için süngerli oturma alanı bulunmakta olup, oda her gün temizlenmiştir. Hükümet, başvuranın 4 Mayıs ila 10 Temmuz 2012 tarihleri arasında kaldığı süre boyunca, tutulan kişi sayısının asla beşi geçmediğini ileri sürmüştür. Ancak Hükümet, bu beyanı desteklemek üzere, ilgili dönemde alıkoyma merkezi tutulan kişilere ilişkin bir liste gibi herhangi bir belge sunmamıştır. Hükümet ayrıca, Mahkeme’nin bu yönde yaptığı talebe rağmen, alıkoyma merkezinin herhangi bir fotoğrafını ibraz etmemiştir.
(b) Kumkapı Geri Gönderme Merkezi
19. Hükümet, Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesinin (“CPT”) 2009 yılının Haziran ayında gerçekleştirdiği ziyaretinin ardından bulunduğu tavsiyeleri doğrultusunda, Kumkapı Geri Gönderme Merkezinin kapasitesinin 560’dan 300’e indirildiğini belirtmiştir. Dolayısıyla, başvuranın tutulduğu dönemde tutulan kişi sayısı asla 300’ü geçmemiştir. Ancak Hükümet, söz konusu dönemde kalan kişilerin sayısını gösteren kayıtları ibraz etmemiştir.
20. Hükümet, tutulan kişilerin geri gönderme merkezinin üç katında barındırıldığını belirtmiştir. İlk iki kat tutulan erkeklere, üçüncü kat ise kadınlara ayrılmıştır. Ancak odaların sayısı ve genişliğine ilişkin olarak verilen bilgiler tutarlı değildir. Hükümetin görüşlerinde her katta sırasıyla 50, 69, 76 ve 84 metrekare genişliğinde beş yatakhane odası bulunduğu iddia edilmiştir. Bakanlığın hazırladığı ve görüşlerinin eklerinde yer alan bilgi notunda ise, birinci katta sadece 50, 58, 76 ve 84 metrekare genişliğinde dört odanın bulunduğu ve hem ikinci, hem de üçüncü katta 50, 58, 69, 76 ve 84 metrekare genişliğinde beş odanın bulunduğu belirtilmiştir. Hükümet, başvuranın odayı paylaştığı kişi sayısına dair kesin bir bilgi veremeyeceğini, zira kalacakları odanın seçiminin tutulan kişilere bırakıldığını belirtmiştir. Ancak Hükümet, her odada on beş ila yirmi yatak bulunduğunu ileri sürmüştür.
21. Hükümet ayrıca, her katta günlük olarak kahvaltı, öğle ve akşam yemeği servis edilen 69 metrekare genişliğinde bir kafeteryanın bulunduğunu ileri sürmüştür. Tutulan kişilerin uygun hava koşullarında açık hava egzerisizi yapma hakkının yanı sıra spor yapma ve televizyon izleme hakkı bulunmaktaydı. Tutulan kişilerin acil durumlarda tıbbi bakıma erişimleri mevcuttu ve bir doktor hafta başına bir kez geri gönderme merkezini ziyaret ediyordu. Yerleşkedeki hijyen standartları açısından ise, geri gönderme merkezinde tam zamanlı olarak çalışan altı temizlik personeli mevcuttu ve bina belirli zamanlarda dezenfekte edilmekteydi.
22. Hükümet iddialarını desteklemek üzere, diğerlerinin yanı sıra, yatakhane odalarından ikisine ilişkin olarak her iki odanın da iyi aydınlatılmış ve oldukça temiz olduğunun görüldüğü fotoğrafların yanı sıra tutulan erkeklere ayrılan katlardan birindeki koridorun ve kafeteryanın fotoğraflarını ibraz etmiştir. Toplam yatak sayısının fotoğraflardan tespit edilmesi mümkün olmamasına rağmen, her iki odada en az yirmi iki yatağın (diğer bir deyişle, on bir ranzanın) mevcut olduğu saptanabilmektedir. Ayrıca, her iki odada duvarlara yaslanmış ve odanın ortasında dar bir koridor oluşturan iki sıra ranzanın mevcut olduğu gözlemlenmektedir. Bazı ranzalar birbirine temas etmekle birlikte, diğer ranzalar büyük metal dolaplarla ayrılmıştır. Odalarda masa ve sandalye gibi diğer hiçbir mobilya bulunmamaktadır. Odaların sadece birindeki yatakların üzerinde battaniye mevcuttur ve diğer odada hiçbir yatak takımı bulunmamaktadır. Kafetaryada her katta bir televizyon mevcuttur. Ayrıca, koridorun fotoğrafında bir metal mekik sehpası ve egzersiz bisikleti görülmektedir. Tuvalet veya duşlara dair herhangi bir fotoğraf ibraz edilmemiştir.
23. Hükümet ayrıca, tutulan kişilerden bazılarının geri gönderme merkezinin avlusunda açık alanda bulunduğu bir fotoğraf ibraz etmiştir. Söz konusu tutulan kişiler arasında hiç erkek olmayıp, sadece kadınlar ve çocuklar bulunmaktadır.
II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA
A. İç Hukuk ve Uygulama
1. İlgili Mevzuat ve Uygulama
24. Söz konusu zamandaki ilgili iç hukuk ve uygulamaya dair bilgiler Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye (no. 30471/08, §§ 29-45, 22 Eylül 2009), ve Yarashonen/Türkiye (no. 72710/11, §§ 21-26, 24 Haziran 2014) davalarında bulunabilinir.
2. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Tarafından Kurulan Alt Komisyonun Raporu
25. Türkiye Büyük Millet Meclisi (“TBMM”) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu 8 Aralık 2011 tarihli toplantısında, Türkiye’deki mülteciler, sığınmacılar ve yasa dışı göçmenlerin, haklarında sınır dışı işlemi karara bağlanana dek tutuldukları koşullar dâhil olmak üzere karşılaştıkları sorunların incelenmesi için bir alt komisyon kurmuştur. Bu amaçla, 10 ve 11 Mayıs 2012 tarihlerinde, yani başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulmasından birkaç ay önce iki milletvekili Kumkapı Geri Gönderme Merkezi dâhil olmak üzere Edirne, Kırklareli ve İstanbul’daki geri gönderme merkezlerini ziyaret etmiştir.
26. Ziyaret raporunda Kumkapı Geri Gönderme Merkezinin toplam 300 kişilik (tutulan 200 erkek ve 100 kadın için) kapasiteye sahip olduğunu belirtilmiştir. Ancak, heyetin ziyareti gerçekleştirdiği tarihte (11 Mayıs 2012), geri gönderme merkezinde 297 erkek, doksan yedi kadın ve yedi reşit olmayan kişi barındırılmaktaydı. Yatakların sayısı odalara göre değişmekte olup, tuvalet ve banyolardaki hijyen standartları tatminkâr değildi. Geri gönderme merkezinde yeterli rahatlıklara sahip olan ve yemek ve temel erzak satın alma imkânı sunan büyük bir kafeterya bulunmaktaydı. Tutulan kişilerin merkezin içerisinde dolaşma özgürlükleri ve kafeteryalarda televizyona erişimleri mevcuttu. Tutulan kişiler ayrıca koridorlarda bulunan spor ekipmanından da yararlanabilmektelerdi.
27. Heyet özellikle, tutulan kişilerin haftada sadece bir kez, hava koşulları izin verdiğinde açık alana çıkmalarına izin verilmesini eleştirmiştir. Heyet, tutulan kişilerin günlük olarak kendilerine uygun bir zamanda açık hava egzersizi yapmalarına izin veren tedbirler tavsiye etmiştir.
B. Uluslararası Belgeler
1. Giriş Noktası Nezaret Merkezlerinde Tutulma Koşullarına İlişkin CPT Standartları
28. Yabancı ülke vatandaşlarının tutulma koşulları hakkındaki CPT standartlarının (bk. 22 Ağustos 1997 tarihinde yayımlanan CPT/Inf (97) 10 [EN] no’lu “CPT Faaliyetlerine ilişkin 7. Genel Raporu”) ilgili bölümleri aşağıdaki gibidir:
“25. CPT ziyaret heyetleri göç ile ilgili olarak gözaltına alınan kişilerle, giriş noktalarındaki nezaret merkezlerinden karakollara, cezaevlerinden özel gözaltı merkezlerine kadar çok çeşitli gözetim yerlerinde karşılaşmıştır. Özellikle... havalimanlarındaki transit ve “uluslararası” bölgeler... CPT, bir transit veya “uluslararası” bölgede kalışın, koşullara bağlı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5 (1) (f) maddesi çerçevesinde özgürlükten mahrum edilme anlamına geleceğini ve böylece bu bölgelerin de Komitenin görev alanına girdiğini savunmaktadır.
...
26. Giriş noktası nezaret merkezleri özellikle uzun kalışlar için yetersiz bulunmuştur. CPT delegasyonları bazı hallerde havalimanı salonlarında derme çatma koşullarda günlerce tutulan kişilere rastlamıştır. Bu kişilere uyumak için uygun yerler gösterilmesi, bagajlarına ve uygun donanımlı tuvalet ve yıkanma imkânlarına ulaşmalarının sağlanması ve gün içinde açık havada egzersiz yapmalarına izin verilmesi gereklidir. Ayrıca, yiyeceğe erişim ve tıbbi bakım da teminat altına alınmalıdır.
...
29. CPT’ye göre, yabancıların mevzuat uyarınca kişilerin uzun süre boyunca özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının gerekli görüldüğü durumlarda, bu amaca özel olarak tasarlanmış, yasal durumlarına uygun maddi koşullar, uygun bir sistem sunan ve uygun niteliklere sahip personelin görev aldığı merkezlerde barındırılmaları gerekmektedir.
Bu tür merkezlerin yeterli mobilyaya sahip, temiz, tamire ihtiyacı bulunmayan ve içerdiği kişi sayısına yeterli yaşam alanı sunacak bir barınma yeri sağlaması gerektiği açıktır. Ayrıca, bir cezaevi ortamı izlemini uyandırmayı mümkün olduğunca çok engellemek için binaların tasarımına ve planına dikkat gösterilmesi gerekmektedir. Sistemsel faaliyetler ise açık havada egzersiz, dinlenme odasına ve radyo/televizyon ile gazete/dergilere erişimin yanı sıra diğer uygun boş zaman değerlendirme faaliyetlerini (örneğin masa oyunları, masa tenisi) içermelidir. Kişilerin tutulduğu süre ne kadar uzun olursa, kendilerine sunulan faaliyetlerin de o kadar fazla gelişmiş olması gerekmektedir.”
2. Alıkoyma Merkezlerinde Aşırı Kalabalıklık ve Açık Hava Egzersizine Erişim Hakkında CPT Standartları
29. CPT, 13 Nisan 1992 tarihinde yayımlanan CPT/Inf (92) 3 [EN] no’lu “CPT Faaliyetlerine ilişkin 2. Genel Rapor”unda aşağıdaki hususları belirtmiştir:
“46. Aşırı kalabalıklık meselesi, CPT’nin görev alanıyla doğrudan bağlantılıdır. Bir cezaevinin tasarlanırken belirlenen barınacak kişi sayısından daha fazla mahpusun gereksinimlerini karşılamak durumunda kalması halinde, söz konusu cezaevi içerisindeki tüm hizmetler ve faaliyetler olumsuz etkilenecek olup, kurumdaki yaşam kalitesi muhtemelen önemli ölçüde düşecektir. Ayrıca, bir cezaevinde veya cezaevinin belirli bir bölümündeki aşırı kalabalıklığın seviyesi, fiziksel açıdan tek başına insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele teşkil edecek düzeyde olabilir.
...
48. Açık hava egzersizine ise özellikle değinilmesi gerekmektedir. Mahpusların her gün en az bir saat boyunca açık havada egzersiz yapmalarına izin verilmesi gereksinimi temel bir güvence olarak geniş çapta kabul görmektedir (açık hava egzersizi tercihen daha geniş bir faaliyet programının bir parçasını oluşturmalıdır). CPT, günlük açık hava egzersizi yapma imkânının hiçbir istisna olmaksızın tüm mahpuslara (ceza olarak hücrede tecrit edilenler dâhil olmak üzere) sağlanması gerektiğini vurgulamak ister. Ayrıca, açık hava egzersiz mekânlarının makul biçimde geniş olması ve mümkün oldukça soğuk havadan korunma sağlaması gereksinimi olması aşikârdır.”
3. CPT’nin 2009 Yılında Türkiye’ye Gerçekleştirdiği Ziyaret
30. CPT, 2009 yılının Haziran ayında, başvuranın İstanbul’da 2012’de tutulacak olduğu Kumkapı Geri Gönderme Merkezi (CPT tarafından “İstanbul-Kumkapı Misafirhanesi olarak atıf yapılmıştır) dâhil olmak üzere Türkiye’nin farklı illerindeki altı geri gönderme merkezini ziyaret etmiştir. CPT’nin 16 Aralık 2009 tarihli ziyaret raporunun ilgili bölümleri aşağıdaki gibidir:
“2007 yılının Mart ayında açılan İstanbul-Kumkapı Misafirhanesi, 560 kişilik (tutulan 360 erkek ve 200 kadın için) resmi kapasiteye sahip olan, Türkiye’de tutulu bulunan göçmenlere yönelik en geniş alıkoyma merkezidir. Ziyaret tarihinde misafirhanede 124 yabancı uyruklu kişi barındırılmaktaydı.
...
44. Ziyaret edilen misafirhanelerdeki fiziki koşullara ilişkin olarak heyet, önceki iki hafta boyunca ziyaret edilen birtakım kurumlarda (özellikle İstanbul-Kumkapı ve Edirne-Tunça) tutulan kişi sayısında keskin bir düşüş olduğunu, söz konusu kurumlarda tutulan tüm kişilerin neredeyse %50’sinin serbest bırakıldığının anlaşıldığını belirtmiştir. Bunun ziyaret tarihinde, kurumlardaki yaşam koşulları üzerinde faydalı bir etkisi olduğu aşikârdır.
...
45. İstanbul-Kumkapı’da, yeni alıkoyma merkezindeki fiziki koşullar, İstanbul’daki eski alıkoyma merkezlerindeki koşullara kıyasla genel olarak çok daha iyiydi [dipnot: Ancak bazı iyileştirmeler ziyaretten çok kısa bir süre öncesinde yapılmıştır (örneğin; duvarların boyanması, dışarıdan temizlikçi görevlileriyle sözleşme imzalanması, v.b.)]. Özellikle, tutulma odalarının çoğu geniş, iyi ışıklandırılmış (gün ışığına iyi erişim ile) ve çok temizdi.
Bununla birlikte, mevcut yer ve olanaklar göz önünde bulundurulduğunda, misafirhanenin 560 kişilik mevcut resmi kapasitesinin fazla yüksek olduğu açıktır. Özellikle, tutulma odalarındaki yaşam alanı yetersizdir (örneğin; 30 yatak için 58 m²) ve ortak kullanılan odalar boyut ve ekipman bakımından noksandır (örneğin; zemin katında 120 yatak bulunurken, ortak kullanılan odalarda sekiz masa ve 23 sandalye bulunmaktadır). CPT, İstanbul-Kumkapı Misafirhanesinin resmi kapasitesinin önemli ölçüde azaltılması ve ilerideki doluluk düzeyinin daima yeni kapasitenin sınırları içerisinde tutulmasını sağlamak üzere tedbirler alınmasını tavsiye etmektedir.
...
47. Kırklareli ve çocuklar ile kadınlar açısından İstanbul-Kumkapı istisna olmak üzere [dipnot: Kumkapı’da mevcut avlu öncelikle polis araçları için park alanı olarak kullanılmaktadır. Kısıtlı alan bulunmasından dolayı, sadece tutulan kadınlar ve çocuklar günlük açık hava egzersizi imkânından faydalanabilmekteyken, tutulan yetişkin erkekler genellikle haftalar hatta aylar boyunca mütemadiyen açık hava egzersizi imkânından yoksun bırakılmışlardır.], ziyaret edilen misafirhanelerde tutulan yabancı uyruklu kişilere hiçbir açık hava egzersizi imkânı sunulmamıştır. Bu durum kabul edilebilir değildir.
Ziyaret sonu konuşmaları esnasında heyet derhal bir tespitte bulunmuş ve Türk makamlarına Ağrı, Edirne-Tunça, İstanbul-Kumkapı, Konya ve Van’daki misafirhanelerde tutulan tüm göçmenlerin günde en az bir saat boyunca açık hava egzersizi imkânından faydalanabilmelerini sağlamaya yönelik gerekli tedbirleri alması çağrısında bulunmuştur.
Türk makamları 23 Eylül 2009 tarihli bir yazı ile İstanbul-Kumkapı Misafirhanesinde tutulan yabancı uyruklu kişilerin “günde ortalama bir saat boyunca açık havaya çıkmalarına ve açık hava faaliyetlerinden faydalanmalarına izin verildiği” hususunda Komite’yi bilgilendirmiştir...
CPT, bu zamana kadar atılan adımları memnuniyetle karşılamakta olup, Ağrı ve İstanbul-Kumkapı Misafirhanelerinde tutulan tüm yabancı uyruklu kişilerin günde en az bir saat boyunca açık hava egzersizi imkânından faydalandığına ilişkin teyidin kendisine ulaştırılmasını istemektedir.
...
51. Ziyaret edilen birtakım misafirhanelerde, verilen yemeğin kalitesi ve/veya miktarına ilişkin çok sayıda şikâyet alınmıştır. Söz konusu misafirhanelerden birinin müdürü, kendi deneyimlerine göre günlük kişi başına tahsis edilen bütçe olan 4.60 Türk lirasının açık bir şekilde yetersiz olduğunu heyete beyan etmiştir. CPT, yabancılara yönelik tüm misafirhanelerde tutulan göçmenlere temin edilen yemek hizmetinin, hem miktar hem de kalite bakımından yeterli olmasını sağlamak üzere tekrar gözden geçirilmesini tavsiye etmektedir.”
4. Birleşmiş Milletler Özel Raportörü’nün 2012 Yılında Türkiye’ye Gerçekleştirdiği Ziyaret
31. Birleşmiş Milletler (“BM”) Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü François Crépeau (“BM Özel Raportörü”), Türk Hükümetinin daveti üzerine 25-29 Haziran 2012 tarihleri arasında, yani başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulmasının yaklaşık on beş gün öncesinde, Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmuştur. BM Özel Raportörü diğerlerinin yanı sıra, Kumkapı ve Edirne’deki geri gönderme merkezlerini ziyaret etmiş ve 17 Nisan 2013 tarihinde BM Genel Kuruluna bir rapor (A/HRC/23/46/Add.2) sunmuştur. Söz konusu raporun ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
“42. Özel Raportör ziyareti esnasında göçmenlerin idari gözetim altına alınma nedenleri, bu gözetimin süresi, tutulma koşulları ve idari gözetim altına alınan göçmenlere yönelik güvencelere erişim konularında yetersiz bir düzenleme olduğunu kaydetmiştir.
...
52. Her ne kadar 2010 yılının Eylül ayında Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan bir genelge ile geri gönderme merkezlerinde tutulan yasadışı göçmenlerin tutulma nedenleri, kalış süresi, avukata erişim hakkı ve geri gönderme merkezinde tutulma kararına veya sınır dışı kararına karşı itiraz hakkı konularında sistematik bir biçimde bilgilendirilmeleri talimatı verilmiş olsa da, Özel Raportör’ün Edirne ve Kumkapı geri gönderme merkezlerinde tutulan göçmenlerle yaptığı görüşmeler, söz konusu genelgenin uygulamada sistematik bir biçimde hayata geçirilmediğini ortaya koymaktadır.
...
54. Özel Raportör ayrıca, yukarıda anılan geri gönderme merkezlerindeki koşullardan da rahatsızlık duymaktadır. Çocukların da aralarında bulunduğu idari gözetim altında tutulan kişiler çoğunlukla odalarda veya koğuşlarda kilitli tutulmakta ve dış alanlara erişimleri ya oldukça kısıtlıdır veya hiç bulunmamaktadır. Aşırı kalabalıklık, sağlığa elverişsiz koşullar ve yetersiz gıda diğer önemli endişe kaynaklarıdır.”
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
I. SÖZLEŞME’NİN 5. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
32. Başvuran, Sözleşme’nin 5. maddesinin 1, 2, 3 ve 4. fıkraları ile 13. maddesine dayanarak, alıkonulmasının hukuka aykırı olduğu hususunda itirazda bulunabileceği bir fırsat olmaksızın kanuna aykırı olarak tutulduğu, özgürlüğünden yoksun bırakılma gerekçeleri hakkında yeterli şekilde bilgilendirilmediği ve derhal bir hâkim önüne çıkarılmadığı hususlarında şikâyetçi olmuştur. Başvuran ayrıca, Sözleşme’nin 5 § 5 maddesi uyarınca, iç hukuk kapsamında bu şikâyetlere ilişkin olarak tazminat hakkının bulunmadığını öne sürmüştür.
Sözleşme’nin 5. maddesi aşağıdaki gibidir:
“1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
(a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
(b) Kişinin, bir mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilen bir karara uymaması sebebiyle veya yasanın öngördüğü bir yükümlülüğün uygulanmasını sağlamak amacıyla yasaya uygun olarak yakalanması veya tutulması;
(c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;
(d) Bir küçüğün gözetim altında eğitimi için usulüne uygun olarak verilmiş bir karar gereği tutulması veya yetkili merci önüne çıkarılmak üzere yasaya uygun olarak tutulması;
(e) Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek amacıyla, hastalığı yayabilecek kişlerin, akıl hastalarının, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılarının veya serserilerin yasaya uygun olarak tutulması;
(f) Kişinin, usulüne aykırı surette ülke topraklarına girmekten alıkonması veya hakkında derdest bir sınır dışı ya da iade işleminin olması nedeniyle yasaya uygun olarak yakalanması veya tutulması.
2. Yakalanan her kişiye, yakalanma nedenlerinin ve kendisine yöneltilen her türlü suçlamanın en kısa sürede ve anladığı bir dilde bildirilmesi zorunludur.
3. İşbu maddenin 1.c fıkrasında öngörülen koşullar uyarınca yakalanan veya tutulan herkesin derhal bir yargıç veya yasayla adli görev yapmaya yetkili kılınmış sair bir kamu görevlisinin önüne çıkarılması zorunlu olup, bu kişi makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma hakkına sahiptir. Salıverilme, ilgilinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminat şartına bağlanabilir.
4. Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve, eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
5. Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir.”
33. Mahkeme ilk olarak, Sözleşme’nin 13. maddesi kapsamındaki şikâyetin sadece, 13. maddenin daha genel koşullarıyla ilgili olarak özel hüküm ifade eden (lex specialis) 5 § 4 maddesi kapsamında incelenmesi gerektiğini değerlendirmektedir (bk. Amie ve Diğerleri/Bulgaristan, no. 58149/08, § 63, 12 Şubat 2013).
A. Kabul Edilebilirlik Hakkında
34. Sözleşme’nin 5 § 3 maddesi kapsamındaki şikâyet bakımından Mahkeme, başvuranın söz konusu hüküm uyarınca derhal bir hâkim önüne çıkarılmadığından şikâyet etmesine rağmen, dava dosyasında başvuranın Sözleşme’nin 5 § 3 maddesinin gerektirdiği üzere, 5. maddenin 1. fıkrasının (c) bendi uyarınca yakalandığına veya tutulduğuna dair herhangi bir delilin mevcut olmadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, işbu şikâyet Sözleşme hükümleriyle konu bakımından bağdaşmazlık nedeniyle Sözleşme’nin 35 §§ 3 (a) ve 4 maddesi uyarınca reddedilmelidir (see Musaev/Türkiye, no. 72754/11, § 25, 21 Ekim 2014).
35. Mahkeme, Sözleşme’nin 5. maddesinin 1, 2, 4 ve 5. fıkraları kapsamındaki diğer şikâyetlerin, Sözleşme’nin 35 § 3 (a) maddesi anlamında, açıkça dayanaktan yoksun olmadığını kaydetmektedir. Mahkeme ayrıca, söz konusu şikâyetlerin başka herhangi bir gerekçeden ötürü kabul edilemez olmadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, anılan şikâyetlerin kabul edilebilir olduğunun beyan edilmesi gerekmektedir.
B. Esas Hakkında
1. Sözleşme’nin 5 § 1 Maddesinin İhlal Edildiği İddiası Hakkında
36. Hükümet, başvuranın hakkındaki Türkiye’ye giriş yasağı nedeniyle “kabul edilemez yolcu” kapsamına alınarak 4 Mayıs 2012 tarihinde tutulduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla başvuranın tutulması, söz konusu zamanda yürürlükte olan 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun 23. maddesinde düzenlenmiş olup, Sözleşme’nin 5 § 1 (f) maddesi kapsamına girmiştir. Hükümet ayrıca, söz konusu hüküm bakımından Mahkemenin ilgili içtihadının farkında olduğunu belirtmiştir.
37. Başvuran, tutulmasının iç hukukta herhangi bir dayanağının olmadığı iddiasını yinelemiştir.
38. Mahkeme, dava dosyası içeriğinin yanı sıra Hükümetin yukarıda belirtilen beyanları ışığında, başvuranın Sözleşme’nin 5 § 1 (f) maddesi anlamında, hakkında geri gönderme işlemi yapılmak üzere göç denetimi bağlamında özgürlüğünden yoksun bırakıldığı kanaatindedir.
39. Mahkeme hâlihazırda benzer bir şikâyeti, Türk hukukunda kişinin sınırdışı edilmek üzere tutulmasına karar verilmesine yönelik bir usul öngören açık yasal hükümlerin mevcut olmaması nedeniyle, başvuranın tutulmasının Sözleşme’nin 5. maddesi doğrultusunda “hukuka uygun” olmadığını tespit ettiği yukarıda anılan Abdolkhani ve Karimnia (bk. §§ 125-135) davasında incelemiştir. Mahkeme mevcut davayı incelemiş olup, yukarıda belirtilen kararında ulaştığından farklı bir sonuca varmasını gerektirecek herhangi özel bir koşul tespit edememiştir (Ayrıca bk. yukarıda anılan Musaev, § 30, ve Aliev/Türkiye, no. 30518/11, § 56, 21 Ekim 2014).
40. Dolayısıyla somut davada Sözleşme’nin 5 § 1 maddesi ihlal edilmiştir.
2. Sözleşme’nin 5 § 2 Maddesinin İhlal Edildiği İddiası Hakkında
41. Hükümet, Bakanlığın 13 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul ve Gaziantep Valiliklerine başvuranın sığınma talebi karara bağlanana dek havalimanı alıkoyma merkezinde tutulacağını bildirdiğini ileri sürmüştür. Bakanlığın 30 Mayıs 2012 tarihinde sığınma talebini reddetmesi üzerine başvuran ayrıca, Bakanlığın kararına karşı olabilecek itirazları karara bağlanıncaya dek havalimanı alıkoyma merkezinde tutulmaya devam edeceği konusunda bilgilendirilmiştir. Dolayısıyla Hükümet, yaklaşık iki haftalık bir gecikmeyle de olsa, tutulmasının gerekçelerinin başvurana bildirildiğini iddia etmiştir.
42. Başvuran, Hükümet tarafından atıfta bulunulan 13 Mayıs 2012 tarihli belgenin Bakanlığın İstanbul ve Gaziantep Valiliklerine hitaben bir talimat teşkil ettiğini ve başvurana bildirim teşkil etmediğini belirtmiştir. Başvuran, tutulma gerekçeleri konusunda asla bilgilendirilmediğini iddia etmiştir.
43. Mahkeme, Sözleşme’nin 5 § 2 maddesinde yer alan başlıca güvenceye ilişkin genel ilkelerin yukarıda anılan Abdolkhani ve Karimnia (bk. § 136) davasında ortaya konduğunu belirtmektedir.
44. Mahkeme, somut davada başvuranın tutulma gerekçeleri hakkında bilgilendirildiği konusunda tarafların hemfikir olmadığını gözlemlemektedir. Hükümet, başvuranın 13 Mayıs 2012 tarihli Bakanlık talimatı uyarınca bilgilendirildiğini iddia etmekle birlikte, bildirimin tutulma başlangıcından iki hafta sonra yapıldığını kabul etmiştir.
45. Mahkeme, Hükümet tarafından iddia edildiği üzere, tutulma gerekçelerinin başvurana bildirildiğini kabul edecek olsa dahi, bildirimin Sözleşme’nin 5 § 2 maddesinin koşullarını karşılamaya yeterli derecede hızlı bir şekilde yapılmadığını değerlendirmektedir. Mahkeme bu bağlamda, tutulmasının hukuka uygunluğunun hızlı bir biçimde karara bağlanması için yasal yollara başvurma hakkı bulunan bir kişinin, özgürlüğünden yoksun bırakılması için dayanılan gerekçeler hakkında hızlı ve uygun bir biçimde bilgilendirilmemesi halinde söz konusu haktan etkin bir şekilde yararlanmasının mümkün olmayacağını belirtmektedir (Bk. Van der Leer/Hollanda, 21 Şubat 1990 tarihli karar, A Serisi no. 170 A, s. 13, § 28, ve Shamayev ve Diğerleri/Gürcistan ve Rusya, no. 36378/02, § 413, AİHM 2005 III).
46. Mahkeme ayrıca, dava dosyasında Sabiha Gökçen Havalimanından Kumkapı Geri Gönderme Merkezine nakledildiğinde başvurana tutulmaya devam edilme gerekçesinin bildirildiğine işaret eden herhangi bir bilgi bulunmadığını belirtmektedir. Hükümet bu konuda herhangi bir görüş bildirmemiştir.
47. Mahkeme yukarıdaki hususları dikkate alarak, Sözleşme’nin 5 § 2 maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
3. Sözleşme’nin 5 §§ 4 ve 5 Maddesinin İhlal Edildiği İddiası Hakkında
48. Hükümet, başvuranın tutulmasının hukuka uygunluğuna itiraz etmek üzere Anayasa’nın 36 ve 125. maddeleri uyarınca idare mahkemelerine başvuruda bulunabileceğini ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca tutulması bakımından yürütmenin durdurulmasını talep edebileceğini ileri sürmüştür.
49. Başvuran iddialarını yinelemiş ve Hükümet tarafından önerilen hukuk yollarının uygulamada etkili olmadığını ileri sürmüştür.
50. Mahkeme, ilgili zamanda Türk hukuk sisteminin başvuranın konumundaki kişilere Sözleşme’nin 5 § 4 maddesi anlamında tutulmalarının hukuka uygunluğunun yargı denetimine tabi tutulmasını sağlayabilecekleri ve Sözleşme’nin 5 § 5 maddesinin gerektirdiği üzere hukuka aykırı tutulmaları için tazminat elde edebilecekleri bir hukuk yolu sunmadığına hükmettiği geçmiş tarihli birtakım davalarda Sözleşme’nin 5. maddesinin 4 ve 5. fıkralarının ihlal edildiğini tespit ettiğini belirtmektedir (Bk. yukarıda anılan Abdolkhani ve Karimnia, § 142; Tehrani ve Diğerleri/Türkiye, no. 32940/08, 41626/08 ve 43616/08, § 79, 13 Nisan 2010; ve Dbouba/Türkiye, no. 15916/09, §§ 53-54, 13 Temmuz 2010). İdare mahkemelerinin sığınma talebinde bulunan bir kişinin taleplerini hızlı bir şekilde incelediği ve tutulmasının hukuka uygun olmaması nedeniyle serbest bırakılmasına ve kendisine tazminat ödenmesine hükmettiği dava örnekleri Hükümet tarafından ibraz edilmediğinden, Mahkeme yukarıda belirtilen kararlarda ulaştığı sonuçlardan farklı bir sonuca varmak için herhangi bir neden görmemektedir.
51. Ayrıca Mahkeme hâlihazırda başvuranın özgürlüğünden yoksun bırakılmasının gerekçeleri hakkında usulüne uygun biçimde bilgilendirilmediğini tespit etmiştir (Bk. yukarıda 47. paragraf). Mahkeme bu olgunun tek başına, başvuranın Sözleşme’nin 5 § 4 maddesi kapsamında tutulma işlemine itiraz etme hakkının esastan yoksun kalmasına yol açtığını değerlendirmektedir (bk. yukarıda anılan Shamayev ve Diğerleri, ve yukarıda anılan Abdolkhani ve Karimnia, § 141).
52. Mahkeme yukarıdaki hususların ışığında Sözleşme’nin 5. maddesinin 4 ve 5. fıkralarının ihlal edildiği kanaatine varmıştır.
II. BAŞVURANIN TUTULDUĞU FİZİKİ KOŞULLAR BAĞLAMINDA, TEK BAŞINA VE SÖZLEŞME’NİN 13. MADDESİYLE BAĞLANTILI OLARAK SÖZLEŞME’NİN 3. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA
53. Başvuran, Sözleşme’nin 3. maddesine dayanarak, sırasıyla Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezinde ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulduğu fiziki koşullardan şikâyetçi olmuştur. Başvuran özellikle, her iki merkezin de aşırı kalabalık olduğunu ve tutulduğu süre boyunca iki merkezde de açık hava egzersizine erişimine izin verilmediğini ileri sürmüştür.
Başvuran ayrıca Sözleşme’nin 3. maddesiyle bağlantılı olarak 13. maddesi kapsamında, tutulduğu koşullar hakkında şikâyette bulunabileceği etkili bir iç hukuk yolunun bulunmadığını iddia etmiştir.
Sözleşme’nin 3 ve 13. maddeleri aşağıdaki gibidir:
3. Madde
“Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
13. Madde
“Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.”
A. Kabul Edilebilirlik Hakkında
1. İç Hukuk Yollarının Tüketilmemesi
54. Hükümet, Sözleşme’nin 35 § 1 maddesi anlamında iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurunun bu kısmının reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Hükümet bu bağlamda, başvuranın şikâyetleriyle ilgili olarak idari ve adli makamlara başvurmuş olması ve Anayasa’nın 36 ve 125. maddeleri kapsamında tazminat talebinde bulunmuş olması gerektiğini ileri sürmüştür.
55. Başvuran, Hükümetin savına itiraz etmiş ve şikâyetleriyle ilgili uygun bir hukuk yolunun bulunmadığını belirtmiştir. Bu durum ayrıca, Hükümetin söz konusu yasal hükümlerin uygulamada nasıl etkili bir giderim sağladığını ortaya koyan örnekler sunmamasını açıklamıştır.
56. Mahkeme, iç hukuk yollarının tüketilmesi meselesinin, başvuranın tutulduğu süre zarfındaki insanlık dışı ve aşağılayıcı koşullardan şikâyetçi olmak üzere etkin bir hukuk yolunun bulunmadığı yönündeki şikâyetinin esasıyla yakından bağlantılı olduğunu değerlendirmektedir. Dolayısıyla Mahkeme Hükümet’in itirazını, Sözleşme’nin 13. maddesi kapsamında yapılan şikâyetin esasıyla birleştirmeyi gerekli görmektedir (Bk. diğerlerinin yanı sıra, Sergey Babushkin/Rusya, no. 5993/08, § 34, 28 Kasım 2013, ve yukarıda anılan Yarashonen, § 54).
2. Altı Aylık Süre Sınırına Uyulması
57. Mahkeme, iç hukuk yollarının tüketilmediğine ilişkin olarak davalı Hükümet tarafından ileri sürülmesi gereken bir itirazdan farklı olarak, yalnızca bir hükümetin 35 § 1 maddesinde öngörülen altı ay kuralına ilişkin bir ön itirazda bulunmamış olması sebebiyle söz konusu kuralının uygulanması hususunu göz ardı edemeyeceğini yinelemektedir (Bk. Walker/Birleşik Krallık (k.k.), no. 34979/97, AİHM 2000 I, ve Blečić/Hırvatistan [BD], no. 59532/00, § 68, AİHM 2006 III).
58. Mahkeme mevcut davada başvuranın iki farklı merkezde, yani Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezi (4 Mayıs-10 Temmuz 2012) ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezindeki (10 Temmuz-15 Ağustos 2012) tutulma koşullardan şikâyetçi olduğunu belirtmektedir. Mahkeme ayrıca, başvuranın başvurusunu 14 Şubat 2013 tarihinde, yani Sabiha Gökçen Havalimanında tutulmasının ardından altı aydan fazla bir süre geçtikten sonra yapmış olduğunu belirtmektedir. Söz konusu koşullar dikkate alındığında Mahkemenin Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezindeki koşullara ilişkin şikâyetlerin altı aylık süre sınırının dışında kalıp kalmadığını belirlemesi gerekmektedir.
59. Bu bağlamda Mahkeme, tutulma koşullarının farklı merkezlere ilişkin olduğu hallerde söz konusu şikâyetlere altı ay kuralının uygulanması konusunda I.D./Moldova (no. 47203/06, §§ 27-31, 30 Kasım 2010) kararında özetlendiği şekliyle içtihadına atıf yapmaktadır. İlke olarak, bir başvuranın bir merkezden diğerine nakledilmesi halinde, nakledildikten sonraki altı ay içerisinde bir önceki merkezdeki tutulma koşulları hakkında şikâyette bulunması gerekmektedir (Bk. Ananyev ve Diğerleri/Rusya, no. 42525/07 ve 60800/08, § 76, 10 Ocak 2012). Başvuranın tutulma koşullarına ilişkin şikâyetlerinin özü itibariyle aynı mahiyette olması durumunda, her ne kadar farklı merkezlerde olsa da benzer koşullarda sürekli tutulma halinin, belirli koşullar altında ilgili tutulma tarihinin bir bütün olarak incelenmesine izin verdiği değerlendirilmiştir (Bk. Benediktov/Rusya, no. 106/02, § 31, 10 Mayıs 2007; Guliyev/Rusya, no. 24650/02, §§ 31-33, 19 Haziran 2008; Seleznev/Rusya, no. 15591/03, §§ 34-36, 26 Haziran 2008; Sudarkov/Rusya, no. 3130/03, § 40, 10 Temmuz 2008; Lutokhin/Rusya, no. 12008/03, §§ 40 43, 8 Nisan 2010; yukarıda anılan Ananyev ve Diğerleri, §§ 75-78; Constantin Modarca/Moldova Cumhuriyeti, no. 37829/08, § 20, 13 Kasım 2012; Struc/Moldova Cumhuriyeti, no. 40131/09, § 63, 4 Aralık 2012; ve Gorbulya/Rusya, no. 31535/09, §§ 47-48, 6 Mart 2014). Dolayısıyla Mahkeme, tutulma koşulları konusunda sadece belirli bir olaya değil, ayrıca bir tutuklunun hapsolunduğu süre boyunca etkilendiği sağlık koşulları, hücrelerdeki sıcaklık, aşırı kalabalıklık, uygun tıbbi tedavi sağlanmayışı ve bunun gibi bir dizi probleme ilişkin şikâyetleri ele alırken, ilgili kişinin söz konusu dönemde çeşitli tutulma merkezleri arasında nakledilmiş olması halinde bu durumu “devam eden bir durum” olarak değerlendirmektedir (Bk. Neshkov ve Diğerleri/Bulgaristan, no. 36925/10, 21487/12, 72893/12, 73196/12, 77718/12 ve 9717/13, § 199, 27 Ocak 2015).
60. Önündeki olaylara dönen Mahkeme, başvuranın havalimanı alıkoyma merkezi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulma koşullarını açıklarken başlıca olarak her iki merkezin de aşırı kalabalık olduğunu ve her iki merkezdeki toplam 104 günlük tutulma süresinin tamamı boyunca açık havaya çıkmasına izin verilmediğini iddia ettiğini belirtmektedir.
61. Mahkeme, başvuranın tutulmasının devamlı mahiyette olmasını ve her iki merkezdeki tutulma koşullarının başlıca niteliğinin aşırı kalabalıklık ve açık hava egzersizi imkânı bulunmayışı olduğu iddiasını dikkate alarak, iki tutulma döneminin “devam eden bir durum” teşkil ettiğini ve bu nedenle başvuranın Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezinde tutulmasına ilişkin olayların yetki alanına girdiğini tespit etmiştir (Bk. yukarıda anılan Lutokhin, § 43, ve yukarıda anılan Constantin Modarca, § 20).
62. Dolayısıyla Mahkeme, aşağıda 67. paragrafta vardığı sonucu da dikkate alarak, başvuranın 4 Mayıs ve 15 Ağustos 2012 tarihleri arasındaki tutulma süresinin tamamına ilişkin Sözleşme’nin 3 ve 13. maddeleri kapsamındaki şikâyetleri bakımından altı ay kuralına uyduğunu tespit etmiştir. Mahkeme ayrıca, söz konusu şikâyetlerin Sözleşme’nin 35 § 3 (a) maddesi anlamında açıkça dayanaktan yoksun olmadığını ve başka herhangi bir gerekçeyle kabul edilemez olmadığını tespit etmiştir. Dolayısıyla, söz konusu şikâyetlerin kabul edilebilir olduğunun beyan edilmesi gerekmektedir.
B. Esas Hakkında
1. Sözleşme’nin 13. Maddesi
63. Yukarıda 54. paragrafta belirtildiği üzere Hükümet, başvuranın tutulma koşullarıyla ilgili şikâyetleri bakımnından başvurabileceği etkili hukuk yollarının mevcut olduğunu beyan etmiştir.
64. Başvuran yukarıda 55. paragrafta belirtildiği şekliyle şikâyetlerini ve savlarını yinelemiştir.
65. Mahkeme öncelikle, yasal düzende ne şekilde teminat altına alınıyor olursa olsun, Sözleşme’den doğan hak ve özgürlüklerden esaslı bir şekilde faydalanılmasına imkân veren, ulusal düzeyde bir hukuk yolunun mevcut olmasının Sözleşme’nin 13. maddesi ile güvence altına alındığına dikkat çekmektedir. Böylelikle, Sözleşme’nin 13. maddesi, somut davada olduğu gibi Sözleşme kapsamında “tartışmaya açık bir şikâyetin” özünün ele alınması (Bk. aşağıda 71-88. paragraflar) ve uygun telafinin sağlanması için bir iç hukuk yolu sunulmasını gerektirmektedir (Bk. diğer pek çok karar arasında, Kudła/Polonya [BD], no. 30210/96, § 157, AİHM 2000 XI).
66. Mahkeme, benzer davalarda Hükümet tarafından ileri sürülmüş olan benzer iddiaları hâlihazırda inceleyip reddetmiş ve Sözleşme’nin 13. maddesine ilişkin bir ihlal tespit etmiş olduğunu kaydetmiştir (Bk. yukarıda anılan Yarashonen, §§ 56 66; yukarıda anılan Musaev, §§ 53-55; ve T. ve A./Turkey, no. 47146/11, § 86, 21 Ekim 2014). Mahkeme, Hükümetin idari ya da adli bir makama yapılan başvurunun tutulma koşullarının iyileşmesiyle ve/veya olumsuz maddi koşullar nedeniyle yaşanan ıstırap karşılığında tazminata hükmedilmesiyle sonuçlandığını gösteren herhangi bir adli veya idari karar örneği ibraz etmemiş olması nedeniyle, yukarıda bahsi geçen davalarda ulaştığından farklı bir sonuca varmak için herhangi bir sebep görmemektedir. Mahkeme ayrıca, başvuran tarafından iddia edildiği ve Hükümet tarafından da itiraz edilmediği üzere, başvuranın havalimanı alıkoyma merkezinde tutulduğu süre boyunca avukat yardımına erişiminin bulunmadığını ve bu durumun herhâlükârda başvuranın mevcut hukuk yollarından yararlanmasına engel teşkil edeceğini vurgulamak ister (Bk. Abdolkhani ve Karimnia/Türkiye (no. 2), no. 50213/08, §§ 25-26, 27 Temmuz 2010).
67. Dolayısıyla Mahkeme, Hükümetin iç hukuk yollarının tüketilmemesine ilişkin itirazını reddetmiş ve başvuranın Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezinde ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ndeki yetersiz tutulma koşulları hakkında şikâyette bulunmak için etkili bir hukuk yolunun bulunmayışı nedeniyle, Sözleşme’nin 3. maddesiyle bağlantılı olarak 13. maddesinin ihlal edilmiş olduğu sonucuna varmıştır.
2. Sözleşme’nin 3. Maddesi
(a) Tarafların Beyanları
68. Hükümet, sırasıyla Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezindeki tutulma koşullarına ilişkin kendi anlatımlarını yinelemiş (Bk. yukarıda 18-23. paragraflar) ve söz konusu koşulların Sözleşme’nin 3. maddesinin gerekliliklerine uygun olduğunu belirtmiştir.
69. Başvuran tutulduğu süre boyunca hem Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezinin, hem de Kumkapı Geri Gönderme Merkezinin oldukça kalabalık olduğunu ve her iki merkezde de açık havaya çıkmasına izin verilmediğini iddia etmiştir. Başvuran, Kumkapı’da bulunduğu sırada yaklaşık 40 metrekarelik bir odayı otuz ila kırk beş kişiyle paylaştığını (diğer bir deyişle, odada kalan kişi başına 1,33 ila 0,89 metrekarelik bir alan bulunuyordu) ve söz konusu zamanda geri gönderme merkezinin toplam kapasitesinin Hükümet tarafından iddia edildiği gibi 300 değil, 560 olduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca, başvuranın burada tutulması sırasında tutulan kişi sayısı nadiren 350’nin altına düşmüştür. Başvuran ayrıca Hükümetin, tutulduğu süre boyunca Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulan erkeklerin sayısının kaydedildiği kayıt defterini ibraz etmediğini ve kaldığı odanın yüzölçümü ve doluluk oranına ilişkin kesin bilgi vermediğini belirtmiştir. Ancak mobilyalar arasında hareket edilebilecek fazla alan olmadığını, bazı ranzaların birbirine temas ettiğini ve odalarda iki kişinin yan yana yürümesinin güç olduğunu ortaya koyan ve Hükümet tarafından ibraz edilen fotoğraflardan merkezin koşullarının kısıtlı olduğu açıkça anlaşılmıştır. Başvuran ayrıca, Kumkapı’da tutulduğu sırada her odada, Hükümetin belirttiği gibi on beş ila yirmi beş yatak değil, on beş ranza, yani otuz yatak olduğunu vurgulamıştır. Hükümet tarafından ibraz edilen fotoğraflar ayrıca, odalarda en az yirmi iki yatak (yani on bir ranza) bulunduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, başvuran tutulan kişi sayısının geri gönderme merkezinin kapasitesini aştığı durumlarda, tutulan kişilerin yere serdikleri kirli battaniyelerin üzerinde uyumaya zorlandığını ileri sürmüştür. Başvuran savlarına delil olarak koridorda uyuyan bir adamın fotoğrafını göndermiştir.
70. Başvuran, aşırı kalabalıklık ve açık hava egzersizine erişim bulunmayışına ilaveten, havalimanı alıkoyma merkezindeki koşulların, güneş ışığı ve temiz havaya erişime izin veren herhangi bir pencerenin ve uyumaya elverişli bir mobilyanın bulunmaması nedeniyle daha da ağırlaştığını ileri sürmüştür. Bu belirli sorunlar Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde söz konusu olmasa da, başvuran geri gönderme merkezinde yeterli ve besleyici yemek bulunmaması, hijyenik olmayan koşullar, rutubet, olumsuz uyuma koşulları ve sigara dumanına maruz kalmak gibi diğer ek sorunlar yaşamıştır. Başvuran, Kumkapı Geri Gönderme Merkezindeki odaların Hükümet tarafından sunulan fotoğraflarda yanıltıcı bir şekilde daha temiz ve düzenli göründüğünü iddia etmiştir; odaların fotoğraf çekiminden hemen önce temizlendiği aşikârdır. Gerçekte ise, yerleşkenin tamamı tahtakurusu dâhil olmak üzere böceklerle kaplıydı. Başvuran, birtakım tutulan kişilerin tahtakuruları tarafından vahim şekilde ısırılmış olduğunu gösteren bir fotoğrafı delil olarak ibraz etmiştir. Başvuran ayrıca, bazı odalar, koridorlar, duşlar ve tuvaletler dâhil olmak üzere yerleşkenin farklı bölümlerine ait olan ve mekânın çok zayıf sağlık ve hijyen koşullarına sahip olduğunu gösteren fotoğrafları ibraz etmiştir. Başvuran, Hükümet tarafından ibraz edilen fotoğraflarda görünen spor ekipmanının (metal mekik sehpası ve egzersiz bisikleti) tutulan kişilerin kullanımına açık olmadığını eklemiştir.
(b) Mahkemenin Değerlendirmesi
71. Mahkeme, tutulma koşullarına ilişkin içtihatlarında belirlenen ilkelere atıfta bulunmaktadır (Örneğin bk., yukarıda anılan Kudła, §§ 90 94; Kalashnikov/Rusya, no. 47095/99, §§ 95-103, AİHM 2002 VI; ve yukarıda anılan Neshkov ve Diğerleri, §§ 225-244; ayrıca söz konusu genel ilkelerin yabancıların tutulması bağlamında uygulanmasına ilişkin olarak bk. M.S.S. /Belçika ve Yunanistan [BD], no. 30696/09, §§ 216-234, AİHM 2011). Mahkeme özellikle, Sözleşme’nin 3. maddesi uyarınca, Devletin, kişinin insanlık onuruna saygıyla tutarlı koşullar altında tutulmasını ve tedbirin uyguanma biçimi ile yönteminin, kişinin tutulmanın kendiliğinde kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan derecede sıkıntı ve güçlüğe maruz bırakılmamasını sağlaması gerektiğini hatırlatmaktadr. Tutulma işleminin koşulları değerlendirilirken, hem söz konusu koşulların toplam etkilerinin, hem de başvuranın belirli iddialarının dikkate alınması gerekmektedir (Bk. Dougoz/Yunanistan, no. 40907/98, § 46, AİHM 2001 II). Kişinin belirli koşullar altında tutulduğu sürenin uzunluğu da değerlendirilmelidir (bk. diğer kararlar arasında, Alver/Estonya, no. 64812/01, § 50, 8 Kasım 2005; ve Idalov/Rusya [BD], no. 5826/03, § 94, 22 Mayıs 2012).
72. Mahkeme, başvuran tarafından ortaya konan temel sorunun Sabiha Gökçen Havalimanı Alıkoyma Merkezi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ndeki tutulma koşullarının aşırı kalabalıklık ve açık hava egzersizine erişimin olmamasına ilişkin olduğunu yukarıda 60. paragrafta belirtmiştir. Mahkeme, bu koşulların bireysel ve toplu olarak Sözleşme’nin 3. maddesi kapsamındaki aşağılayıcı muameleye yol açıp açmadığını inceleyecektir.
(i) Aşırı Kalabalıklık
(α) Sabiha Gökçen Havalimanı Alıkoyma Merkezi
73. Mahkeme, tarafların alıkoyma merkezinin büyüklüğü ve başvuranın alıkonduğu süre boyunca orada tutulan insan sayısı hakkında hemfikir olmadıklarını belirtir. Başvuran yaklaşık 20 metrekare olan alıkoyma merkezinde söz konusu günlerde bulunan kişi sayısının on beş olduğunu ve kişi başına sadece 1.33 metrekare yaşam alanı düştüğünü iddia ederken, Hükümet alıkoyma merkezinin 53.73 mertekare olduğu ve kişi sayısının hiç bir zaman beşi geçmediği konusunda ısrarcıdır (bk. yukarıda 16 ve 18. paragraflar).
74. Mahkeme, tutulma koşullarına ilişkin davalarda ilke olarak başvuranlardan şikayet edilen olguların detaylı ve tutarlı bilgiler sunmalarını ve mümkün olduğunca şikayetlerini destekleyen kanıt sunmalarının beklendiğini yineler (bk Visloguzov/Ukrayna, no. 32362/02, § 45, 20 Mayıs 2010, daha fazla atıf için; Kyriacou Tsiakkourmas ve Diğerleri/Türkiye, no. 13320/02, § 279, 2 Haziran 2015; ve Story ve Diğerleri/Malta, no. 56854/13, 57005/13 ve 57043/13, § 110, 29 Ekim 2015). Ancak Mahkeme, uygulamada tutulma koşulları hakkında fiziki kanıt toplamanın alıkonan bir kişi için zor olabileceğini ve belirli koşullar altında, özellikle iddiaları güçlendirici ve çürütücü bilgilere sadece Hükümet’in erişiminin olduğu durumlarda, ispat yükünün başvurandan söz konusu Hükümet’e geçirilmesine izin verilebileceğini belirtir (bk, diğer kararlar arasında, Kokoshkina/Rusya, no. 2052/08, § 59, 28 Mayıs 2009; Zakharkin /Rusya, no. 1555/04, § 123, 10 Haziran 2010; ve Khodorkovskiy /Rusya, no. 5829/04, § 106, 31 Mayıs 2011). Bu gibi durumlarda, bir Hükümet’in yeterli bir açıklama yapmadan ilgili bilgileri ibraz etmemesi başvuranın iddialarının sağlam bir temele dayandığına ilişkin çıkarımların yapılmasına sebep olur (bk. Ananyev ve Diğerleri, yukarıda anılan, § 123).
75. Somut davada, Mahkeme başvuranın Sabiha Gökçen Havalimanı Alıkoyma Merkezi’nde alıkonulduğu altmış sekiz gün boyunca avukat yardımına erişimi olmadığı ve merkeze kabul edilen diğer tüm yolcuların kısa bir süre içerisinde ya serbest bırakıldıklarını ya da geri gönderildiklerini iddia ettiğini ve Hükümet’in de bunlara itiraz etmediğini gözlemlemiştir. Alıkonanların giriş çıkışının fazla olması, dil engeli yüzünden yaşanan kaçınılmaz iletişim zorlukları ve avukat yardımına erişimin olmaması göz önünde bulundurulduğunda, Mahkeme tanık beyanları gibi başvuranın iddialarını desteklemek adına kanıt elde etmede zorluk yaşanabileceğini kabul eder. Bu koşullar altında ve başvuranın ifadelerinde yeterli ve tutarlı detaylar göz önünde bulundurulduğunda, Mahkeme ispat yükünün Hükümet’e geçirilmesinin mümkün olduğunu değerlendirmektedir (bk, gerekli değişikliklerle, Khodorkovskiy, yukarıda anılan, § 108).
76. Mahkeme bu bağlamda, Hükümet’in söz konusu dönemde başvuran ile birlikte alıkonan yolcuların isimleriyle kayıt bilgilerinin birer kopyası ile birlikte merkezin fotoğrafları ve video görüntüleri ve merkezin büyüklüğüne ilişkin diğer ilgili bilgileri sunabilecek olmasına rağmen, Sabiha Gökçen Havalimanı Alıkoyma Merkezi’nin büyüklüğü ve doluluk oranına ilişkin ifadelerinin, Mahkeme’nin geçerliliklerini kabul edebileceği herhangi bir belgeyle kanıtlanmadığını belirtir (bk, gerekli değişikliklerle, Bakhmutskiy /Rusya, no. 36932/02, §§ 91-92, 25 Haziran 2009). Mahkeme, açık bir şekilde Hükümet’ten bu bilgileri ibraz etmesini istediği halde Hükümet’in bu bilgileri iletmediğini ve buna dair herhangi bir açıklama yapmadığını vurgular. Mahkeme ayrıca merkezin 53.73 metrekare olarak iddia edilen yüzölçümünün, yaşam alanının büyüklüğünün azaltacak olan duş ve tuvaletleri kapsayıp kapsamadığının Hükümet tarafından belirtilmediğini ifade eder. Buna ek olarak Mahkeme, Hükümet’in odada erkeklere beş yatak verildiğini belirtmesine rağmen, kadın alıkonanlar için kaç yatak verildiği ve başvurana verilen yaşam alanının büyüklüğünün azalmasına sebep olacak olan, odanın kadın ve erkekler için ayrı ayrı bölünüp bölünmediği hakkında herhangi bir bilgi sunmadığını belirtir. Bu koşullar altında, Mahkeme başvuranın Sabiha Gökçen Havalimanı Alıkoyma Merkezi’nin büyüklüğü ve doluluk oranına ilişkin iddialarının yalanlanmadığı ve merkezde alıkonulduğu süre boyunca kişisel alanının 1,33 metrekare olduğu sonucuna varmıştır.
77. Mahkeme, bu gibi aşırı kalabalıklığın tutulma koşullarının aşağılayıcı muamele olarak sayılabileceğini konusunda güçlü bir varsayım yaratabileceğini belirtir (bk. Ananyev ve Diğerleri, yukarıda anılan, §§ 144-148; Logothetis ve Diğerleri/Yunanistan, no. 740/13, §§ 37-48, 25 Eylül 2014; ve Varga ve Diğerleri/Macaristan, no. 14097/12, 45135/12, 73712/12, 34001/13, 44055/13, ve 64586/13, § 74, 10 Mart 2015). Dava dosyasındaki bilgiler Mahkeme’nin başvuranın bu aşırı kalabalıklık durumuna ne kadar süre maruz kaldığına ve yaşam alanın azlığının kısa süreli mi yoksa ara sıra mı olduğu konusunda bir sonuca varmasına olanak vermemektedir. Buna rağmen, Hükümet’in aksi yönde ikna edici herhangi bir bilgi sunmaması ve yukarıda 74. paragrafta belirtilen ilkeler ışığında, Mahkeme başvuranın Sabiha Gökçen Alıkoyma Merkezi’nin, alıkonduğu süre boyunca dizayn kapasitesinin üzerinde doldurulduğu, zaman zaman da kişisel alanından açıkça yoksun bırakıldığı konusundaki iddialarını kabul eder (bk, gerekli değişikliklerle, Mironovas ve Diğerleri/Litvanya, no. 40828/12, 29292/12, 69598/12, 40163/13, 66281/13, 70048/13 ve 70065/13, § 143, 8 Aralık 2015).
78. Ayrıca Mahkeme, nispi olarak sınırlı alanların bazı koşullarda alıkoyma merkezinin sınırları içerisinde özgürce hareket etme olasılığı ile (bk. Valašinas/Litvanya, no. 44558/98, § 103 ve 107, AİHM 2001 VIII ve Nurmagomedov /Rusya (k.k.), no. 30138/02, 16 Eylül 2004) doğal ışık ve havaya sınırlandırılmamış bir erişim ile (bk, örnek olarak, Shkurenko /Rusya (k.k.), no. 15010/04, 10 Eylül 2009) telafi edilebilir olmasına rağmen, başvuranın merkezin sadece tek bir odadan yapıldığını, herhangi bir şekilde doğal ışığa erişim olmadığını ve odadan ayrılmasına ve havaalanında özgürce dolaşmasına izin verilmediğini iddia ettiğini ve Hükümet’in de bu hususlara itiraz etmediğini belirtir.
(b) Kumkapı Geri Gönderme Merkezi
79. Mahkeme, tarafların benzer şekilde, Kumkapı Geri Gönderme Merkezinin ve tutulan erkek kişilere ayrılan odaların toplam kapasitesi konusunda hemfikir olmadığını belirtmektedir. Başvuran, kaldığı odanın 40 metrekare olduğunu ve odada on beş ranza bulunduğunu; ancak odada kalan kişi sayısının otuz ila kırk beş arasında değiştiğini ve bunun da bazı kişilerin yerde uyumak zorunda kaldığı anlamına geldiğini ileri sürmüştür. Başvuran savlarına delil olarak, çeşitli odalardaki kısıtlı koşulları gösteren fotoğrafların yanı sıra koridorda yerde uyuyan bir adamın fotoğrafını ibraz etmiştir. Diğer yandan Hükümet, başvuranın tutulduğu odanın büyüklüğü veya başvuranla birlikte barındırılan kişi sayısına ilişkin herhangi bir bilgi sunmamıştır. Ayrıca Hükümet, başvuranın tutulduğu süre boyunca geri gönderme merkezi nüfusunun 300’ü aşmadığını iddia etmiş olsa da, ne söz konusu iddiayı kanıtlarla desteklemek için ilgili kayıt defterini ibraz etmiş, ne de bahse konu dönemde tutulan erkek nüfusunu belirtmiştir. Bu koşullar altında, başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde aşırı kabalık şartlar altında tutulduğuna dair iddiaları hiçbir şekilde çürütülmemiştir.
80. Başvuranın iddiaları ayrıca, Mahkemenin değerlendirmesi için güvenilir bir dayanak teşkil eden CPT’nin Kumkapı Geri Gönderme Merkezindeki aşırı kalabalıklık sorununa ilişkin önceki görüşleriyle de örtüşmektedir (Bk. Kehayov/Bulgaristan, no. 41035/98, § 66, 18 Ocak 2005). Mahkeme, merkezin resmi kapasitesinin azaltılması gibi iyileştirmelerin, CPT’nin Haziran 2009 tarihli ziyareti ile başvuranın tutulduğu 10 Temmuz-15 Ağustos 2012 tarihleri arasında yapılmış olması ihtimalini reddetmemektedir. Ancak, akabinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ve BM Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü’nün sırasıyla Mayıs ve Haziran 2012’de (yani, başvuranın tutulmasının birkaç ay öncesinde) gerçekleştirdiği ziyaretler de, söz konusu geri gönderme merkezinde aşırı kalabalıklık sorunu bulunduğuna ilişkin ek delil teşkil etmektedir (Bk. yukarıda 26-31. paragraflar). Özellikle, milletvekilleri tarafından bildirilen ve planlanan ziyaret tarihinde 297 olan tutulan erkek sayısı, başvuranın iddia ettiği üzere Kumkapı Geri Gönderme Merkezinin kapasitesini aşar şekilde kullanıldığını göstermektedir.
81. Mahkeme ayrıca, yukarıda anılan Yarashonen davasında (§ 79) da kaydedilen bir mesele olan geri gönderme merkezinde özgürce hareket etme konusunda yeterli imkân mevcudiyeti ile aşırı kalabalıklık durumunun hafifletildiğini gösteren herhangi bir delilin dava dosyasında bulunmadığını belirtmektedir. Mahkeme bu bağlamda Hükümetin, her katta yemek servisinin yapıldığı kafeteryalar haricinde (herhâlükarda 69 metrekarelik kafeterya alanının tutulan kişileri barındırmak için yetersiz olduğu görülmektedir), tutulan kişilerin yatakhane dışında zaman geçirebilecekleri herhangi bir tesis veya ortak alandan bahsetmediğini belirtmektedir. Ayrıca, söz konusu kafeteryalara yemek saatleri dışında erişilebilir olup olmadığı hususu da açıklığa kavuşturulmamıştır (bu meseleye ilişkin olarak bk. yukarıda anılan Yarashonen davasındaki tartışma). Bu koşullar altında, başvuranın çoğunlukla, yatak ve dolaplardan başka hiçbir mobilyanın bulunmadığı, aşırı kalabalık bir yatakhanede alıkonduğu görülmektedir (adı geçen kararda).
(ii) Açık Hava Egzersizine Erişilememesi
82. Başvuran, Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulduğu 104 günlük sürenin tamamı boyunca açık havaya çıkmasına izin verilmediğini iddia etmiştir. Hükümet, havalimanı alıkoyma merkeziyle ilgili olduğu ölçüde söz konusu iddiaya itiraz etmemiş; ancak Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulan kişilerin “uygun hava koşullarında” dışarı çıkmalarına izin verildiğini iddia etmiştir. Fakat Hükümet, başvuranın söz konusu haktan yararlanıp yararlanmadığını veya bu tür bir iznin ne sıklıkla verildiğini belirtmemiştir.
83. Mahkeme, açık hava egzersizine erişimin, özgürlüklerinden yoksun bırakılan kişilere Sözleşme’nin 3. maddesinde tanınan korumanın temel bir unsuru olması ve dolayısıyla makamların takdirine bırakılamaz olması nedeniyle, CPT’ye göre tutulan her kişinin, hatta ceza olarak hücrelerine hapsedilen kişilerin bile, hücrelerindeki maddi koşullar ne kadar iyi olursa olsun, hergün en az bir saat boyunca açık hava egzersizi yapma hakkına sahip olması gerektiğini belirtmektedir (Bk. yukarıda 29. paragraf anılan CTP’nin İkinci Genel Raporu’nun 48. paragrafı; ayrıca bk. diğer atıflarla birlikte yukarıda anılan Ananyev ve Diğerleri). Ancak bu durumun ne Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezinde, ne de Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde geçerli olduğu açıktır. Tutulan erkeklerin Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde açık hava egzersizine erişimlerine izin verilmediği hususu ayrıca Türk milletvekilleri, CPT ve BM Özel Raportörü tarafından da bildirilmiştir (Bk. yukarıda sırasıyla 27, 30 ve 31. paragraflar).
(iii) Sonuç
84. Mahkeme yukarıda, 4 Mayıs tarihinden 15 Ağustos 2012 tarihine kadar başvuranın kendisine yeterli yaşam alanı sunulmadığı koşullar içerisinde tutulduğunu ve bu durumun başvuranın her zaman açık hava egzersizine erişimine izin verilmemesi nedeniyle daha da ağır hale geldiğini yukarıda tespit etmiştir. Mahkeme’nin görüşüne göre bu bulgular, başvuranın hukuka aykırı olarak tutulması ve tutulma halinin ne zaman biteceğine dair belirsizliğin sebep olmuş olması muhtemel olan endişeyle birlikte ele alındığında, başvuranın tutulma koşullarının kendisini, tutulma işleminin esasında mevcut olan ıstırap seviyesini aşan ve Sözleşme’nin 3. maddesinde yasaklanan aşağılayıcı muamele seviyesine ulaşan derecede bir sıkıntıya maruz bıraktığı sonucuna varmak için yeterlidir. Dolayısıyla, başvuranın tutulduğu fiziki koşullara ilişkin şikâyetlerinin geri kalan yönlerinin incelenmesi gerekmemektedir.
85. Yukarıdaki hususların ışığında, başvuranın Sabiha Gökçen alıkoyma merkezi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tutulduğu fiziki koşullar nedeniyle Sözleşme’nin 3. maddesi ihlal edilmiştir.
III. SÖZLEŞME’NİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİA EDİLEN DİĞER MADDELERİ HAKKINDA
86. Başvuran 14 Ekim 2014 tarihli görüşlerinde, söz konusu zamanda muzdarip olduğu ağır bir hastalıkla bağlantılı olarak Kumkapı Geri Gönderme Merkezinde tıbbi yardımdan yoksun bırakıldığı iddiasına ilişkin yeni bir şikâyeti, söz konusu hastalığın mahiyetine ilişkin başka herhangi bir ayrıntı vermeksizin ileri sürmüştür.
87. Mahkeme, bu ek şikâyetin başvuranın 15 Ağustos 2012 tarihinde sona eren tutulma işlemiyle ilgili meselelere dair olduğunu belirtmektedir. Mahkeme ayrıca, ek şikâyetin başvuranın Mahkeme önünde ilk olarak ileri sürdüğü ve Hükümetin de hâlihazırda hakkında yorumda bulunduğu şikâyetlerin detaylandırılması anlamına gelmeyip, yeni bir mesele gündeme getirdiğini belirtmektedir. Dolayısıyla Mahkemenin söz konusu ek şikâyeti altı aylık süre dışında ileri sürüldüğü gerekçesiyle Sözleşme’nin 35 §§ 1 ve 4 maddesi uyarınca reddetmesi gerekmektedir (Bk. Ashot Harutyunyan/Ermenistan, no. 34334/04, § 99, 15 Haziran 2010, ve A.D. ve Diğerleri/Türkiye, no. 22681/09, § 127, 22 Temmuz 2014).
IV. SÖZLEŞME’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI
88. Sözleşme’nin 41. maddesi şunu öngörmektedir:
“Eğer Mahkeme bu Sözleşme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.”
A. Tazminat
89. Başvuran manevi tazminata karşılık olarak 15.000 avro talep etmiştir.
90. Hükümet, aşırı fazla olduğu gerekçesiyle söz konusu talebe itiraz etmiştir.
91. Mahkeme, başvuranın yalnızca ihlal tespit edilmesi yoluyla tazmin edilemeyecek derecede manevi zarara uğradığı kanısındadır. Mahkeme, söz konusu ihlallerin ciddiyeti ve hakkaniyet temelindeki değerlendirmeler ışığında, bu başlık altında başvurana 10.000 avro ödenmesine karar vermiştir.
B. Masraf ve Giderler
92. Başvuran ayrıca, avukatlık ücretine karşılık olarak 3.835 avro ve seyahat, kırtasiye, fotokopi, tercüme, posta ve iletişim gibi Mahkeme önünde gerçekleşen diğer masraf ve giderlere ilişkin olarak 527 avro talep etmiştir. Bu bağlamda başvuran, yasal temsilcilerinin otuz iki buçuk saatlik yasal çalışma yaptığını gösteren bir zaman çizelgesini, temsilcileriyle yaptığı hukuki hizmet sözleşmesini, tercüme ve ulaşım giderlerine ilişkin makbuzları ve Mahkeme’ye postayla gönderilen birtakım belgelerle bağlantılı bir makbuzu ibraz etmiştir. Geri kalan giderler ise herhangi bir belgeyle desteklenmemiştir.
93. Hükümet, ispatlanmamış olduğu gerekçesiyle söz konusu taleplere itiraz etmiştir.
94. Mahkeme’nin içtihatlarına göre, başvuranın masraf ve giderlerini geri alabilmesi için, söz konusu masraf ve giderlerin fiilen ve gerekli olduğu için yapılmış olduğunun belgelenmesi ve makul miktarda olması gerekmektedir. Mahkeme mevcut davada, elindeki belgelerin ve yukarıda belirtilen kriterlerin ışığında, başvurana tüm başlıklar altındaki masraflara karşılık olarak 4.330 avro ödenmesinin makul olduğu görüşündedir.
C. Gecikme Faizi
95. Mahkeme, gecikme faizi olarak Avrupa Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın uygun olduğunu değerlendirmektedir.
BU GEREKÇELERLE MAHKEME OY BİRLİĞİYLE,
1. Hükümetin Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezindeki olumsuz fiziki tutulma koşullarıyla ilgili olarak iç hukuk yollarının tüketilmediğine dair itirazını Sözleşme’nin 13. maddesi kapsamındaki şikâyetin esasıyla birleştirmiş ve reddetmiştir.

2. Sözleşme’nin 5. maddesinin 1, 2, 4 ve 5. fıkraları kapsamındaki (başvuranın özgürlük hakkına ilişkin) şikâyetlerin ve Sözleşme’nin 3 ve 13. maddeleri kapsamındaki (başvuranın Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezindeki fiziki tutulma koşullarının yanı sıra söz konusu koşullara ilişkin iddialarını ileri sürebileceği etkili hukuk yollarının bulunmadığına ilişkin) şikâyetlerin kabul edilebilir olduğunu ve başvurunun geri kalanının kabul edilemez olduğunu beyan etmiştir.

3. Sözleşme’nin 5. maddesinin 1, 2, 4 ve 5. fıkralarının ihlal edildiğine karar vermiştir.

4. Başvuranın Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezindeki fiziki tutulma koşulları nedeniyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

5. Sabiha Gökçen Havalimanı alıkoyma merkezi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezindeki fiziki tutulma koşulları hakkında şikâyetçi olmak üzere etkili hukuk yollarının mevcut olmaması nedeniyle Sözleşme’nin 3. maddesiyle bağlantılı olarak 13. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

6. (a) Davalı Devlet tarafından başvurana, Sözleşme’nin 44 § 2 maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içerisinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden davalı Devlet’in para birimine çevrilmek üzere aşağıdaki meblağların ödenmesine:
(i) Manevi tazminata ilişkin olarak, miktara yansıtılabilecek her türlü vergi hariç olmak üzere, 10.000 avro (on bin avro);
(ii) Masraf ve giderlere karşılık olarak, başvurana yansıtılabilecek her türlü vergi hariç olmak üzere, 4.330 avro (dört bin üç yüz otuz avro);
(b) Yukarıda bahsi geçen üç aylık sürenin bittiği tarihten itibaren, ödeme gününe kadar, Avrupa Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranda, yukarıda bahsedilen meblağlara basit faiz uygulanmasına;

7. Başvuranın adil tazmin taleplerinin geri kalanı reddetmeye karar vermiştir.
İşbu karar İngilizce olarak tanzim edilmiş ve Mahkeme İçtüzüğü’nün 77. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca 6 Eylül 2016 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir.
Hasan Bakırcı Julia Laffranque
Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Başkan

  Avukat   -   AİHM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için