Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Bartu Doğan Başvurusu (Başvuru Numarası: 2015/12202)
0

Bartu Doğan Başvurusu (Başvuru Numarası: 2015/12202)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
BARTU DOĞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/12202)
Karar Tarihi: 12/6/2018
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin YILDIRIM
Üyeler : Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd. : Fatih ALKAN
Başvurucu : Bartu DOĞAN
Vekili : Av. Seda GÜRER


I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, taksirle yaralama suçlamasıyla fail hakkında yapılan ceza soruşturması sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/7/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. 1998 doğumlu olan başvurucunun seyir hâlinde olduğu elektrikli bisikletine şüpheli H.Y.nin sevk ve idaresinde bulunan motosikletin 6/9/2014 tarihinde çarpması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiştir.

7. 20.30 sularında meydana gelen olay sonrasında kolluk görevlileri tarafından hazırlanan kaza tespit tutanağında; başvurucunun ters şeritte kullandığı elektrikli bisiklet ile karşı yönden gelen şüpheli H.Y. idaresindeki motosikletin çarpışması sonucu başvurucunun yaralandığı ve elektrikli bisikletin maddi hasar gördüğü belirtilmiştir. Tutanakta; şüpheli H.Y.nin kaza sonrası aracıyla birlikte olay yerinden ayrıldığı, akabinde adres bilgisi tespit edilen şüphelinin kolluk marifetiyle karakola getirildiği ve 1,00 promil alkollü olduğu ifade edilmiştir. Tutanağın sürücü kural ihlali bölümünde 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 84. maddesinin (g) bendinde sayılan şeride tecavüz etme nedeniyle başvurucunun kusurlu olduğu belirtilmiştir. Tutanakta, şüpheli H.Y.nin kusurlu görülmediği şeklinde değerlendirmede bulunulmuştur.

8. Kaza sonrasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Servisi tarafından hazırlanan 12/9/2014 tarihli epikriz raporuna göre başvurucunun sağ gözünde ödem ve kesi ile kaburga, sternum (göğüs kemiği) ve omurgasında kırık bulunmaktadır. Başvurucu, anılan sağlık kuruluşunda beş gün süreyle yoğun bakım tedavisi görmüş ve kırk beş gün süreyle yatak istirahati raporu verilerek 12/9/2014 tarihinde taburcu edilmiştir.

9. Başvurucu 19/9/2014 tarihinde kolluk tarafından alınan ifadesinde, karşı yönden dengesi bozuk şekilde hızla gelen motosiklet ile kafa kafaya çarpıştıklarını, yere düştüğünde yardım istemesine rağmen şüphelinin kaçtığını, yoldan geçen kişiler tarafından hastaneye götürüldüğünü belirtmiştir. Başvurucu; gözünde ciddi hasar meydana geldiğini, kaza nedeniyle eğitiminin aksadığını ve ileride mesleki anlamda kayıp yaşayabileceğini ifade ederek şüpheli H.Y.den şikâyetçi olmuştur. Başvurucu, şüpheliyle uzlaşmak istememiştir.

10. Dikili Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülen soruşturma neticesinde şüpheli hakkında düzenlenen 22/10/2014 tarihli iddianameyle trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan kamu davası açılmıştır. İddianamede, alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen şüphelinin araç kullanarak trafik kazasına neden olduğu ve bu itibarla atılı suçun şüpheli tarafından işlendiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir.

11. Taksirle yaralama suçundan ise Başsavcılık tarafından, 21/10/2014 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Söz konusu kararda, başvurucunun yaralandığı kazada şüpheli H.Y.nin kusurunun bulunmadığı, aksine başvurucunun kusurlu olduğu belirtilerek şüphelinin üzerine atılı taksirle yaralama suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı şeklinde değerlendirmede bulunulmuştur.

12. Anılan karara karşı yapılan itiraz Bergama Sulh Ceza Hâkimliğinin (Sulh Ceza Hâkimliği) 17/12/2014 tarihli kararıyla kabul edilerek soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, tanzim edilen kaza tespit tutanağının kimlerin beyanına göre düzenlendiğinin ve doğruyu yansıtıp yansıtmadığının anlaşılmadığı belirtilmiştir. Ayrıca şüphelinin kusur oranının tespit edilmesi amacıyla trafik konusunda uzman bilirkişi tarafından rapor düzenlenmesi, raporun tanziminden önce olaya tanık olan kişilerin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve varsa bu kişilerin beyanının alınması gerektiği ifade edilmiştir.

13. Başsavcılık tarafından 23/3/2015 tarihinde taksirle yaralama suçundan şüpheli H.Y. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, trafik konusunda uzman bilirkişi tarafından hazırlanan 2/3/2015 tarihli raporda başvurucunun şeride tecavüz etmesi nedeniyle asli kusurlu olduğunun ve şüphelinin taksirle yaralama suçu yönünden bir kusurunun olmadığının belirtildiği vurgulanmıştır. Ayrıca herhangi bir görgü tanığının bulunmadığı ve şüphelinin alkollü olması nedeniyle eylemine uyan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan kamu davası açıldığı ifade edilmiştir.

14. Söz konusu karara karşı yapılan itiraz Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/5/2015 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.

15. Nihai karar 8/6/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 8/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Taksirle yaralama" kenar başlıklı 89. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
... (5) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/5 md.) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır..."

B. Uluslararası Hukuk

18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."

19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre kişinin yaşamına ve vücut bütünlüğüne yönelen ancak ihmal suretiyle meydana gelen olaylara ilişkin etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara tek başına ya da bir ceza soruşturmasıyla birlikte hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Vo/Fransa [BD], B. No: 53924/00, 8/7/2004, § 90; Mastromatteo/İtalya [BD], B. No: 37703/97, 24/10/2002, §§ 90, 94, 95; Calvelli ve Ciglio/İtalya [BD], B. No: 32967/96, 17/1/2002, § 51; Anna Todorova/Bulgaristan, B. No: 23302/03, 24/5/2011, § 73; Ercan Bozkurt/Türkiye, B. No: 20620/10, 23/6/2015, § 59; Cavit Tınarlıoğlu/Türkiye, B. No: 3648/04, 2/2/2016, § 114; Fatih Çakır ve Merve Nisa Çakır/Türkiye, B. No: 54558/11, 5/6/2018, § 42).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 12/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, söz konusu trafik kazası nedeniyle fiziksel ve ruhsal olarak kalıcı zararlar görmesine ve eğitimi aksamasına rağmen sorumlu kişinin cezalandırılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, mağduriyetinin bu suretle giderilmemesi nedeniyle adalete olan inancını yitirdiğini belirterek şüpheli hakkında yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini ve lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

2. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

23. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

24. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 41).

25. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca, başvuru yollarını tüketme kuralı ne mutlak ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala riayetin denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda, yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (Işıl Yaykır, § 42).

26. Trafik kazaları, yaya ve/veya sürücülerin dikkatsizliğinden yahut ihmallerinden kaynaklandığı gibi araç ya da yol hatalarından kaynaklanabilmektedir. Trafik kazaları neticesinde meydana gelen yaralanma olayları, kişinin vücut bütünlüğüne bir zarar gelmesi nedeniyle aynı zamanda ceza hukukunun ilgi alanına da girmektedir. Bu durumda üçüncü kişilerin taksirli eylemleri neticesinde kişinin maddi varlığını koruma hakkına yönelik olarak gerçekleşen olaylarda, anılan hakkın güvencelerinin usul yükümlülüğü bağlamında bir ceza soruşturması açılmasını gerektirip gerektirmediği hususunun tespit edilmesi gerekir (Ramazan Demir, B. No: 2014/16285, 22/3/2018, § 35).

27. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında belirtildiği üzere yaşam hakkının veya bedensel bütünlüğün ihlaline kasten ya da ağır ihmalle sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmemektedir. Failin belirsiz olmadığı ve kişinin kendisine zarar verilmek kastıyla hareket edildiği yönünde bir iddiasının bulunmadığı durumlarda Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük mağdura adli ya da idari yargı mercileri önünde açabileceği bir tazminat ya da tam yargı davası yolunun tanınmış olmasıyla yerine getirilmiş sayılır (Yaprak Yüksek, B. No: 2013/9116, 14/10/2015, §§ 32, 33, 35; Ramazan Demir, § 36).

28. Ceza yargılamasında objektif sorumluluğa yer verilmezken tazminat davalarında objektif sorumluluk ilkesinin etkin şekilde uygulandığı ve aynı maddi vakıalar çerçevesinde daha düşük bir ispat standardı kullanıldığı görülmektedir. Bu bağlamda ceza hukukunda taksire dayalı sorumluluk istisnai nitelik taşımasına rağmen taksirle başkalarına verilen zarar nedeniyle tazminat sorumluluğu kapsamında giderim imkânının daha yüksek olduğu değerlendirilmektedir. Tazminat sorumluluğunda asıl gayenin zarar görenin zararının telafi edilmesi olduğu, bu yolun daha yüksek başarı şansı sunabilecek etkili bir yol olduğu hususu dikkate alınmalıdır (Yaprak Yüksek, § 37).

29. Bu bağlamda kişinin vücut bütünlüğüne yönelen eylemlerde kasıt ya da ağır ihmalin bulunmadığı ve aydınlatma yükümlülüğü kapsamında olayın ve failin belirli olduğu durumlarda hukuki tazmin yolunun -daha yüksek başarı şansı sunabilecek- kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu değerlendirilmektedir. Somut olaydaki gibi ihmali bir eylemden kaynaklanan trafik kazası olayına ilişkin uyuşmazlıklarda tüketilmesi gereken etkili yol hukuki tazmin yoludur (Ramazan Demir, § 38).

30. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde beden bütünlüğüne yönelik üçüncü kişilerce ihmal suretiyle yapılan müdahaleyle ilgili olarak yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulduğu, tazminat davası açma yoluna gidilmediği gözönüne alındığında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için etkili olan başvuru yolunun tüketilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu; deliller toplanmadan ve yeterli şekilde araştırma yapılmadan şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

33. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

34. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında, haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24).

35. Somut olayda başvurucu hakkında bir suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan Üye Üye
Engin YILDIRIM Osman Alifeyyaz PAKSÜT Celal Mümtaz AKINCI



Üye Üye
Muammer TOPAL M. Emin KUZ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için