Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Cihan Yeşil Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2016/12825)
0

Cihan Yeşil Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2016/12825)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
CİHAN YEŞİL BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2016/12825)
Karar Tarihi: 17/6/2020
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Kadir ÖZKAYA
Üyeler : Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör : Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
Başvurucu : Cihan YEŞİL

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlüyken götürüldüğü sınav merkezinde elindeki kelepçelerin çözülmemesi, elleri ve ayakları bağlı şekilde sınava girmek zorunda bırakılması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
10. 1976 doğumlu olan başvurucu, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma suçu nedeniyle müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş bir hükümlü olup Edirne F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulmaktadır.
11. 22/5/2016 tarihinde gerçekleşen Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) katılmak üzere kolluk görevlileri eşliğinde sınava giren başvurucu, sınav süresi boyunca elleri ve ayakları kelepçeli bir biçimde tutulmuştur.
12. Başvurucu, kendisine tanınan eğitim hakkı çerçevesinde daha önce girdiği merkezî sınavlarda (YGS, LYS) da benzer bir uygulamanın yapıldığını iddia ederek kendisine eşlik eden kolluk görevlileri hakkında görevlerini kötüye kullandıkları ve sistematik işkence uyguladıkları iddiasına dayanarak Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) şikâyetçi olmuştur.
13. Savcılık 3/6/2016 tarihinde başvurunun şikâyetine ilişkin olarak kolluk görevlileri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Soruşturmaya konu olayda ilgili jandarma görevlilerinin Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinin 45/h. Maddesinde belirtilen 'Ceza infaz kurumlarının ve tutukevlerinin dış korumalarını sağlayıcı önlemleri alır. Tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakilleriyle muhafazalarını sağlar' hükmü uyarınca gerekli güvenlik önlemlerini aldıkları, bu nedenle olayda suç ve suç unsurunun bulunmadığı, tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır"
14. Savcılık kararına karşı başvurucunun yaptığı itiraz, Edirne Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/6/2016 tarihli kararıyla reddedilmiş, anılan karar başvurucuya 28/6/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 30/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Zorlayıcı tedbirlerin kullanılması" kenar başlıklı 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hiçbir hâlde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;
a) Yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,
b) Hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbî nedenlerle,
c) Diğer kontrol usûllerinin yetersizliği hâlinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle,
Kullanılabilir."
17. 5275 sayılı Kanun'un "Nakillerde alınacak tedbirler" başlıklı 58. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlülerin kuruma veya başka bir yere götürülüp getirilmesi sırasında, halkla bir araya gelmelerine ve başkaları tarafından görülmelerine engel olacak tedbirler alınır.
(2) Hükümlü, havalandırma ve ışık durumu yetersiz araçlarla, eziyet verici veya onur kırıcı şekilde nakledilemez. Nakil sırasında alınacak tedbirler, hükümlünün firarını önleyici ve yukarıdaki fıkrada yazılı engelleri gerçekleştirici sınırları aşamaz, birbirleriyle ve görevlilerle herhangi bir tartışmaya girmelerini engelleyici boyutları geçemez."
18. 17/12/1983 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği'nin 45. maddesinin (f) bendi şöyledir:
"Ceza infaz kurumlarının ve tutukevlerinin dış korumalarını sağlayıcı önlemleri alır. Tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakilleriyle muhafazalarını sağlar."
B. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tutukluların nakledilmesi sırasında kelepçe kullanımını incelediği Raninen/Finlandiya (B. No: 20972/92, 16/12/1997, §§ 52-59) kararında, başvurucunun kelepçeli bir şekilde nakledilmesi, kendisinin tutumundan kaynaklanan gerekli bir tedbir olmasa da olaydan birkaç ay sonra alınan sağlık raporlarında belirtilenbaşvurucunun ruhsal durumu ile ilgili olumsuz gelişmelerle kelepçeleme olayı arasında illiyet bağı kuramadığını belirterek bu muamelenin başvurucunun ruhsal durumu üzerindeki olumsuz etkisine ikna olmadığını açıklamış; olayda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesi için aranan asgari eşik seviyesinin aşılmadığını değerlendirmiştir.
20. Çocuk hükümlünün mahkemeye sevki sırasında kelepçe takılarak hareketlerinin kısıtlanmasını Sözleşme'nin 3. maddesi kapsamında bir muamele olarak görmeyen AİHM'e göre nakil sırasında kendisini veya başkasını yaralamasının engellenmesi amacıyla sabıkası bulunan başvurucu çocuğun yetişkinler gibi kelepçeli olarak sevkinin sağlanması, Sözleşme bakımından sorun oluşturmamaktadır (D.G./İrlanda, B. No: 39474/98, 16/8/2002)
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 17/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu, KPSS'nin ilk oturumuna elleri ve ayakları kelepçeli olarak katıldığı için başarısız olduğunu, kolluğun keyfî uygulamasını şikâyet etmesine rağmen Savcılıkça etkili soruşturma yapılmadığını, daha önceki sınavlarda da benzer şekilde davranılması nedeniyle uygulamanın sistematik olarak işkenceye dönüştüğünü iddia ederek eğitim hakkı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde, ilgili hukuki düzenlemeler ile Anayasa Mahkemesi içtihatlarına yer vererek sınav sırasında kolluk görevlilerinin güvenlik için aldıkları tedbirlerin neler olduğu tespit edildikten sonra, bu uygulamaların başvurucunun hükümlü olması nedeniyle kaçınılmaz olarak alınması gereken tedbirlerin ötesinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
B. Değerlendirme
1. Uygulanabilirlik Yönünden
24. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
''Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
25. Anayasa’nın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
''Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
27. Başvurucu girmiş olduğu sınavda kelepçeli olması nedeniyle başarısız olmasından ötürü eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun katıldığı sınavın kamuda çalışacak görevlilerin belirlenmesine yönelik kamu personeli seçme sınavı olması ve başarılı olması hâlinde eğitim görme amacının bulunmaması dikkate alındığında başvurucunun ihlal iddialarının eğitim hakkı kapsamında kalmadığı değerlendirilmiştir.
28. Dolayısıyla başvurucunun ihlal iddiaları, kelepçeli bir şekilde sınava girmesinin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kötü muamele sayılıp sayılmayacağı hususuyla sınırlı olarak incelenmesi gerekmektedir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
30. Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Sözleşme’nin 3. maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).
31. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90). Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar sınırlanabilir (Turan Günana, § 35).
32. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz." şeklindeki kural mahpuslara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus, 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" kenar başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine aynı Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir." şeklindeki düzenleme ile açıkça vurgulanmıştır. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya tutuklular için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, § 36).
33. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Bu nedenle mahpuslar için bir ceza infaz kurumundaki yaşam tüm yönleriyle değerlendirilmelidir. Ceza infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir (Turan Günana, § 37). Anayasa’nın 17. maddesi, ceza infaz kurumunda tutulan bir mahpusun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, § 39).
34. Yukarıda ifade edilen tüm hususların yanında ilave olarak bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının gerektiğini ifade etmek gerekir.Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).
35. Tutuklu veya hükümlülerin ceza infaz kurumu dışında bulundukları süre boyunca kaçmalarının önlenmesi, kendilerine veya başkalarına zarar verme tehlikesinin bertaraf edilmesi amacıyla kolluk görevlileri tarafından kelepçe gibi bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçların kullanılması kural olarak Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden sorun oluşturmamaktadır.
36. Elbette bu araçların kullanımında kamu makamlarının takdir yetkilerini, alınan tedbirin amacını aşacak boyutta keyfî kullanmaları kötü muamele yasağı kapsamında kalabilmektedir. Bu durumda öncelikle değerlendirilmesi gereken husus, alınan tedbirin makul seviyede sayılıp sayılmadığı ve sonuçları bakımından hakkında tedbir uygulanan kişideki fiziksel ve ruhsal etkilerinin kötü muamele oluşması bakımından aranan eşiği aşıp aşmadığıdır.
37. Somut olayda, müebbet hapis cezası ile hükümlü olan başvurucu, işlediği suçun niteliği itibarıyla yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumunda tutulmaktadır. Kolluk görevlileri eşliğinde talebi doğrultusunda memur alımı sınavına girmek için kurum dışına çıkarılan başvurucunun kaçmasının önlenmesi amacıyla alınacak güvenlik önlemlerinin de yüksek düzeyde tutulması gerektiği anlaşılabilir bir olgudur. Bu bağlamda başvurucunun dışarıda bulunduğu süre boyunca kelepçe kullanılarak bedensel hareketlerinin kısıtlanması makul bir tedbir kapsamında sayılmaktadır.
38. Öte yandan girdiği sınav süresi boyunca başvurucunun el ve ayaklarının kelepçeli tutulması, hareketlerini kısıtlayarak sınav başarısını etkileyecek düzeyde olabileceği değerlendirilse dahi salt bu durumun tek başına kötü muamele oluşturacağı sonucuna varmak mümkün görünmemektedir. Söz konusu bu müdahalenin başvurucunun fiziksel veya ruhsal bütünlüğü üzerinde olumsuz etki yarattığına ilişkin somut bir durum tespit edilmemekle birlikte özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesinde asgari bir ağırlık derecesine ulaştığı da tespit edilememiştir.
39. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/6/2020 tarihinde karar verildi.



KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Hükümlü olarak ceza infaz kurumunda tutulan başvurucu kurum dışında girdiği bir sınav boyunca elleri ve ayakları kelepçeli bir halde tutulmuştur. Müebbet hapis cezası alan ve yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumunda tutulan başvurucunun kaçmasının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği açıktır. Başvurucunun kaçma olasılığını önlemek için kelepçe takılması zorunlu bir önlem olarak görülebilir ama hem el, hem de ayaklara kelepçe takılması ulaşılmak istenen amaç için ölçülü olmayan bir aracın kullanılması anlamına gelmektedir. Ulaşılmak istenen amaca yönelik olarak başvurucunun hem el, hem de ayaklarının eş anlı olarak kelepçelenmesi ve bu şekilde sınava girmek zorunda bırakılması Anayasanın 17.maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında aranan asgari eşiğin geçildiği sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla, başvurucu insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye maruz kalmıştır.
2. Başvurucunun, Anayasanın 17.maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tutulmama hakkının ihlal edildiği kanaatine ulaştığımdan, çoğunluk kararına katılmadım.
Üye
Engin YILDIRIM

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için