Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Em Export Dış Ticaret A.Ş. Başvurusu (Başvuru Numarası: 2013/4051)
0

Em Export Dış Ticaret A.Ş. Başvurusu (Başvuru Numarası: 2013/4051)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
EM EXPORT DIŞ TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/4051)
Karar Tarihi: 21/4/2016
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR

Başkan : Engin YILDIRIM
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Raportör : Mehmet Sadık YAMLI
Başvurucu : Em Export Dış Ticaret A.Ş.
Vekili : Av. Mustafa YAVUZ

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkeme kararına istinaden hesaplanan geçici vergiye ilişkin gecikme faizi için düzenlenen "2 No.lu İhbarnameye" karşı açılan davanın reddedilmesi, temyiz ve karar düzeltme kararlarının gerekçesiz olması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/6/2013 tarihinde İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 20/10/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 11/1/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 10/3/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 30/3/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 8/4/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ortamında elde edilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Şirket hakkında yapılan vergi incelemesi sonucu 3/6/1949 tarihli ve 5422 sayılı mülga Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 25. maddesine istinaden 2000 yılı 7-9 dönemi için geçici vergi salınmış, vergi ziyaı cezası kesilmiştir. Buna karşı açılan davada İstanbul 5.Vergi Mahkemesi 11/6/2003 tarihli ve E.2002/2044, K.2003/1440 sayılı kararıyla cezalı geçici verginin kaldırılmasına karar vermiştir. Danıştay Dördüncü Dairesi 27/4/2004 tarihli ve E.2003/2007, K.2004/920 sayılı ilamıyla kararı bozmuş; karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.
9. İstanbul 5. Vergi Mahkemesi, bozma kararına uyarak 10/3/2005 tarihli ve E.2005/399, K.2005/376 sayılı kararıyla, yapılan incelemeler sonucu geçmiş dönemlere ait geçici verginin %10'u aşan tutarda eksik beyan edildiğinin tespiti hâlinde eksik beyan edilen bu kısım için resen veya ikmalen geçici vergi tarh edileceği, mahsup süresi geçtikten sonra kesinleşen geçici vergilerin terkin edileceği ancak gecikme faizi ve cezaların tahsil edileceğinin açıklandığı, olayda geçici verginin %10'u aşan tutarda eksik beyan edildiği tespit edildiğinden kesilen cezada yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle geçici vergi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, geçici vergi için kesilen cezaya yönelik davanın reddine karar vermiştir. Karar, Danıştay Dördüncü Dairesinin 5/10/2005 tarihli ve E.2005/809, K.2005/1675 sayılı ilamıyla onanmıştır.
10. Bu karara göre idarece tespit edilen tutar 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinin (5) numaralı fıkrasına istinaden başvurucuya tebliğ edilmiş, bunun dışında hesaplanan gecikme faizi için de 25/4/2005 tarihli ve 2005042501-6 sayılı "2 No.lu İhbarname" ayrıca düzenlenerek tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu gecikme faizi için düzenlenen 25/4/2005 tarihli ve 2005042501-6 sayılı 2 No.lu İhbarname'yi dava konusu yapmıştır. İstanbul 6. Vergi Mahkemesi 25/5/2006 tarihli ve E.2005/1954, K.2006/1221 sayılı kararıyla, Mahkeme kararı üzerine düzenlenen dava konusu ihbarnamenin idari davaya konu bir işlem olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Karar, Danıştay Dördüncü Dairesinin 25/6/2007 tarihli ve E.2006/4174, K.2007/2271 sayılı ilamıyla; anılan ihbarnamenin, amacının Mahkeme kararına göre belirlenen vergi ve ceza tutarının davacıya bildirilmesine yönelik olmakla birlikte aynı zamanda vergi, ceza ve karar harcının davacıya bu şekilde bildirildiği ve ödemede bulunulmaması hâlinde cebren tahsil yoluna gidileceğinden davacının menfaatini etkileyen, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem niteliğinde olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
12. İstanbul 6. Vergi Mahkemesi bozma kararına uyarak 9/5/2008 tarihli ve E.2007/2908, K.2008/1809 sayılı kararıyla geçmiş dönemlere ait geçici verginin %10'u aşan tutarda eksik beyan edildiğinin tespiti hâlinde eksik beyan edilen kısım için resen veya ikmalen vergi tarh edileceği, mahsup süresi geçtikten sonra kesinleşen geçici vergilerin terkin edileceği ancak gecikme faizi ve ceza tahsil edileceğinin tartışmasız olduğu, başvurucudan kesinleşen Mahkeme kararı üzerine söz konusu ihbarnameyle verginin normal vade tarihi olan 15/11/2000 tarihinden kurumlar vergisinden mahsup edilebileceği 1/4/2001 tarihine kadar olan dönem için 37.029,50 TL gecikme faizi istenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
13. Karar, Danıştay Dördüncü Dairesinin 16/11/2009 tarihli ve E.2008/8808, K.2009/5751 sayılı ilamıyla "temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddiaların bozulması istenen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediği" gerekçesiyle onanmıştır.
14. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 31/1/2013 tarihli ve E.2010/4724, K.2013/230 sayılı ilamıyla reddedilmiş ve nihai karar 10/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 7/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk
16. 5422 sayılı mülga Kanunu’nun 25. maddesi şöyledir:
“Kurumlar vergisi mükellefleri, cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinde belirtilen esaslara göre % 20 oranında geçici vergi öderler.”
17. 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun "Geçici vergi" kenar başlıklı mükerrer 120. maddesi şöyledir:
“Ticari kazanç sahipleri (basit usulde vergilendirilenler hariç) ile serbest meslek erbabı cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, bu Kanunun ticari veya mesleki kazancın tespitine ilişkin hükümlerine göre (indirim ve istisnalar ile Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri de dikkate alınarak) belirlenen ilgili hesap döneminin altışar aylık kazançları (42 nci madde kapsamına giren kazançlar ile noterlik görevini ifa ile mükellef olanların bu işlerden sağladıkları kazançlar hariç) üzerinden, 103 üncü maddede yer alan tarifenin ilk gelir dilimine uygulanan oranda geçici vergi öderler. Geçici vergi matrahının hesaplanmasında dönem sonu mal mevcutları, kayıtlar üzerinden tespit edilebilir. (Mülga son cümle: 9/4/2003-4842/37 md.)
....
Yapılan incelemeler sonucunda, geçmiş dönemlere ait geçici verginin % 10'u aşan tutarda eksik beyan edildiğinin tespiti halinde, eksik beyan edilen bu kısım için re'sen veya ikmalen geçici vergi tarh edilir. Mahsup süresi geçtikten sonra, kesinleşen geçici vergiler terkin edilir, ancak gecikme faizi ve ceza tahsil edilir.
...”
18. 2577 saylı Kanun'un "Kararların sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir."
19. 25/2/2003 tarihli ve 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu'nun 3. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sadece vergi cezalarına karşı dava açılmış olması halinde; vergi aslına bağlı cezaların, verginin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenmiş olması veya 2 nci maddede öngörülen şekilde ödenmesi şartıyla, vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen cezaların ise herhangi bir şart aranmaksızın tahsilinden vazgeçilir."
20. Danıştay Dördüncü Dairesinin 24/3/2008 tarihli ve E.2007/5590, K.2008/1035 sayılı ilamı şöyledir:
"27.2.2003 günlü ve 25033 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu'nun 3 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sadece vergi cezalarına karşı dava açılmış olması halinde, vergi aslına bağlı cezaların verginin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenmiş olması veya 2 nci maddede öngörülen şekilde ödenmesi şartıyla vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen cezaların herhangi bir şart aranmaksızın tahsilinden vazgeçileceği belirtilmiş olup, uyuşmazlık konusu döneme ilişkin olarak tarh edilen geçici verginin mahsup süresi geçtiği için tahsilinden vazgeçileceğinden bu vergi üzerinden kesilen vergi ziyaı cezasına yönelik temyiz istemi hakkında karar verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Bu nedenle, temyiz istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına 24.3.2008 gününde oyçokluğuyla karar verildi."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21.Mahkemenin 21/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; davaya konu edilen tutarın yasa uyarınca tahsilinden vazgeçildiğini, dolayısıyla cebren tahsilinin hukuka aykırı olduğunu nitekim mahsup süresi geçtiğinden vergi ziyaı cezasının tahsilinden vazgeçildiği yönünde Danıştay Dördüncü Dairesinin kararının (bkz. § 20) olduğunu, dolayısıyla bu karar gereği idarenin gecikme faizi tahsil etmek bir yana daha önce tahsil ettiği vergi aslını da geri ödemesi gerektiğini, ayrıca söz konusu gecikme faizinin de ödendiğini, dolayısıyla borcu bulunmadığını, temyiz ve karar düzeltme kararlarının gerekçeli olmadığını belirterek Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu gecikme faizinin bildirilmesi amacıyla düzenlenen 2 No.lu İhbarname'ye karşı açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun bütün şikâyetleri adil yargılanma hakkı çerçevesinde aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
a. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia
24. Başvurucu açtığı davanın reddedilmesinin yukarıda (bkz. § 22) ileri sürdüğü nedenlerle adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde, başvurucunun şikâyetlerinin özünün gecikme faizine karşı açılan davada Derece Mahkemelerinin hukuk kurallarını yanlış yorumladığı ve uyguladığı iddiasına ilişkin olduğu belirtilmiştir.
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
27. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi, bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
28. Adil yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil; yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da bariz takdir hatası veya açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
29. Somut olayda 2000 yılı 7-9 dönemi geçici vergiye ilişkin kesinleşen yargı kararı üzerine 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin (5) numaralı fıkrasına istinaden düzenlenen ve Mahkeme kararına göre hesaplanan gecikme faizine ilişkin 2 No.lu İhbarname'ye karşı açılan dava İstanbul 6. Vergi Mahkemesi tarafından reddedilmiş ve karar Danıştay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Başvurucu, davaya konu edilen tutarın yasa uyarınca tahsilinden vazgeçildiğini, dolayısıyla cebren tahsilinin hukuka aykırı olduğunu nitekim mahsup süresi geçtiğinden vergi ziyaı cezasının tahsilinden vazgeçildiği yönünde Danıştay Dördüncü Dairesinin kararının olduğunu ileri sürmüşse de Danıştay kararının vergi ziyaı cezasına ilişkin olduğu (bkz. § 20), gecikme faizine ilişkin olmadığı ve başvurucunun iddialarının da Derece Mahkemesinin delilleri değerlendirmesinde ve yorumlamasında isabet bulunmadığına, esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
30. Başvurucu, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemeleri kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu, temyiz ve karar düzeltme aşamalarında ileri sürdüğü iddiaların Danıştay tarafından gerekçeye yer verilmeden reddedildiğini ileri sürmüştür.
33. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
34. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
35. Bununla birlikte temyiz mercilerinin kararlarının tamamen gerekçeli olması zorunlu değildir. Temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararıyla aynı fikirde olması ve bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da basit bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus; temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
36. Somut olayda başvurucunun iddiaları, davalı idarenin savunması Vergi Mahkemesince değerlendirilmiş ve Mahkeme kararı üzerine hesaplanan gecikme faizinin bildirilmesi amacını taşıyan 2 No.lu İhbarname'nin düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (bkz. § 12). Kararın temyizi üzerine Danıştay Dördüncü Dairesince, Mahkemece verilen kararın gerekçesine atıf yapılarak ve bu gerekçe kabul edilerek hüküm onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Daire tarafından reddedilmiştir (bkz. §§ 13, 14). Dolayısıyla Danıştay kararlarının gerekçesiz olduğundan söz edilemez.
37. Açıklanan nedenlerle gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
21/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Başkan Üye Üye
Engin YILDIRIM Serdar ÖZGÜLDÜR Osman Alifeyyaz PAKSÜT





Üye Üye
Recep KÖMÜRCÜ Alparslan ALTAN

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için