Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
İnfaz Kurumuna Dış Yardımlar, CİK. Madde 102:
0

İnfaz Kurumuna Dış Yardımlar, CİK. Madde 102:

Hükümlülerin ceza infaz kurumlarından salıverilmelerinden önce veya salıverilmelerinden sonra kişisel zorluklarını aşmalarını, iyileştirilmelerini ve dışarıdaki yaşama uyumlarını sağlamak amacıyla ilgili bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel kişileri görev alanlarına giren konularda gerekli desteği ve hizmeti vermekle yükümlüdürler. Bu konuda gönüllü kişi, kurum ve kuruluşlardan yardım alınabilir. Bu yükümlülük ve yardımların yöntem ve esasları Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirlenir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/6-165 E., 2007/169 K.
• İNFAZ SIRASINDA VERİLECEK KARARLARIN MERCİİ VE USULÜ
• KANUNUN ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI
• LEHE OLAN HÜKÜMLERİN UYGULANMASINDA USÜL
• MAHKUMİYET HÜKMÜNÜN YORUMUNDA VE ÇEKTİRİLECEK CEZANIN HESABINDA DURAKSAMA
• 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 7 ]
• 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 142 ]
• 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 145 ]
• 5252 S. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ ... [ Madde 9 ]
• 5275 S. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA ... [ Madde 98 ]
• 5275 S. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA ... [ Madde 101 ]
• 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 493 ]
• 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 522 ]
• 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 81 ]
"İçtihat Metni"
Sanığın 765 sayılı TCY'nın 493/1, 522 ve 81/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.12.2000 gün ve 829-2237 sayılı hükmün kesinleşmesi üzerine,

Hükümlünün hukuki durumunu 5237 sayılı Yasa kapsamında evrak üzerinde değerlendiren Yerel Mahkeme 17.06.2005 gün ve 829-186 D.iş sayılı karar ile;

1- Hükümlünün, 5237 sayılı Yasanın 142/1-b maddesi uyarınca takdiren 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

2- Değer azlığı nedeniyle aynı Yasanın 145. maddesi uyarınca cezasının 1/2oranında indirilerek 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Hükümlünün sonuç olarak kazanılmış hakları gözetilerek cezasının 1 yıl 2 ay hapis cezası olarak infazına, hükümdeki diğer hususların aynen yerine getirilmesine, itirazı kabil olmak üzere karar vermiştir.

Uyarlama kararına Yerel C.Savcısınca yapılan itiraz,

İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince 01.07.2005 gün ve 2005/193 D.iş sayı ile;

Önceki hükümdeki gibi temel cezanın asgari hadden tayini ve kesinleşmiş ilamdaki 2/3 oranında indirimin kabul edilmesi gerektiği gerekçesi ile kabul edilerek, İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2005 gün ve 2000/ 829 esas, 2005/186 D.İş sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın 5237 sayılı Yasanın 7/2 ve 5237 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri kapsamında yeniden karara bağlanması için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İtiraz merciin kararı üzerine dosyayı yeniden ele alan, İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi 14.07.2005 gün ve 2005/242 D.İş ve 2000/829 esas sayılı karar ile; bu kez hükümlünün; 5237 sayılı Yasanın 142/1-b ve 145. maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, önceki hükümdeki diğer hususların aynen bırakılmasına, itirazı kabil olmak üzere karar vermiştir.

Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma istemi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 19.04.2007 gün ve 11140-5198 sayı ile;

"Hırsızlık suçundan sanık Barbaros Abdi'nin 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 493/1, 522, 81/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 11.Asliye Ceza Mahkemesinin 20/12/2000 tarihli ve 2000/829-2237 sayılı kararının infazı sırasında 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 142/1-b, 145. maddelerinin uygulanmasına, ancak sonuç ceza olarak kazanılmış hakları gözetilerek önceki hükümdeki gibi 1 yıl 2 ay hapis cezası olarak yerine getirilmesine dair aynı Mahkemenin 17/06/2005 tarihli ve 2005/186 sayılı değişik iş kararına karşı Adalet Bakanlığının 18/04/2006 gün ve 16501 sayılı kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay C.Başsavcılığının 17/05/2006 gün ve Y.E.82952 sayılı ihbar yazısı ile infaz dosyası 01/06/2006 tarihinde Dairemize gönderilmekle incelendi:

Anılan Yazıda;

"Anılan Mahkemenin 17/06/2005 tarihli ve 2005/186 değişik iş kararına karşı Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan itiraz üzerine, itirazın kabulüne dair mercii İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararın, keza İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/07/2005 tarihli ve 2005/242 değişik iş sayılı kararının hukuki değerden yoksun bulunduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

Dosya kapsamına göre; 5237 sayılı Kanun'un 7/2. 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9/3. maddesindeki "lehe olan hüküm, önceki ve sonraki Kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir" şeklindeki düzenleme ve Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 13/10/2005 tarihli ve 2005/10431-12718 sayılı ilamına nazaran sonraki kanunun unsurlarının veya özel hallerinin değişmesi, cezanın teşdiden tayini nedeni sayılacak olguların tartışılması, alt ve üst sınırlar arasında bir oran belirlenmesi yada artırım veya indirim sebeplerinin değerlendirilmesi, cezanın paraya veya tedbire çevrilmesi veya ertelenmesi hususunda mahkemece takdir hakkının kullanılması ve böylece bireyselleştirme yapılmasının zorunlu olduğu hallerde ise, duruşma açılmak suretiyle tüm bunların neden ve gerekçeleri de gösterilerek hüküm kurulması gerekeceği cihetle duruşma yapılmaksızın karar verilmesinde,

Kabule göre de; lehe kanun uygulanmasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 145. maddesi uyarınca çalınan malın değerinin az olduğundan bahisle verilen cezadan 1/2 oranında indirim yapılmış ise de, "malın değerinin azlığı" kavramının, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 522. maddesindeki hafif ve pek hafif ölçütleriyle, her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlamak dışında benzerliği bulunmadığı, değer azlığının 5237 sayılı Türk Ceza Kanun'a özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu, bunun daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar değer olarak da az olan şeyi alma durumunda olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği gözetilmeden aracın kelebek camı kırılarak içerisinden alınan oto teybinin değerinin az olduğu gerekçesiyle cezadan indirim yapılmasında,

Keza, Yargıtay 6.Ceza Dairesinin 27/12/2005 tarihli ve 2005/16220- 12669 kararında da belirtildiği üzere 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 141 ve 142. maddelerinde tanımlanan hırsızlık suçu ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun hırsızlık suçunu düzenleyen maddelerinde yer alan suçların ögelerinin farklı olduğu, eylemin hırsızlığın yanı sıra 5237 sayılı Kanun'un 151/1. maddesine uyan mala zarar verme suçunu da oluşturulabileceği cihetle, bu hususunda nazara alınmak suretiyle öncelikle lehe Kanun'un belirlenmesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun lehe olduğunun tespit edilmesi halinde ise, mala zarar verme suçu yönünden 5237 Kanun'un 73/8 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253 ve 254. maddelerinde düzenlenen uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerekeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiş olduğundan bahisle 5271 sayılı CMK'nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması" Dairemizden istenilmiştir.

İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.6.2005 gün ve 2005/186 Değişik İş 2000/829 esas sayılı kararına karşı, C.Savcılığının yapmış 21.6.2005 günlü itirazın, temyiz niteliğinde olduğu kabul edilip, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.7.2005 gün ve 2005/193 Değişik İş sayılı karar ve yine İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.7.2005 gün 2005/242 Değişik İş ve 2000/829 sayılı kararların hukuki değerden yoksun bulunduğu kabul edilerek yapılan incelemede:

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 98 ve 101/1. maddeleriyle 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 9/1. maddesi uyarınca kural; lehe yasanın belirlenmesi ve uygulanmasına ilişkin kararların dosya üzerinden verilmesidir.

Ancak;

a)-Önceki yasaya göre sonraki yasa suçun öğelerinde değişiklik yapmışsa,

b)-Önceki yasanın türü veya süresi bakımından erteleme dışında bıraktığı ceza, yeni yasa tarafından erteleme kapsamına almışsa,

c)-Önceki yasaya göre temel ceza alt sınırdan belirlenmişken, yeni yasa uygulanırken alt sınırın üzerinde ceza saptanması konusunda veya alt ve üst sınırlar konulmuş artırıcı ya da eksiltici bir hüküm uygulanmasında bir oranın belirlenmesi için mahkemece takdir hakkının kullanılması, böylece bireyselleştirme yapılması zorunluysa, duruşma açmak suretiyle tüm bunların neden ve gerekçeleri de gösterilerek hüküm kurulması gerekir.

İnceleme konusu karara gelince;

Barbaros A…

…'nin, temyiz edilmeksizin kesinleşen, İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.12.2000 gün ve 2000/829-2237 sayılı kararıyla, yakınanın sokağa park ettiği otomobilinin kelebek camı kırılarak içine girilmek suretiyle takdiri kıymeti 20-30 milyon lira eden teybinin çalınması biçiminde gerçekleşen eyleminden dolayı, 765 sayılı TCY.nın 493/1, 522, 81/2. maddeleri gereğince 1 yıl 2 ay hapis cezası ile hükümlendirildiği; 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY.nın uygulanması istendiğinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.6.2005 tarihli ek kararla, 5237 sayılı Yasanın 142/1-b maddesi gereğince alt sınırdan uzaklaşarak 3 yıl hapis cezasına hükmolunup, aynı Yasanın 145. maddesi gereğince 1/2 oranında indirim yapılıp, sonuç olarak belirlenen 1 yıl 6 ay hapis cezası ve kazanılmış hakları gözetilerek, cezasının önceki hükümdeki gibi 1 yıl 2 ay hapis olarak yerine getirilmesine karar verilmiş olduğunun anlaşılması karşısında;

1)-5237 sayılı TCY.nın 141 ve 142. maddelerinde tanımlanan hırsızlık suçu ile 765 sayılı TCY.nın 493/1. maddesinde yer alan suçun öğelerinin farklı olduğu, yakınanın sokağa park ettiği otomobilinin kelebek camı kırılarak içine girilmek suretiyle takdiri kıymeti 20-30 milyon lira eden teybinin çalınması biçiminde gerçekleşen eylemde, 5237 sayılı TCY.nın 142/1-b. maddesine uyan hırsızlığın yanı sıra, yakınma bulunduğu için aynı Yasanın 151/1. maddesine uyan zarar verme suçunun oluşacağının gözetilmemesi,

2)-5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca hükümlü yararına olan hükmün önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümlerinin somut olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle bulunacağı gözetilerek, 5237 sayılı Yasaya göre yüklenen hırsızlık ve mala zarar verme suçlarını oluşturan eylemler nedeniyle, 61. maddedeki ölçütler dikkate alınarak, temel cezanın ve artırım-indirim oranlarının ne şekilde saptanacağının, mala zarar verme suçu nedeniyle uzlaşma hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi için duruşma açılmasının zorunlu bulunduğu gözetilmeden, dosya üzerinden yazılı şekilde karar verilmesi,

3)-5237 sayılı Yasanın 145. maddesinde düzenlenen "malın değerinin azlığı" kavramının, 765 sayılı TCY'nın 522. maddesindeki "hafif" ve "pek hafif" ölçütleriyle, her iki maddenin de cezadan indirim sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı, "değerin azlığı"nın anılan yasaya özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu; bunun, daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinmesi kadar (örneğin: birkaç meyve veya ekmek, yiyecek; bir iki defter kalem sigara, bira ve benzeri), değer olarak da az olan şeyi alma durumunda ve olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri gösterilmek suretiyle uygulanabileceği ve uygulanması durumunda 1/3'ten 1/2'ye kadar indirim olanağı bulunduğu, yakınanın aracında o sırada bulunan teybin değerinin, suç tarihine göre az olmasına karşın, yukarıda açıklanan ölçütlere göre 145. maddenin uygulama koşullarının gerçekleşmediği halde; anılan madde tartışılıp, 765 sayılı TCY.nın 522. maddesi ile indirim yapılması, Kanuna aykırı olup, kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bildirim yazısı, incelenen dosya içeriğine göre bu nedenlerle yerinde görüldüğünden; kabulü ile hırsızlık suçundan hükümlü Barbaros Abdi hakkında İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 1.6.2005 günü yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY.nın lehe hükümlerinin uygulanması istemi üzerine dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilip kesinleşen 17.6.2005 gün ve 2005/186 Değişik İş 2000/829 esas sayılı kararın 5271 sayılı CMY.nın 309. maddesi gereğince bozulmasına, hükümlü Barbaros Abdi'nin eylemine uyan 765 sayılı TCK.nun 493/1, 81/2. maddelerine göre, hükümden sonra 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY.nın aynı suça uyan 142/1-b ve 151/1. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın, türü, alt ve üst sınırları ile anılan Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında, infaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağı da gözetilerek, lehe yasanın Mahkemesince yerinde değerlendirilmesine," karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığınca 01.07.2007 gün ve 82952 sayı ile;

"Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmündeki değişiklik davası nedeniyle evrak üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.6.2005 gün ve 2000/829 esas, 2005/186 değişik iş sayılı kararı hüküm niteliğinde olup, temyiz yasa yoluna tabi bulunmaktadır.

Bu karara yönelik Cumhuriyet savcısının 21.6.2005 tarihli başvurusu, temyiz başvurusu niteliğindedir. Başvuru üzerine İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi yasa yolunda hataya düşüldüğünü saptayarak, yasa yolunun temyiz olduğuna işaretle inceleme yapılabilmesi için dosyayı Yargıtay'a göndermesi gerekirken, kendisini görevli ve yetkili sayarak başvuruyu sonuçlandırmıştır. Temyiz başvurusu üzerine Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği karar ile bu karar üzerine İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.7.2005 tarih ve 2005/242 değişik iş sayılı kararının hukuki geçerliliği yoktur.

İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.6.2005 gün ve 2000/829 esas, 2005/186 değişik iş sayılı kararı, Cumhuriyet savcısının temyiz başvurusunda bulunması nedeniyle kesinleşmemiştir. Kesinleşmeyen kararların kanun yararına bozma yolu ile incelenmesi mümkün değildir.

Bu nedenle, kanun yararına bozma isteminin reddi yerine, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır, gerekçesiyle itiraz yasayoluna başvurularak, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 19.4.2007 tarih ve 2006/11140-2007/5198 sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanının kanun yararına bozma isteminin reddine, dosyanın Cumhuriyet savcısının temyiz başvurusu nedeniyle temyiz incelemesi yapılmak üzere tebliğname düzenlenmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmesi, istenilmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlıklar;

1) Uyarlama yargılaması üzerine verilen hükümlerin tabi oldukları yasa yolu,

2) Mercide yanılgı halinde yapılacak işlem ve yetkisiz mercice verilen kararın hukuki niteliği,

3) Yasa yararına bozma isteminin koşulları ve sonuçları,

Noktalarında toplanmaktadır.

1) Uyarlama yargılaması üzerine verilen hükümlerin tabi oldukları yasa yolu,

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 223. maddesi uyarınca, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları hüküm niteliğinde bulunduğundan, uyarlama yargılamasında, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasına göre, ister genel prensip uyarınca duruşmalı yargılamada, isterse ayrıksı yöntem benimsenmek suretiyle evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda verilmiş bulunan tür kararlar hüküm niteliğinde olduklarından, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY'nın 305. maddesinde belirtilen istisnalar dışında temyiz yasayoluna tabiidir.

2) Mercide yanılgı halinde yapılacak işlem,

Yasayollarına başvuru hakkına sahip olanların bu haklarını kullanırken yanlışlık yapabilecekleri yasakoyucu tarafından da öngörülmüş, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası'nın 264. maddesinde, kabul edilebilir bir başvuru olması koşuluyla, yasa yolunun veya merciin belirlenmesindeki yanılmanın, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı kuralı getirilmiştir. Örneğin; temyiz yasayoluna başvurulurken verilen dilekçede yasayolunun adı itiraz olarak belirtilmiş veya başvurulan merci yanlış belirlenmişse, bu başvurular geçersiz sayılmayacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki, böyle bir başvurunun kabul edilebilir, başka deyişle gerek başvuru sahibine gerekse başvuruya ilişkin yöntem ve süre gibi koşullara uygun bulunması lazımdır. Şayet kabul edilebilir bir başvuruda açıklanan yanılgılar söz konusu ise, başvurunun yapıldığı merciin 264. maddenin 2. fıkrası uyarınca başvuruyu derhal görevli ve yetkili olan mercie göndermesi gerekir. Ancak başvuru yapılan merci de yanılarak kendisini yetkili ve görevli sayıp karar vermişse, bu karar hukuken geçersizdir. Bu durumda, yasayolu denetiminde asıl görevli ve yetkili bulunan merciin başvuruyu yeniden değerlendirmesi gerekir.

3) Yasa yararına bozma isteminin koşulları ve sonuçları,

Öğretide "olağanüstü temyiz" olarak da adlandırılan yasa yararına bozma yasayolunun koşulları ve sonuçları 5271 sayılı CYY'nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.

5271 sayılı Yasanın 309. maddesinde Adalet Bakanlığına, 310. maddesinde ise Yargıtay C.Başsavcısına tanınan bu yetki, hâkim veya mahkemelerce verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılığı gidermeyi amaçlayan olağanüstü bir yasa yoludur.

Bu şekilde kesinleşmiş bir karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay'ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay'ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.

Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Bozma nedenleri;

5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.

Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.

Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.

4'üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.

Ceza Genel Kurulunca varılan sonuç ve değerlendirme;

Hükümlünün hukuki durumunu 5237 sayılı Yasa kapsamında evrak üzerinde değerlendiren Yerel Mahkeme 17.06.2005 gün ve 829-186 esas sayılı karar ile;

1- Hükümlünün, 5237 sayılı Yasanın 142/1-b ve 145. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sonuç olarak kazanılmış hakları gözetilerek cezasının 1 yıl 2 ay hapis cezası olarak infazına, hükümdeki diğer hususların aynen yerine getirilmesine, itirazı kabil olmak üzere karar vermiştir.

Uyarlama kararına Yerel C.Savcısınca yapılan itiraz,

İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince 01.07.2005 gün ve 2005/193 D.iş sayı ile; kabul edilerek, dosyanın 5237 sayılı Yasanın 7/2 ve 5237 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri kapsamında yeniden karara bağlanması için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İtiraz merciin kararı üzerine dosyayı yeniden ele alan, İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi 14.07.2005 gün ve 2005/242 D.İş ve 2000/829 esas sayılı karar ile; bu kez hükümlünün 5237 sayılı Yasanın 142/1-b ve 145 maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, önceki hükümdeki diğer hususların aynen bırakılmasına, itirazı kabil olmak üzere karar vermiştir.

Yerel Mahkeme uyarlama kararında yasayolunun temyiz yerine, itiraz olarak gösterilmesi nedeniyle, Yerel C.Savcısı bu bilgilere dayanarak temyiz süresi içinde itiraz yasayoluna başvurmuştur. Bu durumda itiraz merciinin, yasayoluna başvuruda hataya düşüldüğünü saptayarak, kararın tabi bulunduğu doğru yasayolunun temyiz olduğuna işaretle inceleme yapılabilmesi için dosyayı Yargıtay'a göndermesi gerekirken, kendisini yetkili ve görevli sayarak başvuruyu sonuçlandırmak suretiyle verdiği;

a) 01.07.2005 gün ve 2005/193 D.iş sayılı,

b) Bu karar üzerine İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.07.2005 gün ve 242-829 sayılı,

Kararlar hükümsüzdür.

Yerel Mahkemenin 17.06.2005 gün ve 829-186 sayılı uyarlama kararı da henüz kesinleşmemiştir. Dolayısıyla bu durumda, yasa yararına bozma isteminde bulunulamaz; temyiz başvurusunu incelemekle yetkili ve görevli denetim mercii olan Yargıtay'ın, süresi içinde yapılmış başvuru nedeniyle henüz kesinleşmemiş bulunan uyarlama kararını temyizen inceleyip başvuruyu sonuçlandırması gerekir.

Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Özel Daire kararının kaldırılmasına, yasa yararına bozma isteminin reddine, C.Savcısının süresi içindeki istemi nedeniyle temyiz incelemesi yapılması bakımından dosyanın tebliğname düzenlendikten sonra Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 6.Ceza Dairesinin 19.04.2007 gün ve 11140-5198 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

3- Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,

4- C.Savcısının süresi içindeki istemi nedeniyle İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2005 gün ve 829-186 sayılı uyarlama hükmünün temyizen incelenmesi için dosyanın tebliğname düzenlendikten sonra Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 17.07.2007 günü oybirliğiyle karar verildi.”

  Avukat   -   Makaleler
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için