Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Lambert ve Diğerleri /Fransa [BD] - 46043/14 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı
0

Lambert ve Diğerleri /Fransa [BD] - 46043/14 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı

Lambert ve diğerleri /Fransa [BD] - 46043/14
Karar 5.6.2015 [BD]
Madde 2
Pozitif yükümlülükler
Tamamiyle bağımlı bir durumda olan hastanın yapay olarak beslenmesine ve su ihtiyacının karşılanmasına son verilmesi: ihlal yok
Madde 34
Kişi bakımından yetki (Locus standi)
Tamamiyle bağımlı bir durumda olan bir kişinin akrabalarının onun adına şikayette bulunma konusunda yetki sahibi olmamaları
Olaylar – Başvuranlar, sırasıyla Vincent Lambert’in annesi ve babası, üvey erkek kardeşi ve kız kardeşidir. Vincent Lambert 2008 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucu kafatasında meydana gelen bir travma nedeniyle tetrapleji hastası olmuş ve tamamiyle bağımlı hale gelmiştir. Beslenmesi ve su ihtiyacının karşılanması enteral yoldan gerçekleşmektedir. Eylül 2013 tarihinde, Vincent Lambert’den sorumlu doktor hasta hakları ve yaşamın sona erdirilmesi hakkındaki Leonetti yasası kapsamında öngörülen danışma usulünü başlatmıştır. Bu usul çerçevesinde, başvuranlar tarafından belirlenen bir doktor da dahil olmak üzere altı doktor ile görüşmüş, hasta bakımı ile sorumlu olan ekibin tüm üyeleriyle toplantılar düzenlemiş ve Vincent Lambert’in eşi, annesi, babası, toplam sekiz erkek ve kız kardeşlerinin katıldığı iki aile konseyi gerçekleştirmiştir. Bu toplantılar sonucu, Vincent Lambert’in eşi Rachel Lambert, erkek ve kız kardeşlerinin altısı ve görüşülen altı doktordan beşi tedavinin durdurulmasını desteklediklerini belirtmişlerdir. Oysa, başvuranlar bu karara karşı çıkmışlardır. Hastadan sorumlu olan doktor ayrıca, Vincent Lambert’in kuzeni François Lambert ile görüşmüştür. 11 Ocak 2014 tarihinde, ilgili doktor hastanın beslenmesine ve su ihtiyacının karşılanmasına son verilmesine karar vermiştir.
Konuyla ilgili ara karar vermesi için başvurulan Danıştay, Vincent Lambert ile ilgili yapılan en son sağlık bilançosunun iki buçuk yıl önce gerçekleştirilmiş olduğunu tespit etmiş ve hastanın sağlık durumu ile ilgili güncel bilgilerin gerekli olduğuna karar vermiştir. Nöroloji alanında uzman üç doktordan tıbbi bilirkişi raporu talep etmiştir. Ayrıca, olayın geniş kapsamı ve zorluğu karşısında Ulusal tıp akademisinden, Ulusal etik inceleme komitesinden, Hekimler odasından ve Jean Leonetti’den üçüncü kişi mütaalası (amicus curiae) olarak kendisini yapay olarak hayatta tutma ve hastanın iyileşmesinin mümkün olmamasına rağmen onu zorla hayatta tutma ısrarı (obstination déraisonnable) hakkında aydınlatıcı genel görüşlerini sunmalarını istemiştir. Bilirkişiler, Vincent Lambert’i dokuz defa incelemişler, bir dizi inceleme yöntemine başvurmuşlar, aynı şekilde, dosyada yer alan ve rapor için gerekli olacak tüm bilgileri değerlendirmişler ve davanın ilgili tarafları ile görüşmüşlerdir. 24 Haziran 2014 tarihinde, Danıştay, Vincent Lambert’ten sorumlu doktor tarafından hastasının yapay olarak beslenmesine ve su ihtiyacının karşılanmasına son verilmesiyle ilgili olarak 11 Ocak 2014 tarihinde aldığı kararın yasal olduğuna karar vermiştir.
İç tüzüğün 39. maddesi çerçeveside kendisine başvurulan Mahkeme, dava hakkında karar verene kadar Danıştay kararının yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. 4 Kasım 2014 tarihinde, Mahkeme’nin ilgili dairesi davanın Büyük Dairede görülmesi için davadan çekilmiştir.
Başvuranlar, Vincent Lambert’in yapay olarak beslemesine ve su ihtiyacının karşılanmasına son verilemesinin, devletin 2. maddeden doğan pozitif yükümlülüklere aykırı olduğunu iddia etmişlerdir.
Hukuk – a) Kabul edilebilirlik
i. Vincent Lambert adına ve onun için hareket etme etkisi hakkında
α) Başvuranlarla ilgili olarak – İçtihadın incelenmesinden başlıca iki kriter ortaya çıkmıştır : doğrudan mağdur olan kişinin haklarının etkili bir şekilde korunamaması ve başvuran ile mağdur arasında çıkar çatışmasının olmaması. Mahkeme, öncelikle Vincent Lambert’in haklarının etkili bir şekilde korunamayacağı konusunda hiçbir tehlike tespit etmemiştir. Bu şekilde, Vincent Lambert’in akrabaları sıfatıyla başvuranlar, kendi adlarına Sözleşme’nin 2. maddesinin koruduğu hayat hakkını ileri sürebilirler. İkinci kriterle ilgili olarak, iç hukukdaki davanın en temel özelliklerinden biri Vincent Lambert’in bu konudaki arzusunun açıkça tespitine dayanmaktadır. Sonuç olarak, başvuranları Vincent Lambert adına ve onun yararına 2. madde ile ilgili şikayetlerde bulunma yetkileri bulunmamaktadır.
β) Rachel Lambert ilgili olarak (Vincent Lambert’in eşi) – Sözleşme’nin hiçbir maddesi Mahkeme nezdinde bir davaya müdahil olan üçüncü kişinin başka birini temsil etmesine izin vermemektedir. Ayrıca, iç tüzüğün 44 § 3 a) maddesine göre davaya müdahil olan üçüncü kişi « başvurandan farklı » bir kişidir. Bu durumda Rachel Lambert’in talebi reddedilmelidir.
ii. Başvuranların mağdur sıfatına sahip olmaları hakkında– Ölümünün devletin sorumluluğuna bağlı olduğu iddia edilen bir kişinin yakın akrabaları, Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlal edilmesinden dolayı mağdur olduklarını ileri sürebilirler. Her ne kadar davanın açıldığı dönem Vincent Lambert hayatta ise de, yapay olarak beslenmesi ve su ihtiyacının karşılanması durdurulduğu takdirde kısa bir süre içerisinde öleceği kesindir. Bu durumda, muhtemel ve gelecekte gerçekleşecek bir ihlal sözkonusu ise de, başvuranlar, Vincent Lambert’in yakın akrabaları sıfatıyla Sözleşme’nin 2. maddesini ileri sürebilirler.
b) İçerik – madde 2 : Başvuranlar gibi hükümet de kasten ölüme sebep olmak ile tedavinin kesilmesini birbirinden ayırmakta ve bu ayrımın önemini vurgulamaktadır. Kasten ölüme sebebiyet vermeyi yasaklayan ve sadece bazı özel durumlarda hayatta kalmayı yapay olarak sağlayan tedavilere başlanmaması veya başlanmış olanların durdurulmasına izin veren fransız mevzuatına göre Mahkeme, mevcut olayın devletin 2. madde kapsamındaki negatif yükümlülükleriyle ilgili olmadığını varsayarak, şikayetleri sadece devletin pozitif yükümlülükleri alanında incelemiştir.
Bunu gerçekleştirmek için şu unsurlar dikkate alınmıştır: iç hukuk ve uygulamada 2. maddenin gereklerine uygun bir mevzuatın bulunması, başvuranın kendisinin ve akrabalarının önceden dile getirmiş oldukları istekleri gibi diğer sağlık personeli üyelerinin de fikirlerinin dikkate alınması, hastanın menfaati için alınacak en iyi karar ile ilgili şüphelerin olması halinde bu karara karşı yargı yoluna başvurabilme ihtimali. Aynı şekilde, Avrupa Konseyi’nin « Hayatın son aşamasında tıbbi ilaçlarla ilgili karar süreci hakkındaki el kitabı »‘nın ortaya koyduğu kriterler de dikkate alınmıştır.
Bir kişiyi yapay olarak hayatta tutan bir tedaviyi durdurmak konusunda, Avrupa Konseyi üyeleri arasında, devletlerin çoğunluğu buna izin veriyor olsa da, bir mutakabat yoktur. Her ne kadar tedavinin kesilmesi yöntemleri bir devletten diğerine değişiklikler gösteriyorsa da, ifade ediş şekli ne olursa olsun hastanın isteğinin bu konuda alınacak kararda büyük rol oynadığı konusunda mutabakat sağlanmaktadır. Sonuç olarak, yapay olarak hayatta kalmayı sağlayan bir tedaviyi durdurmak için izin vermek veya vermemek, verilmiş ise bunun yöntemleri konusunda olduğu gibi hastanın hayat hakkı ile özel hayatı ve bireysel özerkliğinin korunması arasında bir denge kurma konusunda da devletlere takdir yetkisi tanınması gerekmektedir.
i. Yasal düzenleme – Danıştayın yorumladığı şekilde Leonetti yasası hükümleri Sözleşme’nin 2. maddesinin gereklerine uygun olacak şekilde yeteri derecede açık bir yasal çerçeve oluşturmaktadır. Bu yasa, davada olduğu gibi « sınırlandırılacak veya durdurulacak tedaviler » veya « zorla hayatta tutma ısrarı » (obstination déraisonnable) ile ilgili tanımlamaların yapılması ile doktorun aldığı kararı kesin bir biçimde çerçevelemiş ve karar sürecinde dikkate alınacak kriterleri belirlemiştir. Sonuç olarak, devlet, hastalarının hayatlarını korumak için gerekli düzenlemeleri yapmıştır.
ii. Karar süreci – Fransız hukukunda izlenecek usul « kurul » (procédure collégiale) usulü şeklinde adlandırılıyor ve bir çok danışma aşamasını (sağlık ekibi, en azından bir başka doktor, hastanın ailesi ve yakınları) içeriyor olmasına rağmen, konuyla ilgili kararı vermek hasta ile ilgilenen asıl doktora düşmektedir. Hastanın arzusu da dikkate alınmak zorundadır. Karar gerekçeli olmalı ve hastanın dosyasına eklenmelidir.
Olayda, kurul usulü Eylül 2013’den Ocak 2014’e kadar devam etmiş ve bu usul, her aşamada, yasanın öngördüğü şartların ötesinde uygulanmıştır. Doktorun on üç sayfalık uzun kararı çok iyi bir şekilde gerekçelendirilmiştir. Danıştay bu kararın yasaya aykırı hiçbir unsur taşımadığını belirtmiştir.
Şu anki durumunda fransız hukuku, verilecek karar ile ilgili olarak aileye danışmayı (ailenin karar alma işlemine birebire katılması öngörülmemiştir) öngörüyor olmasına rağmen, anlaşmazlık olduğu durumlarda aile üyeleri arasında bir uzlaşma sağlamayı düzenlememiştir. Ayrıca, bazı devletlerde yapılan düzenlemelerin aksine, aile üyelerinin görüşlerinin hangi öncelik sırasına göre değerlendirileceğini de belirtmemiştir. Konu ile ilgili bir mutabakata ulaşılamadığı durumlarda, tedavinin sona erdirilmesi ile ilgili son kararı verecek kişinin tespit edilmesi dahil olmak üzere karar sürecinin nasıl düzenleneceği ve kararın alınacağı koşulların belirlenmesi devletin takdir yetkisine bırakılmıştır. Olayda karar alma usulü uzun ve titiz bir çalışmayla, yasanın öngördüğü şartların ötesinde gerçekleştirilmiştir. Her ne kadar başvuranlar bu usulün sonucu alınan karar konusunda hemfikir değilseler de, bu usul Sözleşme’nin 2. maddesinden doğan gereklere riayet etmektedir.
iii. Yargı yoluna itirazlar – Ara karar almak için başvurulan Danıştay alışıldık olmayan bir şekilde bu davayı genel kurulunda incelemiştir. Talep edilen bilirkişi incelemesi çok detaylı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. 24 Haziran 2014 tarihli kararında, Danıştay öncelikle, kamu sağlığı kanunun ilgili hükümlerinin Sözleşme’nin 2., 8., 6. ve 7. maddeleri ile uyumlu olup olmadıklarını ; daha sonra ise, Vincent Lambert’in tedavisinden sorumlu doktorun kararının bu kanun ile uyumlu olup olmadığını incelemiştir. Danıştayın gerçekleştirdiği bu kontrol, kurul usulünün uygunluğu ve yasanın koyduğu esasa ilişkin koşullara riayet edilip edilmediği ilgili olup, özellikle bilirkişi rapporunun sonucuna göre bu koşulların gerçekleştiğini tespit etmiştir. Ayrıca, bilirkişi raporunun sonucundan Vincent Lambert’in sağlık durumu ile ilgili olarak, hastanın ağır bir bitkisel hayat durumunda olduğu, ağır ve yayılmış lezyonlara maruz kaldığının tespit edildiği ve bu lezyonların kazadan bu yana beş buçuk yıl geçmiş olmasından dolayı « en basit tıbbi teşhis » ile bile iyileşemeyecek derece ciddi oldukları sonucuna varılabileceğini ortaya koymuştur. Danıştay, bu tespitlerin, hastadan sorumlu doktrorun yaptığı tespitler ile uyumlu olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, doktorun hastasının arzusuna uyma zorunluluğunun « özel önemi »‘ni vurgulayarak, Vincent Lambert’in isteklerinin ne olduğuna yönelmiştir. Vincent Lambert önceden yazılı talimatlar bırakmadığı gibi güvendiği bir kişiyi de bu konu hakkında yetkili kılmamıştır. Bu durumda Danıştay, eşi Rachel Lambert’in tanıklığını dikkate almıştır. Vincent Lamber ve eşinin yoğun bakım ünitesinde bulunan veya ağır engelli (polyhandicapées) olan hastaların bakımı konusunda deneyim sahibi olan hasta bakıcı olduklarını ve birbirleriyle mesleki deneyimlerini paylaştıklarını ve bu paylaşımlar sırasında Vincent Lambert’in birçok defa, ağır bağımlı olacağı bir hale düşmesi durumunda yapay yollarla hayatta tutulmak istemediğini dile getirdiğini dikkate almıştır. Danıştay, Vincent Lambert’in bir erkek kardeşi tarafından onaylanan bu ifadelerin, Rachel Lambert tarafından tarihleriyle birlikte açıkça belirtildiğini tespit etmiştir. Aynı şekilde, hastanın diğer erkek ve kız kardeşleri tarafından da bu ifadelerin onun kişilik yapısına, geçmişine ve görüşlerine uyduğu, başvuranların da bunun tersini iddia etmedikleri tespit edilmektedir. Son olarak, Danıştay, yasanın öngördüğü gibi kararın alınması aşamasında Vincent Lambert’in ailesine danışıldığına karar vermiştir.
Arzusunu dile getirebilecek durumda olmasa bile, karar sürecinin hem nesnesi hem de asıl tarafı olan hastanın rızası bu sürecin merkezinde bulunmalıdır. Avrupa Konseyi’nin « Hayatın son aşamasındaki durumlarda karar süreci hakkındaki el kitabı » karar sürecine ilgilinin daha evvel açıkça ifade edebildiği isteklerinin eklenmesi gerektiğini ve bu isteklerin, hastanın ailesinin bir üyesine veya bir yakınına sözlü olarak yaptığı itiraflar şeklinde de olabileceğini belirtmiştir. Ayrıca, bazı ülkelerde, önceden verilen talimatların veya « biolojik vasiyet »‘in (testament biologique) olmadığı durumlarda, hastanın varsayılan niyetinin farklı biçimlerde (yasal temsilcisinin, ailesinin açıklamaları, kişiliğini yansıtan farklı unsurlar, hastanın inançları, vs) araştırılması gerekmektedir.
Bu koşullarda, Danıştay, tedavisinin durdurulması veya devam ettirilmesi konusunda Vincent Lambert’in arzusunun ne olduğunu tespit etmek için kendisine sunulan tanıklıkların yeterli açıklığa sahip olduklarına karar vermiştir.
iv. Son görüşler – Mahkeme, danıştayın da yorumladığı gibi, iç hukukta düzenlenen yasal çerçeveyi ve titiz bir şekilde yürütülen karar sürecini 2. maddenin gereklerine uygun bulmuştur. Ayrıca, detaylı tıbbi bilirkişi raporunu ve en yüksek etik ve tıbbi birimlerin görüşlerini dikkate alarak, Mahkeme başvuranların itirazlarını sunabildilkleri yargı yolu ile ilgili olarak, dava konusu olayın, her türlü görüşün ifade edildiği, her durumun enine boyuna tartışıldığı derinlemesine bir inceleme konusu yapıldığı sonucuna varmıştır.
Sonuç olarak, sahip oldukları takdir yetkisi göz önünde tutularak, ulusal yetkililerin olayda, Sözleşme’nin 2. maddesinden ileri gelen pozitif yükümlülüklerine uygun hareket ettiklerine karar verilmiştir.
Sonuç : ihlal yok (oniki oya karşı beş oyla).

© Avrupa Konseyi/Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Yazı İşleri tarafından hazırlanmış bu özet Mahkeme’yi bağlamamaktadır.
İçtihat Bilgi Notları için buraya tıklayınız
© Avrupa Konseyi/Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2015.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin resmi dilleri Fransızca ve İngilizce’dir. Bu çeviri, Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destek Fonu’nun desteğiyle hazırlanmıştır (www.coe.int/humanrightstrustfund). Mahkeme’yi bağlamamaktadır ve Mahkeme, kalitesi konusunda herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının veritabanı olan HUDOC üzerinden (http://hudoc.echr.coe.int) veya HUDOC’un bildirdiği başka veritabanları üzerinden yüklenebilir. Davanın isminin tamamen yazılması, yukarıdaki telif hakkıyla ilgili ifadeler kullanılması ve insan haklarına destek Fonu’na referans yapılması şartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Bu çevirinin tamamını veya bir kısmını ticari amaçlarla kullanmak isteyen herkesin, bu durumu belirtilen adrese bildirmesi rica olunur: publishing@echr.coe.int.

© Council of Europe/European Court of Human Rights, 2015.
The official languages of the European Court of Human Rights are English and French. This translation was commissioned with the support of the Human Rights Trust Fund of the Council of Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund). It does not bind the Court, nor does the Court take any responsibility for the quality thereof. It may be downloaded from the HUDOC case-law database of the European Court of Human Rights (http://hudoc.echr.coe.int) or from any other database with which the Court has shared it. It may be reproduced for non-commercial purposes on condition that the full title of the case is cited, together with the above copyright indication and reference to the Human Rights Trust Fund. If it is intended to use any part of this translation for commercial purposes, please contact publishing@echr.coe.int.

© Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2015.
Les langues officielles de la Cour européenne des droits de l’homme sont le français et l’anglais. La présente traduction a été effectuée avec le soutien du Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme du Conseil de l’Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund) Elle ne lie pas la Cour, et celle-ci décline toute responsabilité quant à sa qualité. Elle peut être téléchargée à partir de HUDOC, la base de jurisprudence de la Cour européenne des droits de l’homme (http://hudoc.echr.coe.int), ou toute autre base de données à laquelle HUDOC l’a communiquée. Elle peut être reproduite à des fins non commerciales, sous réserve que le titre de l’affaire soit cité en entier et s’accompagne de l’indication de copyright ci-dessus ainsi que de la référence au Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme. Toute personne souhaitant se servir de tout ou partie de la présente traduction à des fins commerciales est invitée à le signaler à l’adresse suivante : publishing@echr.coe.int.

  Avukat   -   AİHM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için