Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
M.S. Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/66491)
0

M.S. Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/66491)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.S. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/66491)
Karar Tarihi: 24/6/2020
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan : Kadir ÖZKAYA
Üyeler : Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör : Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
Başvurucu : M.S.

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; gözaltında bulunulan süre boyunca sistematik işkenceye maruz kalınması ve tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının, haksız gözaltına alınma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, bu süreçte mesleğinden uzaklaştırılma nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 13/11/2019 tarihinde Komisyon tarafından başvurunun özel hayata saygı hakkı ile şeref ve itibar hakkına ilişkin kısmının kabul edilemez olduğuna, diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1976 doğumlu olup Ankara'da ikamet etmektedir.
10. Başvurucu, Gazi Üniversitesi Personel Dairesi başkanlığı görevini yürütmekteyken 15 Temmuz darbe teşebbüsü ertesinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle 31/7/2016 tarihinde İngiltere'den Türkiye'ye dönüş yaptığı esnada Ankara Esenboğa Havalimanı'nda gözaltına alınmıştır.
11. Toplam on yedi gün gözaltında kalan başvurucu, Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16/8/2016 tarihli kararıyla tutuklanarak Sincan 2 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.
12. Başvurucu gözaltına alınırken, gözaltından çıkarılırken ve gözaltı süresi boyunca iki günde bir olmak üzere hakkında Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinden toplam on adli muayene raporu alınmıştır. Tüm adli muayeneler farklı doktorlarca yapılmıştır. Muayene koşulları ve içerikleri şöyledir:
- 31/7/2016: Darp izi yoktur.
- 2/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin aktif şikâyeti yoktur.
- 4/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
- 6/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmamaktadır. Muayene edilenin ishal şikâyeti vardır.
- 8/8/2016: Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin üç gündür sulu dışkılama ve bulantı şikâyeti vardır. Acil Serviste serum takviyesi önerildi.
-10/8/2016: Yapılan adli muayenede darp ve cebir izine rastlanmamıştır.
- 12/8/2016 (saat 09.47): Darp ve cebir izi yoktur. Muayene edilenin şikâyeti yoktur. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
-12/8/2016 (saat 19.49): Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmamaktadır. Muayene edilenin ishal şikâyeti vardır.
- 14/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin ishal ve bel ağrısı şikâyeti vardır. Muayene edilenin kıyafetleri kısmen çıkarılmıştır.
- 16/8/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin ishal ve bel ağrısı şikâyeti vardır. Muayene edilenin kıyafetleri kısmen çıkarılmıştır.
13. Başvurucu 26/8/2016 tarihinde, gözaltında bulunduğu süre zarfında kolluk görevlileri tarafından kendisine işkence uygulandığı iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Savcılığına (Savcılık) şikâyette bulunmuştur. Başvurucu şikâyetinde ayrıca kendisini muayene eden doktorlar hakkında da yasal işlem yapılmasını talep etmiştir.
14. Başvurucunun Savcılık kararına yansıyan soruşturma aşamasındaki şikâyeti şöyledir:
" ...tutuklu olan müştekinin ... şikayet dilekçesinde 31/07/2016 tarihinde Ankara Esenboğa havaalanında gözaltına alındığını, havalanına çağırılan polis ekibine teslim edildiğini, ... önce Gazi Devlet Hastanesine adli muayene için daha sonra Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğüne götürüldüğünü ellerinin ters kelepçelendiğini, gözlerinin bağlanarak nezaretin önündeki koridorda saatlerce bekletildiğini, daha sonra nezarete alındığını, çok kalabalık olan nezarethanede yatacak yer olmadığını uzun süre aç ve susuz bekletildiğini, gözaltı boyunca ağır ve sistematik işkence yapıldığını, 01/08/2016 tarihinde elleri ters kelepçeli ve gözleri bağlı vaziyette karanlık ve boş bir odaya alındığını, pantolonunun çıkarılıp darp edildiğini, sırtüstü düştüğünü, sol baş parmağında hissizlik oluştuğunu, hakaret ve tehditlere maruz kalıp vücuduna rastgele vurduklarını, kafasına karnına yüzüne, kulağına ve dizlerine vurduklarını, sigarayla kıllarını yaktıklarını, daha sonra yüz üstü yatırıp iç çamaşırını da çıkarıp soğuk su ile ıslatıp vurmaya devam ettiklerini, ellerindeki yarım litrelik plastik bir pet şişeyi makatına soktuklarını, şişedeki suyu bağırsaklarına akıttıklarını, bu nedenle 4-5 gün dışkısını tutamadığını, yaklaşık 10 gün isal gezdiğini, ilk tuvalete gittiğinde pet şişenin mavi kapağını kilotunda bulduğunu birara kelepçelerini çözüp ayakları ile ellerini ezdiklerini, hayalarını tutarak çektiklerini, kızın, karın bize helal gibi sözler söylediklerini, bu yaşadıklarına o dönemde aynı nezarette kaldığı kişilerin şahit olduklarını, 2 günde bir usulen yapılan adli muayenede doktorlarla yalnız kalmalarının engellendiğini ve içeride mutlaka bir polisin olduğunu, içeride polis varken darp ve cebir var mı sorusuyla muhatap olduklarını, bu şekilde birden bire torba suçlu ilan edilerek faili bulunmayan herşeyin üzerine yüklenmeye çalışıldığını, 11 Ağustos 2016 tarihinde başlayan ifadenin 12 Ağustos 2016 sabah saatlerinde son bulduğunu, 22 saat süren ifade alma işleminde uyuma ve yeterince dinlenmesine izin verilmediğini, ifade alma işlemi bittiğinde kendisini avukatıyla çay ocağına gönderdiklerini, tekrar sorgu odasına geldiğinde, ifadeyi okumasına izin verilmeden zorla ifadeyi imzalattırdıklarını, avukatın da ifadeyi okumadan ve hatta ifadeye göz atmadan imzaladığını, ifadeyi okutmadan imzalaması konusundaki ısrarları nedeni ile kendilerinin ifadeye birşeyler eklediklerini düşündüğünü, bunları mahkemede dile getirmek istemesine rağmen korkudan birşey söyleyemediğini, bu şekilde işkence ve tehditlerle alınan ifadenin hükümsüz olduğunu, kendisine ağır ve sistematik işkence yapıldığını, gözaltında bulunduğu sürede adli muayenesini yapan sağlık mensupları hakkında ve kendisine işkence yapan emniyet görevlileri hakkında gereğinin yapılmasını beyanla şikayetçi olduğu..."
15. Savcılık tarafından başvurucunun tutulduğu nezarethaneye ilişkin kamera görüntüleri talep edilmişse de Ankara Emniyet Müdürlüğünün 28/11/2016 tarihli cevabında şube içindeki güvenlik kameralarının yirmi günlük kayıt süresiyle kayıt yaptığı, bu nedenle başvurucunun nezarethanede bulunduğu süreye ait görüntülerin mevcut olmadığı bildirilmiştir.
16. Soruşturma devam ederken başvurucu 29/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Yapılan bireysel başvurudan sonra Savcılıkça, 29/9/2017 tarihinde şikâyet edilen kolluk görevlileri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına, adli raporları düzenleyen sağlık görevlileri hakkındaki şikâyetin işleme konulmamasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Gözaltında kaldığı süre boyunca kendisini muayene edip adli rapor düzenleyen sağlık mensuplarının görevlerini kötüye kullandıkları, iddiasının genel ve soyut nitelik arz ettiği müştekinin adli raporların usulsüz düzenlendiğine ilişkin iddiasıyla ilgili somut herhangi bir bilgi ya da belge ibraz edemediği anlaşıldığından suçlamaya dair dilekçenin, 4483 Sayılı Kanunun 4/Son maddesi uyarınca işleme konulmamasına,
Durumun müştekiye bildirilmesine,
Danıştay 1. Dairesinin 03/03/2005 tarihli 2004/794 esas ve 2005/301 karar sayılı içtihadı gereğince kesin olarak karar verildi.
Müştekinin gözaltında kaldığı süre boyunca uyuşturucu ile mücadele şube müdürlüğü görevlilerince işkence yapıldığı, hakaret ve tehditlere maruz kaldığı iddialarının soyut iddiadan ibaret olduğu, adli raporlarda müştekinin vücudunda darp ve cebir izine rastlanmadığının bildirildiği anlaşıldığından şüpheli emniyet müdürlüğü görevlilerinin üzerlerine atılı suçları işlediklerine dair müştekinin soyut iddiasından başka yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediğinden kovuşturmaya yer olmadığına... "
18. Savcılık kararı başvurucuya 11/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Karara başvurucu tarafından itiraz edildiğine ilişkin bir bilgi Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde (UYAP) yapılan araştırmada tespit edilemediği gibi Savcılığın 16/1/2020 tarihli yazı cevabında da başvurucunun itirazının bulunmadığı belirtilmiştir.
19. İnfaz Kurumuna yazılan müzekkere cevabında ise başvurucunun itiraz dilekçesinin Savcılığa 24/10/2017 tarihinde gönderilmiş olduğu bildirilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 24/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Gözaltında Tutulma Koşulları Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, gözaltında kötü koşullarda tutulduğunu, zaman zaman kendisine yiyecek ve su dahi verilmediğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık bu hususta görüş bildirmemiştir.
b. Değerlendirme
23. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte de dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
24. Kişinin tutuklanmasıyla ya da gözaltı sürecinin sonunda salıverilmesiyle birlikte gözaltı sürecindeki tutma hâli sona erer. Gözaltı sürecinden sonra kişinin tutuklanması ihlal iddiasına ilişkin tutma hâlinin devam ettiğini göstermez. Zira kişi tutuklandıktan sonra ceza infaz kurumuna gönderilmekte ve dolayısıyla tutma koşulları değişmektedir. Ayrıca ceza infaz kurumundaki tutma hâlinde kişilerin tutma koşullarına ilişkin olarak infaz hâkimliklerine başvurma imkânı bulunmaktadır. Bu itibarla gözaltı süreci sona eren kişiler yönünden artık mevcut ihlali önleyici ya da tutma koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına başvurulması anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici mekanizmaların varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla gözaltı süreci sona erenlerin nezarethaneden ayrıldıkları tarihe kadar maruz kaldıkları tutma koşullarına ilişkin şikâyetleri bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat yolu olduğu söylenebilir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634, 28/5/2019, § 23).
25. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı Kanun İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından idari yargıda tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir. Buna göre idarenin işlem ve eylemlerinden kaynaklanan her türlü zararın idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilmesi mümkündür. Bu bağlamda idari yargıda açılacak tam yargı davasında idare mahkemesinin tutulma koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukuka uygun olup olmadığını denetlemesi ve bu çerçevede tutulma koşullarının hukuka aykırı olduğunu tespit etmesi hâlinde -zararın ve bu zararla tutulma koşulları arasında illiyet bağının da bulunması kaydıyla- tazminata hükmetme yetkisini haiz olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (Nebahat Baysal Gül, §§ 27, 28).
26. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate alındığında ulaşılabilir ve tutulma koşullarının standartlara uygun olmaması sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Kolluk Görevlilerinin Kasıtlı Eylemleri Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; gözaltında bulunduğu süre boyunca kolluk görevlileri tarafından sistematik olarak işkenceye maruz kaldığını, ters kelepçeli ve gözleri bağlı şekilde kolluk merkezinde saatlerce ayakta bekletildiğini, iç çamaşırıyla sorgulandığını, su şişesiyle anal penetrasyon yapıldığını, soğuk suyla ıslatılarak yumruk ve tekmelerle darbedildiğini, ağır sözlü ve fiilî şiddete maruz kaldığını iddia ederek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde; başvurucunun Savcılık kararına itiraz etmediği, dolayısıyla başvuru yollarını tüketmediği, öte yandan iddialarının soyut olması ve sağlık raporlarıyla desteklenmemesi nedeniyle şikayetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; Savcılık kararına itiraz ettiğini, itirazının İnfaz Kurumu aracılığıyla gönderildiğini, Sulh Ceza Hâkimliğinin bu konuda karar vermemesinin kendisinden kaynaklanan bir hataya dayanmadığını, bu nedenle başvuru yollarını tükettiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
31. Öncelikle değerlendirilmesi gereken husus başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği meselesidir. Başvurucunun Savcılık kararına itiraz dilekçesini Savcılığa gönderilmek üzere bulunduğu İnfaz Kurumuna süresinde sunduğu, Kurumun da dilekçeyi üst yazıyla Savcılığa gönderdiği anlaşılmaktadır.
32. Savcılık kayıtlarına geçmeyen bahse konu itiraz dilekçesi doğrultusunda Sulh Ceza Hâkimliğince Savcılık soruşturması incelenmemiş ise de başvurucuya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığının açık olması karşısında başvuruda başvuru yollarının tüketilmiş olduğu değerlendirilmektedir.
33. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
34. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
35. Ancak bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (Cuma Doygun, B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28). Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
36. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).
37. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45, 46).
38. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
40. Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin başvurularda, başvurucunun delil elde etmesi konusundaki zorluklar dikkate alınmakta ve başvurucudan ihlal iddialarını kanıtlaması beklenmemektedir. Ancak başvurucudan ihlal iddialarının araştırılmasına, dosya kapsamında sahip olunan bilgi ve belgelerle karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılmasına elverişli somut bir olay anlatımı yapması beklenmektedir (Mehmet Özkara, B. No: 2015/7415, 17/7/2019, § 31).
41. Başvurucu, gözaltında tutulduğu sırada sözlü ve fiziksel şiddete uğradığını ileri sürmektedir. Gözaltına alınırken, gözaltı süresi boyunca iki günde bir ve gözaltından çıkarılırken başvurucu hakkında toplam on sağlık raporu alındığı görülmektedir. Alınan sağlık raporlarında başvurucuda darp ve cebir izine rastlanmadığına yönelik tespit yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, sağlık raporlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etmiş ise de bu iddiayı destekleyen bir olgu ortaya koyamamıştır. Öte yandan başvurucunun muayene sırasında doktorun sadece şikâyetini sorduğu iddiasının aksine alınan sağlık raporlarının bir kısmında başvurucunun kıyafetlerinin de kısmen çıkarılarak muayenesinin yapıldığı, bir kısmında da muayene sırasında kolluk görevlisinin dahi bulunmadığı belirtilmiştir. Bu durumda başvurucunun iddialarının sağlık raporlarıyla desteklenmediği anlaşılmaktadır.
42. Diğer yandan yapılan soruşturma kapsamında kamera görüntülerinin yirmi gün içinde silinmesi nedeniyle temin edilemediği, başvurucunun gözaltına alındığı tarihten yirmi altı gün, gözaltından çıktığı tarihten on gün sonra şikâyetçi olması nedeniyle bu zaman aralığında kayıtların otomatik silindiği anlaşılmıştır.
43. Tüm bu tespitlere göre başvuruya konu fiilî ve sözlü şiddet olayına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar oldukça ağır nitelikte olmasına karşın bu iddiaları desteklemeyen sağlık raporları ile birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
45. Başvurucu, hukuken gerekmediği hâlde gözaltına alındığını ve on yedi gün gözaltında kaldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
46. Bakanlık bu hususta görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
47. 4/12/2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konusunu düzenleyen 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince, uygulanan koruma tedbirinin niteliğine göre asıl davada hüküm verilmesine gerek bulunmayan hâllerde yargılamanın sonucu beklenmeksizin (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 68), asıl davada hüküm verilmesini gerektiren hâllerde ise verilecek hükmün kesinleşmesinin ardından tazminat talep edilmesi mümkündür.
48. Bu kapsamda, açılacak tazminat davasında ileri sürülen ihlal iddiası açısından uygun bir giderim sağlanması mümkün görünmektedir.
49. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu, başvurucunun anılan yolu tükettiğine yönelik herhangi bir bilgi ve belge sunmadığı değerlendirildiğinde anılan şikâyetin incelenmesinin ikincillik ilkesi gereği mümkün olmadığı tespit edilmiştir.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
51. Başvurucu, gözaltı ve devamındaki yargısal süreçte mesleğinden uzaklaştırıldığı için mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
52. Bakanlık bu hususta görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
53. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve ekonomik değerleri koruyan bir temel haktır. Kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı -bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- mülkiyet kavramı içinde değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36). Ayrıca gelecekte elde edileceği iddia edilen bir gelirin mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir (Sultan Tokay ve diğerleri, B. No: 2013/1122, 26/6/2014, § 42).
54. Bu çerçevede başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ekonomik değeri veya en azından böyle bir değeri elde etme yönünde meşru beklentisi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kolluk görevlilerinin kasıtlı eylemlerinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gözaltında tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 24/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLEkarar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için