Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Mehmet Yavuz Yücel Başvurusu (Başvuru Numarası: 2013/2940)
0

Mehmet Yavuz Yücel Başvurusu (Başvuru Numarası: 2013/2940)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

MEHMET YAVUZ YÜCEL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/2940)

Karar Tarihi: 22/6/2015
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR

Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd. : Gökçe GÜLTEKİN
Başvurucu : Mehmet Yavuz YÜCEL
Vekili : Av. Yusuf Rıza ÇOLAK

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, Makine ve Kimya Endüstrisi Elmadağ Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin müşterek kararname ile Makina ve Kimya Endüstrisi (MKE) Kurumu Müşavirliğine atanmasına ilişkin idari işlemin iptali ile uğradığı maddi kayıpların ödenmesi istemiyle Danıştay Beşinci Dairesinde açtığı davanın reddedildiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, Anayasa'nın 1., 2., 9., 11., 12., 13., 14., 35., 36., 40., 125., 138. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 8/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 24/9/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 21/11/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 25/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Elmadağ Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin 12/12/2000 tarihli müşterek kararname ile MKE Kurumu Müşavirliğine atanmasına ilişkin 18/12/2000 tarihli MKE Genel Müdürlüğü işleminin iptali ve uğradığı parasal kayıpların giderilmesi istemiyle 12/2/2001 tarihinde Danıştay Beşinci Dairesinde dava açmıştır.
8. Dairenin, 12/10/2004 tarih ve E.2001/680, K.2004/3648 sayılı ilâmıyla; Elmadağ Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş.'de üretimin zamanında yapılmaması nedeniyle 1996 yılından 2000 yılına kadar gecikme cezası ödendiği, şirketin bu konuda iki kez uyarıldığı, bu durumun itibar ve güven kaybına yol açtığı, alınan siparişler üzerine üretim yapıldığından üretimin siparişlere göre hesaplanması gerektiği, üretilen roketlerde önemli yetersizlikler ve hatalar bulunduğu, başvurucunun ana teşekkül nezdinde yeterli teşebbüste bulunmayarak önemli miktarda gecikme cezası ödenmesine sebep olduğu, stokların artması ve büroda işçi çalıştırılmasına ilişkin Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında sürekli eleştiri konusu olduğu halde bu konuda üzerine düşen görevi yapmadığı, MKE Kurumunun Milli Savunma Bakanlığı ile ilişkilendirilmesinden sonra bağlı ortaklıkların verimliliklerinin arttırılması amacıyla incelenen raporlar ve işlemler sonucu takdir yetkisine dayanılarak görevden alınması yolunda tesis edilen işlemde kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
9. Temyiz üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 9/4/2009 tarih ve E.2005/514, K.2009/1066 sayılı ilâmıyla hüküm onanmıştır.
10. Karar düzeltme istemi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 1/10/2012 tarih ve 2009/2572, K.2012/1321 sayılı ilâmıyla reddedilmiştir.
11. Karar, başvurucuya 10/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu, 8/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bendi, 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası, 49. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 60. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 8/5/2013 tarih ve 2013/2940 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, Elmadağ Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin müşterek kararname ile MKE Kurumu Müşavirliğine atanmasına ilişkin idari işlemin iptali ve uğradığı maddi kayıpların ödenmesi istemiyle Danıştay Beşinci Dairesinde açtığı davada verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, yürüttüğü görevlerde daima başarılı ve liyakatli olduğunu, Danıştay Beşinci Dairesince yerindelik denetimi yapıldığını ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, Anayasa'nın 1., 2., 9., 11., 12., 13., 14., 35., 36., 40., 125., 138. ve 141. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
16. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, 12/2/2001 tarihinde Danıştay Beşinci Dairesinde açtığı iptal ve tam yargı davasında hukuka aykırı karar verildiğini bu nedenle eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi kendisi yapar. Anılan ihlal iddiaları, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ile Mahkemece verilen kararın adil olup olmamasına ilişkin olduğundan, bu iddiaların tamamı yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası kapsamında nitelendirilmiştir. Başvurucunun, makul sürede yargılama yapılmadığı yönündeki iddiası ise ayrıca değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
18. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
20. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
21. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Elmadağ Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin müşterek kararname ile MKE Kurumu Müşavirliğine atanmasına ilişkin idari işlemin iptali ve uğradığı maddi kayıpların ödenmesi istemiyle Danıştay Beşinci Dairesinde açtığı davada verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, yürüttüğü görevlerde daima başarılı ve liyakatli olduğunu, Danıştay Beşinci Dairesince yerindelik denetimi yapıldığını belirterek, eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Başvurucu, Elmadağ Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin12/12/2000 tarihli müşterek kararname ile MKE Kurumu Müşavirliğine atanmasına ilişkin 18/12/2000 tarihli idari işlemin iptali ve uğradığı maddi kayıpların ödenmesi istemiyle Danıştay Beşinci Dairesinde iptal ve tam yargı davası açmış, Dairenin 23/2/2007 tarihli ilâmıyla başvurucunun ana teşekkül nezdinde yeterli teşebbüste bulunmayarak önemli miktarda gecikme cezası ödenmesine sebep olduğu, stokların artması ve büroda işçi çalıştırılmasına ilişkin Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında sürekli eleştiri konusu olduğu halde bu konuda üzerine düşen görevi yapmadığı, MKE Kurumunun Milli Savunma Bakanlığı ile ilişkilendirilmesinden sonra bağlı ortaklıkların verimliliklerinin arttırılması amacıyla incelenen raporlar ve işlemler sonucu takdir yetkisine dayanılarak görevden alınması yolunda tesis edilen işlemde kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 9/4/2009 tarihli ilâmıyla karar onanmış, karar düzeltme istemi, İdari Dava Daireleri Kurulunun 1/10/2012 tarihli ilâmıyla reddedilmiştir.
23. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
24. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
25. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılama Süresinin Makul Olmadığı İddiası
26. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
27. Başvurucu, Elmadağ Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden alınmasına ilişkin 12/12/2000 tarihli müşterek kararname ile MKE Kurumu Müşavirliğine atanmasına ilişkin 18/12/2000 tarihli MKE Genel Müdürlüğü işleminin iptali ve uğradığı parasal kayıpların giderilmesi istemiyle 12/2/2001 tarihinde Danıştay Beşinci Dairesinde açtığı davaya ilişkin yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını ve Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
28. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38,39).
29. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
30. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın iptali talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın, 12/12/2000 tarihli müşterek kararnamenin iptali ile MKE Kurumu Müşavirliğine atamaya ilişkin 18/12/2000 tarihli MKE Genel Müdürlüğü işleminin iptali ve uğranılan parasal kayıpların tazmini istemini konu alan bir uyuşmazlık olduğu görülmekte olup, somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
31. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, 12/2/2001 tarihidir.
32. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından karar düzeltme isteminin reddedildiği, 1/10/2012 tarihidir.
33. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 12/2/2001 Danıştay Beşinci Dairesinde açılan iptal ve tam yargı davasında, tarafların dilekçelerinin incelendiği ve delillerinin toplandığı, Danıştay savcısının düşüncesinin alındığı ve Dairenin 12/10/2004 tarihli kararıyla davanın reddine karar verildiği, temyiz üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 9/4/2009 tarihli ilâmıyla hükmün onandığı, karar düzeltme isteminin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 1/10/2012 tarihli ilâmıyla reddedildiği ve bu tarihte kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
34. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları nezdinde sürdüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 13).
35. Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM kararlarında yer verilmiş olup, özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).
36. Başvuruya konu davaya bir bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, yargılamanın yaklaşık altı yıllık kısmının temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçtiği, söz konusu on bir yıl yedi ay on dokuz günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
38. Başvurucu, 12/2/2001 tarihinde açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 144.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
39. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin on bir yıl yedi ay on dokuz günlük yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 11.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
41. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
42. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 11.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan
Burhan ÜSTÜN

Üye
Hicabi DURSUN

Üye
Erdal TERCAN

Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN

Üye
Kadir ÖZKAYA

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için