Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Nizamettin Öztürk Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/79252)
0

Nizamettin Öztürk Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/79252)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NİZAMETTİN ÖZTÜRK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/79252)
Karar Tarihi: 1/7/2020
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Ömer MENCİK
Başvurucu : Nizamettin ÖZTÜRK

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun posta yolu ile göndermek istediği bir dokümanın idarece sakıncalı bulunarak gönderilmemesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; başvuru tarihinde, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan Balıkesir L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
9. Başvurucu, el yazısıyla kaleme aldığı doksan iki sayfadan oluşan dokümanı bir yakınına göndermek istemiştir. Başvurucu, kapağında "Netameli Vadinin Yolcuları" yazan dokümanın bir kitap çalışması olduğunu ifade etmiştir.
10. Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu (Komisyon) 11/8/2016 tarihinde söz konusu el yazması metni incelemiş, içeriğinde "terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan" ifadeler bulunduğu kanaatine ulaşmış ve bu metnin Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kuruluna (Disiplin Kurulu) sunulmasına karar vermiştir.
11. Disiplin Kurulu, incelemesinin sonucunda el yazması metni sakıncalı görerek bu metnin kurum dışına gönderilmemesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu metnin içeriğine ilişkin bir değerlendirme yapmamış ancak dokümanın 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) 91. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında kaldığını ifade etmiştir.
12. Başvurucu 17/8/2016 tarihinde Disiplin Kurulu kararına karşı Balıkesir İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. Hâkimlik 19/8/2016 tarihli kararıyla başvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Hâkimlik kararında; dokümanın içeriğinde PKK terör örgütüne katılmayı özendiren, suçu ve suçluyu öven, PKK terör örgütünün cebir, tehdit ve şiddet içeren yöntemlerini meşru göstermek ve bu yöntemlere başvurmayı teşvik etmek suretiyle propagandasını yapan cümleler bulunduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucu, Hâkimlik kararına karşı 24/8/2016 tarihinde itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Hâkimlik kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
14. Nihai karar, başvurucuya 7/9/2016 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 4/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez..."
16. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin gerekçesi şöyledir:
"Birleşmiş Milletler Hükümlülerin İyileştirilmesi İçin Asgari Standart Kurallarının dış dünya ile irtibat kurma başlığını taşıyan 37 nci maddesinde, 'Gerekli gözetim altında hükümlülerin düzenli aralıklarla aileleri ve yakın arkadaşları ile haberleşmelerine olanak sağlanarak iletişim kurmalarına izin verilir.' denilmektedir.
Avrupa Cezaevi Kurallarının 43 üncü maddesinde de benzeri tavsiye kuralı bulunmaktadır.
Bu madde ile hükümlülere, kurum üst âmirinin veya varsa mektup okuma komisyonunun denetiminden geçen mektup, faks ve telgrafları göndermek veya kendilerine gelenleri almak hakkı verilmektedir.
...
Cezaevinin güvenlik ve disiplini asıl olduğundan, asayiş ve güvenliği tehlikeye düşürecek haberleşmelere izin verilmeyecektir. Bu husus maddenin üçüncü fıkrasında yer alan hükümle sağlanmıştır."
17. Tüzük'ün "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 91. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Hükümlü, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez."
18. Tüzük'ün "Sakıncalı görülen mektuplar" kenar başlıklı 123. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
...
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu; kaleme aldığı roman müsveddesinin 1950 ile 1960 yılları arasında geçen bazı olaylar çerçevesinde dönemin koşullarının yerel söz ve deyimlerin sıkça kullanılarak anlatıldığı edebî bir eser olduğunu, romanda geçen olayları Ceza İnfaz Kurumunun keyfî bir şekilde günümüzle ilişkilendirdiğini ifade etmiştir. Başvurucuya göre Ceza İnfaz Kurumunun müsveddenin tamamını göndermeme yerine sakıncalı kısmını çıkartarak gönderme yolunu tercih etmesi mümkündür. Başvurucu; idarenin ve derece mahkemelerinin gerekçelerinin ilgisiz ve yetersiz olduğunu, bu sebeple de maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde öncelikle başvuruya konu kitap çalışmasının niteliğine dair ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Bakanlık; söz konusu el yazması metnin kareli büyük boy bir deftere mavi tükenmez kalemle yazıldığının, defterin her sayfasının sağ üst köşesine siyah kurşun kalemle numaralandırma yapıldığının, bazı sayfaların siyah kurşun kalem yerine kırmızı kalemle numaralandırıldığının tespit edildiğini belirtmiştir. Bakanlık ayrıca belgede, siyah kurşun kalemle numaralandırılmış bazı sayfalara aynı zamanda kırmızı kalemle farklı numaralar verildiğinin, bazı kelimelerin başına kırmızı tükenmez kalemle yıldız işareti konulduğunun, işaret edilen kelimelerin Türkçede karşılığının bulunmadığının ve bazı sayfaların sağ alt köşesinde farklı bir işaretleme yöntemi kullanıldığının tespit edildiğini ifade etmiştir.
22. Bakanlığa göre, kitap çalışmasının bu niteliğinden yola çıkan Disiplin Kurulu kitap çalışmasında kodlama tekniği kullanılmak suretiyle dışarıya mesaj vermeye çalışıldığı sonucuna varmıştır. Bundan başka Bakanlık öncelikle ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağının olduğunu ve kamu düzeninin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi meşru amacı kapsamında gerçekleştiğini belirtmiştir. Daha sonra Bakanlık, müdahalenin demokratik toplumda gerekli olup olmadığına dair bir değerlendirme yapmıştır.
23. Bakanlığa göre başvuru konusu olayda Disiplin Kurulu, kitap çalışmasını dikkatli bir şekilde incelemiş ve dokümanın örgütsel haberleşmeye neden olacağı kanaatine varmıştır. Bakanlık, Disiplin Kurulunun ve derece mahkemelerinin takdir yetkileri ile birlikte değerlendirildiğinde her üç mercinin kararlarında yer alan gerekçelerin başvuru konusu el yazması metnin sakıncalı görülerek kurum dışına gönderilmemesi için ilgili ve yeterli olduğunu belirtmiştir. Son olarak Bakanlık, Disiplin Kurulu ve derece mahkemeleri kararlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermediğini, bu anlamda alınan tedbirlerin demokratik toplumda gerekli ve orantılı olduğunu ifade etmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; başvuruya konu belgeyi gönderdiği kişinin kendi çocuğu olduğunu, çocuğunun bir yayınevinin sahibi olduğunu, bu kişinin belgenin basılması öncesinde editörlük faaliyetini yerine getireceğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca belgenin niteliğine ilişkin tespitlerden yola çıkılarak yapılan değerlendirmelerin hatalı olduğunu, tespit edilen tüm hususların yazın türü çalışmalarda kullanılan yöntemler olduğunu belirtmiş ve yapılan tespitlerin ne anlama geldiğini ayrıntılarıyla açıklamıştır. Son olarak başvurucu, el yazması metnin tamamen sübjektif olan ve hukuki bir nitelik taşımayan değerlendirmelerle Ceza İnfaz Kurumu dışına çıkarılmadığını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi daha önce vermiş olduğu bir kararında, ceza infaz kurumunda bulunan bir kişinin hazırladığı kitap taslaklarını ceza infaz kurumu dışına çıkarmak istemesini ifade özgürlüğü kapsamında incelemiştir (Çetin Arkaş (2), B. No: 2014/4033, 11/10/2018, § 22). Somut başvuruda da aynı mahiyetteki şikâyetin ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
26. İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 74; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38; Çetin Arkaş (2), § 23).
27. Hükümlü ve tutuklular da herkes gibi Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptirler (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27; Çetin Arkaş (2), § 25). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabileceği unutulmamalıdır. Nitekim ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara -kanunla öngörülmek şartıyla- sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29). Nitekim tükenmez kalemle ve el yazısıyla doksan iki sayfa olarak hazırladığı, idarece el konulan başvuru konusu el yazması metnin istediği kişiye gönderilmemesi bir mahkûm olan başvurucunun düşüncelerini yaymasına ve dolayısıyla ifade özgürlüğüne müdahale teşkil etmiştir.
28. Eldeki olayda idare, el yazması metnin terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olacağı kanaatine ulaşmıştır. Söz konusu belge daha sonra Hâkimlik tarafından incelenmiş ve içeriğinde PKK terör örgütüne katılmayı özendiren, suçu ve suçluyu öven, PKK terör örgütünün cebir, tehdit ve şiddet içeren yöntemlerini meşru gösteren ve bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden cümleler bulunduğu tespit edilmiştir. İtiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemesi de söz konusu tespitlerin yerinde olduğuna karar vermiştir. Uygulamada kurum dışına çıkartılmasına müsaade edilmeyen bu çeşit belgeler imha edilmemekte, kurum idaresinde üst merciler veya mahkemelerce istendiğinde verilmek üzere muhafaza edilmektedir. Başvurucunun gönderilmeyen el yazması metnin idareden istediği hâlde kendisine geri verilmediği yönünde bir şikâyeti de bulunmamaktadır.
29. Açıktır ki idarenin engellemesi neticesinde başvurucunun mesajlarını yaymak ve toplumdaki diğer kişilere ulaştırmak için sahip olduğu bir araç elinden alınmıştır. Anayasa Mahkemesi böyle bir başvuruda Anayasa'da korunan menfaatler ve değerlerin derecesine göre bir değerlendirme yapmakla yükümlüdür.
30. Başvurucu yazdığı müsveddenin sakıncalı bir içeriğe sahip olduğunun kanıtlanamadığını ve buna karşın dokümanı başkasına gönderememesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini savunmuştur. El yazısı belgenin sakıncalı bir içeriğe sahip olduğu çok ayrıntılı bir gerekçeyle ve herkesi tatmin edecek açıklıkta gösterilememiş olabilir. Bununla birlikte Adalet Bakanlığı verilerine göre 2019 yılının Ağustos ayı itibarıyla ceza infaz kurumlarında bulunan yaklaşık 283.000 hükümlü ve tutuklunun ürettiği yazılı metinlerin tümünün yüksek bir kalite standardıyla ve sürekli olarak izlenmesi, incelenmesi ve işlenmesi yoluyla çok ayrıntılı gerekçeler yazılması beklenemez. Zira böyle bir yorum; infaz kurumu idareleri ve derece mahkemeleri üzerinde başa çıkılması mümkün olmayan bir yük oluşturacaktır. Bu nedenle mevcut başvurunun koşullarında başvurucunun roman taslağı olarak vasıflandırdığı el yazması metni bir yakınına gönderememesi nedeniyle çok ciddi dezavantajlara maruz kaldığını kendisinin ispat etmesi gerekirdi.
31. Öte yandan idare, başvuru konusu el yazması metnin kodlama tekniği kullanılmak suretiyle dışarıya mesaj vermeye çalışıldığından şüphelenmiş ve söz konusu şüphesini de kimi bulgulara dayandırmıştır (§§ 21-22). Başvurucu, idarenin ve derece mahkemelerinin tespitlerinin doğru olmadığına ilişkin iddiasını da soyutluktan çıkartabilmiş değildir. Bu durumda somut olayda başvurucu, söz konusu müsveddede ifade ettiği düşüncelerini kurum dışında bir kişiye iletememesi nedeniyle uğradığı mağduriyetin yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumunda kalmanın gerektirdiği zorunlulukları aşan bir külfete dönüştüğünü gösterebilmiş değildir.
32. Kaldı ki dosyaya yansıyan bilgilere göre başvurucu üç yıl hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkûm edilmiş olup bir miktarını tamamladığı cezasının infazının tamamlanmasını müteakip ceza infaz kurumundan tahliyesinden sonra roman taslağını kanunlar çerçevesinde yayımlatma imkânına da sahiptir. Sonuç olarak geçici bir süre infaz kurumunda kalacak olan bir mahkûm olarak başvurucu, müsveddenin bir yakınına gönderilmesinin kendisi için acil olduğunu ve bunun engellenmesi ile ifade özgürlüğünün adil olmayan bir şekilde kısıtlandığını gösterebilmiş değildir.
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24). Başvuru konusu olayda ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için