Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Remzi Uçucu Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2016/5625)
0

Remzi Uçucu Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2016/5625)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
REMZİ UÇUCU BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2016/5625)
Karar Tarihi: 23/6/2020
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR

Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Ömer MENCİK
Başvurucu : Remzi UÇUCU
Vekili : Av. Anıl Arman AKKUŞ

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, karara dayanak alınan Cumhuriyet savcısının itirazının başvurucuya tebliğ edilmemesinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru tarihinde terör suçundan hükümlü olarak Kandıra 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
10. 4/11/2015 tarihinde başvurucu, avukatıyla görüş yapması amacıyla saat 15.41'de avukat görüş mahalline alınmıştır. Saat 17.00'de görüşmenin sonlanması sonrasında başvurucu koğuşuna götürülürken bir kez "Savunma hakkımız engellenemez!" şeklinde slogan atmıştır. Başvurucunun avukatıyla görüşmesinin akabinde saat 17.07'de bir terör suçundan tutuklu olan R.Ö. adlı bir kişi avukat görüş mahalline alınmıştır. Saat 17.35 sularında adı geçen kişi de avukat görüş mahallindeyken "Savunma hakkımız engellenemez!" şeklinde slogan atmaya, bunun yanında avukat görüş mahallinin camlarını tekmelemeye başlamıştır.
11. Sloganın akabinde başvurucu ve R.Ö. hakkında bir disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucunun beyanına göre avukat görüş yeri ses geçirecek şekilde düzenlenmiş olup avukat-müvekkil mahremiyetine uygun bir yer değildir.
12. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu), disiplin soruşturması sonucunda başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde düzenlenen "gereksiz olarak marş söylemek ve slogan atmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle 1 (Bir) ay süre ile haberleşme araçlarından yoksun bırakma cezası verilmesine karar vermiştir.
13. Disiplin Kurulu, avukat görüş yerinin savunma hakkının engellenmesi sonucunu doğuracak nitelikte olmadığını, bahis konusu yerde avukat ile müvekkil arasındaki konuşmaların duyulmasının mümkün olmadığını belirtmiş; başvurucunun attığı sloganla Kurumun düzenini bozduğu sonucuna varmıştır.
14. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği şikâyeti incelemeden önce Cumhuriyet savcısından görüş almıştır. Cumhuriyet savcısı 11/1/2016 tarihli görüş yazısında, şikâyetin usul ve yasaya uygun olmadığını ve yasal dayanağının bulunmadığını belirterek reddini talep etmiştir. İnfaz Hâkimliği 3/2/2016 tarihli kararıyla başvurucunun şikâyetini haklı bulmuş ve disiplin cezasının iptaline karar vermiştir. Söz konusu kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Belirtilen yasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesinin kararından ceza infaz kurumlarında slogan atılmasının, ifade özgürlüğünün yasal kullanımı çerçevesinde kabul edilmediği, hukuka aykırı bir eylem olarak yorumlandığı sonucuna varılmaktadır. Slogan atılması, bir hak arama yöntemi olarak kabul edilmemekte, slogan atılması ile kurumda düzen, disiplin ve güvenliğin zarar görmesi, cezalandırılma şartı olarak aranmaktadır.
Anayasa Mahkemesi incelemesini yaptığı sırada, 5275 sayılı Yasanın 37. maddesine göre; Yasanın 39 ila 46. maddesinde düzenlenen tüm disiplin cezalarının, ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması amacıyla uygulanabileceğini belirtmiştir. Başka bir deyişle ceza infaz kurumunda bir eylemin cezalandırılabilmesi için cezaevinde düzenli bir yaşamın sürdürülmesine engel olması veya güvenliği ve disiplini ihlal etmesi gerekir. Buna aykırı olmayan davranışlar, mevzuatta yer alsa bile disiplin cezasıyla cezalandırılamaz. Anayasa Mahkemesi bu kararda, her slogan atmanın değil sadece kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesine engel olan veya güvenlik ve disiplini sarsıcı nitelikte slogan atılmasının cezalandırılabileceğini belirtmiştir. Bu itibarla, her slogan atılması olayı cezalandırılmayacak, belirtilen kıstaslara göre değerlendirme yapılacaktır. Elbetteki ceza infaz kurumlarında, güvenlik ve disiplin kavramı, diğer hayat alanlarına göre daha farklı, sert ve belirgin olarak tanımlanmalıdır.
Önemli olan sloganın gerekli olup olmaması değil, slogan atma eylemi nedeni ile ceza infaz kurumunda güvenliğin, disiplin ve düzenin bozulup bozulmadığıdır. Eğer slogan atılması eylemi nedeni ile (söylenen sözler ayrı bir suç oluşturmuyorsa) ceza infaz kurumunda güvenlik, düzen ve disiplin zarar görmüyorsa, sloganın konusu ne olursa olsun ilgilinin cezalandırılması mümkün değildir. Ancak içeriği suç teşkil etmese bile atılan slogan nedeni ile belirtilen kavramlar zarar görüyorsa ilgilinin cezalandırılması yoluna gidilecektir.
Slogan atma olayının ceza infaz kurumunda güvenlik, düzen ve disiplini ihlal edip etmediği, olayların gelişimi, hükümlünün tüm davranışları, eylemin gerçekleştiği nokta ve şartlar ve söylenen sözler bir bütün olarak değerlendirilerek tespit edilecektir.
Yukarıda belirtilen kıstaslar dikkate alınarak yapılan incelemede, olay tarihinde şikayet edenlerden R.Ö.ın, avukat görüş mahalline girdiği, burada bir süre kaldıktan sonra kabinin camlarını tekmelemeye başladığı, görevlilerin içeri girdiği anda eylemlerine devam etmeye çalıştığı, görevliler tarafından dışarı çıkartıldığı sırada ise 'savunma hakkımız engellenemez' şeklinde slogan attığı olayda, sloganın içeriğinde düzen ve disiplini bozan bir unsur görülmemekle birlikte, hareket bir bütün olarak değerlendirildiğine, özellikle eşyaya karşı şiddet uygulanması dikkate alındığında, R.Ö.'ın eylemi nedeni ile kurumdaki düzen, disiplin ve güvenliğin bozulduğu sonucuna varılmıştır. Diğer şikayet eden Remzi Uçucu'nun eyleminde ise, yukarda belirtilen unsurların yer almadığı, adı geçenin avukat görüş mahallinden çıktıktan sonra sadece bir kez 'savunma hakkımız engellenemez' şeklinde slogan attığı, herhangi bir eşya veya kişiye yönelik eyleminin bulunmadığı, eylemin diğer hükümlülerin kendisini duyamayacağı bir noktada gerçekleştiği, eylemine kendiliğinden son verdiği ve sloganların içeriğinde herhangi bir suç unsurunun bulunmadığı anlaşılmış, bu şartlarda Remzi Uçucu'nun eylemi nedeni ile kurumda düzen ve disiplinin bozulmadığı sonucuna varılmıştır."
15. Kocaeli Cumhuriyet savcısı (Cumhuriyet savcısı), İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. Cumhuriyet savcısının itirazının ilgili kısmı şöyledir:
"Kurumda avukat görüş mahallerininin duvarlarının camlı hale getirilmesinden bu yana sadece bir kısım hükümlü tutuklular tarafından sürekli şekilde çeşitli eylemlere başvurulmaktadır. Yukarıda bahsi geçen eylemde bunlardan biridir. 5275 sayılı kanunda kurum içerisinde 'gereksiz yere slogan atmanın' disiplin cezası gerektirdiği açıkça düzenlenmiştir. Avukat görüş mahallinden çıktıktan sonra blokların bulunduğu ana koridorda haklı hiç bir sebep yokken slogan atılmasının kurumun düzen ve disiplinini bozmayacağını söylemek bu ve benzeri eylemleri ısrarla yapan örgüt üyelerini teşvik anlamı taşıyacağı açıktır. Kaldı ki aynı eylemi yapan bir kısım hükümlülerin cezalarının onanıp bir kısmının iptal edilmesi ve bunun aynı kararla yapılması bozmayı gerektirir bir durum olsa gerektir. Bu eylemler yaklaşık iki yıldır sürmektedir. Avukatla görüşme mahallerinde uyulması gereken düzenleme konuşulanların duyulmayacağı ancak görüşmenin izlenebileceği bir şekilde yapılmalıdır. Uygulanan tam olarak budur. Üstelik avukat görüşme yerleriyle ilgili olarak pek çok defa Kandıra Savcılığına müracaat edilmiş olup, yapılan uygulamanın mevzuata aykırı olmadığına karar verilmiştir. Bu uygulamayı protesto etmek haklı sayılamaz. Dolayısıyla yapılan slogan atma eylemi gereksiz yere yapılmıştır."
16. Cumhuriyet savcısının itirazını değerlendiren Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme), 16/2/2016 tarihli kararıyla Cumhuriyet savcısının talebinin kabulüne ve İnfaz Hâkimliği kararının kaldırılmasına kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme, Cumhuriyet savcısı tarafından itiraz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin yerinde görülmesi nedeniyle bahsi geçen kararın alındığını belirtmiş; başka bir gerekçeye kararda yer vermemiştir. Söz konusu itirazın değerlendirme aşamasında başvurucuya bildirildiğine dair bir kayda rastlanmamıştır. Mahkemeye yazılan yazıya istinaden itirazın başvurucuya bildirilmediği anlaşılmıştır.
17. Mahkeme kararı başvurucuya 24/2/2016 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 18/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."
19. 5275 sayılı Kanun’un 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde düzenlenen ve "Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama" cezasını gerektiren eylem şudur:
"...
e) Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak. "
20. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında re’sen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekaletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
...
İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna gidilebilir.
İtiraz, infaz hakimliğinin kurulduğu yer ağır ceza mahkemesine yapılır..."
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "İtirazın Cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması" kenar başlıklı 270. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 23/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
23. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; hükümlü olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda aldığı disiplin cezasına karşı şikâyet başvurusunda bulunması üzerine İnfaz Hâkimliğince şikâyetinin kabul edildiğini ve disiplin cezasının iptaline karar verildiğini ancak daha sonra Cumhuriyet savcısı tarafından iptal kararına itiraz edildiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Cumhuriyet savcısının itirazının Ağır Ceza Mahkemesince değerlendirildiğini ve hiçbir gerekçe gösterilmeksizin itirazın kabul edildiğini belirtmiştir.
25. Başvurucu; başvuruya konu süreçte Cumhuriyet savcısının itirazının kendisine tebliğ edilmediğini, itiraza ilişkin olarak savunmasının alınmadığını ve yargılama sürecinde Savcılık makamına açık bir şekilde avantaj sağlandığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde, bu bölümdeki iddialara ilişkin bir açıklamada bulunulmamıştır.
2. Değerlendirme
27. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ve Sözleşme'ye Türkiye’nin de taraf olduğu ek protokollerin kapsamına girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
30. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
31. Başvuruya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Cihan Yeşil (B. No: 2013/8635, 6/5/2015, § 35) kararında ortaya konulmuştur. Adı geçen kararla başvurucunun yirmi gün süreyle hücreye koyma disiplin cezasının infazıyla haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucu ortaya çıkacağından disiplin cezasının kişisel hak ve bu bağlamda medeni hak niteliğinde olduğu, söz konusu disiplin cezasından dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından incelenmesinin de medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı kabul edilmiştir.
32. Somut olayda da başvurucu haberleşme araçlarından yoksun bırakma cezası nedeniyle haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakılacağından söz konusu disiplin cezasının medeni hak niteliğinde olduğu kabul edilmelidir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Cihan Yeşil, § 35). Başvurucunun disiplin cezasıyla ilgili yaptığı şikâyetin kabulü sonrasında Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine Mahkemece yapılan incelemenin medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığının ve dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğunun kabul edilmesi gerekir.
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığından ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de görülmediğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
34. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
35. Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin de dâhil olduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Fazlı Celep, B. No: 2015/1025, 21/3/2018, § 22).
36. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
37. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
38. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama ilkelerinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamaya katılımının sağlanması, gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden bilgi sahibi olması ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının kendilerine verilmesidir (Taylan Özgür Tor, B. No: 2013/2454, 12/3/2015, § 43). Bireylerin aleyhlerine başlatılan dava ve diğer yargısal süreçlerden haberdar edilmeleri, bunlara ilişkin dilekçe ve talep yazılarının kendilerine tebliğ edilmesi karşı savunma yapabilme, iddia ve görüşlerini dile getirebilme imkânının korunması bakımından büyük önem taşımaktadır (Hacı Karabulut, B. No: 2017/14871, 9/10/2019, § 30).
39. Anayasa Mahkemesi, bir başvuruda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin tebliğ edilmediği şikâyetini incelenmiştir. Anayasa Mahkemesince başvurucunun Yargıtay önündeki başarı şansını zedeleyen her türlü mütalaadan haberdar edilme hakkına sahip olduğu ve tebliğnamenin niteliğine rağmen başvurucuya tebliğnameye karşı yazılı görüş bildirme olanağının tanınmamasının başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Gürhan Nerse, B. No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 33-40).
40. Öte yandan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri mutlak değildir. Bazı durumlarda birtakım zorunluluklar veya daha üstün değerdeki bir kamusal yarar gözetilerek bu ilkelerin gereklerinin belli ölçüde yumuşatılması ve bunlara aykırı tedbirler alınması mümkündür. Dolayısıyla silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı işlemlerin yapılması tek başına adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaz. Sözü edilen ilkelere aykırı işlemlerin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için bu aykırılığın bir bütün olarak bakıldığında yargılamanın hakkaniyetini zedelemiş olması gerekir (Hacı Karabulut, § 32).
41. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılığın yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği değerlendirilirken yargılamanın bütününe bakılması gerekmektedir. Bu çerçevede silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılığın sonuçlarının yargılamanın ilerleyen safhalarında giderildiği veya en azından giderilme imkânının bulunduğu hâllerde söz konusu aykırılığın bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği sonucuna ulaşılamayacak ve bu durumda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir (Hacı Karabulut, § 33).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
42. Anayasa Mahkemesinin Hacı Karabulut (aynı karada bkz. §§ 34-40) kararında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bir Yargıtay kararına itirazının tebliğ edilmediği şikâyetini incelenmiştir. İlk olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının, Yargıtay ilgili dairesinin kararının yeniden gözden geçirilmesi sürecini başlattığı ve sonuçları itibarıyla esaslı nitelikte bir usul işlemi olduğu belirtilmiştir. Daha sonra söz konusu itirazın başvurucuya tebliğ edilmediği ifade edilmiştir. Son olarak başvurucunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraznamesindeki görüşlerden yargılama sürecinin önceki safhalarında da haberdar olmadığı kabul edilmiş, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
43. Somut olayda başvurucu ve başka bir mahpus hakkında Kurum içinde atmış oldukları bir slogan nedeniyle disiplin soruşturması yapılmıştır. Disiplin soruşturması sonucunda başvurucu hakkında "Gereksiz olarak ...slogan atmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle 1 (Bir) ay süre ile haberleşme araçlarından yoksun bırakma cezası verilmiştir. Başvurucu, disiplin cezasına karşı şikâyette bulunmuş; İnfaz Hâkimliği başvurucunun şikâyetini kabul ederek disiplin cezasının iptaline karar vermiştir. İnfaz Hâkimliğinin kararı sonucunda başvurucu lehine bir durum meydana gelmiştir.
44. İnfaz Hâkimliğinin söz konusu kararından sonra Cumhuriyet savcısı, anılan karara itiraz etmiştir. Mahkeme, Cumhuriyet savcısının itirazını kabul ederek İnfaz Hâkimliği kararını kaldırmıştır. Somut olayda başvurucu, mahkeme kararının gerekçesini oluşturan Cumhuriyet savcısının itirazının kendisine tebliğ edilmediğinden şikâyet etmektedir.
45. İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz, İnfaz Hâkimliği kararının yeniden değerlendirilmesi ve kararın hukuka aykırı olduğunun saptanması durumunda değiştirilmesi sonucunu doğuran esaslı nitelikte bir usul işlemidir. Dolayısıyla başvurucunun Cumhuriyet savcısının itirazından haberdar edilmesi, itiraz içeriğindeki iddialara karşı savunmalarda bulunabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde başvurucunun Cumhuriyet savcısının iddialarına karşı görüş bildirme imkânının elinden alınacağı, anılan merci karşısında zayıf ve dezavantajlı bir konuma düşebileceği açıktır.
46. Somut olayda Cumhuriyet savcısının itirazı başvurucuya tebliğ edilmemiş, başvurucu bu itirazdan mahkeme kararının kendisine tebliğiyle birlikte haberdar olmuştur. Başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı bir uygulamaya maruz kaldığı açıktır. Ancak bu aykırılığın bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği değerlendirilmelidir. Bu nedenle itirazda dile getirilen görüşlerin Cumhuriyet Savcılığı tarafından daha önce dile getirilip getirilmediği, başvurucunun bu itirazda belirtilen görüşlerden haberdar olup olmadığı, karşı beyanda bulunma imkânının olup olmadığı değerlendirilmelidir.
47. Başvuru konusu olayda başvurucu lehine verilmiş bir karara karşı başvurucunun düşüncesi alınmadan kanun yoluna başvurulmuştur. Başvurucu, Cumhuriyet savcısının itirazının içeriğindeki görüşlerinden daha önceki safhalarda haberdar olmamıştır. Cumhuriyet savcısının şikâyet başvurusunda, şikâyetin usul ve yasaya uygun olmadığını ve yasal dayanağının bulunmadığını belirterek reddini talep ettiği, detaylı açıklamalarda bulunmadığı anlaşılmaktadır (bkz. § 14). Ancak Cumhuriyet savcısı, itiraz başvurusunda detaylı açıklamalar yapmıştır (bkz. § 15). Başvurucunun Cumhuriyet savcısının söz konusu itirazına karşı mahkeme kararının verilmesinden önceki safhalarda beyanda bulunma imkânı elde edemediği görülmektedir. Dolayısıyla Cumhuriyet savcısının itirazının başvurucuya tebliğ edilmeksizin başvurucu aleyhine karar verilmesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
C. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
49. Başvurucu; devam etmekte olan bir yargılaması ile ilgili olarak Ceza İnfaz Kurumunda avukatıyla görüştüğünü ancak görüş yapılan alanın avukat-müvekkil görüşü mahremiyetine uygun olmadığını, söz konusu durumu protesto etmek için disiplin cezasına konu sloganı attığını ifade etmiştir. Başvurucu, disiplin cezası kararında söz konusu sloganın atılması sonucunda Kurumun düzeninin nasıl bozulduğu hususunda bir değerlendirme yapılmadığını, mahkeme kararında da hiçbir gerekçeye yer verilmediğini belirtmiş ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
50. Somut başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından bu şikâyetlerin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
52. Başvurucu, miktar belirtmeksizin tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
55. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
56. Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet savcısının itirazının başvurucuya tebliğ edilmeden başvurucu aleyhine karar verilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla ihlalin Cumhuriyet savcısının itirazının tebliğini sağlamadan itirazı karara bağlayan mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
57. Bu durumda adil yargılanma hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaya devam ettiği de dikkate alındığında yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
58. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelenmesine GEREK BULUNMADIĞINA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesine (2016/298 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,
E. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
F. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için