Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Sait Özdemir Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2016/1102)
0

Sait Özdemir Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2016/1102)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SAİT ÖZDEMİR BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2016/1102)
Karar Tarihi: 30/6/2020
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR

Başkan : Kadir ÖZKAYA
Üyeler : Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör : Sinan ARMAĞAN
Başvurucu : Sait ÖZDEMİR
Vekili : Av. Arif Ali CANGI

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nden sonra kamu görevlileri tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen işkence hakkında başlatılan soruşturma sonucunda şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 9/10/1980 tarihinde öğretmenlik yaptığı okula gelen askerler tarafından gözaltına alındığını, bu tarihten itibaren 3 yıl 1 ay boyunca çeşitli işkence ve insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldığını belirterek 29/3/2012 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğiyle Anayasa'nın geçici 15. maddesinin yürürlükten kaldırılması üzerine anılan olaylarla ilgili olarak şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
7. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) tarafından yürütülen soruşturma sonunda iddiaların tespitine yönelik somut delil ve bulgulara ulaşılamadığı, 1982 Anayasası'nın geçici 15. maddesi uyarınca ilk seçimler sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının toplanma tarihi olan Mayıs 1983 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 243. ve 102., 103. ve 104. maddelerine göre üst sınır olan yirmi yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
8. Başvurucunun itirazı ise Çorum Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 3/12/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının gerekçesi şöyledir:
"Müştekinin 1982-1983 yılları arasında Çorum Cezaevinde işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldığını belirterek 2010 yılında yapılan Anayasal değişiklik doğrultusunda 2012 yılında şikayet dilekçe ile Çorum Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğu, savcılık makamınca anılan yıllarda görevli personelin tespiti amacıyla gerekli yazışma ve incelemelerde bulunulduğu, neticeten yukarıda isimleri belirtilen şüphelilerin tespit edildiği, şüphelilerden bir kısmının öldüğü, mevzuat hükümlerimizde ölen şüpheliler yönünden cezai soruşturmanın ve kovuşturmanın yapılamayacağının açıkça belirtildiği, hayatta olan diğer şüpheliler bakımından yürütülen soruşturmada şüphelilerin aleyhine ve lehine tüm delillerin toplanılmaya çalışıldığı, olayın üzerinden uzunca bir zaman geçmesi nedeniyle mağdurların maruz kaldığı işkence ve kötü muamele bakımından soruşturmada maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak somut bir delilin elde edilmediği, öte yandan her ne kadar 2010 yılında yapılan yasal değişiklik ile işkence suçunun insanlığa karşı işlenen ve zamanaşımının uygulanmayan suçlar kategorisine alınmış ise de; evrensel hukuk kaideleri ve mevzuatımızdaki düzenlemelerde şüphelilerin durumlarında değişiklik öngören düzenlemelerde lehe aleyhe kanun tartışması yapılması gerektiğinin açıkça belirtildiği, 2010 yılında yapılan değişiklik ileşüphelilerin aleyhine ağırlaştırıcı hükümlerin öngüldüğü, Yargıtay'ın 04/12/2013 Tarih, 2013/2656 Esas ve 2013/7378 Karar sayılı içtihadında ağırlaştırıcı hükümler öngeren yasa değişikliği karşısında şüphelilerin lehine olan yasa hükümlerinin uygunlanması gerektiğinin açıkça belirtildiği durum karşısında inceleme tarihi itibariyle değişiklikten önceki haliyle işkence suçu için belirlenen olağan ve olağanüstüzamanaşımı sürelerinin dolduğu, ayrıca suç tarihi ile şikayet tarihi arasında zamanaşımını durmasına veya kesilmesine yol açan herhangi bir hukuki işlemin de bulunmadığı gözetilerek yerinde görülmeyen itirazın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir."
9. İtirazın reddi kararı başvurucuya 14/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 13/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. 7/5/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile yürürlükten kaldırılan Anayasa'nın geçici 15. maddesi şöyledir:
“12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır. ”
11. 765 sayılı mülga Kanun’un 102. ve 104. maddeleri şöyledir:
“Madde 102 -Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında hukuku amme davası:
1 - Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,
2 - Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,
3 - Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
4 - Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,
5 - Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,
6 - Bundan evvelki bendlerde beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesile ortadan kalkar.
Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbed yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru zamanı yoktur.
Madde 104 - Hukuku amme davasının müruru zamanı, mahkumiyet hükmü yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya C. müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir.
Bu halde müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlar. Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddid ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeğe başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müdetini 102 nci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilavesi ile baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz.”
12. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 30/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu; 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nden sonra kamu görevlileri tarafından işkence ve insanlık dışı muameleye maruz kaldığı iddiasıyla yaptığı şikâyete ilişkin etkili soruşturma yapılmaksızın zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, Anayasa'nın geçici 15. maddesi nedeniyle daha önce şikâyetçi olmadığını, ayrıca insanlığa karşı suçlardan olan işkence suçu için zamanaşımı hükümlerinin uygulanmaması gerektiğini belirterek kötü muamele yasağı ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
...”
16. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu şikâyetin özünün 12 Eylül 1980 döneminde gerçekleşen işkence ve kötü muamele eylemlerine ilişkin olduğundan iddiaların tamamının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Öte yandan başvuruda Anayasa Mahkemesinin başvurucunun ileri sürdüğü kötü muamele iddialarının esasına yönelik bir sonuca varmasını sağlayacak yeterli veri bulunmadığı anlaşıldığından başvuru, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğü ile sınırlı olarak incelenecektir.
18. Somut olayda başvurucu, işkence gördüğünü belirttiği tarih üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçtikten sonra ilk kez 2012 yılında resmî makamlara başvuruda bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesi benzer nitelikte bir başvuruda; Anayasa'nın geçici 15. maddesinin 12 Eylül 1980 döneminde oluşturulan hükûmetler ile Meclisin karar ve tasarruflarını yerine getiren kişi ve organları güvence altına aldığına, kamu görevlilerinin işledikleri kişisel suçlar ve hukuka aykırı fiiller bakımından koruma sağlamadığına karar vermiştir (Zeycan Yedigöl [GK], B. No: 2013/1566, 10/12/2015, § 41). Zaten başvurucu da şikâyetlerinin geçici 15. maddeye dayanılarak reddedildiğine dair herhangi bir karar veya işlem örneği ibraz etmemiştir.
20. 7/5/2010 tarihinde 5982 sayılı Kanun'la yapılan Anayasa değişikliği ile geçici 15. maddenin yürürlükten kaldırılmasından sonra resmî makamlara yapılan başvuruların kamu görevlilerinin cezai sorumlulukları bakımından dava zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle sonuçsuz kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla 12 Eylül 1980 döneminde meydana geldiği ileri sürülen işkence iddialarıyla ilgili olarak yargısal makamlarca bir değerlendirme yapılmamasının temelinde olayların üzerinden otuz yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasının yer aldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlanmasının sebeplerinden biri de zamanaşımı süresinin dolmuş olmasıdır.
21. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle ve süresinde idari ve yargısal makamlar önünde ileri sürülmesi, bu konuda sahip olunan bilgi ve kanıtların zamanında bu makamlara sunulması, aynı zamanda bu süreçte dava veya başvurunun takibi için gerekli özenin gösterilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16-17).
22. Başvurucunun anılan otuz yıllık süre zarfında araştırma yapılması mümkün olan bir dönemde, kanuni bir engel bulunmamasına rağmen işkence iddialarını resmî makamlar önüne taşımamış olmasından devletin sorumlu tutulması, dolayısıyla kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir.
23. Somut olayda zamanaşımı sürelerinin dolması nedeniyle cezasızlık sonucunun doğduğu hususu tartışma konusu olabilir. Başvurucunun zamanaşımı süresinin dolmasından önce şikâyette bulunması yönünde hukuki bir engel bulunmadığı, fiilî bir engel bulunduğuna ilişkin herhangi bir iddia da ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Yürütülen soruşturma sonucunda da üzerinden uzun bir zaman geçmesi nedeniyle iddia konusu eylemlere ilişkin somut bir delil elde edilemediği hususuna vurgu yapılmıştır. Bu durumda cezasızlık sonucu doğmasında kamu makamlarının bir ihmali ya da kusurundan çok başvurucunun suçun henüz dava edilebilir olduğu dönemde şikâyette bulunmamış olmasının etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için