Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Sedat Ekmekçi Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/17642)
0

Sedat Ekmekçi Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/17642)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEDAT EKMEKÇİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/17642)
Karar Tarihi: 11/1/2017
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hasan Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör : Hüseyin MECEK
Başvurucu : Sedat EKMEKÇİ
Vekili : Av. Nezahat PAŞA

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda işkence ve kötü muamele ile ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/11/2014 tarihinde İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/3/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 3/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. 1994 doğumlu başvurucu, İzmir’de ikamet etmektedir.
8. Başvurucu, terör örgütüne üye olmak suçundan 23/6/2011 tarihinde İzmir Çocuk Mahkemesi tarafından tutuklanmıştır. Tutuklama kararı üzerine başvurucu, Bergama D Tipi Çocuk Cezaevine (Cezaevi) götürülmüştür. Başvurucu, Cezaevine götürüldükten sonra kendisine işkence ve kötü muamelede bulunulduğunu ileri sürmüştür.
1. Başvurucunun ve Soruşturmadaki Diğer Mağdurların Beyanları
9. Başvurucu tutuklandıktan sonra Ceza İnfaz Kurumuna alınırken Jandarma karakolunda işkence, suçu bildirmeme, hakaret, tehdit ve kasten yaralama suçlarından 18/11/2011 tarihinde vekili aracılığıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuş; 16/12/2011 tarihinde kollukta ifade vermiştir. Başvurucu; suç ihbarı dilekçesinde ve ifadesinde özetle E.K. ve A.B. ile 23/06/2011 tarihinde İzmir Çocuk Mahkemesince verilen tutuklama kararı üzerine Cezaevine götürülmek üzere araca bindirilip Bergama’ya doğru yola çıktıklarını, Çiğli'de başka bir suçtan tutuklanan bir çocuğun da araca alındığını, mesai sonunda Cezaevine gelindiğini, hep birlikte Cezaevinin askerîye bölümüne alındıklarını, burada askerlerin kendilerini sıraya dizip "Asker duruşu, rahat, hazır ol." şeklinde komutlar vererek kendilerine hareket yaptırdıklarını, İzmir'den gelen ve Van ili Başkale ilçesinden olduğunu söyleyen sivil bir polisin üçüne birden "Bunlar davasından dönmeyecek, bunlar terörist, bunlar PKK’lı." dediğini, orada bulunan rütbeli bir askerin kendilerini işaret ederek "Bunları arka odaya götürün, bakalım davalarından dönüyorlar mı dönmüyorlar mı o zaman görürüz." dediğini, bunun üzerine üç jandarma erinin kendilerini arkada bir odaya götürdüklerini, külot dışında tüm kıyafetlerini çıkarttıklarını, iki üç defa yere çömel-kalk hareketi yaptırarak onur kırıcı muamelede bulunduklarını, sonradan beş jandarma erinin daha geldiğini, dört askerin sırayla kendilerine vurmaya başladığını, diğer üç jandarmanın kapıda beklediğini, jandarmanın "Gidin kendi memleketinize, sizin ne işiniz var, siz niye rahatımızı bozuyorsunuz, teröristler, şerefsizler, köpekler." şeklinde kendilerine küfrettiğini, olanlardan bahsetmeleri hâlinde komandoların su dökmek suretiyle iz bırakmayan bir şekilde kendilerine işkence yapacaklarını söyleyerek tehdit ettiklerini, on beş dakika kadar sonra giyinerek dışarı çıktıklarını, Çiğli’den gelen, ismini bilmediği başka bir tutuklunun kendilerine “Sizi içerde dövdüler değil mi?” dediğini, daha sonra jandarmanın kendilerini Cezaevi personeline teslim ettiğini, ailesiyle görüştürülmediğinden durumu kimseye haber veremediğini, bir ay kadar sonra ağabeyine olayla ilgili bilgi verdiğini, olayın üzerinden zaman geçmesi nedeniyle vücudunda herhangi bir darp ve cebir izi olmadığını, bu nedenle adli muayene raporu aldırmak istemediğini belirtmiştir.
10. Başvurucuyla birlikte aynı suçtan tutuklanan A.B. 19/12/2011, E.K. 8/6/2012 tarihli Cumhuriyet Savcılığındaki beyanlarında, terör örgütü üyeliği suçundan tutuklandıkları öğrenilince külot dışındaki giysilerinin çıkarılarak tekme tokat dövüldüklerini ve kendilerine hakaret edildiğini söylemiştir.
11. Olaya ilgili kamera kayıtları Cumhuriyet Savcılığı tarafından talep edilmiş ancak saklama süresi olan dört ayın geçmesi nedeniyle kayıtların silindiği bildirilmiştir.
2. Şüpheli Kamu Görevlilerinin Savunmaları
12. Şüpheli Jandarma Er E.A. 19/3/2013 tarihli, Jandarma Er A.D. 15/3/2012 tarihli, Jandarma Er M.E., T.T., Y.K., T.A., M.T., 20/1/2012 tarihli, Jandarma Onbaşı E.G. 20/1/2012 tarihli, Jandarma Çavuş M.E.K. 20/1/2012 tarihli kolluktaki ifadelerinde olay günü Cezaevinde olduklarını, gelen tutukluları ve olayı hatırlamadıklarını söylemişlerdir.
13. Şüpheli Polis Memurları M.A., A.K., H.Ü.Ş., Ş.Y. ve R.Y. 7/12/2011 tarihli kolluktaki ifadelerinde olay günü 6638 kod No.lu minibüste görevliyken terör olaylarından E.K., R.Y. ve Sedat Ekmekçi isimli çocukları tutuklandıkları için Cezaevine götürmek üzere teslim aldıklarını, Çiğli Çocuk Şube Müdürlüğüne uğrayarak başka bir suçtan tutuklanan R.M.T. isimli çocuğu da araca aldıktan sonra saat 15.00 sıralarında Bergama’ya hareket ettiklerini, Cezaevinden bir görevliyi de alarak Bergama Devlet Hastanesinden çocukların adli muayene raporlarını aldırdıklarını, Cezaevinde jandarma eşliğinde çocukların kaydının yapıldığını, askerlerle birlikte çocukları infaz koruma memurlarına teslim ettiklerini, hiçbir görevlinin çocuklara kötü muamelede bulunmadığını söylemişlerdir.
14. Şüpheli İnfaz Koruma Memuru M.T. 1/12/2011 tarihli Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde; tutuklanarak Cezaevine gelen şüphelilerin Cezaevi Jandarma Karakol Komutanlığında üst araması yapılıp kayıtları alındıktan sonra koğuşlara yerleştirilmek üzere kendilerine getirildiğini, o gün gelen dört şüphelinin de aynı şekilde jandarmadan kendilerine getirildiğini, gelen tutukluların teslim edilirken jandarma tarafından kötü muameleye maruz kaldıkları yönünde şikâyetlerinin olması durumunda ya da kendilerinin darp ve cebir izi görmeleri hâlinde rapor için tutukluları tekrar hastaneye sevk edebileceklerini ancak böyle bir durumun olmadığını söylemiştir.
3. Tanık Beyanları
15. İnfaz Koruma Memuru tanık M.Y. 28/11/2011 tarihli Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde; kesin tarihini hatırlamamakla birlikte 2011 yılı Haziran ayı içinde İzmir Çocuk Şube Müdürlüğünden E.K. ve ismini hatırlamadığı iki çocuğun polis memurları tarafından Cezaevine getirildiğini, kendisinin Cezaevi ana giriş kapısı nöbetçisi olarak olay günü görevli olduğunu, rutin uygulama gereği gelen çocukların önce jandarma tarafından kayıt işlemi yapılmak üzere Jandarma bölük binasına götürüldüğünü, beş on dakika sonra üç çocuğun geri geldiğini, hâllerinde bir anormallik görmediğini, jandarma tarafından çocukların İnfaz Koruma Memuru M.T.ye teslim edildiğini, memurun görevi gereği çocukların üzerinde arama yaptığını, daha sonra Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) kayıt yaparak haklarında dosya açtığını, parmak izlerini aldıktan sonra çocukları geçici odaya gönderdiğini, arama sırasında çocuklarda herhangi bir darp ve cebir izi görmediğini, çocukların kendisine darbedildikleri yönünde bir şey söylemediklerini beyan etmiştir.
16. Olay günü başka bir suçtan tutuklanan ve aynı araçla Cezaevine götürülen tanık R.M.T. 19/12/2011 tarihinde Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde araçta bulunan diğer üç kişinin darbedildiğini görmediğini, olayla ilgili bilgisinin bulunmadığını ifade etmiştir.
4. Soruşturmada Yapılan Diğer İşlemler
17. Başvurucunun Cezaevine girmeden önce 23/6/2013 tarihinde Bergama Devlet Hastanesi tarafından verilen raporunda darp ve cebir izinin bulunmadığı belirtilmiştir.
18. Başvurucu tutuklandıktan sonra Bergama Çocuk Tutukevi Müdürlüğünün 23/6/2011 tarihli tutanağına göre saat 19.30’da Polis Memuru M.A. tarafından İnfaz Koruma Başmemuru M.T.ye teslim edilmiştir.
19. Başvurucu ve diğer iki arkadaşının işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili dilekçe vermeleri üzerine İnfaz Koruma Memurları M.T. ve M.Y. hakkında resen açılan disiplin soruşturması sonucunda kamu görevlilerinin atılı fiili işlemedikleri gerekçesiyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
5. Soruşturma Sonucunda Verilen Karar
20. Soruşturma sonucunda Bergama Cumhuriyet Başsavcılığının 13/7/2012 tarihli ve 2011/3519 Soruşturma ve K.2012/992 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı şöyledir:
“…
Yapılan soruşturma sonucu müştekileri İzmir'den getiren polis memuru olan şüphelilerin, cezaevinde infaz koruma görevlisi olan şüphelilerin ve jandarma görevlisi olan şüphelilerin savunmalarında suçlamaları kabul etmedikleri,
Müşteki Sedat vekilinin ve müştekilerin ifadelerinde belirttikleri ve kendilerine yapılan işkence ve kötü muameleyi gördüklerini iddia ettikleri tanık R.M.T. alınan ifadesinde, müştekilerle birlikte Bergama Çocuk D Tipi Cezaevine götürüldüğünü, cezaevine geldiklerinde komutanın kendilerini odasına aldığını, vücutlarında kesik ve dövme izi olup olmadığını kontrol ettiklerini, müştekilere tekme ve tokat atılmadığını, hakaret içeren sözler söylendiğini duymadığını belirttiği,
Yapılan soruşturma sonucu toplanan delillere ve dosya içeriğine göre müşteki Sedat vekilinin gerçekleştiğini iddia ettiği suç tarihinden 4 ay kadar sonra şikâyetçi olduğu, bu nedenle müştekilerin kasten yaralama suçuna maruz kaldıklarına ilişkin herhangi bir adli raporun bulunmadığı, Cezaevine giriş ve çıkışları gösterir kamera kaydı olduğu, ancak müştekilerin kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia ettikleri Cezaevi jandarmasına ait yerleri gören kamera olmadığı, şüphelilerin atılı suçlamayı kabul etmedikleri, Cezaevinde infaz koruma memuru olan tanık M.Y. ifadesinde; müştekilerin üst aramasını yaptığını, yaralanma izi görmediğini, kendilerini getirenlerden şikâyetleri olup olmadığını sorduğunda şikâyetlerinin olmadığını söylediklerini beyan ettiği, müşteki vekilinin tanık olarak gösterdiği ve müştekilerin cezaevine getirilmeleri ve cezaevine alınmaları sırasında yanlarında bulunan tanık R.M.T.nin alınan ifadesinde müştekilerin iddialarını doğrulamadığı, müştekilere herhangi bir kötü muamele ya da söz söylendiğini duymadığını belirttiği, bu nedenle yapılan soruşturma sonucu şüphelilerin müştekilere karşı atılı suçları işlediklerine ilişkin hiçbir tanık beyanı ve maddi delil ile desteklenmeyen soyut iddialarından başka kamu davası açılmasına yeterli şüphe oluşturacak deliller elde edilemediği anlaşılmakla,
Şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına [karar verilmiştir].”
21. Bu karara başvurucu tarafından yapılan itiraz, Bergama Sulh Ceza Mahkemesinin 12/9/2014 tarihli ve 2014/258 Değişik İş sayılı kararıyla “iddiaların gerekli ve yeterli şekilde araştırılıp irdelendiği ve bunun neticesinde verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediği” gerekçesiyle reddedilmiştir.
22. Ret kararı 10/10/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edildiğinden 10/11/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımının bulunmadığı anlaşılmıştır.
B. İlgili Hukuk
23. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86., 94., 106., 125. ve 278. maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 11/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, 23/6/2011 tarihinde tutuklanmaları üzerine Cezaevine getirildiklerinde polis memuru ve jandarma tarafından hakaret, tehdit, darp, kötü muamelede bulunulması üzerine şikâyetçi olduğunu, çıplak arama yapılarak özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini, yapılan soruşturmada kamera kayıtlarının getirilmediğini ve üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, revir kayıtları ile tutuklularca verilen dilekçelerin incelenmediğini, kendisinin cezaevi dosyasının getirilmediğini, teşhis yaptırılmadığını, olay günü görevli personellerin ve askerlerin ifadesinin alınmadığını, şikâyetçilerin olaydan bir yılı aşkın süre sonra ifadesinin alındığını, soruşturmanın üç buçuk yılda neticelendiğini, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının aynı zamanda infaz savcısı olması nedeniyle tarafsız olmadığını, bir kez ifadesine başvurulması dışında soruşturmaya katılımının sağlanmadığını, delillerin suça karışan jandarma ve Cezaevi görevlileri tarafından toplandığını, Kürt kökenli olmasının tesiriyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, bu karara yaptığı itirazın duruşma yapılmadan kesin ve gerekçesiz olarak reddedildiğini, itiraz yolunun etkisiz olduğunu, itirazın reddine dair kararın temyiz edilemediğini belirterek Anayasa'nın 10, 17, 19., 20., 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağı, işkence ve kötü muamele yasağı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, özel hayatın gizliliği, iki dereceli yargılanma, bağımsız ve tarafsız yargı yerinde yargılanma, duruşmalı inceleme, gerekçeli karar ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile özel hayatın gizliliğine ilişkin ihlal iddiaları işkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutu kapsamında; iki dereceli yargılanma, bağımsız ve tarafsız yargı yerinde yargılanma, duruşmalı inceleme, gerekçeli karar ve etkili başvuru hakkına ilişkin iddiaları ise işkence ve kötü muamele yasağının usul yükümlüğü kapsamında incelenmiş; ayrımcılık yasağı ise ayrı bir başlık altında değerlendirilmiştir.
27. Başvurucunun iddiaları ve başvuruya konu soruşturma kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler Anayasa'nın 17. maddesinin maddi boyutunun ihlal edilip edilmediği konusunda değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak nitelikte kanıt unsuru içermemektedir. Bu nedenle başvurucunun 23/6/2011 tarihinde Cezaevinde bir polis memuru ve jandarmalar tarafından işkence yapıldığı iddialarının sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi, ancak devletin etkili soruşturma yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirip getirmediğinin tespiti ile mümkün olabileceğinden başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının usul boyutu ile sınırlı olarak yapılmasına karar verilmiştir.
1. İşkence ve Kötü Muamele Yasağına İlişkin İddia
28. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden kişilere Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmıştır.
29. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
30. Anayasa’nın 17. maddesi şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…”
31. Bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir (Tahir Canan, § 25). Ancak etkili bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddiaların uygun delillerle desteklenmesi gerekir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt; yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir (Cuma Doygun, B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28). Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğün gerekliliğinden bahsedilebilir.
32. Devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki usul yükümlülüğü, her kötü muamele olayının sorumlularının belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin veya diğer bireylerin kötü muamele niteliğindeki filleri nedeniyle hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110)
33. Ceza soruşturmasının amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçların kullanılmasını gerektirir. Diğer yandan Anayasa'nın 17. maddesi, başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113)
34. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi gerekir. Yetkililer şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmeli, bir şikâyet olmasa bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 114, 116)
35. Ceza soruşturmasının etkinliğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda mağdurun meşru menfaatlerini korumak için gerekli olduğu ölçüde sürece katılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115)
36. Kamu görevlileri tarafından yapıldığı iddia edilen kötü muameleler hakkında yürütülen soruşturmaların etkili olması için soruşturmadan sorumlu olan, inceleme ve tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması gerekir. Soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığı yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117)
37. Kötü muameleye ilişkin bir soruşturmanın olabildiğince süratle ve özenle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından büyük öneme sahiptir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 119)
38. Başvurucu, üç kişiyle birlikte tutuklandıktan sonra Cezaevi Jandarma Komutanlığında görev yapan askerler ve sivil bir polis memuru tarafından darp, tehdit, hakaret edildiğini gösteren doktor raporuna veya gerçekten kötü muamele gördüğüne dair makul bir açıklamayı destekleyen bir kanıt unsuruna ya da delil başlangıcına iddialarını dayandırmamıştır.
39. Gözaltında oldukları için dış dünyayla ilişkileri kesilen veya kendilerine destek olabilecek ve gerekli kanıtları oluşturabilecek doktor, avukat, aile yakını veya arkadaşlarla görüşmeleri her an olanaklı olmayan başvurucuların gözaltı sırasında maruz kaldıkları kötü muamele şikâyetlerini kanıtlamaları zordur (Cezmi Demir ve diğerleri, § 99).
40. Başvuru konusu olaydaki gibi işkence ve kötü muamelenin gerçekleşip gerçekleşmediğine, gerçekleşmişse faillerinin kim olduğuna dair somut bir bilginin bulunmadığı durumlarda -özellikle de olayın gerçekleştiği zamanda ve yerde- ilk anda yürütülecek soruşturma işlemleri çok büyük önem arz etmektedir. Geçen zamanla birlikte kaçınılmaz bir şekilde delillerin kaybolması, tanıkların yer değiştirmesi ve yaşananları hatırlamanın güçleşmesi gibi nedenlerle delil toplama ve olayın gerçekleşme şeklini belirlemenin giderek zorlaşacağı açıktır (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62). Bu nedenle başvurucunun bu kapsamdaki iddialarına ilişkin olarak ancak dosyadaki tüm verilerin birlikte incelenmesi hâlinde bir sonuca ulaşılması mümkündür.
41. Somut olayda başvurucu 23/6/2011 tarihinde Cezaevinde getirildiğinde hakaret, tehdit, darp edildiğine dair işkence ve kötü muamele iddialarında bulunmuş ancak 18/10/2011 tarihine kadar yaklaşık dört ay boyunca iddialarını yetkili bir soruşturma mercii önüne taşımadan beklemek suretiyle pasif bir tutum sergilemiştir. Başvurucu, şikâyetçi olduktan sonra verdiği ifadesinde de vücudunda herhangi bir işkence ve kötü muamele izi bulunmadığından doktor raporu aldırılmasına gerek olmadığını söylemiştir.
42. Başvurucu, soruşturmada kamera kayıtlarının getirtilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, revir kayıtları ile tutuklularca verilen dilekçelerin incelenmediğini, kendisine ait Cezaevi dosyasının getirilmediğini, teşhis yaptırılmadığını, olay günü görevli personellerin ve askerlerin ifadesinin alınmadığını, şikâyetçilerin olaydan bir yılı aşkın bir süre sonra ifadesinin alındığını, soruşturmanın üç buçuk yılda neticelendiğini, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının aynı zamanda infaz savcısı olması nedeniyle tarafsız olmadığını, bir kez ifadesine başvurulması dışında soruşturmaya katılımının sağlanmadığını, delillerin suça karışan jandarma ve Cezaevi görevlileri tarafından toplandığını ileri sürmüştür. Ancak başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığını gösterecek doktor raporu vb. başka bir delil ileri sürmemesine rağmen şikâyet dilekçesi vermesi üzerine derhâl soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu, kamera kayıtlarının getirtilmediğini, görevli personelin ve askerlerin ifadesinin alınmadığını, delillerin suça karışan jandarma ve Cezaevi görevlileri tarafından toplandığını ileri sürmüş ise de Cumhuriyet Savcılığı tarafından görevli jandarma, polis ve infaz koruma memurlarının kimlikleri tespit edilerek şüpheli ya da tanık sıfatıyla ifadeleri alınmış, kamera görüntülerinin temini için gerekli yazışmalar yapılmıştır. Ayrıca ilgili infaz koruma memurları hakkında disiplin soruşturması yapılması için talimat verilmiş, başvurucunun şikâyet dilekçesinde adı geçen başka bir suçtan tutuklanarak aynı araçla Cezaevine geldiğini ifade ettiği kimliğini bilmediği tanık R.M.T.nin kimlik bilgileri Cezaevinden sorulup tespit edilmiştir.
43. Başvurucunun olaya karıştığını ileri sürdüğü şüpheli jandarmalar E.G., M.T., T.A., T.T., M.E.K., M.E. ve Y.K.nin ifadeleri bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından; sanık M.Ç. dışındaki diğer infaz koruma memuru ve polis memurları ile tanıkların ifadeleri ise gerek istinabe suretiyle gerek Cumhuriyet savcıları gerekse kolluk görevlileri tarafından; başvurucunun kimliğini bilmediği tanık R.M.T.nin ifadesi de Cumhuriyet savcısı tarafından alınmıştır. Cezaevinden gelen yazıda kamera kayıtlarının dört ay sonra silindiği bildirildiğinden görüntü incelemesi yapılamamıştır.
44. Başvurucu ayrıca etkili soruşturma yürütülmesinin mümkün olduğu bir dönemde ve bu konuda resen tespit edilmiş veya başvurucu tarafından ortaya konmuş herhangi bir engelleyici durumun mevcudiyeti de söz konusu olmamasına rağmen olayın üzerinden geçen yaklaşık dört ay boyunca gerek kendisi tarafından gerekse müdafii veya görüştüğü yakınları vasıtasıyla suç ihbarında bulunmak yerine sessiz kalmayı tercih etmiştir. Dolayısıyla iddialar bakımından çok önemli deliller arasında yer alan adli muayene raporu ve kamera görüntülerinin elde edilme olanağının ortadan kalkmasında soruşturma makamına izafe edilebilecek bir sorumluluk bulunmamaktadır.
45. Başvurucu tarafından ayrıca soruşturmanın makul sürede bitirilmediği ileri sürülmüştür. Başvurucunun şikâyet dilekçesi verdiği 18/10/2011 tarihinde başlayan soruşturmayla ilgili olarak 13/7/2012 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kısa bir sürede sonuçlandırılmasına rağmen üç müşteki ve 16 şüphelinin bulunduğu soruşturmanın tebligat aşamasıyla birlikte itiraz ve kesinleşme süreci 12/9/2014 tarihine kadar sarkmış, şikâyet tarihinden itibaren soruşturma yaklaşık 2 yıl 11 ayda tamamlanabilmiştir. Her ne kadar kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın tebligat ve kesinleşme aşaması uzun sürmüşse de bir bütün olarak 2 yıl 11 aylık sürede tamamlanan soruşturmanın makul süreyi aştığının söylenebilmesi mümkün görülmemiştir.
46. Başvurucu delillerin suça karışan jandarma ve Cezaevi görevlileri tarafından toplandığını, ayrıca soruşturma savcısının aynı zamanda infaz savcısı olması, Cezaevinden sorumlu personelin burada işlenecek işkence ve kötü muamele eylemlerinden dolayı sorumluluğunun bulunması nedenleriyle soruşturmanın tarafsız yürütülmediğini ileri sürmüştür.
47. Birtakım idari faaliyetlerinin bulunabileceği kabul edilmekle birlikte savcılık makamı bir yargı organıdır ve yargı faaliyetlerinin yerine getirilmesinde bağımsızlık ve tarafsızlık esaslarına göre yeterli teminata sahip olmalıdır. (Sinan Işık, B. No: 2013/2482, 13/4/2016, § 66).
48. Başvurucu, haklarında soruşturma yapılan şüpheliler tarafından delillerin toplandığını ileri sürmüşse de hangi delilin hangi şüpheli tarafından toplandığına dair somut bir bilgi verilmediğinden soyut ve muğlak nitelikteki bu iddia dayanaksız olarak değerlendirilmiştir. 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir durumu öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamakla görevli Cumhuriyet savcısının aynı zamanda idari görevi kapsamında yetkili olduğu cezaevinde görev yapan kişilere isnat edilen suçları soruşturmasının tek başına onun taraflı ve ön yargılı olacağı anlamına gelmesi mümkün olmadığı gibi Cumhuriyet savcısının hangi tutum ve/veya davranışı nedeniyle soruşturmanın tarafsızlığına gölge düşürdüğüne dair somut bir açıklama yapılmadığı anlaşıldığından soruşturmanın taraflı yapıldığı söylenemeyecektir.
49. Başvurucu; soruşturma boyunca bir kez ifadesinin alındığını, bunun dışında soruşturmaya katılımının sağlanmadığını, itiraz üzerine duruşmasız yapılan inceleme sonucunda gerekçesiz ve kesin olarak karar verildiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağının usul yönünden edildiğini ileri sürmüştür.
50. Vekili aracılığıyla verdiği 18/10/2011 tarihli şikâyet dilekçesinden sonra 16/12/2011 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır. Başvurucu ayrıca soruşturma süresi boyunca kendini vekille temsil ettirmiş, soruşturma evraklarına ulaşamama gibi bir durum ile karşılaştığına dair bir bilgi ya da belge sunmamıştır.
51. Başvurucu kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itirazın duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden sonuçlandırılmasını da ihlal nedeni olarak göstermiştir. Başvurucu 5271 sayılı Kanun’un 271. maddesi uyarınca itiraz incelemesinin duruşmalı olarak incelenmesini talep etmediği gibi duruşmasız inceleme yapılmasının başvuruyu ne şekilde etkisiz kıldığı yönünde bir açıklama da yapmamıştır.
52. Soruşturma sonucunda verilen kararda soruşturmayı etkileyebilecek tüm iddia ve savunmalar dosya kapsamındaki delillere uygun bir şekilde değerlendirilerek sonuca ulaşılmıştır.
53. Açıklanan nedenlerle başvurucunun herhangi bir delil ortaya koymadan ileri sürdüğü kötü muamele iddialarının kovuşturmayı gerektirecek boyutta somut olgulara dayanmadığı anlaşıldığından ve Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının usul boyutu bakımından açık ve görünür bir ihlal tespit edilemediğinden iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.
2. Ayrımcılık Yasağına İlişkin İddia
54. Başvurucu, Kürt kökenli olması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ileri sürmüştür.
55. Anayasa'nın 10. maddesi şöyledir:
"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
...
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
56. Ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için kural olarak kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda ayrıca hangi temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz kaldığının tespiti gerekir. Ayrımcılık iddiasının ciddiye alınabilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ifade etmesi yeterli olmayıp ayrıca bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. bir ayrımcılık temeline dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar [2], B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 46).
57. Somut olayda başvurucunun ırk temeline dayalı olarak kendisine ayrımcılık yapıldığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt da sunmadığı anlaşılmış olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
58. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları bakımından incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Başkan Üye Üye
Burhan ÜSTÜN Serruh KALELİ Nuri NECİPOĞLU



Üye Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN Rıdvan GÜLEÇ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için