Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Semra Yelseli Başvurusu (Başvuru Numarası: 2015/6006)
0

Semra Yelseli Başvurusu (Başvuru Numarası: 2015/6006)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEMRA YELSELİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/6006)
Karar Tarihi: 12/12/2018
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Şermin BİRTANE
Başvurucu : Semra YELSELİ
Vekili : Av. Hasan İÇÖZ


I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranıldığından bahisle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/4/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu 14/4/2008 tarihinde göğüs ağrısı ve nefes darlığı şikâyetiyle başvurduğu Bursa Devlet Hastanesinde kalp krizi tanısıyla tedavi altına alınmıştır. Yapılan anjio işlemi sırasında bazı komplikasyonlar gelişmesi üzerine başvurucu tedavisini başka bir sağlık kuruluşunda tamamlamıştır.

8. Başvurucu 12/11/2008 tarihinde Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) açtığı davada hatalı tıbbi müdahalede bulunduğu gerekçesiyle ilk müdahaleyi gerçekleştiren hekim hakkında tazminat talebinde bulunmuştur.

9. Mahkeme 28/12/2012 tarihinde kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken gerçekleştirdikleri eylemlerden dolayı idareye karşı idari yargı makamlarına başvurulması gerektiğini belirterek husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; olayda kamu görevlisinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmenin mümkün olmadığı, hizmet kusurunun söz konusu olduğu, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının rücu edilmek kaydıyla ancak idare aleyhine açılabileceği ifade edilmiştir.

10. Karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26/5/2014 tarihli ilamıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi ise aynı Dairenin 11/11/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

11. Nihai karar başvurucu vekiline 19/3/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu 2/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun "Kişilerin uğradıkları zararlar" kenar başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar... Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Mahkemenin 12/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, nefes darlığı ve göğüs ağrısı şikâyetiyle başvurduğu hastanede yapılan hatalı tıbbi müdahale nedeniyle yaşamsal tehlike geçirdiğini, alerjisi olan bir ilacın bilgisi dışında kendisine verildiğini, Adli Tıp Kurumu tarafından özensiz şekilde rapor hazırlandığını belirtmiştir. Bu nedenlerle başvurucu maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

16. Anayasa’nın 148. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin yerine getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

17. Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

18. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup, söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir.

19. Tıbbi ihmallere ilişkin şikâyetler konusunda temel başvuru yolu, somut olayın özelliğine göre hukuki sorumluluğu tespit adına takip edilecek olan hukuki veya idari tazminat davası yoludur (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, § 38). Ancak bu konuda bireysel başvuruda bulunmadan önce belirtilen yollardan herhangi birisinin değil, mevzuat uyarınca görevli ve yetkili olan yargı yolunun tüketilmesi gerekir.

20. Somut olayda başvurucu hatalı tıbbi müdahale gerçekleştirdiğini belirttiği hekimin kişisel sorumluluğunun tespiti için hukuk mahkemesine başvurduğu, ancak Anayasa’nın 129. maddesinin beşinci fıkrası ve 657 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işlemiş oldukları kusurlu davranışlarından dolayı açılacak tazminat davalarının, ilgili kamu görevlisine değil kamu idaresi aleyhine açılabileceği gerekçesiyle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedildiği görülmüştür.

21. Dolayısıyla derece mahkemesince uyuşmazlığın esasının incelenmediği, husumetin yanlış yöneltildiği tespitine dayalı olarak davanın usulden reddedildiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın esasının derece mahkemelerince incelenmemiş olduğu bir konuda Anayasa Mahkemesi tarafından hakkın maddi boyutu bakımından inceleme yapılması bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi gereğince mümkün bulunmamaktadır.

22. Hâl böyle iken başvurucunun uyuşmazlığın esasının çözümü için 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 9. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca görevli idare mahkemesinde dava açma hakkı bulunduğundan hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu belirlenmiştir.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu Mahkemece verilen husumet nedeniyle davanın reddi yolundaki kararın Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

25. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

26. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi, nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.



Başkan Üye Üye
Burhan ÜSTÜN Serdar ÖZGÜLDÜR Hicabi DURSUN





Üye Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN Yusuf Şevki HAKYEMEZ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için