Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Svınarenko Ve Slyadnev/Rusya (Başvuru No. 32541/08 Ve 43441/08)
0

Svınarenko Ve Slyadnev/Rusya (Başvuru No. 32541/08 Ve 43441/08)

BÜYÜK DAİRE

SVINARENKO VE SLYADNEV/RUSYA
(Başvuru no. 32541/08 ve 43441/08)

KARAR
[Alıntılar]

STRAZBURG

17 Temmuz 2014


Bu karar nihaidir, fakat şekli düzeltmelere tabi olabilir.


Svinarenko ve Slyadnev/Rusya kararında,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Büyük Daire olarak aşağıdaki hakimlerle toplanmıştır:
Dean Spielmann, Başkan,
Josep Casadevall,
Guido Raimondi,
Ineta Ziemele,
Mark Villiger,
Peer Lorenzen,
Boštjan M. Zupančič,
Danutė Jočienė,
Ján Šikuta,
George Nicolaou,
Luis López Guerra,
Vincent A. de Gaetano,
Linos-Alexandre Sicilianos,
Helen Keller,
Helena Jäderblom,
Johannes Silvis,
Dmitry Dedov, üyeler,
ve Michael O’Boyle, Yardımcı Yazı İşleri Müdürü,
18 Eylül 2013 and 11 Haziran 2014 tarihlerinde kapalı müzakerede bulunan Mahkeme, bahsi geçen ikinci tarihte aşağıdaki kararı kabul etmiştir:

USUL
1. Bu dava İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Korumaya dair Sözleşme’nin 34. maddesine göre, iki Rus vatandaşı olan Sayın Aleksandr Sergeyevich Svinarenko ve Sayın Valentin Alekseyevich Slyadnev (“başvurucular”) tarafından, sırasıyla 5 Mayıs 2008 ve 2 Temmuz 2008 tarihlerinde Rusya Federasyonu’na karşı Mahkeme’ye yapılan iki başvurudan (no. 32541/08 ve 43441/08) kaynaklanmıştır.
2. Başvurucular, özellikle, mahkeme salonunda “metal bir kafes”te tutulmalarının Sözleşme’nin 3. maddesi tarafından yasaklanan aşağılayıcı muameleyi teşkil ettiğini ve kendilerine karşı yürütülen ceza davasının, Sözleşme’nin 6. maddesinin ihlali niteliğinde, fazlasıyla uzun sürdüğünü iddia etmişlerdir.
3. Başvurular Mahkeme’nin Birinci Dairesi’ne tevzi edilmiştir (Mahkeme İçtüzüğü’nün 52 § 1. maddesi). 11 Aralık 2012 tarihinde, bu Daire’nin Heyeti bir karar vermiş (İçtüzüğün 42 § 1. maddesi), başvurucuların “metal kafes”e konulmalarına ve kendilerine karşı yürütülen davanın uzunluğuna dair şikayetlerini kabuledilebilir bulmuş ve başvuruların kalanını kabuledilmez ilan ederek, oybirliğiyle Sözleşme’nin 3. ve 6. maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Daire, Başkan Isabelle Berro-Lefèvre, üyeler Elisabeth Steiner, Nina Vajić, Anatoly Kovler, Khanlar Hajiyev, Mirjana Lazarova Trajkovska, Julia Laffranque, ve Yardımcı Daire Yazı İşleri Müdürü André Wampach’tan oluşmuştur. 7 Mart 2013 tarihinde Rusya Federasyonu Hükümeti (“Hükümet”), Sözleşme’nin 43. maddesi uyarınca, davanın Büyük Daire’ye sevk edilmesini talep etmiş ve Büyük Daire’nin heyeti bu talebi 29 Nisan 2013 tarihinde kabul etmiştir.
4. Büyük Daire’nin teşekkülü Sözleşme’nin 26 §§ 4 ve 5. maddesi ve İçtüzüğün 24. maddesi hükümleri uyarınca kararlaştırılmıştır.
5. Başvurucu ve Hükümet esasa ilişkin yazılı ek görüşlerini (İçtüzüğün 59 § 1. maddesi) sunmuşlardır.
6. 18 Eylül 2013 tarihinde Strazburg’taki İnsan Hakları Binası’nda aleni bir duruşma gerçekleştirilmiştir (İçtüzüğün 59 § 3. maddesi).
Mahkeme huzurunda hazır bulunanlar:
(a) Hükümet adına
Sayın G. MATYUSHKİN, Rusya Federasyonu’nun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki Temsilcisi, Temsilci,
Sayın N. MİKHAYLOV,
Sayın P. SMİRNOV,
Sayın O. OCHERETYANAYA, Danışmanlar;
(b) Başvurucular adına
Sayın V. PALCHİNSKİİ, Sayın Svinarenko’nun temsilcisi, Avukat,
Sayın E. PLOTNİKOV,
Sayın V. TAYSAEVA, Sayın Slyadnev’in temsilcileri. Avukat.

Mahkeme Sayın Palchinskii, Sayın Plotnikov, Sayın Taysaeva ve Sayın Matyushkin’in sunumlarını dinlemiştir.
DAVANIN ESASI
I. DAVA KONUSU OLAYLAR
7. Başvurucular sırasıyla 1968 ve 1970 yıllarında doğmuşlardır. Birinci başvurucu Sayın Svinarenko, halen Murmansk bölgesinde hapis cezası çekmektedir. İkinci başvurucu Sayın Slyadnev, Magadan bölgesi Yagodninskiy ilinin Sinegorye ilçesinde yaşamaktadır.
A. Hazırlık soruşturması
8. 2002 yılında İçişleri Bakanlığı’nın Uzak Doğu Federal Birlik Soruşturma Dairesi’nin Soruşturma Komitesi Sayın Grishin aleyhine birçok cezai soruşturma açmıştır.
9. 24 Eylül 2002 tarihinde birinci başvurucu bu soruşturmalardan birinin şüphelisi olarak sorgulanmıştır. 9 Ekim 2002 tarihinde yakalanmıştır. 12 Kasım 2002 tarihinde birinci başvurucunun tutuklanmasına karar veren Magadan İlçe Mahkemesi, birinci başvurucuya isnat edilen suçların, Magadan Bölgesi Yagodninskiy İl Mahkemesi’nin 13 Nisan 2001 tarihinde birinci başvurucuyu hırsızlık suçundan mahkum eden ve beş yıl tecilli hapis cezasına çarptıran kararı kapsamındaki üç yıllık şartlı tahliye süresi sırasında işlendiğini kaydetmiştir. Mahkeme ayrıca, birinci başvurucunun ikametgah adresinden de olumsuz referansların olduğunu ve soruşturma yetkilisi önüne çıkma yükümlülüğünü de ihlal ettiğini kaydetmiştir. İsnat edilen nihai suçlamalara göre, birinci başvurucu, Eylül 2002 yılında Sayın Grishin tarafından yönetilen bir çetenin üyesi olarak, Sayın A.S. ve Sayın T.S.’ye cebir kullanarak soygun yapmaktan ve yasadışı mühimmat bulundurmak, saklamak, taşımak ve nakletmekten suçlanmıştır.
10. 20 Ocak 2003 tarihinde ikinci başvurucu, Magadan Bölge Yagodninskiy Bölge Mahkemesi’nin 26 Temmuz 2002 tarihli hükmü uyarınca, Rusya Federasyonu Ceza Kanunu’nun (CK) 109/1. maddesinde düzenlenen ihmal suretiyle ölüme sebebiyet vermek suçunu işlediği gerekçesiyle hapis cezasını çekerken, Sayın Grishin aleyhine açılmış olan soruşturmada şüphelilerden biri olarak sorgulanmıştır. 22 Ocak 2003 tarihinde kendisine aşağıdaki suçlar isnat edilmiştir:
(i) Sayın Grishin liderliğinde bir silahlı çete oluşturmak ve çetenin Ekim 2001 ve Eylül 2002 tarihinde gerçekleştirdiği vatandaşlara yönelik saldırılarına katılmak – CK 209 § 1. madde;
(ii) Ekim 2001 tarihinde özel bir altın arıtma şirketinin yöneticisi olan Sayın V.B.’nin, bir başkasının kıymetli bir malını ele geçirmek amacıyla, silah kullanarak ve hayatı ve sağlığı tehlikeye atacak şekilde şiddet kullanarak ve şiddet kullanma tehdidinde bulunarak, organize bir grup tarafından soyulması – CK 162 § 3. madde;
(iii) Ekim 2001 tarihinde, önemli bir miktardaki değerli madenin (Sayın V.B.’den yasadışı olarak ele geçirildiği iddia edilen endüstriyel altının), organize bir grup tarafından, yasadışı olarak saklanması ve nakledilmesi – CK 191 § 2. madde;
(iv) Ekim 2001 tarihinde mülkiyet hakkı elde etmek amacıyla, şiddet kullanma tehdidiyle (Sayın V.B’ye karşı), organize bir grup tarafından, gasp– CK 163 § 3. madde;
(v) Ekim 2001 tarihinde Sayın Ya.B.’nin, bir grup kişi tarafından önceden planlanarak, bir başkasının kıymetli mülkünü ele geçirmek amacıyla bir meskene yasadışı olarak girmek suretiyle, silah kullanarak ve hayatı ve sağlığı tehlikeye atacak şekilde şiddet kullanarak ve şiddet kullanma tehdidinde bulunarak soyulması – CK 162 § 3. madde; ve
(vi) Ekim 2001 tarihinde, organize bir grup tarafından, ateşli silahların yasadışı olarak elde edilmesi, saklanması, transferi, nakliyatı ve taşınması – CK 222 § 3. madde.
...
B. Dava süreci
...
3. Üçüncü dava
35. 4 Eylül 2007 tarihinde Magadan Bölge Mahkemesi dava dosyasını almış ve yargılamaya başlamıştır. ...
38. On iki jüri üyesinden ve iki yedek üyeden oluşan jüri, 5 Şubat 2008 tarihinde mahkeme huzurunda hazır bulunan otuz dört aday jüri arasından jüri heyeti listesine kaydedilmiş ve dava başlamıştır. Mahkeme Şubat 2008’den Haziran 2008’e kadar olan sürede aylık beş ya da altı duruşma, Temmuz’da iki duruşma, Ağustos’ta dört (jüri üyelerinin tatili için 1 Temmuz’dan 18 Ağustos’a kadar verilen aradan sonra), Eylül’de on bir, Ekim’de altı, Kasım’da on ve Aralık 2008’de dört duruşma yapmıştır. Bazı duruşmalar, delillerin kabulü ve delillerin jüri önünde incelenmesi taleplerini de içeren bir takım usuli konuları ilgilendirdikleri için jüri olmadan yapılmıştır. Mahkeme, yetmişten fazla mağdur ve tanığın ifadeleri ve çeşitli bilirkişi raporlarını da içeren yüklü miktarda delil incelemiştir.
...
40. 13 Şubat 2009 tarihinde Bölge Mahkemesi tarafların sözlü savunmalarını dinlemeye başlamıştır.
41. 7 Mart 2009 tarihinde jüri birinci başvurucu hakkında “suçsuz” hükmü vermiştir. İkinci başvurucuyu ise “keyfi yasadışı eylemler” nedeniyle suçlu bulmuş ve geri kalan suçlamalar ile ilgili olarak suçsuz bulmuştur.
42. 12 Mart 2009 tarihinde Bölge Mahkemesi, ikametgah adresini terk etmemesi ve kanunlara saygılı bir şekilde davranması koşulları ile ikinci başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
43. 19 Mart 2009 tarihinde mahkeme, birinci başvurucuyu beraat ettiren ve ikinci başvurucu açısından, 11 Ekim 2001 tarihinde ikinci başvurucu, Sayın Grishin ve Sayın N.G.’nin (ölümü üzerine kendisine karşı olan cezai soruşturmalar sona erdirilmiştir) Sayın Ya.B.’den 100.000 Rus Rublesi (RUB) tutarındaki borcu geri ödemesini istediğini; Sayın Ya.B.’nin reddetmesi üzerine Sayın Grishin ve Sayın N.G. tarafından dövüldüğünü; ikinci başvurucunun Sayın Ya.B.’nin dövülmesine tanık olan Sayın S.K.’yı dövdüğünü; Sayın Ya.B.’yi evine götürdüklerini ve Sayın Grishin’in 247.000 RUB tutarındaki parayı Sayın Ya.B.’den aldığını tespit eden kararını vermiştir.
44. Bölge Mahkemesi, dava dosyasında ikinci başvurucu hakkında, yerel yetkili ve ikamet ettiği yerdeki görevli il polis memurunun olumsuz; ve tutuklu kaldığı tutuklama merkezi idaresi ve önceki mahkumiyetinden sonra cezasını çektiği cezaevi idaresinden olumlu olmak üzere çelişkili bilgiler yer aldığını kaydetmiştir.
45. Bölge Mahkemesi ikinci başvurucuyu zor kullanarak “keyfi yasadışı eylemler” yapmaktan CK’nın 330 § 2. maddesi altında iki yıl, on ay hapis cezasına çarptırmıştır. Mahkeme, yeni suç şartlı tahliye süresinde işlendiği için ikinci başvurucunun 2001 tarihli mahkumiyeti kapsamındaki tecil kararını kaldırmış ve kaldırılan tecilli cezayı da ekledikten sonra ikinci başvurucuyu toplam dört yıl ve beş ay hapis cezasına çarptırmıştır. Mahkeme, ikinci başvurucuyu 330 § 2. maddesi altındaki bir suça ilişkin sorumluluğu zaman aşımına uğradığı için mahkumiyet cezasının bir kısmını çekmekten muaf tutmuştur ve cezasının kalan kısmını tutuklu kaldığı süre olan 24 Nisan 2003’ten 22 Haziran 2004’e kadar ve 6 Aralık 2005’ten 12 Mart 2009’a toplam kadar dört yıl, beş ay ve altı gün boyunca çektiğine karar vermiştir. Kalan suçlamalardan beraat kararı vermiştir.

...
C. Mahkeme salonundaki koşullar
48. Başvurucular tutuklulukları sırasında tutukevinden Magadan Bölge Mahkemesi’ne polis koruması eşliğinde götürülmüşlerdir. Duruşmalar sırasında başvurucular çapı 10 milimetre olan metal çubuklarla dört tarafı sarılmış bir bankta oturmuşlardır. Bu parmaklık, yine metal çubuklardan yapılmış çelik tellerden oluşan tavan ve kapısıyla, 255 santimetre uzunlukta, 150 santimetre genişlikte ve 255 santimetre uzunluktaydı. Metal çubukların arasındaki mesafe 19 santimetreydi.
49. Silahlı polis korumalar kafesten yapılmış sanık sandalyesinin yanında durmaktaydılar. Birinci ve ikinci duruşmalarda toplam sekiz polis koruması ve üçüncü duruşmada başvurucular ve başka bir sanık için altı polis koruması olmak üzere her zaman her tutuklu için altı polis koruması hazır bulunmaktaydı.
D. Tazminat davaları
50. Birinci başvurucu beraat kararı kesinleştikten sonra, hakkında yürütülen ceza davası nedeniyle uğradığı zarardan dolayı Devlet aleyhine dava açmıştır.
51. 23 Ekim 2009 Magadan Bölge Mahkemesi tutukluluğunun sonucu olarak kendisine ödenmeyen işsizlik maaşını temsilen 18.569 RUB ödenmesine karar vermiştir. 17 Aralık 2009 tarihinde Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi Bölge Mahkemesi’nin kararını onamıştır.
52. 1 Mart 2010 tarihinde Magadan İlçe Mahkemesi, birinci başvurucuya yöneltilen cezai takibat, ikametgah adresini terk etmemesi yönündeki kendisine yüklenen yükümlülük ve 9 Ekim 2002’den serbest bırakıldığı tarihe kadar olan tutukluluğu nedenleriyle 22 Haziran 2004 tarihli ilk “suçlu değildir” şeklindeki jüri kararından itibaren ve 6 Aralık 2005’ten 17 Kasım 2006’ya kadar olan sürede maruz kaldığı manevi zarar için birinci başvurucuya 50.000 RUB ödenmesine hükmetmiştir. Başvurucu, başka şeylerin yanı sıra, kendisine hükmedilen tazminatın adil ve makul olmadığını ileri sürerek kararı temyiz etmiştir. On 30 Mart 2010 tarihinde Magadan Bölge Mahkemesi başvurucunun temyiz talebini reddetmiş ve İlçe Mahkemesi’nin kararını onamıştır.
II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA
A. Aşağılayıcı muamele yasağı
53. Rusya Federasyonu Anayasası’nın 21. maddesinin ilgili kısmı şu hükmü taşımaktadır:
“1. İnsan onuru Devlet tarafından korunmalıdır. Hiçbir şey, bunun askıya alınması için dayanak olarak kullanılamaz.
2. Hiç kimse işkence, şiddet ya da diğer ağır ya da aşağılayıcı muamele ya da cezalandırmaya maruz bırakılamaz ...”
54. Rusya Federasyonu Ceza Usulü Kanunu’nun 9. maddesi, başka şeylerin yanı sıra, ceza davasının taraflarına aşağılayıcı muameleyi yasaklamaktadır.
B. Mahkeme salonlarındaki metal kafesler
1. Adalet Bakanlığı, Yüksek Mahkeme ve İçişleri Bakanlığı’nın Genelgesi
55. Rusya Federasyonu Adalet Bakanlığı (no. 5-63-96), Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi (no. 11-nk/7) ve Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı’nın (no. 1/483) 3 Şubat 1993 tarihli yayınlanmamış ortak genelgesi “mahkemelerin ceza davalarını kurallara uygun inceleyebilmesi için koşulların sağlanması ve davada yer alan tarafların güvenliği ve iç birliklerin ve polis korumalarının görevlerini yerine getirirken korunması hakkında teklifler içermekteydi. Bu genelge, genel yetkili mahkemelerin başkanlarına “1 Ocak 1994 tarihinden önce tüm mahkeme salonlarında ceza davası sanıklarını özel sabit metal bariyerlerle, mahkeme heyeti ve duruşmayı izleyenlerden ayıracak şekilde bir tertibatın temini” için direktif vermiştir. Genelge, ayrıca gözetim altındaki her sanığın, mahkumlara eşlik eden kolluk tarafından bu “bariyerlerin” arkasına yerleştirilmesi talimatını vermiştir.
2. İçişleri Bakanlığı’nın emirleri
(a) 1996 tarihli emir
56. Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi, Adalet Bakanlığı ve Başsavcı Makamı’nın ön onayından geçmiş ve 26 Ocak 1996 tarihinde Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı tarafından 41 sayılı emir (dsp) ile “hizmete özel” olarak onaylanmış Şüpheli ve Sanıkların Korunması ve Nakli Hakkında Yönerge sanıkların mahkeme salonunda metal “bariyer” arkasına konulmasını öngörmüştür.
(b) 2006 tarihli emir
57. Benzer bir hüküm, 8 Şubat 2006 tarihinde (no. CD AG/269) Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi Mahkemelerin İdaresi Dairesi’nin ve 16 Şubat 2006 tarihinde (no. 16 13 06) Rusya Federasyonu Başsavcı Makamının ön onayından geçmiş ve 7 Mart 2006 tarihinde Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı tarafından 140 sayılı emir (dsp) ile “hizmete özel” olarak onaylanmış Şüpheli ve Sanıkların Korunması ve Nakli için Geçici Tutulma Merkezlerinin ve Birimlerinin İşleyişi hakkında Yönerge’de bulunmaktadır. Bu Yönerge’ye göre, şüpheli ve sanıkların “güvenlik bariyeri” (защитное ограждение, барьер) bulunmayan mahkeme salonlarına nakli yasaklanmıştır.
(c) Yüksek Mahkeme’nin emirleri incelemesi
58. Sayın Sh., 41 sayılı emire karşı duruşmalar sırasında sanıkların metal “bariyer” arkasında tutulması hakkındaki hükmün, iç hukuku ve Sözleşme’yi hem aşağılayıcı muamele yasağı ve hem de adil yargılanma hakkı güvencesi bakımından ihlal ettiği gerekçesine dayanarak Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi önünde itirazda bulunmuştur. Yargılanması sırasında metal bir kafeste tutulduğundan ve bu durumun avukatı ile iletişim kurmasını imkansızlaştırdığından şikayetçi olmuştur.
59. 19 Ekim 2004 tarihli kararında tek hakimli Yüksek Mahkeme, söz konusu hükmün Ceza Usul Kanunu’nun gerekliliklerine göre bir mahkeme kararı ile tutuklanmış kişileri ilgilendirdiğini; ve tutukevlerinden mahkeme salonlarına naklin ve korumanın kolluğun sorumluluğunda olduğunu kaydetmiştir (Polis Kanunu 10 § 16. madde). Mahkeme tutuklamanın kanunilik, hakkaniyet, masumiyet karinesi, kanun önünde eşitlik, hümanizm ve insan onuruna saygı çerçevesinde, ve Anayasa, uluslararası hukuk ve Rusya Federasyonu’nun uluslararası anlaşmalarına uygun şekilde gerçekleştirilmesi; ve bunların yanı sıra bu şekilde yapılan bir tutuklama beraberinde işkence ya da fiziksel ya da manevi bir acı çektirmeye yol açmaması gerektiğini tekrar etmiştir. (Şüpheli ve Sanıkların Tutuklanması Hakkında Federal Yasa). Yukarıdakileri göz önünde bulundurarak Yüksek Mahkeme, sanıkların metal “bariyer” arkasında tutulmasına ilişkin hükmün insanlık onurunu ve itibarını zedelediği ya da adil yargılanma hakkını ihlal ettiği şeklinde değerlendirilemeyeceği konusunda tatmin olmuştur.
60. Sayın Sh. Yüksek Mahkeme’nin kararını, başka şeylerin yanı sıra, karar gerekçelendirilmediği için temyiz etmiştir. 23 Aralık 2004 tarihinde üç hakimden oluşan Yüksek Mahkeme’nin Temyiz Dairesi temyizi reddetmiş ve ilk derece mahkemesinin kararını olduğu gibi onaylamıştır. Dava konusu emrin metal “bariyer” lerin özelliklerini belirtmediğini kaydetmiştir.
61. Her iki emrin de (1996 ve 2006 yıllarına ait emirler, bkz. yukarıdaki paragraflar 56 ve 57) resmi olarak yayınlanmadığı için hukukiliğini sorgulayan başvurular, Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi tarafından emirlerin gizli bilgi içerdiği için yayınlanmaması gerektiği ve Adalet Bakanlığı’na kayıtlı olduğu belirtilerek reddedilmiştir (41 sayılı emir ile ilgili olarak 24 Nisan 2003 tarihinde Yüksek Mahkeme’nin Temyiz Dairesi tarafından onanan 2 Aralık 2002 tarihli karar ve 140 sayılı emir ile ilgili olarak 7 Aralık 2011 tarihli karar).
3. İnşaat kuralları
(a) Başvurucuların davası esnasındaki Kurallar
62. 2 Aralık 1999 tarihinde Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi Mahkemelerin İdaresi Dairesi, 154 sayılı kararla, Genel Yetkili Mahkemelerin Mahkeme Salonlarının Planlaması ve İnşasına İlişkin Kuralları (SP 31 104 2000) onaylamıştır. Kurallar, İnşaat, Konut ve Ortak Hizmetler Federal Devlet Komitesi tarafından da onaylanmış ve 1 Ağustos 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kurallar Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi’nin Başkanı, Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi Mahkemelerin İdaresi Dairesi Genel Müdürü ve Rusya Federasyonu Hakimler Konseyi üyelerinin de içinde bulunduğu bir grup uzman tarafından hazırlanmıştır. Kurallar, Adalet Bakanlığı, Yüksek Mahkeme ve İçişleri Bakanlığı’nın 3 Şubat 1993 tarihli ortak genelgesinde yer alan teklifleri de göz önüne almıştır (bkz. yukarıdaki paragraf 55).
63. Kurallar, sanıklar için ceza davaları görülürken mahkeme salonlarında, dört tarafı metal parmaklıklarla (металлическая заградительная решетка) çevrili, çapı 14 milimetreden az olmayan metal çubuklardan oluşan, 220 santimetre yükseklikte çelik kablo tavanı olan ya da mahkeme salonunun tavanına kadar uzanan ve kapısı olan bir özel bölge öngörmüştür (Kuralların 5.4, 5.9 ve 8.3. paragrafları).
64. Kurallar, diğer güvenlik önlemlerinin yanı sıra, sanıkların mahkemedeki hücrelerinden mahkeme salonuna ayrı koridor ve merdivenlerle ve ayrı bir girişten girmelerini öngörmüştür. Mahkemeye ana giriş ve ceza davalarının görülmesi için mahkeme salonuna giriş metal dedektörleri kurulması için imkan sağlamalıdır. Mahkeme salonunun pencerelerine metal demirler yerleştirilmelidir (Kuralların 5.11, 5.35, 8.1 ve 8.2. paragrafları).
(b) Yeni Kurallar
65. 1 Temmuz 2013’den itibaren genel yetkili mahkemelerin mahkeme salonlarının planlanması ve düzenlenmesi Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi Mahkemelerin İdaresi Dairesi, mimarlık ve inşaat organizasyonlarından oluşan bir grup uzman tarafından hazırlanmış ve 25 Aralık 2012 tarihinde İnşaat, Konut ve Ortak Hizmetler Federal Ajansı tarafından onaylanmıştır.
66. Yeni Kurallar mahkeme salonlarında gözaltındaki kişiler için, bilhassa eski Kurallar’da öngörülen ile özdeş metal çubuklardan yapılmış bir “güvenlik kabini” ve çelik iskelet ve kurşun geçirmez cam duvarlardan yapılmış “izole eden şeffaf güvenlik kabini” olmak üzere iki tür “güvenlik kabini” (защитные кабины) öngörmüştür. Her iki kabinde de dışarıdan kilitlenebilen kapılar mevcuttur.
C. Tutuklama
67. Rusya Federasyonu Ceza Usulü Kanunu 108. maddede yer alan genel hükme göre, tutuklama kararı, iki yıldan fazla hapis cezası gerektiren (Aralık 2012’den beri üç yıl) bir suç işlediğinden şüphelenilen ya da böyle bir suç isnat edilen kişiler bakımından, örneğin, kişinin ikametgahını terk etmeyeceğine dair taahhüt, kefalet ya da şahsi kefalet gibi daha az sınırlayıcı bir önleyici tedbirin uygulanamadığı durumlarda mahkeme tarafından verilir. Daha az sürelerde hapis cezası gerektiren bir suç işlediğinden şüphelenilen ya da böyle bir suç isnat edilen kişiler de istisnai durumlarda, bilhassa sabit bir ikametgahları yoksa, kimlikleri belirlenememişse ya da daha önce verilmiş tecilli bir tedbiri ihlal etmişlerse ya da kaçmışlarsa tutuklanabilirler.
68. Bir mahkeme sanığın kaçıp kaçmayacağını, tekrar suç işlemeyip işlemeyeceğini ve dava sürecini engelleyip engellemeyeceğini göz önüne almak zorundadır (yukarıda adı geçen kanun, 97. madde). Diğer durumlar da, suçun ağırlığı, sanığın karakteri, yaşı, sağlık durumu, aile durumu ve mesleği gibi göz önüne alınmalıdır (yukarıda adı geçen kanun, 99. madde).
69. Ceza Usul Kanunu’nda Aralık 2009 ve Kasım 2012 arasında yapılan değişiklikler sonucunda mala karşı ve ekonomik faaliyet alanında şiddet içermeyen suç işlediğinden şüphelenilen ya da isnat olunan kişiler artık tutuklanamazlar.
III. İLGİLİ ULUSLARARASI BELGELER VE UYGULAMA
A. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi
70. 20 Mart 2014 tarihli toplantısında, Ukrayna aleyhine Mikhail Pustovoit tarafından sunulan 1405/2005 sayılı başvuruda, BM İnsan Hakları Komitesi, Sayın Pustovoit’in aleni duruşması sırasında, elleri arkadan bağlanmış olarak metal kafese konulmasının maruz kaldığı aşağılayıcı muamele bakımından, Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme’nin 7. maddesini tek başına, yargılanmasının adilliğini etkileyecek seviyede aşağılayıcı muamele bakımından ise, Sözleşme’nin 14 (1). maddesi ile birlikte ihlal edildiği Görüşlerini kabul etmiştir. (Görüşlerin 9.3 ve 10. paragrafları).
B. Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı için Asgari Standart Kurallar
71. 1955 tarihli Suçların Önlenmesi ve Suçluların Islahı üzerine Birinci Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen ve Ekonomik ve Sosyal Konsey tarafından 31 Temmuz 1957 tarihli ve 663 C (XXIV) ve 13 Mayıs 1977 tarihli ve 2076 (LXII) sayılı kararları ile onaylanan Mahpusların Islahı için Asgari Standart Kurallar, kısıtlama araçlarına ilişkin aşağıdaki temel ilkeyi içermektedir:
“33. Kelepçe, zincir, demir ve dar gömlek gibi kısıtlama araçları bir cezalandırma vasıtası olarak hiçbir zaman kullanılamaz. Ayrıca, zincir ve demir kısıtlamak için kullanılamaz. Aşağıdki haller dışında, diğer kısıtlama araçları da kullanılamaz:
(a) Mahpusun yargısal ya da idari bir makam önüne getirildiği zaman çıkarılması koşuluyla, nakil sırasında kaçmasına karşı bir önlem olarak kullanılması;
...”
C. Uluslararası Ceza Mahkemeleri
72. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (Kural 83) ve Rwanda Uluslararası Ceza Mahkemesi (Kural 83) Usul ve Delil Kuralları, sanık mahkeme önüne çıkarıldığında kısıtlama aracının çıkarılması koşuluyla, kelepçe gibi kısıtlama araçlarının sadece nakil sırasında kaçmaya bir önlem olarak ya da güvenlik gerekçeleri ile kullanılabileceğini öngörmüştür.
73. Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü 63. madde aşağıdaki hükmü taşımaktadır:
“1. Sanık yargılama süresince hazır bulunur.
2. Şayet sanık Mahkeme huzurunda iken yargılamayı sürekli olarak aksatırsa, Yargılama Dairesi, gerekirse teknolojik imkanlardan yararlanarak duruşmayı dışardan izlemesi ve avukatına talimat vermesini sağlamak suretiyle sanığı dışarı çıkartabilir. Bu önleme ancak istisnaen ve diğer makul seçenekler sonuç vermezse başvurulur ve ancak kesinlikle zorunlu olduğu sürece uygulanır.”
D. Uluslararası Af Örgütü
74. Uluslararası Af Örgütü Adil Yargılama Kılavuzu aşağıdaki hükmü taşımaktadır:
“15.3 Masumiyet karinesini etkileyen usuller
...
Yargılama sırasında sanığın masumiyet karinesini etkileyebilecek herhangi bir suç isnadı yapılmamasına özellikle dikkat edilmelidir. Bu tür isnatlar sanığı mahkeme salonunda bir hücrede tutmayı içerebilir...”
E. Avrupa Konseyi üye Devletler’inde mahkeme salonlarında “metal kafes” kullanımı
75. “Metal kafes”, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna gibi bazı Avrupa Konseyi üye Devletleri’nde tutuklu yargılanırken mahkeme önüne çıkan şüpheli ve sanıklar için uygulanan standart bir güvenlik tedbiri olarak kullanılmaktadır. Ermenistan ve Gürcistan bu uygulamayı bırakmışlardır (bkz. Ashot Harutyunyan/Ermenistan, no. 34334/04, § 118, 15 Haziran 2010, ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin CM/ResDH(2011)105 sayılı Kararı). Moldova ve Ukrayna bırakma sürecindedir (bkz. Ukrayna ile ilgili olarak, 2012 tarihli Ukrayna Ceza Usulü Kanunu Geçiş Hükümleri, bilhassa mahkeme salonlarındaki “metal yüzeyli kafeslerin” “cam ya da organik cam yüzey” ile değiştirilmesi için ödenek ayrılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu’nun parlamentoya öneri sunmasını öngören XI. Bölüm’ün 2. paragrafı). Azerbaycan’da bazı mahkelemelerde “metal kafesler” “cam bariyerler”le değiştirilmiş olmakla beraber (bkz. örneğin, 2011 tarihli Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Azerbaycan’da Yargılama Gözlem Raporu, Bölüm 3 “Adalet Sektöründe Gelişmeler”) halen süren kullanımı, Azerbaycan Adalet Bakanlığı’nın 29 Aralık 2012 tarihli Yakalanmış ve Hükümlü Kişilere Eşlik Edilmesine ilişkin Usuller Hakkında Talimat ve Azerbaycan İçişleri Bakanlığı’nın 14 Ocak 2013 tarihli Geçici Tutuklama Merkezlerinde Tutulan Kişilerin Korunması ve Polis tarafından Eşlik Edilmesi Hakkında Usullere ilişkin Talimat ile düzenlenmiştir.
76. Diğer bazı üye Devletler “kafesleri”, belirli koşullarda ya da belirli mahkemelerde güvenlik gerekçesiyle kullanmaktadırlar. Örneğin, Arnavutluk Ağır Suçlar Mahkemesi’nde sanık metal çubuklarla kapatılmış sanık sandalyesine oturtulabilir. Sırbıstan’da –Belgrad Bölge (Merkez) Cezaevi’nde– Belgrad Yüksek Mahkemesi’nin yedek mahkeme salonu olan, sanık yerinin metal çubuklar ve kurşun geçirmez cam ile kapatıldığı bir mahkeme salonu bulunmaktadır. Fransa’da bazı mahkemeler, nadir durumlarda çelik kablolarla güçlendirilen ve mahkemeye başkanlık eden hakimin kararı uyarınca kullanılan cam sanık yeri kullanmaktadır. Letonya’da az sayıda mahkemede hâlâ metal kafesler bulunsa da, kullanımı giderek azalmaktadır. İtalya’da metal kafesler 1980’lerde mafya ya da terör örgütü üyeleri oldukları iddia edilenlerin davaları için inşa edilmiş olmakla birlikte artık kullanılmamaktadır.
HUKUK
...
II. SÖZLEŞME’NİN 3. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI
84. Başvurucular yargılandıkları mahkemede mahkeme salonunda metal kafese kapatılmaları hakkında şikayetçi olmuşlardır. Başvurucular bu şekilde kapatılmalarının Sözleşme’nin 3. maddesi tarafından yasaklanan aşağılayıcı muamele teşkil ettiğini iddia etmişlerdir:
“Hiç kimse işkenceye veya insanlıkdışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
...
B. Tarafların Büyük Daire’ye sunumları
1. Hükümet
88. Hükümet Sovyetler Birliği’nde bir mahkeme salonundaki suç sanığı için ayrılan sanık yerinin bir kürsüye benzediğini belirtmiştir. Metal bir “parmaklık” ilk defa, 1992 yılında ünlü seri katil A. Chikatilo’nun yargılaması sırasında sanığı çok sayıda olan kurbanlarının akrabalarından korumak için kullanılmıştır.
89. Rusya’da mahkeme salonlarındaki “metal bariyerler”in kullanımına 1994 yılında Rusya Federasyonu Adalet Bakanlığı, Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi ve Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılmış 3 Şubat 1993 tarihli ortak genelge (bkz. yukarıdaki paragraf 55) uyarınca, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki suç dalgasına karşılık olarak, Devlet sisteminin yeniden yapılanması sırasında başlanmıştır. Bu önlem, bu tip olaylar arttığı için, ceza davası sırasında sanıkların kaçmasını, muhafız memurlarına, hakimlere, tanıklara ve mağdurlara saldırmalarını önleme, aynı zamanda mahkeme salonundaki izleyicilerin güvenliğini sağlama amacını taşımaktadır.
90. Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı’nın resmi istatistiklerine göre, Rusya Federasyonu Adalet Bakanlığı ve (BDT) Bağımsız Devletler Topluluğu İstatistiksel Komite’nin resmi istatistiklerine göre Rusya ve BDT’deki suç oranı 1992’de önceki seneye oranla sırasıyla %27 ve %24 artmıştır. Aynı dönemde Rusya’da ağır suçların sayısı %30’dan fazla, çete tarafından işlenen suçların sayısı %30 ve soygunların sayısı %66 artmıştır. 1994’te nihai karar ile hüküm giyen kişilerin toplam sayısı önceki yıla oranla %16,7 yukarı çıkmış ve toplamda 924.574’e ulaşmıştır.
91. Hükümet, durum iyileşmiş olsa da, “güvenlik bariyerleri” kullanımının halihazırda firarın engellenmesini, hakim ve savcıların esas vazifelerine odaklanmasının sağlanmasını, mağdurların, tanıkların ve davanın diğer katılımcılarının kendilerini daha güvende hissetmeleri ve sanıkların mağdurların öfkesinden korunmasını güvenceye almak için gerekli olduğunu savunmuştur. Buna ek olarak, sanıkların el ve ayak bileklerinden zincirlerle hareketleri sınırlandırılmamıştır ve daha rahat edecekleri pozisyon almakta serbesttirler. Hükümet tutuklu bir sanığın herhangi bir kaçma teşebbüsünü önlemenin kaçtıktan sonra yakalamaktan daha güvenli olduğunu belirtmiştir. Hükümet tutuklu sanıkların mahkeme salonlarında “güvenlik bariyerlerinin” arkasına konulmasını yasaklayan ya da bu tür “bariyerlerin” kullanımı için şartlar belirleyen uluslararası belge bulunmadığını belirtmiştir.
92. Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı’nın istatistiki verisine göre, 2009’dan 2013 arasındaki sürede Rusya’daki mahkeme salonlarından toplam firar edenlerin sayısı her yıl için sırasıyla 0, 4, 5, 2 ve 3’tür; tutuklu şüpheliler ve sanıklar tarafından mahkeme salonlarında Devlet yetkililerine yapılan saldırıların toplam sayısı her yıl için sırasıyla 1, 1, 7, 0 ve 7’dir; ve mahkeme salonlarında tutuklu kişiler tarafından gerçekleştirilen kendini yaralama olaylarının toplam sayısı her yıl için sırasıyla 4, 14, 20, 16 ve 18’dir. Hükümet, tutuklu şüpheli ve sanıklar “güvenlik bariyerlerinin” arkasında olmasaydı bu sayıların daha yüksek olabileceğini ileri sürmüştür.
93. Hükümet “güvenlik bariyeri” ardına konulma uygulamasının tüm şüpheliler ve tutuklu sanıklar için kullanıldığını belirtmiştir. Ancak, tutuklamanın uygulanması ve uzatılması usulü, keyfiliğe ve söz konusu güvenlik tedbirinin ayrımcı şekilde kullanılmasına karşı bir güvence teşkil etmektedir. Ulusal hukuk çerçevesinde tutukluluğa, kaçma, tekrar suç işleme veya yargı idaresini engelleme tehlikesinin varlığını gösteren müstakil durumların bir yargı mercii tarafından değerlendirilmesi neticesinde ve ancak en ağır suçları işlemiş olduğundan şüphelenilen veya bununla itham edilen ve toplum açısından ciddi bir tehdit oluşturan kişilere ilişkin olarak emredilen olağanüstü bir önleyici tedbir olarak atıfta bulunmuştur.
94. Rusya Federasyonu Yüksek Mahkemesi Mahkemeler İdaresi Dairesi’nin yıllık istatistiklerine göre, tutuklu sanıkların ilk derece mahkemelerinde yargılanan toplam sanıklara oranı 2007 yılında %17,7 ya da 241.111 kişiden (askeri mahkemeler hariç) 2012 yılında %12,8 ya da 134.937 kişiye düşmüştür.
95. Hükümet somut davada, başvurucuların kamu güvenliği gerekçesiyle ve iç hukuka tam bir uyum içinde mahkeme salonunda kafeste tutulduklarını öne sürmüştür. Duruşmalar sırasında sağlık durumlarının kötü olduğuna ya da sürekli tıbbi yardım gerektirdiğine dair delil bulunmamaktadır. Başvurucular, mahkeme salonunda “güvenlik bariyeri” arkasında olmaktan dolayı şöhretleri ciddi şekilde etkilenecek kadar kamuya mal olmuş kişiler değillerdir. Davaları kamuoyunca bilinen türde bir dava değildir ve bir kısım yerel medya ilgisi dışında, medya tarafından geniş şekilde yer verildiğine ya da kamuoyu tarafından ilgi gösterildiğine dair bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca, şahitler ve mağdurlar başvurucuların öç almasından korktukları için duruşmalarda yer almayı reddetmişlerdir. Hükümet, bilhassa başvurucular Sinegorye’den oldukları için ve dava 500 km uzaktaki arada düzenli toplu taşıma olmayan Magadan’da gerçekleştiği için, başvurucuların akrabaları ya da tanıdıklarının da herhangi bir duruşmada yer aldıklarına dair şüphelerini bildirmiştir.
96. Hükümet, Daire’nin başvurucuların daha önceki mahkumiyetlerini açık bir biçimde azımsadığını ileri sürmüştür (...) Başvurucuların geçmişinde organize gruplar içinde işlenen şiddet içeren suçlar bulunmaktadır ki, Hükümete göre, bu bile tek başına ele alındığında, başvurucuların şiddete eğilimini ve gerçek güvenlik risklerinin varlığını doğrulayan bir olgudur. Hükümet, birinci başvurucunun hırsızlık ile ilgili mahkumiyetine ek olarak, 1990 yılında bir küçüğün ırzına geçmeye teşebbüs, 2001’de soygun ve 2011’de Magadan Bölge Mahkemesi tarafından verilmiş 1990’dan beri uzun süreli büyük ölçekli organize çete üyeliğinden verilmiş mahkumiyetlerine atıf yapmıştır. Her iki başvurucunun da ikamet ettikleri yerlerin yerel mercilerindeki yetkililerden ve bölgedeki bir polis memurundan, onları aşırı alkol tüketimi, işsizlik, sabıkalı kişilerle bağlantılar ve başkalarına saygısız hareketler olarak tezahür eden antisosyal bir hayat tarzı süren bireyler olarak tanımlayan olumsuz referansları bulunmaktadır. Üstelik, başvuruculara şiddet içeren suçlar isnat edilmiştir.
97. Hükümet ayrıca, tutuklama kararlarındaki tanıkların korkularına dair atıfların yeterli delille, bilhassa 2002-2003 yıllarındaki hazırlık soruşturmasından ve 2005-2006 yıllarındaki ikinci davadan tanık ifadeleri ile desteklendiğini ileri sürmüştür. Hükümet’in görüşüne göre, tanıkların ve mağdurların korkuları organize bir grup halinde hareket ettikleri için davadaki dört sanığa da ilişkindir.
98. Hükümet başvurucuların hiçbir korku ya da utanç emaresi göstermeden özgürce ve aktif bir şekilde davaya iştirak ettiklerini kaydetmiştir.
99. Yukarıdaki unsurlara dayanarak, Hükümet somut davayı, mahkeme salonunda metal kafes kullanılmasıyla ilgili, Mahkeme tarafından 3. madde ihlali bulunan diğer davalardan ayırmıştır (şu kararlara atıfta bulunmuştur: Sarban/Moldova, no. 3456/05, 4 Ekim 2005; Ramishvili ve Kokhreidze/Gürcistan, no. 1704/06, 27 Ocak 2009; [Ashot Harutyunyan/Ermenistan, no. 34334/04], 15 Haziran 2010; Khodorkovskiy/Rusya, no. 5829/04, 31 Mayıs 2011; ve Piruzyan/Ermenistan, no. 33376/07, 26 Haziran 2012), ve metal kafes kullanımıyla ilgili ihlal bulunmayan bir dava ile benzerlikleri göstemiştir, bkz. Titarenko/Ukrayna, no. 31720/02, §§ 58 64, 20 Eylül 2012.
100. Hükümet, başvurucuların “güvenlik bariyeri” arkasına konulmalarının güvenlik gerekçeleriyle haklı görülebileceği sonucuna varmıştır. Bu muamele açıkça, 3. maddeyi ihlal edebilmesi için gereken asgari ağırlık seviyesine ulaşmamış ve başvurucular üzerindeki etkileri, meşru güvenlik tedbirinin haklı kullanımı ile bağlantılı acı çekmenin ya da aşağılamanın zorunlu unsurlarının ötesine gitmemiştir.
101. Hükümet, 1 Temmuz 2013 tarihinden beri yürürlükte olan mahkemelerin düzenlenmesi üzerine yeni Kurallar’ın halihazırda var olan “metal parmaklıklı bariyer”lere ek olarak kurşun geçirmez “cam kabin” (bkz. yukarıdaki paragraf 66) öngördüğünü kaydetmiştir. “Metal parmaklıklı bariyerlerin” “cam kabin”lerle değiştirilmesi zorunlu değildir bu yüzden bu sürece ilişkin son süreler belirlenmemiştir. Aynı zamanda, bazı mahkemeler kendi insiyatifleri ile “metal parmaklıklı bariyer”leri “cam kabin”lerle değiştirmişler ve bu süreç 2004’te başlamıştır. Hükümet, mahkemelerin “güvenlik kabin”lerinin düzenlenmesi için daha özel koşullar belirlemekten alıkonulmadıklarını belirtmiştir.
102. Hükümet, yirmi yıl önce uygulamaya başlanmış ve tutuklu tüm sanıklara uygulanan olağan bir tedbir olarak, başvurucuların davasında kullanılan “güvenlik bariyer”lerinin davalarında yer alan jüriyi etkileyemeyeceğini ya da masumiyet karinesini zayıflatamayacağını belirmiştir. Bunun yanı sıra mahkemeye başkanlık eden hakim, başvurucuların tutukluluğunun suçluluklarına ilişkin bir delil teşkil etmeyeceği gerçeğine jürinin dikkatini çekmiştir. Buna ek olarak, birinci başvurucu üzerine atılı tüm suçlamalardan ve ikinci başvurucu aleyhine getirilen suçlamaların çoğundan beraat etmiştir.
2. Başvurucular
103. Başvurucular, tutuklu şüpheli ve sanıkların mahkeme salonunda metal bir kafeste tutulmalarının, özel koşullar ya da suçun doğasından bağımsız olarak, ekonomik suç, cinayet, hırsızlık ya da cürümler olsun, asliye mahkemeleri ya da Sulh Hakimleri önündeki davalarda ve kişinin sabıkası olup olmadığına bakılmaksızın yapılan genel bir uygulama olduğunu ileri sürmüşlerdir.
104. Başvuruculara göre bu uygulama yasadışıdır. İçişleri Bakanlığı’nın mahkeme salonunda kafes kullanımını öngören emirleri (bkz. yukarıdaki paragraflar 56-57) hiçbir zaman yayınlanmamış olduğunu belirtmişlerdir. İnsan hakları ve özgürlüklere dokunan normatif belgelerin yayınlanmadan uygulanmasını yasaklayan Rusya Federasyonu Anayasası’nın 15. maddesine göre, bu emirlerin geçerli veya Mahkeme önünde Hükümet dayanak olarak kullanılabilir olmaması gerekmektedir. 2000 ve 2013 yıllarına ait inşaat kuralları (bkz. yukarıda paragraflar 62-66) yasama erki tarafından kabul edilmiş kanunlar değildir, bu nedenle, insan haklarının uygulanmasında sınırlamalar dayatamazlar. Yargılama süreci boyunca kafes kullanımının yasallığının değerlendirilmesine ilişkin ilgili mevzuat Anayasa ve Ceza Usulü Kanunu’dur. Bunların hiçbiri kişileri mahkeme salonunda bir kafeste tutma olanağı sağlamamaktadır.
105. Başvurucular, insan onurunun hiçbir nedenle zarar verilemeyecek mutlak bir değer olduğunu ve bir kişinin geçmişi, sabıkası ya da diğer özelliklerinden bağımsız olarak Devlet tarafından korunması gerektiğini vurgulamışlardır. Bu nedenle başvuruculara göre Hükümet, başvurucular kamuoyunca tanınan ya da kamuya mal olmuş kişiler olmadıkları için ve davaları kamuoyunun yoğun ilgisini çekmediği ya da medya tarafından geniş şekilde yer verilmediği için, bir kafese konulmalarının aşağılayıcı muamele teşkil etmediğine dair iddiasında hatalıdır.
106. Başvurucular ayrıca, Hükümet’in sanıkların kafeslere konulmasını yasaklayan uluslararası belge bulunmadığını öne sürerken de hatalı olduğunu ileri sürmüştür. Böyle bir yasak, BM İnsan Hakları Komitesi’nin 23 Ağustos 2007 tarihinde yayınlanan Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin Uluslararası Sözleşme’nin 14. maddesi ile ilgili 32 sayılı Genel Yorum Beyanı’nda öngörülmüştür.
107. Başvurucuların halihazırda suçlu bulunmuş tehlikeli suçlularmış gibi bir kafese kapatılmaları, jürili yargılamalarda geçerli olan ve masumiyet karinesine zarar verebilecek her türlü fiili, özellikle de, isnat edilen suçların unsurlarını tesis etmek bakımından için gerekli olmadıkça, örneğin sanıkların önceki mahkumiyetlerine ya da kronik alkolik veya uyuşturucu bağımlısı oldukları gerçeğine atıfta bulunmak suretiyle jüri üyelerinin sanıklara karşı önyargı geliştirmesine sebep olabilecek her türlü görüşü yasaklayan kuralları çiğneyerek, jüri üzerinde haksız bir tesir aracı olmuştur. Yukarıda dile getirilen hususlar göz önünde bulundurularak, başvurucular masumiyet karinesi ilkesine saygı duyularak adil bir şekilde yargılanmamışlardır. Başvurucular hiçbir zaman suçlarını kabul etmemişlerdir ve masumiyetlerini kanıtlamak için jürinin önyargısını kırmaları gerekmiştir. Kaderlerini tayin edecek jüri önünde bir kafes içinde tutulmaları, tüm yargılama boyunca başvurucuların çaresizlik, aşağılık duygusu ve endişe hissetmelerine sebep olmuştur. Böyle sert bir muamele, kendi özgürlüklerine dair çok önemli bir konuyu ilgilendirdiği için yargılama sırasında başvurucuların konsantre olmalarında ve zihinsel anlamda uyanıklıklarında etkisi olmuştur.
108. Başvurucular, “hayvanat bahçesindeki maymunlar” gibi bir kafes içinde, duruşmaya katılan çok sayıda jüri adayı ve aynı yerleşim yerinden tanıklar ve başvurucuların aile üyeleri ve tanıdıkları da dahil olmak üzere kamuya teşhir edilmişlerdir. Hükümetin sunumlarının tersine, başvurucuların bulunduğu yer ile duruşmanın yapıldığı Magadan arasında düzenli otobüs hizmeti bulunmaktaydı. Başvurucuların davası 2002-2004 yıllarında yerel televizyon tarafından haber yapılmıştır.
109. Hükümetin şiddet içeren suçlar isnat edilmesinin başvurucuların bir kafese konulmasını haklı çıkardığı savına ilişkin olarak, birinci başvurucunun üç beraati kendisine yöneltilmiş olan suçların temelsiz olduğunu onaylamıştır. İkinci başvurucu, soygun ve haydutluk da dahil olmak üzere kendisine isnat edilen çoğu suçtan beraat etmiştir. Her durumda masumiyet karinesi prensibi gözönüne alındığında bu yerinde bir sav olmayacaktır.
110. Başvurucuların sabıkalarına ilişkin olarak, birinci başvurucuya 15 Haziran 2001 tarihli kararla tecilli ceza verilerek özgürlüğünden mahkum edilmemesi ile mahkeme topluma bir tehlike teşkil etmediğini onaylamıştır. Birinci başvurucunun 2011 yılındaki mahkumiyetinin yıllar sonra kafese konulmasını nasıl haklı çıkardığı açık değildir.
111. Hükümet tarafından atıf yapılan tanıkların korkularına ilişkin olarak, iddia edilen bu korkular için dayanaklar ve Hükümet tarafından sunulan bu ifadelerin alındığı koşullar hiçbir zaman bir incelemenin konusu olmamıştır. Buna ek olarak Sayın Slyadnev, 22 Haziran 2004 tarihindeki beraatini takiben 6 Aralık 2005 tarihinde tekrar yakalanana kadar bir yıl ve beş ay boyunca serbestti. Bu süre boyunca, bu korkuları haklı çıkaracak, yani mağdurları ve tanıkları tehdit ettiğini ya da onlara karşı başka hukuka aykırı fiiller gerçekleştirdiğini gösterecek herhangi bir şey bulunmamaktadır. 8 Şubat 2005 tarihli kararında Magadan Bölge Mahkemesi, önleyici tedbir olarak, başvurucuların on ay süreyle ikametgah adreslerini terk etmemeleri yönünde karar vermiştir. Mahkeme ve bu kararı temyiz etmeyen savcılık, başvurucuların topluma bir tehlike teşkil ettiğini düşünmemişlerdir. 6 Aralık 2005 tarihinde önleyici tedbiri tutukluluğa çevirmek için dayanak bulunamamıştır. Sayın Slyadnev müşterek sanık Sayın Grishin ile aynı sebeplerden tutuklanmıştır. Mahkeme’nin Sayın Grishin tarafından getirilen davada Sözleşme’nin 5 § 3. maddesinin ihlali kararı, özellikle şahitlerin korkularının yersiz olduğuna dair bulgu, somut davaya da uygulanabilirdir (bkz. Mikhail Grishin/Rusya, no. 14807/08, §§ 147-156, 24 Temmuz 2012). Hükümet’in mantığı sürdürülürse, eğer tutuklama için “gerekli ve yeterli” nedenler yoksa ve, bu nedenle hukuki değilse, kafes içine konulma da hukuki olarak değerlendirilemez. Söz konusu yargılama sırasında hiçbir şey başvucuların uygun olmayan bir davranışına işaret etmemektedir.
112. Başvurucular, Hükümetin başvurucuların gerçekten var olan güvenlik risklerine sebep olacağına ve kaçacaklarına ya da şiddete başvuracaklarına dair delil sunamadığı sonucuna varmıştır. Başvurucuların mahkeme salonunda hukuki olmayan davranışlarından korkmak için ciddi bir sebep bulunmamaktadır. Bu nedenle Magadan Bölge Mahkemesi tarafından davalarının duruşması sırasından metal bir kafese konulmaları güvenlik mülahazaları ile haklı çıkarılamamıştır ve 3. maddenin ihlali niteliğinde aşağılayıcı muamele teşkil etmektedir. Bir sirkte ya da hayvanat bahçesinde metal kafes içinde tutulan vahşi hayvanlara yapılan muamele ile benzer olan bu muamele, başvurucuları aşağılamış ve kendi gözlerinde ve kamuoyu nezdinde küçük düşürmüş ve onlarda korku, ıstırap ve aşağılık duygusu uyandırmıştır; masumiyet karinesi ilkesine de zarar vermiştir. Son dönemde başlatılmış metal kafeslerin mahkeme salonlarında cam kabinlerle değiştirilmesi sürecinin kendisi de Rusya’nın metal kafes kullanımının insan hakları ihlali teşkil ettiğine ilişkin teslimini göstermektedir.
C. Mahkeme’nin değerlendirmesi
1. İlgili Prensipler
113. Mahkeme’nin birçok defa tekrar ettiği gibi, Sözleşme’nin 3. maddesi demokratik toplumun en temel değerlerinden birini içerir. Bu madde, koşullardan ve mağdurun davranışından bağımsız olarak mutlak surette işkence ya da insanlıkdışı ya da aşağılayıcı muamele ya da cezalandırmayı yasaklamaktadır (bkz. başka kararların yanı sıra, Labita/İtalya [BD], no. 26772/95, § 119, ECHR 2000-IV).
114. 3. maddenin kapsamına girebilmesi için kötü muamelenin asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerekir. Bu ağırlık düzeyinin değerlendirilmesi görecelidir; muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri, ve bazı durumlarda, mağdurun cinsiyeti, yaşı, ve sağlık durumu gibi olayın içinde yer alan tüm koşullara bağlıdır (bkz. örneğin, Jalloh/Almanya [BD], no. 54810/00, § 67, ECHR 2006 IX). Muamelenin amacının mağduru aşağılamak ya da küçük düşürmek olup olmadığı sorusu göz önüne alınması gereken bir unsur olsa dahi böyle bir amacın yokluğu 3. madde ihlalinin kesin olarak bulunmayacağı anlamına gelmez (bkz. başka kararların yanı sıra, V./Birleşik Krallık [BD], no. 24888/94, § 71, ECHR 1999-IX).
115. Bir bireyi utandıran ya da küçük düşüren, onun insanlık onuruna saygı göstermeyen ya da saygıyı azaltan ya da bireyin ruhsal ve fiziksel direncini kıracak şekilde korku, ıstırap ya da aşağılık duygusu uyandıran muamele 3. madde anlamında “aşağılayıcı” olarak değerlendirilir (bkz. M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], no. 30696/09, § 220, ECHR 2011, ve El-Masri/Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti [BD], no. 39630/09, § 202, ECHR 2012). Muamelenin kamu önünde olması 3. madde anlamında “aşağılayıcı” olup olmadığının değerlendirilmesinde alakalı ya da ağırlaştırıcı unsur olabilir (bkz. başka kararların yanı sıra, Tyrer/Birleşik Krallık, 25 Nisan 1978, § 32, Seri A no. 26; Erdoğan Yağız/Türkiye, no. 27473/02, § 37, 6 Mart 2007; ve Kummer/Çek Cumhuriyeti, no. 32133/11, § 64, 25 Temmuz 2013).
116. Bir muamelenin “aşağılayıcı” olabilmesi için, bununla ilgili acı çekme ya da küçük düşme, her durumda belirli bir yasal muameleye ait olan kaçınılmaz acı çekme ya da küçük düşme öğesinden daha ileriye gitmelidir. (bkz. yukarıda adı geçen karar V./Birleşik Krallık, § 71). Bir kişiyi özgürlüğünden mahrum eden önlemler çoğu zaman bu tür bir unsur içerebilir. Yine de tutuklamanın infazının kendi başına 3. madde altında bir sorun yarattığı söylenemez. Bununla birlikte, bu hüküm altında Devlet bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda tutuklanmasını güvence altına almak zorundadır ve bu tedbirin infazında izlenenecek tutum ve yöntem, kişiyi tutuklamanın doğasında kaçınılmaz olarak var olan ıstırap düzeyini aşan bir yoğunlukta sıkıntı ve zorluğa maruz bırakmamalıdır (bkz. Kudła/Polonya [BD], no. 30210/96, §§ 92-94, ECHR 2000 XI).
117. Kısıtlama yöntemlerinden kelepçeleme, yasal yakalama ya da tutuklama ile bağlantılı olarak uygulandığında ve koşulların makul olarak gerektirdiğinden daha fazla güç kullanma ya da kamuya teşhir içermediğinde, genellikle Sözleşme’nin 3. maddesi altında bir soruna yol açmaz. Bu bağlamda, örneğin, söz konusu kişinin yakalamaya direneceğine ya da kaçmaya yelteneceğine ya da zarar ya da hasara yol açacağına ya da delil karartacağına inanmak için bir nedenin var olup olmadığı önem taşımaktadır (bkz. Raninen/Finlandiya, 16 Aralık 1997, § 56, Karar Raporları 1997 VIII; Öcalan/Türkiye [BD], no. 46221/99, § 182, ECHR 2005 IV; ve Gorodnitchev/Rusya, no. 52058/99, §§ 101, 102, 105 ve 108, 24 Mayıs 2007; ayrıca bkz. Mirosław Garlicki/Polonya, no. 36921/07, §§ 73-75, 14 Haziran 2011).
118. İnsanlık onuruna saygı, Sözleşme’nin özünün bir parçasını oluşturur (bkz. Pretty/Birleşik Krallık, no. 2346/02, § 65, ECHR 2002 III). Birey olarak insanları korumak için bir belge olan Sözleşme’nin hedefi ve amacı, hükümlerinin sağladığı güvencelerin pratik ve etkili bir şekilde yorumlanmasını ve uygulanmasını gerektirir. Güvence altına alınmış haklar ve özgürlükler ile ilgili her yorum, demokratik toplumun gaye ve değerlerini teşvik etmek ve korumak için düzenlenmiş bir belge olan Sözleşme’nin genel ruhu ile uyumlu olmalıdır (bkz. Soering/Birleşik Krallık, 7 Temmuz 1989, § 87, Seri A no. 161).
2. Önceki benzer davalardaki yaklaşım
119. Mahkeme son yıllarda metal kafeslerin mahkeme salonlarında kullanılması ile ilgili birçok davayı 3. madde yönünden incelemiştir. Mahkeme söz konusu muameleyi “sert” ve “küçük düşürücü” olarak görmüştür (bkz. Ramishvili ve Kokhreidze, yukarıda adı geçen karar, § 102; Ashot Harutyunyan, yukarıda adı geçen karar, §§ 128 129; ve Piruzyan, yukarıda adı geçen karar, §§ 73 74). Mahkeme böyle bir muamelenin, başvurucunun karakteri (bkz. Ramishvili ve Kokhreidze, yukarıda adı geçen karar, § 101), bu unsur tek başına yeterli bir gerekçe teşkil etmese de başvurucuya isnat edilen suçun niteliği, (bkz. Piruzyan, yukarıda adı geçen karar, § 71), başvurucunun sabıkası (bkz. Khodorkovskiy, yukarıda adı geçen karar, § 125, ve Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, nos. 11082/06 ve 13772/05, §§ 485-486, 25 Temmuz 2013), başvurucunun davranışı (bkz. Ashot Harutyunyan, yukarıda adı geçen karar, § 127) ya da mahkeme salonunda güvenlik riskine ilişkin başka deliller ya da başvurucunun kaçma riski gibi her olayın özel koşulları içinde güvenlik mülahazaları ile haklı çıkarılabileceğini değerlendirmiştir (a.g.k.). Mahkeme, ayrıca yargılamanın halka açıklığı ve medyanın ilgisi gibi ek unsurları da göz önüne almıştır (bkz. Sarban, yukarıda adı geçen karar, § 89 ve Khodorkovskiy, yukarıda adı geçen karar, § 125).
120. Yukarıdaki davalarda Mahkeme’nin mahkeme salonunda metal kafes kullanılmasının aşağılayıcı muamele teşkil ettiğine karar vermesine yol açan, böyle bir kısıtlama tedbirinin olayın özel koşullarında haksız ve “aşırı” kullanılmasıydı. Bununla birlikte, Mahkeme çoğunluk oyuyla, bir davada 3. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir (bkz. Titarenko, yukarıda adı geçen karar, §§ 58-64).
3. Daire kararı
121. Daire yukarıda atıf yapılan davalarda kabul edilen yaklaşımı takip etmiştir (bkz. yukarıdaki paragraf 119). Mahkeme, başvurucuların mahkeme salonundaki düzene ve güvenliğe bir tehlike oluşturacağına ya da şiddete başvurulacağına ya da firar edileceğine dair tehlike ya da başvurucunun kendi güvenliği için bir risk olduğuna dair ciddi dayanaklara esas teşkil eden delillerin yokluğunda, başvurucuların mahkeme salonunda metal kafese konulmalarının haklı olmadığını, bu nedenle, aşağılayıcı muamele teşkil ettiğine karar vermiştir (bkz. Daire kararının 70. paragrafı).
4. Büyük Daire’nin değerlendirmesi
122. Mahkeme, somut davada, tutuklu sanıkların cezai yargılamaları sırasında, mahkeme önüne çıkarıldıklarında metal kafese konulması uygulaması ile karşı karşıyadır. Bu uygulama Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra eskiden Sovyetler Birliği’nin Cumhuriyeti olan bazı Sözleşmeci Devletlerde standard bir uygulama iken dağılmadan sonra büyük ölçüde terk edilmiştir. Bu uygulamayı halen sürdüren, davalı Devlet’in de aralarında olduğu birkaç Sözleşmeci Devlet dahi mahkeme salonlarından metal kafesleri kaldırma sürecini başlatmışlardır (bkz. yukarıdaki paragraflar 75 ve 101).
123. Mahkeme salonlarında metal kafesler Rusya’daki her tutuklu şüpheli ve sanık için başvurulmuş bir uygulamadır. (bkz. yukarıdaki paragraflar 57 ve 93). Bugünün Rusya’sında halen, Devlet tarafından terk edilmesi yönünde bir irade olmadan, kabul edilmiş bir uygulama olmaya devam etmektedir (bkz. yukarıdaki paragraflar 65-66 ve 101). Tutuklu kişilerin koşulları (bkz. yukarıdaki paragraflar 67-69) ve Hükümet’in istatistikleri – %17,7 ya da 2007 yılında 241.111 tutuklu sanık ve %12,8 ya da 2012 tarihinde 134.937 tutuklu sanık (bkz. yukarıdaki paragraf 94) – bu uygulamanın ölçeğini göstermektedir.
124. Mahkeme, özellikle, bu uygulamanın yayınlanmamış bakanlık kararı ile düzenlendiğini kaydetmektedir (bkz. yukarıdaki paragraflar 57 ve 61). Demokratik bir toplumda hukuk devletinin asli öneminin yasal kurallara erişim ön şartına dayandığı düşünüldüğünde, bu bilgi kendi başına bir hayli sorun taşımaktadır (bkz. örneğin, Silver ve Diğerleri/Birleşik Krallık, 25 Mart 1983, §§ 86-87, Seri A no. 61).
125. Mahkeme, Magadan Bölge Mahkemesi’ndeki bir mahkeme salonunun fotoğraflarına dayanarak, başvurucuların kafes olarak da tanımlanabilecek, dört tarafı metal çubuklar ve bir tel tavandan oluşan kapalı bir yere konulduklarını (bkz. yukarıdaki paragraf 48) gözlemlemektedir. Başvurucular kafesin yanında duran silahlı polis korumalar tarafından korunmaktadır (bkz. yukarıdaki paragraf 48).
126. Başvurucular, 2008-2009 yıllarında Magadan Bölge Mahkemesi tarafından çete üyesi olarak şiddet içeren soygunlar yapma ve 2001-2002 yıllarında işlenmiş diğer suçlara ilişkin suçlamalarla jüri önünde yargılanmaları sırasında kafese konulmuşlardır (...) Hükümet, başvuruculara isnat edilen suçların şiddet içeren doğasının, sabıkaları, yaşadıkları yerlerden gelen olumsuz referanslar ve tanıkların başvurucuların yasadışı davranışlarına dair korkuları ile beraber, başvurucuların şiddete yatkınlıklarını ve mahkeme salonunda gerçek güvenlik risklerinin varlığını onaylamak için yeterli olduğunu, bunun da yargılamanın gerçekleşmesi için uygun koşulları güvence altına almak için bir kafes yöntemine müracaat edilmesini haklı çıkardığını ileri sürmüştür. Başvurucular bu görüşe, özellikle birinci başvurucunun tamamen beraat etmesi ve ikinci başvurucunun soygun ve haydutluk da olmak üzere çoğu suçtan beraat etmesinin, kendilerine isnat edilen suçlamaların temelsiz olduğu ve bunun her durumda masumiyet karinesi prensibi göz önüne alındığında yerinde bir sav olmadığını ileri sürerek katılmamışlardır.
127. Mahkeme, mahkeme salonunda düzen ve güvenliğin, büyük öneme sahip olduğu ve yargının düzgün bir şekilde idaresi için vazgeçilmez olarak değerlendirilebileceği konusunda Hükümet ile hem fikirdir. Ne mahkeme salonunun mimarisine ilişkin meseleleri tartışmak, ne de fiziksel kısıtlama için hangi tür özel tedbirlerin gerekli olduğuna işaret etmek Mahkeme’nin görevine girmektedir. Bununla birlikte, düzen ve güvenliği sağlamak için seçilen araçlar, ağırlık düzeyine istinaden kısıtlama önlemi içermemeli (bkz. yukarıdaki paragraf 114) ya da doğaları gereği 3. maddenin kapsamına girmemelidirler. Mahkeme’nin birçok defa belirttiği gibi, 3. madde işkence ve insanlıkdışı ya da aşağılayıcı muameleyi mutlak surette yasakladığı için bu tür herhangi bir muamele için hiçbir gerekçe söz konusu olamaz.
128. Dolayısıyla, Mahkeme, ilk önce olayın özel koşullarında yukarıda 127. paragrafta geçen asgari ağırlık düzeyine ulaşılıp ulaşılmadığını inceleyecektir. Bunu yaparken, söz konusu kısıtlama önleminin başvurucular üzerindeki etkilerine bakacaktır.
129. Bu bakımdan, Mahkeme başvurucuların davasının on iki jüri, iki tane yedek jüri, ve başkanlık eden hakimden oluşan bir mahkeme tarafından görüldüğünü gözlemlemektedir. Mahkeme ayrıca mahkeme salonunda, çok sayıda tanık– yetmişten fazlası yargılama sırasında ifade vermiştir – ve jüri listesine kaydedilme süreci için mahkeme önünde olan aday jüriler (bkz. yukarıdaki paragraf 38) de dahil olmak üzere diğer katılımcıların bulunduğunu ve aynı zamanda duruşmaların aleni olduğunu da kaydetmektedir. Mahkeme başvurucuların kamuoyu gözünde teşhir edilmesinin imajlarını zedelemiş olması gerektiğini ve başvurucularda utanma, çaresizlik, korku, ıstırap ve aşağılık duygusu uyandırmış olması gerektiğini değerlendirmektedir.
130. Mahkeme ayrıca, başvurucuların söz konusu muameleye, Magadan Bölge Mahkemesi önünde hemen hemen her ay yapılan birçok duruşma boyunca bir yıldan fazla süren tüm jüri yargılaması sırasında maruz kaldıklarını gözlemlemektedir.
131. Ayrıca, söz konusu muamele başvurucunun yargılaması kapsamında mahkeme salonunda gerçekleştiği için adil yargılamanın unsurlarından biri olan ceza yargılamasında masumiyet karinesi prensibini (bkz. gerekli değişikliklerle, Allen/Birleşik Krallık [BD], no. 25424/09, § 94, ECHR 2013) ve yargının görünüşte de adil olarak idaresinin önemini de gündeme getirmektedir (bkz. Borgers/Belçika, 30 Ekim 1991, § 24, Seri A no. 214 B; Zhuk/Ukrayna, no. 45783/05, § 27, 21 Ekim 2010; ve Atanasov/Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti, no. 22745/06, § 31, 17 Şubat 2011). Burada söz konusu olan husus, demokratik bir toplumda mahkemelerin, kamuoyunda ve her şeyden öte ceza yargılaması düşünüldüğünde sanıkta uyandırması gereken güvendir (bkz. gerekli değişikliklerle, De Cubber/Belçika, 26 Ekim 1984, § 26, Seri A no. 86).
132. Mahkeme, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nin yakın zamanda kelepçeli bir sanığın aleni yargılaması sırasında metal kafeste tutulmasının aşağılayıcı muamele teşkil ettiğine, aynı zamanda yargılanmasının adilliğini etkilediğine karar verdiğini kaydetmektedir (bkz. yukarıdaki paragraf 70). Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı için Asgari Standart Kurallar ve uluslararası ceza mahkemelerinin Yargılama Usulleri, belirli kısıtlama araçları ile ilgili olarak, bunların sanığın mahkeme önüne getirildiği zaman çıkarılması koşuluyla, sadece nakil sırasında kaçmasına karşı bir önlem olarak kullanılabileceğini öngörmüşlerdir (bkz. yukarıdaki paragraflar 71 ve 72). Uluslararası Af Örgütü Adil Yargılama Kılavuzu, sanığı “mahkeme salonunda bir hücrede” tutmanın masumiyet karinesi üzerinde etkisi olabileceğini öngörmüştür (bkz. yukarıdaki paragraf 74).
133. Mahkeme, başvurucuların yargılamalarında duruşmalar sırasında bir kafeste teşhir edilmelerinin, başvurucular hakkında cezai sorumlulukları ve özgürlükleri ile ilgili konularda karar verecek olan hakimlere karşı, aşırı fiziksel kısıtlama gerektirecek derecede tehlikelilermiş gibi olumsuz bir imaj yarattığı, bu nedenle masumiyet karinesine zarar verdiğine dair nesnel olarak haklı korkuları olması gerektiği görüşünü benimsemiştir. Bu durum söz konusu yargılamaları sırasında başvurucular için bahsolunan konunun ciddiliği düşünüldüğünde başvurucularda endişe ve sıkıntıya yol açmış olmalıdır.
134. Mahkeme, mahkeme salonunda tecrit edilme bağlamında, sanığın yargılamaya etkili bir şekilde katılma hakkı (bkz. Stanford/Birleşik Krallık, 23 Şubat 1994, §§ 27 32, Seri A no. 282 A) ve pratik ve etkili adli yardım (bkz. Insanov/Azerbaycan, no. 16133/08, §§ 168-170, 14 Mart 2013, ve yukarıda adı geçen karar, Khodorkovskiy ve Lebedev §§ 642-648) gibi başka adil yargılama mülahazalarının da önem arz edebileceğini (somut davanın konuları olmasa da) kaydetmektedir.
135. Son olarak Mahkeme, günümüz koşullarında, bir sanığı fiziksel olarak kısıtlamak, sanığın kaçmasını önlemek, düzeni bozan ya da saldırgan davranışları ile başa çıkmak ya da onu dışarıdan gelebilecek saldırgan davranışlara karşı koruyabilmek için, yargılama sırasında kafeste tutmayı (yukarıda 125. paragrafta tanımlandığı gibi) haklı çıkaracak ikna edici argümanlar bulamamaktadır. Bu nedenle, bu uygulamanın devam etmesinin kafeslenen kişiyi utandırma ve alçaltma vesilesi olmasından başka şekilde anlaşılması çok güçtür. Dolayısıyla, bir yargılama sırasında kafeste tutulan kişiyi utandırma ve alçaltma amacı aşikardır.
136. Bu bilgilerden hareketle Mahkeme, başvurucuların yargılamaları sırasında bir kafese kapatılmalarının kaçınılmaz biçimde tutuklu olarak mahkemeye çıkmanın doğasında var olan önlenemez acı çekme düzeyini aşan bir yoğunlukta başvurucuları sıkıntıya maruz bıraktığına ve söz konusu muameleyi 3. madde kapsamına sokan asgari ağırlık düzeyine eriştiğine karar vermiştir.
137. Mahkeme bu bağlamda, Hükümetin görüşlerinde göstermeye çalıştığı gibi (bkz. yukarıdaki paragraf 126), güvenlik tehdidi olduğu iddiasıyla kafeslerin kullanımının (yukarıda tanımlandığı gibi) 3. madde (bkz. aşağıdaki paragraf 138) altında haklı çıkarılabileceğini değerlendirmemektedir. Bu hususa ilişkin olarak Mahkeme, hiçbir durumda böyle bir tehditin kanıtlandığını kabul etmemektedir. Mahkeme, Magadan Bölge Mahkemesi’nin duruşmalar sırasında başvurucuların fiziksel olarak kısıtlanmasının gerekli olup olmadığını hiçbir zaman değerlendirmediğini gözlemlemektedir. Ayrıca, başvurucuları kafeste tutmak için hiçbir gerekçe de gösterilmemiştir. Bu gerekçeler, Hükümetin başvurucuların tanıklara bir tehdit teşkil ettiğine ve bu tehditin tutuklanma nedeni olduğuna dair görüşlerinin aksine, mahkeme tutuklama tutanaklarında da bulunmamaktadır. Birinci başvurucu üçüncü yargılaması boyunca tutuklu kalmıştır. İlgisiz bir yargılama nedeniyle bilinmeyen sebeblerle tutuklanmıştır (...) İkinci başvurucunun tutukluluğu, başvurucuların müşterek sanığı olan kişinin davasında Mahkeme tarafından incelenip, Sözleşme’nin 5 § 3. maddesiyle bağdaşacak nitelikte tutukluluk için “ilgili ve yeterli” nedenlerden ve özellikle de, Hükümet’in şu anda iddia ediyor olduğu gibi tanıklara karşı misilleme veya baskı tehlikesi bulunduğunu gösteren nedenlerden yoksun olduğuna hükmedilen mahkeme kararları tarafından emredilmiş bulunamktaydı (bkz. yukarıda adı geçen karar, Mikhail Grishin §§ 149-150). Bu sonuç, somut davaya tamamen uygulanabilirdir ve Hükümet’in görüşlerinde Büyük Daire’nin bu sonuçtan ayrılmasını icap ettirecek hiçbir şey bulunmamaktadır. Bu itibarla, başvurucuların şiddet içeren suç işlemiş olmaları ya da söz konusu yargılamadan önceki altı ya da daha fazla sene –bazıları tecilli cezalardı– mahkumiyetleri ya da birinci başvurucunun takip eden mahkumiyetinin Hükümet’in görüşlerini makul surette desteklediği değerlendirilemez. Hükümet’in atıf yaptığı olumsuz referanslara ilişkin olarak ise (bkz. yukarıdaki paragraf 96), bunlar başvurucuların karakterlerinin yargılamaları sırasında fiziksel olarak kısıtlanmalarını gerektirdiğini göstermemektedir ve ikinci başvurucu tutuklama merkezi ve cezaevi idaresinden olumlu referanslar da almıştır (bkz. yukarıdaki paragraf 44).
138. Söz konusu davanın somut koşulları dikkate alınmaksızın, Mahkeme, Sözleşme’nin özünün insan onuruna saygı olduğunu ve birey olarak insanları koruyan bir belge olan Sözleşme’nin hedef ve amacının hükümlerini Sözleşme’de yer alan güvenceleri pratik ve etkili yapacak şekilde yorumlamak ve uygulamak olduğunu tekrar etmektedir. Mahkeme, bu nedenle, bir kişiyi bir yargılama sırasında metal kafeste tutmanın tek başına – demokratik bir toplumun ayırıcı özelliği olan medeni davranış standartlarıyla uyumsuz olan objektif olarak aşağılayıcı mahiyetini göz önünde tutarsak – 3. maddenin ihlalini teşkil edecek şekilde insan onuruna hakaret olduğu fikrindedir.
139. Sonuç olarak, başvurucuların mahkeme salonunda metal bir kafese konulmaları 3. madde tarafından yasaklanan aşağılayıcı muameleyi teşkil etmektedir. Dolayısyla, bu hükmün bir ihlali söz konusudur.
...
BU GEREKÇELERLE, MAHKEME, OYBİRLİĞİYLE,
...

3. Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermektedir;

...
İngilizce ve Fransızca olarak hazırlanmış, ve 17 Temmuz 2014’te Strazburg’taki İnsan Hakları Binası’nda yapılan bir açık duruşmada ilan edilmiştir.
Michael O’Boyle Dean Spielmann
Yardımcı Yazı İşleri Müdürü Başkan

Sözleşme’nin 45 § 2. maddesi ve Mahkeme İçtüzüğü’nün 74 § 2. maddesi uyarınca, aşağıdaki müstakil görüşler işbu karara eklenmektedir:
...
(b) Hakim Nicolaou ve Keller’in ortak katılan görüşü;
(c) Hakim Silvis’in katılan görüşü.
D.S.
M.O’B.
Bu görüşlerin çevirisi yapılmamıştır, İngilizce veya Fransızcasına, Mahkeme içtihadının veritabanı olan HUDOC’tan ulaşılabilir.




© Avrupa Konseyi/Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2015.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin resmi dilleri Fransızca ve İngilizcedir. Bu çeviri, Avrupa Konseyi’nin İnsan Haklarına Destek Fonu’nun desteğiyle hazırlanmıştır (www.coe.int/humanrightstrustfund). Mahkeme’yi bağlamamaktadır ve Mahkeme, kalitesi konusunda herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının veritabanı olan HUDOC üzerinden (http://hudoc.echr.coe.int) veya HUDOC’un bildirdiği başka veritabanları üzerinden yüklenebilir. Davanın isminin tamamen yazılması, yukarıdaki telif hakkıyla ilgili ifadelerin kullanılması ve insan haklarına destek Fonu’na referans yapılması şartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Bu çevirinin tamamını veya bir kısmını ticari amaçlarla kullanmak isteyen herkesin, bu durumu belirtilen adrese bildirmesi rica olunur: publishing@echr.coe.int.
© Council of Europe/European Court of Human Rights, 2015.
The official languages of the European Court of Human Rights are English and French. This translation was commissionned with the support of the Human Rights Trust Fund of the Council of Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund). It does not bind the Court, nor does the Court take any responsibility for the quality thereof. It may be downloaded from the HUDOC case–law database of the European Court of Human Rights (http://hudoc.echr.coe.int) or from any other database with which the Court has shared it. It may be reproduced for non–commercial purposes on condition that the full title of the case is cited, together with the above copyright indication and reference to the Human Rights Trust Fund. If it is intended to use any part of this translation for commercial purposes, please contact publishing@echr.coe.int.
© Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2015.
Les langues officielles de la Cour européenne des droits de l’homme sont le français et l’anglais. La présente traduction a été effectuée avec le soutien du Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme du Conseil de l’Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund) Elle ne lie pas la Cour, et celle–ci décline toute responsabilité quant à sa qualité. Elle peut être téléchargée à partir de HUDOC, la base de jurisprudence de la Cour européenne des droits de l’homme (http://hudoc.echr.coe.int), ou toute autre base de données à laquelle HUDOC l’a communiquée. Elle peut être reproduite à des fins non commerciales, sous réserve que le titre de l’affaire soit cité en entier et s’accompagne de l’indication de copyright ci–dessus ainsi que de la référence au Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme. Toute personne souhaitant se servir de tout ou partie de la présente traduction à des fins commerciales est invitée à le signaler à l’adresse suivante: publishing@echr.coe.int.

  Avukat   -   AİHM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için