Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Taşınmaz Yükü, Medeni Kanun Madde 839- 849:
0

Taşınmaz Yükü, Medeni Kanun Madde 839- 849:

Taşınmaz Yükü, Medeni Kanun Madde 839- 849:
Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmazla sorumlu olmak üzere diğer bir kimseye bir şey vermek veya yapmakla yükümlü kılar. Hak sahibi olarak, bir başka taşınmazın maliki de gösterilebilir. İrat senedi ve kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükleri saklı kalmak kaydıyla, taşınmaz yükünün konusu ancak yüklü taşınmazın ekonomik niteliğinden doğan veya yararlanan taşınmazın ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan bir edim olabilir.
Taşınmaz yükünün kurulması için tapu kütüğüne tescil şarttır. Tescilde, taşınmaz yükünün değeri olarak Türk parası veya yabancı para ile belirlenmiş bir miktar gösterilir. Dönemsel edimlerde sicilde gösterilecek miktar, aksi kararlaştırılmış değilse, yıllık edimlerin yirmi katıdır. Aksine bir hüküm yoksa, taşınmaz yükünün kazanılmasında ve tescilinde taşınmaz mülkiyetine ilişkin hükümler uygulanır. Aksine hüküm yoksa, kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükünün tapu kütüğüne tescili gerekli değildir. Kanunun alacaklıya yalnızca taşınmaz yükünün kurulmasını isteme yetkisini tanıdığı hâllerde taşınmaz yükü ancak tescille doğar. Bir para alacağını güvence altına almak amacıyla kurulan taşınmaz yükü hakkında irat senedine ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmaz yükü tescilin terkini veya yüklü taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona erer. Feragat, yükten kurtarma ve diğer sona erme sebepleri, yüklü taşınmaz malikine, hak sahibinden terkini isteme yetkisi verir. Alacaklı, sözleşmeyle yetkili kılınmış olduğu takdirde veya aşağıdaki durumlarda, malikten taşınmazın yükten kurtarılmasını isteyebilir:
1. Yüklü taşınmaz, alacaklının haklarını önemli ölçüde tehlikeye düşürecek şekilde bölünmüşse;
2. Malik, yüklü taşınmazın değerini düşürür ve yerine başka bir güvence göstermezse;
3. Malik, birbiri ardına üç yılın edimlerini yerine getirmemişse.
Yükümlü, sözleşmeyle yetkili kılınmış olduğu takdirde veya aşağıdaki durumlarda, taşınmazın yükten kurtarılmasını isteyebilir:
1. Alacaklı, taşınmaz yükünü kuran sözleşmeye uymuyorsa;
2. Satın alınmamak kaydıyla veya otuz yıldan fazla bir süre için kurulmuş olsa bile yükün kurulmasının üzerinden otuz yıl geçmiş ise. Otuz yıl geçtikten sonra yükümlünün satın alma yetkisini kullanabilmesi, alacaklıya bunu bir yıl önceden bildirmesine bağlıdır. İrtifak taşınmaz lehine sona erdirilmeyen biçimde kurulmuşsa, yüklü taşınmazın bu yükten kurtarılması istenemez.
Gerçek değerinin daha düşük olduğunu ispat etme hakkı saklı kalmak kaydıyla, yükten kurtarma, taşınmaz yükünün değeri olarak tapu kütüğünde gösterilen miktar üzerinden gerçekleştirilir.
Taşınmaz yükü zamanaşımına tâbi değildir. Muaccel olan edimler, borçlunun kişisel borcu hâline geldiği tarihten başlayarak zamanaşımına tâbi olur. Taşınmaz yükü, alacaklıya yükümlüye karşı hiçbir kişisel alacak hakkı sağlamaz; sadece alacağını yüklü taşınmazın değerinden elde etme yetkisi verir. Her edim, muaccel olmasından başlayarak üç yıl sonra kişisel borç hâline gelir ve taşınmaz bu borcun güvencesi olmaktan çıkar. Taşınmaz maliki değişirse yeni malik, başka bir işleme gerek bulunmaksızın taşınmaz yükünün yükümlüsü olur. Yüklü taşınmazın bölünmesinin taşınmaz yüküne etkisi hakkında irat senedine ilişkin hükümler uygulanır.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/6130 E. , 2019/7030 K.
Kadastro sırasında ....... 101 ada 17, 126, 135, 149, 286, 291, 106 ada 29, 108 ada 40, 52, 57, 66, 84, 85, 86, 87, 88, 91, 139 ve 145 parsel sayılı taşınmazlar, asliye hukuk mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Mahkemesinde davacı ... ... tarafından davalılar aleyhine açılmış olan tescil ve el atmanın önlenmesi davası Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.
Kadastro Mahkemesince davacının davasının feragat nedeniyle reddine, 108 ada 40, 52 ve 91 sayılı parsellerin .....mirasçıları adına, 108 ada 57, 66, 84 ve 85 sayılı parsellerin ... mirasçıları adına, 108 ada 86 sayılı parselin..... adına, 108 ada 87, 88 ve 101 ada 286, 291, 106 ada 29 sayılı parsellerin 1/2 payının ....am; 1/2 payının ... mirasçıları adına, 108 ada 139, 145, 101 ada 135 sayılı parsellerin orman niteliği ile ... adına, 101 ada 17 sayılı parselin ..., 101 ada 126 sayılı parselin 1/2 payının ..... adına, 101 ada 149 sayılı parselin 2/4 payının Hüseyin; 1/4'er payının Cuma ve ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm ..., Orman Yönetimi ve davacı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06/05/2009 tarih ve 2009/5666-7606 E.-K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu, kök muris ... mirasçıları arasında taksim edildiği ve 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddesinde öngörülen koşullara uygun olarak zilyed edildiği gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; mahkemece yörede orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılmadığı gibi, hükme esas alınan uzman bilirkişi raporlarındaki incelemeler birbiriyle çelişkili ve yetersiz, taşınmazların İbrahim mirasçıları arasında taksim edilip edilmediği konusundaki beyanlar da bu konuda kanaat vermekten uzaktır.
Mahkemenin 1999 yılında yaptığı ilk keşif sonunda uzman bilirkişi .... tarafından hazırlanan raporda yalnızca çekişmeli 108 ada 85, 86, 87, 88, 91 parseller incelenerek bu parsellerin 1956 tarihli memleket haritasında orman sayılan yerlerden olduğu açıklanmış, ziraat uzmanı bilirkişi de yine aynı taşınmazların yüksek eğimli, erozyona açık, aynı zamanda dere yatağı niteliğinde, taşlık yapıda olduğunu ve 8-10 yıldır tarımsal faaliyette bulunulmadığını açıklamıştır. Ancak .... tarafından hazırlanan rapora ekli memleket haritası renksizolup, kadastro paftasıyla da ölçekleri eşitlenip birbirine aplike edilmemiş olması nedeniyle hükme yeterli bulunmamaktadır.
05.06.2003 tarihli keşif sonrasında rapor hazırlayan uzman bilirkiş.... tarafından bu kez 1. keşifte incelenenler yanında 108 ada 40, 52, 57, 66, 84, 139 ve 145 parseller de inceleme konusu yapılarak, bunlardan 139 ve 145 parsellerin orman sayılan yerlerden olduğu belirtilmiştir. Ancak; uzman bilirkişi incelemesinde sadece amenajman haritasından yararlanılmış olması ve yine kadastro paftası ile çakıştırılmamış olması nedeniyle bu rapor da hükme elverişli değildir.
Mahkemenin 07.10.2003 tarihli 3. keşfine de yine uzman bilirkişi .....katılmış, bu keşifte, önceki keşiflerde incelenen taşınmazların yanısıra, davaya konu 101 ada 17, 126, 135, 149, 286, 291 parseller de inceleme konusu yapılmışsa da uzman bilirkişi tarafından yine amenajman planına göre 101 ada 126 parselin orman sayılmayan yerlerden olduğu açıklanmış, incelenen diğer parseller hakkında kanaat belirtilmemiştir.
22.04.2008 tarihli son keşifte ise yine aynı bilirkişi tarafından 135, 139 ve 145 parsellerin orman sayılmayan yerlerden olduğu açıklanmış mahkemece bu rapor hükme esas alınmış ise de hem incelenen memleket haritasının tarihinin belli olmaması hem de kadastro paftası ile çakıştırılmamış olması nedeniyle bu rapor da denetime imkan vermemektedir. keşiflere katılan ziraat uzmanları taşınmazlar üzerinde yer yer 25 ila 60 yaş arasında fıstık ağaçları ile yaşlı palamut ağaçlarının varlığından söz etmişlerdir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununu 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
O halde; taşınmaların bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılarak, orman kadastrosu yapılmış ve kesinleşmişse orijinal renkli orman kadastro haritası, işe başlama, çalışma ve askı ilan tutanakları getirtildikten sonra, arazi kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle yapılacak inceleme sonunda taşınmazın orman kadastro sınırları dışında kaldığı ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler .... toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir Harita-Kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi ile üç yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın
niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan ...... (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın konumunu ve gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin;
1) Orman sayılan veya orman rejimine girmiş (15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliği madde 26) yerlerden yada 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tabi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi (3402 sayılı Kanunun 16. md. (A), (B), (C), (D) bentleri kapsamında kalan yerler),
2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Kanunun 17/1. maddesi gereğince orman yetiştirilmek üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen arazi ya da başka bir amaçla kamu hizmetine tahsis edilen arazi, imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılamaz. H.G.K. 03.06.1998 gün 1998/8 -347 -394 ve 12.12.2001 gün 2001/20-118-1156 S.K.),
3) İl, ilçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Kanunun 17/2. md. H.G.K. 25.04.2001 gün 2001/20-390-396 S.K.),
4) Tescil davalarında, davanın açıldığı; kadastro tesbitine itiraz davalarında ise kadastro tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
5) Kadastro tespit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (H.G.K.’nın 22/03/1995 gün 1994/8-873-216 ve 19/02/1997 gün 1996/8-768-100 ve 24/09/1997 gün 1997/20-372-718 ve 18/02/1998 gün 1998/8-15-129 sayılı kararları),
6) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a. maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (H.G.K'nın 10.12.1997 gün 1997/20- 830- 1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20- 808- 1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20- 665- 614 ve 11.10.2004 gün 2004/7- 531- 582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K'nın 21.01.2004 gün 2004/8- 15- 7 ve 12.05.2004 gün 2004/8- 242- 292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20 -214- 241 sayılı kararları),
8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun, 24.10.2001 gün 2001/8-964-751 ve 13.02.2002 gün 2002/8-183-187 sayılı kararları),
9) 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fırkasında yazılı,
a) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş orman,
b) 3116 sayılı Kanunun geçici 1. maddesine göre kamulaştırılmış orman,
c) 6831 sayılı Kanunun 3. maddesine göre orman rejimine alınmış yer,
d) Aynı Kanunun 13. maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya
ağaçlandırılacak yer,
e) Aynı Kanunun 24. maddesine göre kamulaştırılan ya da diğer suretle orman yetiştirmek üzere kamulaştırılan yer,
f) Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yer,
g) Herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalmış orman,
h) Maliye Bakanlığınca orman olarak tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış saha,
j) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı düşünülerek başka bir araştırmaya gerek kalmadan davanın reddi ile dava konusu taşınmazın orman niteliği ile ... adına tesciline karar verilmelidir (H.G.K’nın 15/03/2006 gün 2006/8-106-68 sayılı kararı).
Yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar-ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli,
Somut olayın özelliği göz önünde bulundurularak ayrıca;komşu parsellere ait tespit tutanakları ile dayanağı kayıt ve belgeler getirtilerek, çekişmeli taşınmazların 6831 sayılı yasanın 17/2. maddesine göre orman içi açıklık olup olmadıkları ve davacı ve davalı gerçek kişilerin tutunduğu, dağ, kaya, orman gibi değişir ve genişletilmeye elverişli sınırlar içeren 173, 174, 175, 176 numaralı vergi kayıtlarının kapsamları belirlenmeli, asıl taşınmaz orman ya da orman içi açıklığı durumunda değilse bile kayıt miktar fazlasının sınırdaki 199 numaralı orman parselinden kazanıldığı ve zilyedlikle iktisap edilemeyeceği düşünülmeli,
Davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra ... yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli,
3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 03/07/2005 gün ve 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 2. fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden yasanın amacına uygun rapor alınmalı,
Taşınmazların kök muris İbrahim mirasçıları arasında ölümünden önce veya sonra tüm mirasçıların katılımıyla taksim edilip edilmediği kesin olarak belirlenmeli,aynı muristen kalan dava dışı taşınmazlar varsa bunlara ait kadastro tespit tutanakları getirtilmeli, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu dava konusu 108 ada 139 parsel tefrik edilerek yeni esasa kaydedilmiş ve yargılama bu dosya üzerinden devam edildikten sonra, davacı ... ..... davasının feragatten reddine, taraf gerçek kişilerin taleplerinin reddine, .....; 108 ada 139 parselde yer alan taşınmazın ham toprak vasfı ile ... adına tespit ve tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi ve davalı ... ve Ark. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve temyize konu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu gibi zilyetlikle kazanım koşulları da oluşmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
……….”

  Avukat   -   Makaleler
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için