Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Veysi Şahinli Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/6003)
0

Veysi Şahinli Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/6003)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
VEYSİ ŞAHİNLİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/6003)
Karar Tarihi: 24/6/2020
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR

Başkan : Kadir ÖZKAYA
Üyeler : Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör : Sinan ARMAĞAN
Başvurucu : Veysi ŞAHİNLİ
Vekili : Av. Vedat BARUT

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; sağlık durumuna rağmen ceza infaz kurumunda tutma nedeniyle kötü muamele yasağının, serbest bırakılma talebinin hukuka aykırı şekilde reddedilmesi nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sağlık durumu nedeniyle tutukluluk hâlinin sonlandırılarak tedbiren tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
5. Komisyonca tedbir talebinin ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. 31/3/2016 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan müzekkereye verilen cevap sonrasında İkinci Bölüm tarafından 7/4/2016 tarihinde -başvurucunun sağlık durumuna uygun olarak sağlık birimleri tarafından gerekli müdahalelerin yapıldığı gözetilerek- tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
10. Başvurucu, 1973 doğumludur.
11. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir adli soruşturma kapsamında 2/12/2015 tarihinde Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.
12. Başvurucu tutuklandıktan sonra Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda tutulmaya başlanmıştır.
13. Tutuklanmadan önce kalp rahatsızlığı nedeniyle defalarca sağlık sorunları yaşadığını iddia eden başvurucu yakın bir zamanda da anjiyo olduğunu belirtmektedir.
14. Başvurucu 23/2/2016 tarihinde yaşadığı sağlık sorunlarından bahsederek adli kontrol şartıyla tahliye talebinde bulunmuştur. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliği yaptığı değerlendirme sonucunda 24/2/2016 tarihinde başvurucunun tahliye talebini reddederek tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Söz konusu karar başvurucuya 1/3/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu bu kez 3/3/2016 tarihinde Diyarbakır İnfaz Hâkimliğinden adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucu dilekçesinde özetle tutuklama için yeterli delil bulunmadığını, verilen kararın hukuka ve usule aykırı olduğunu, ağır derecede kalp hastası olduğunu, sık sık hayati sağlık sorunları yaşadığını ve tedavisinin aksatıldığını belirtmiştir. Ayrıca en son 22/2/2016 tarihinde sevk edildiği Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (Diyarbakır Hastanesi), ameliyat edilerek kalp kapağının değişmesi gerektiğinin söylendiğini, tedavi edilmek yerine yeniden ceza infaz kurumuna konulması sebebiyle rahatsızlığının daha da kötüleştiğini, zaten gerekli tedavilerin Diyarbakır'da yapılamadığını, bu nedenle ameliyat edilmek üzere Ankara'ya sevk edileceğini bildirmiştir.
16. Diyarbakır İnfaz Hâkimliği 3/3/2016 tarihli kararında; başvurucunun talebinin adli kontrol şartıyla tahliye edilmeye yönelik olduğunu, bu konuda incelemenin ilk tutuklama kararını veren hâkimlik tarafından yapılması gerektiğini belirterek başvurucunun dilekçesinin reddine ve Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine hükmetmiştir.
17. Diyarbakır İnfaz Hâkimliğinin söz konusu kararına karşı yapılan itiraz Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/3/2016 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.
18. Başvurucu 30/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmış; 20/10/2017 tarihinde 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmıştır. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun istinaf talebi reddedilmiş olmakla birlikte dosya şu an Yargıtayda temyiz aşamasındadır.
B. Başvurucunun Sağlık Durumuna İlişkin Bilgiler
20. Başvurucu bireysel başvuru formunda, 22/12/2015 tarihinde ceza infaz kurumunda geçirdiği kalp krizi sonrasında sevk edildiği Diyarbakır Hastanesinde muayene olduğunu ve kalp kapakçığının ivedi bir şekilde değiştirilmesi gerektiği yönünde rapor tanzim edildiğini iddia etmektedir. Başvurucunun ileri sürdüğü bu iddia kapsamında eklediği raporun Diyarbakır Hastanesinin 22/12/2015 tarihli transtorasik ekokardiyografi tetkik sonucu olduğu ve raporun sonuç kısmında "romatizmal mitral kapak hastalığı (orta MS, hafif MY)" şeklinde tespitte bulunulduğu görülmektedir.
21. Diyarbakır Hastanesinin 15/3/2016 tarihli sağlık kurulu raporunda, başvurucuya yapılan d-echo tetkikinde mitral kapak alanının 1.3 cm² olarak tespit edildiği ve ameliyatın hastane bünyesinde yapılabileceği belirtilmektedir.
22. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının tedbir talebinin değerlendirilmesi amacıyla yazdığı cevap (bkz. § 6) içeriğinde başvurucuya sunulan sağlık hizmetlerinden bahsedilmektedir. Söz konusu yazıda;
- 22/12/2015 tarihinde Diyarbakır Hastanesi Kardiyoloji Kliniğinde yapılan muayene sonucu A tipi göğüs ağrısı, yapılan EKG sonucunda NSR elektro kardiyografi, transtorasik ekokardiyografi sonucunda ise yukarıda belirtilen (bkz. § 20) tespite ulaşıldığı, kan tahlili ve 25 saatlik ritim holter testi istendiği,
- 28/12/2015 tarihinde hastaneye sevki sağlanacak iken başvurucunun vermiş olduğu dilekçede kalp rahatsızlığının önceki gibi kendisini fazla zorlamadığını ve hastaneye gidiş dönüşlerde ring aracının daha çok rahatsız etmesini gerekçe göstererek kendi isteğiyle hastaneye gitmediği,
- 18/2/2016 tarihinde rahatsızlandığını belirten başvurucunun saat 17.01'de çağrılan 112 Acil Servis ambulansı ile Diyarbakır Hastanesi Acil Polikliniğine sevkinin sağlandığı, yapılan EKG, laboratuvar kan tetkikleri ile çekilen akciğer filmi sonucunda acil patolojinin düşünülmediği ve kardiyoloji polikliniğine müracaatının önerildiği,
- 22/2/2016 tarihinde Diyarbakır Hastanesi Kardioloji Polikliniğinde muayenesi yapılan başvurucunun 4/2/2016 tarihinde operasyon için KVC Polikliniğinde kontrol önerildiği,
- Başvurucuya 2/3/2016 tarihinde Diyarbakır Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Polikliniğinde yapılan muayene sonucu mitral stenoz (kalp kapağı rahatsızlığı) nedeniyle operasyon önerildiği, operasyonun riskli olması nedeniyle Ankara Numune Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliğine sevkine uygun görüldüğü,
- İl dışı sevk genelgesi uyarınca tekrar rapor aldırılmak üzere başvurucunun Diyarbakır Hastanesine sevkinin yapıldığı, 15/3/2016 tarihli sağlık kurulu raporunda yukarıda belirtilen (bkz. § 21) hususların tespit edildiği,
- Başvurucunun 4/4/2016 tarihinde Diyarbakır Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliniğinde ameliyat edilmek üzere sevkinin sağlanacağı,
-Ceza İnfaz Kurumunda mesai saatleri içinde aile sağlığı merkezi bulunduğu, bir doktor ile bir ASM (aile sağlığı merkezi) hemşiresi ve kurum bünyesinde çalıştırılan üç sağlık memurunun mevcut olduğu, mesai saatleri dışında ve hafta sonlarında Sağlık Müdürlüğüne bağlı 112 Acil Servisi ambulansı ile hasta tutuklu ve hükümlülere gerekli sağlık hizmeti verildiği şeklinde tespitler yer almaktadır.
23. Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün Anayasa Mahkemesine 6/1/2020 tarihinde yazdığı cevap yazısında ise başvurucunun 4/4/2016 tarihinde Diyarbakır Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliniğinde ameliyat edilmek üzere sevkinin sağlandığı, MD nedeniyle takip edildiği, ameliyatın çok yüksek riskli olması sebebiyle ileri merkezde daha düşük riskle opere olabileceği için Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğine sevkinin yapılmasının uygun görüldüğü bildirilmiştir. Yazıda, tutuklu ve hükümlülerin il dışı hastaneye sevklerinin sağlanabilmesi için heyet raporu gerektiğinden başvurucunun Ankara'daki söz konusu hastaneye naklinin uygun olup olmadığına dair heyet raporu aldırılmak üzere 5/4/2016 tarihinde Diyarbakır Hastanesine sevk işlemlerinin başlatıldığı ancak Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği tarafından başvurucunun sağlık dosyası ve evrakının incelenmek üzere istendiği belirtilmiştir.
24. Yazının devamında Kamu Hastaneler Birliğinin incelemesi ve sözlü talebi sonucunda başvurucunun Diyarbakır Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliniğine 6/4/2016 tarihinde sevkinin sağlandığı, yapılan muayenesinde mitral stenoz rahatsızlığı nedeniyle operasyon kararı verildiği, 7/4/2016 tarihinde yeniden hastaneye operasyon için sevk edilen başvurucunun yazmış olduğu dilekçeyle ameliyat olmaktan vazgeçtiği ifade edilmiştir.
25. Bunlar dışında yazıda; başvurucu hakkında infazın geri bırakılma işlemlerine esas olmak üzere re'sen ceza tehiri işlemleri başlatıldığı, 16/5/2016 tarihinde başvurucunun sağlık kuruluna sevk edilerek sağlık raporu düzenlenmesinin istendiği, söz konusu rapor henüz ceza infaz kurumuna ulaşmadan Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/5/2016 tarihli tahliye kararı gereği aynı gün başvurucunun salıverildiği belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Fatma Müge Tekin ve Özge Tekin, B. No: 2014/2504, 20/3/2019, §§ 26-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 24/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, tahliye talebinin haksız şekilde reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
31. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların -olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla- tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
32. Somut olayda tutuklu olan başvurucu, adli kontrol şartıyla tahliye edilmek amacıyla 23/2/2016 tarihinde öncelikle tutuklama kararını veren Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliğine başvurmuş fakat talebi reddedilerek tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. İtiraza tabi olan söz konusu karara ilişkin olarak sulh ceza hâkimliğine müracaat edildiğine dair bir bilgi ya da belgeye başvuru formu ve/veya eklerinde yer verilmediği görülmektedir. Diğer taraftan başvurucu, tahliyesine ilişkin olarak ikinci talebi İnfaz Hâkimliğine yapmış olmakla birlikte bu talebi yönünden Hâkimlik görevsizlik kararı vermiştir. Bu karara ilişkin itiraz ise ret ile sonuçlanmıştır. Dolayısıyla tutuklama tedbirinin esasına ilişkin bir değerlendirme İnfaz Hâkimliği kararında bulunmamaktadır. Bu nedenle tahliye edilme sonucunu doğurmaya yarayan ve bu konuda bir değerlendirme içeren kararın Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliği (bkz. § 14) tarafından verildiği anlaşılmaktadır.
33. Başvurucunun Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/2/2016 tarihli tutukluluğun devamına ilişkin kararına karşı olağan kanun yoluna gitmediği ve 30/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu; ceza infaz kurumunda tutulmasının tedavisini aksattığını, sağlık hizmetlerinin yeterli düzeyde sağlanmadığını, yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen tutuklu kalması ve ceza infaz kurumunun koşulları nedeniyle kalp krizi geçirme riskinin arttığını ve bu nedenle yaşamının tehlike altında olduğunu belirterek Anayasa'nın 13., 17. ve 56. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Bakanlık görüşünde özetle başvurucu, Sulh Ceza Hâkimliğinin kararına itiraz etmediği için başvurusunun kabul edilmez bulunması gerektiği, ayrıca ceza infaz kurumunda bulunduğu süre içinde başvurucunun gereken şekilde muayene ve tedavilerin yapıldığı, iddia edildiği gibi sunulan sağlık hizmetleri veya tutulma koşulları nedeniyle sağlık durumunun kötüleştiğine ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı, sağlık hizmetlerinin sunulmasında herhangi bir aksama olmadığı belirtilmiştir.
37. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
2. Değerlendirme
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tutuklanmadan önce de kalp rahatsızlığı olduğu kendi beyanından anlaşılmaktadır. Başvurucunun tutuklanmasından sonra yaşadığı bir sağlık sorunu nedeniyle hayati bir risk atlattığına ilişkin bir belge dosyada bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları kapsamında ciddi bir ölüm tehlikesi altında olduğundan söz etmek ve bu nedenle yaşam hakkı yönünden bir inceleme yapmak mümkün görünmemektedir. Hâlihazırda hükmen tutuklu olan başvurucunun kendi isteğiyle kalp ameliyatı olmaktan vazgeçtiği de gözönünde tutulduğunda sağlık sorunlarına rağmen ceza infaz kurumunda tutulması kapsamındaki şikâyeti kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
39. Öte yandan başvurucu hem Diyarbakır 1. Sulh Ceza Hâkimliğine hem de Diyarbakır İnfaz Hâkimliğine sunduğu dilekçelerde tahliye edilmesine yönelik talepte bulunmuş ise de bu başvurularında sağlık sorunlarını da dile getirdiği görülmektedir. Başvurucunun tahliye kapsamında iddiaları değerlendirildiğinde Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz etmeden bireysel başvuruda bulunduğu dikkate alınmakla birlikte başvurucunun iddialarını sadece tahliye özelinde incelemek başvuruyu dar bir yorumla ele alma sonucunu doğuracaktır. Bu sebeple sunulan sağlık hizmetlerinin ve tutulma koşullarının yetersizliğine vurgu yapan şikâyetler bağlamında İnfaz Hâkimliği yolunun etkili olduğu ve başvurucunun da bu yolu tüketerek başvuru yaptığı anlaşıldığından olağan başvuru yollarının tüketilmediği söylenemez.
40. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
41. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının sağlık durumuna uygun olmamasına dayalı şikâyetleri istikrarlı bir şekilde kötü muamele yasağı kapsamında incelemektedir (Mete Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532, 4/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016; İmam Çelikdemir, B. No: 2014/20289, 5/12/2017).
42. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "İnfazda temel ilke" kenar başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında çektirilir." şeklinde düzenleme ile açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla tutuklamaya veya hapis cezasına mahkûmiyete ilişkin bir kararın yerine getirilmesi için sağlanacak şartlar, insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 36).
43. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir. Ceza infaz kurumunda tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence altına alınması ve mahkûmlara gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).
44. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan onuruna uygun tutma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66).
45. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma, ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması, belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 44).
46. Somut olayda, başvurucunun tutuklu olarak bulunduğu süreçte kalp rahatsızlığı nedeniyle ceza infaz kurumu dışında faaliyet gösteren hastaneye sevkinin sağlandığı ve bu kapsamda muayene ve tedavisinin yapıldığı görülmektedir (bkz. §§ 22, 23). Başvurucu, sunulan sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğundan ve sağlık durumunun kötüleştiğinden bahsetmiş ise de tıbbi bilgi ve belgelerle desteklenmeyen bu konudaki beyanlarının soyut olmaktan öteye geçmediği görülmektedir. Başvurucu bu iddiaya ilişkin beyanlarında, sağlık hizmetlerinin yetersizliğini veya sağlık durumunun kötüleşmesini açıklayacak ve iddiaların araştırılmasını sağlayacak tarzda ayrıntılı bir açıklama yapmamıştır. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmaya başlanmadan önce de kalp rahatsızlığı bulunduğu anlaşılan başvurucunun sunduğu veya ilgili kurumlardan gelen tıbbi belgelerde ceza infaz kurumunda tutulmasına engel olabilecek şekilde bir rahatsızlığından bahsedilmemektedir.
47. Diğer taraftan başvurucu ceza infaz kurumunun koşullarının yetersiz olduğunu iddia etmiş ise de başvuru formunda veya eklerinde ceza infaz kurumlarında olması muhtemel olağan koşullar dışında tutulma koşullarına yönelik özellik taşıyan bir iddia ileri sürmediğinden bu iddianın temellendirilemediği değerlendirilmiştir. Kaldı ki başvurucu, koşulların iyileştirilmesine ilişkin açık ve somut bir talebi olduğundan da bahsetmemektedir. Bununla birlikte başvurucu rahatsızlığının ceza infaz kurumu şartları veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan bazı nedenlerle kötüleştiğini, bu nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılma nedeniyle ortaya çıkan olağan elemin ötesinde bir ızdırap ve/veya acıya maruz bırakıldığını somut olgularla izah etmemiştir. Nihayetinde başvurucu, aciliyet gerektirdiğini iddia ettiği ameliyattan -kamu makamlarının sürece aktif olarak müdahil olup operasyon planlamasını sağlamış iken- kendi iradesiyle vazgeçmiş ve kırk gün sonra da serbest bırakılmıştır.
48. Bu tespitler kapsamında ceza infaz kurumunda tutulma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği şikâyetine ilişkin olarak somut bir delil sunmayan başvurucunun sağlık durumuna rağmen ceza infaz kurumunda tutulması nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 24/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için