Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Ahmet Naim Sarı Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/6079)
0

Ahmet Naim Sarı Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/6079)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET NAİM SARI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6079)
Karar Tarihi: 29/9/2016
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör : Mehmet Sadık YAMLI
Başvurucu : Ahmet Naim SARI
Vekili : Av. Ersoy AYTAÇ

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, disiplin soruşturması sonucu göreve son verilmesi işlemine karşı açılan dava ile bu davada verilen karara istinaden göreve yeniden atanma talebinin reddi üzerine açılan davada ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmeden davaların reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca kabul edilebilirlik açısından yapılan incelemede Komisyon üyeleri arasında oy birliği sağlanamadığından kabul edilebilirlik ve esas incelemesi Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 29/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
6. Başvurucuya ait 2015/5188 sayılı bireysel başvuru ilgisi gereği 2014/6079 sayılı işbu başvuru ile birleştirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun Çekerek müftüsü olarak görev yaptığı döneme ilişkin hakkında "1-Geçici olarak görevlendirdiği imam- hatiplerin geçici görev yolluklarını bilgisayar alımı ve hizmet otosunun tamiri gibi hizmetlerde kullanacağını söyleyerek aldığı ancak söz konusu paraları kendisinin kullandığı, 2- 2005 yılında Kur'an kurslarında yapılan bilgi yarışmasında başarılı olan öğrencilere verilmek üzere 6 adet çeyrek altın topladığı halde bunlardan üçünü öğrencilere, birini Kur'an Kursu Öğreticisine verdiği, diğer 2 çeyrek altın ise vermeyip kendisinin aldığı, 3- Müftülük hizmet binası bünyesindeki lojmanlarda oturan bazı kişilerden Kasım-2004 ile Şubat 2005 tarihleri arasında kömür parası topladığı halde, o yıl ki kömür paralarının bir kısmını Müftülük hesabından, geri kalan kısmını da Diyanet Vakfının hesaplarından ödediği, böylece kömür parası adı altında topladığı toplam 1.950.000 YTL'yi kendisinin aldığı, 4- Müftülüğün toplantı salonunu bilgisayar tamirhanesi olarak kullandığı, mesai dışında olduğu kadar mesai saatleri içinde bu yerde, bilgisayar tamiri ve montesi gibi işler yaptığı, tamir ve monüte ettiği bilgisayarları ve bilgisayar parçalarını şahsi çıkar ve kar elde etmek için görevlilere ve halka para karşılığında sattığı, 5- Çekerek Müftülüğü Demirbaş eşya defterinin 75 sıra numarasında kayıtlı 2001 kayıtlı Kaymakamlıkça verilen bilgisayarın işlemcisini; 2004 yılı Aralık ayında Müftülükçe Devlet bütçesinden satın alınan iki adet bilgisayarın ise işlemcileri dahil faturasında yazılı pek çok parçasını alarak zimmetine geçirdiği, eyleminin açığa çıkmamasını sağlamak için de tamir etme bahanesiyle yerine hurda bilgisayarlardan temin ettiği parçaları müftülük bilgisayarlarına taktığı, 6- Çekerek ilçesi Merkez Kur'an Kursunda, resmi tatiller dışında 2005 yılı Kasım ve Aralık aylarında Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri ikişer saatten haftalık 8 saat; 2006 yılında Ocak ve Şubat aylarında haftanın her günü, günde ikişer saatten haftada 10 saat olmak üzere Merkez Kur'an Kursunda derse girmediği halde ücretini tahakkuk ettirerek aldığı, 7- Yılın yarıdan fazlasını görevli ve tedavi için sevkli gibi sebepler bularak ilçe dışında geçirdiği bu cümleden olarak, 2005 yılında 111 gün görevli, 201 gün tedavi amaçlı toplam 312 gün; 2004 yılında ise 16 gün görevli, 140 gün tedavi sebebiyle toplam 156 gün; Çekerek ilçe merkezi dışında harcırahlı olarak geçirdiği" iddialarıyla ilgili olarak soruşturma açılmıştır.
9. Yapılan soruşturma sonucu yukarıda sayılan eylemlerinin ayrı ayrı her birinin İslam törelerine uygun olmayan davranışlar olduğu dolayısıyla 25/8/2004 tarihli ve 25564 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan mülga Diyanet İşleri Başkanlığı Görevde Yükselme Yönetmeliği'nin 6. maddesinde aranan "atanmalarında dinî öğrenim yapmış olma niteliği arananlar için bu genel şartlar yanında itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu" şartını kaybettiği gerekçesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48/B ve 98/b maddeleri uyarınca başvurucunun görevine son verilmiştir. Ayrıca başvurucu hakkında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/104 Esas sayılı dosyasında anılan hususlarla ilgili ceza davası açılmıştr.
10. Başvurucu, göreve son verme işleminin iptali istemiyle 4/5/2007 tarihinde Aksaray İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme 29/4/2008 tarihli ve E.2007/1200, K.2008/901 sayılı kararı ile başvurucunun soruşturma raporunda isnat edilen fiilleri işlediğinin Ceza Mahkemesi kararı ile sabit olması gerektiği, ortada henüz böyle bir karar olmadığından 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinde belirtilen şartları kaybettiğinin söylenemeyeceği gerekçesiyle göreve son verme işlemini iptal etmiştir.
11. Bu arada başvurucu, anılan dava henüz sonuçlanmadan 7/8/2007 tarihli dilekçesi ile emeklilik talebinde bulunmuş ve 4/9/2007 tarihli işlemle emekliye sevk edilmiştir.
12. Başvurucu 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca Aksaray İdare Mahkemesinin 29/4/2008 tarihli iptal kararı doğrultusunda işlem tesis edilmesi istemiyle 27/6/2008 tarihli dilekçesiyle Diyanet İşleri Başkanlığına başvuruda bulunmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı 2/7/2008 tarihli işlemle başvurucunun kendi isteğiyle emekliye ayrılması sonucu statü değişikliğinin ortaya çıktığı ve kamu görevi ile hukuki irtibatının kesildiği gerekçesiyle istemi reddetmiştir. Başvurucu, bu işleme karşı Ankara İdare Mahkemesinde 29/7/2008 tarihinde iptal davası açmıştır.
13. Söz konusu dava sürerken Aksaray idare Mahkemesinin 29/4/2008 tarihli ve E.2007/1200, K.2008/901 sayılı iptal kararı Danıştay Onikinci Dairesinin 19/1/2009 tarihli ve E:2008/4379, K:2009/81 sayılı kararı ile eksik inceleme ve değerlendirme gerekçesiyle bozulmuş ve karar düzeltme istemi de reddedilmiştir. Bozma kararının gerekçesi şöyledir:
"Din Hizmetleri Sınıfında görev yapan din görevlilerinin kendilerinden toplumda örnek davranışlar içinde olmaları beklendiğinden aynı zamanda örnek kişilik özellikleri sergileme sorumluluğunu taşıdıkları nedeniyle ve ayrıca, toplumda kabul gören değerlere ters düşmek yerine inanç, ibadet ve davranış bütünlüğü içinde bu değerlere örnek olma görevini yüklendiklerinden, bu hizmet sınıfı için yukarda sözü edilen ve iptali istenen nitelik şartının aranmasında hukuka ve 657 sayılı Yasa'nın 48/B-2 maddesine, aynı zamanda hizmet gereklerine aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17.2.2005 günlü E:2003/959; K2005/35 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36. maddesinde; Din Hizmetleri Sınıfının özel kanunlarına göre çeşitli derecelerde dini eğitim görmüş olan ve dini görev yapan memurları kapsadığı ifade edilmiş olup, dava konusu ortak nitelik şartının, bu hizmet sınıfı kapsamında bulunan görevler için aranacağı kuşkusuzdur İdare Mahkemesi kararında davacının görevine son verilme sebebi olarak gösterilen Yönetmelik maddesinin getirdiği özel şart olan ortak nitelik şartının, Devlet Memurluğuna alınacaklarda aranan genel şartlar arasında sayılan 657 sayılı Yasanın 48/A-5. maddesinde sayılan suçlardan dolayı mahkum olmamış olmak şartının kanuna aykırı bir şekilde genişletilmesi anlamına geleceği, bu durumda anılan Yönetmelik hükmü uyarınca görevine son verilemeyeceğinden söz edilmiş ise de; 657 sayılı Yasanın 48/B-2 maddesinde "devlet memurlarının kurumların özel kanun ve diğer mevzuatında aranan şartları taşımak" hükmüne yer verildiği, bu hükümde yer alan "diğer mevzuatında aranan şartları taşımak" ibaresindeki diğer mevzuattan kastın, idarenin kanunun verdiği yetkiye dayanarak ve ona aykırı olmamak kaydıyla günün koşullarına uygun olarak genel düzenleyici işlemler ile (dava konusu olayda yönetmelik ile) istihdam edeceği personelin niteliğini belirleyebilmesidir. Bu yetki idareye Anayasa'nın 124.maddesiyle tanınmış olup, Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav Atama ve Nakil Yönetmeliği de 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa dayanılarak hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuş olduğundan bu Yönetmelik hükmü uyarınca davacının, aynı zamanda zimmet irtikap, dolandırıcılık, görevi götüye kullanma... gibi birçok suçtan dolayı hakkında kamu davası açılmasına neden olan eylemleriyle ilgili olarak yapılan soruşturma sonucu ortak nitelik koşulunu kaybettiğinin tespiti halinde ayrıca bir mahkumiyet kararı aranmaksızın 657 sayılı Yasanın 98/b maddesi uygulanarak görevine son verilebileceği açıktır.
Bu durumda dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte, atanmasında dini öğrenimin esas alındığı ilçe müftülüğü görevini yürüten davacıya isnat edilen eylemlerle ilgili olarak yapılan soruşturma sonucuna göre davacının, Yönetmelikte düzenlenen ortak nitelik şartını taşıyıp taşımadığı hususunda Mahkemece bir değerlendirme yapılmaksızın, davacı hakkında 657 sayılı Yasanın 48/A-5. maddesinde sayılan suçlardan dolayı kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının bulunmadığı ve Yönetmelikle getirilen özel şartın kanuna aykırı olarak genel şartı genişletmesinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir."
14. Aksaray İdare Mahkemesi 16/8/2011 tarihli ve E.2010/3, K.2011/934 sayılı kararıyla bozma kararına uyarak göreve son vermeye ilişkin davayı reddetmiştir. Aksaray İdare Mahkemesi kararının gerekçesi şöyledir:


"... bozma kararına uyularak yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:
Dava, Aksaray İli Ağaçören İlçe Müftüsü olarak görev yapmakta iken, 657 sayılı Yasa'nın 98/b maddesi uyarınca görevine son verilen davacı tarafından, görevine son verilmesine ilişkin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 25.08.2006 gün ve 66 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesin (A) bendinde memur olmanın genel şartları sayılmış olup; (B) bendinde ise kurumların özel kanunlarla veya mevzuatla getirilen şartlarının taşımak gerektiği de ayrıca vurgulanmıştır.
Aynı Kanun'un 98. maddesinin (b) bendinde, ''Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi'' halinde memurluğun sona ereceği hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 25.08.2004 gün ve 25564 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği'nin 6. maddesinin (b) bendinde, ''Atanmalarında dini öğrenimi esas alan alanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik şartı taşımak,'' özel şartına yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden: Davacının Yozgat ili Çekerek ilçe müftüsü iken Aksaray ili Ağaçören İlçe Müftüsü olarak naklen atandığı, Çekerek Müftüsü olarak görev yaptığı dönemde
...
iddialarıyla ilgili olarak soruşturma açıldığı; soruşturma sonucunda düzenlenen 06.06.2006 gün ve 20 sayılı soruşturma raporu ile idari yönden 657 sayılı Yasa'nın 48/b uyarınca özel şart olarak düzenlenen yukarıda sayılan eylemlerinin ayrı ayrı her birinin islam törelerine uygun olmayan davranışlar olduğu, dolayısıyla memur olmanın gerektirdiği özel şartı kaybettiğinden bahisle 657 sayılı Yasa'nın 98/b maddesi uyarınca görevine son verilmesinin teklif edildiği; adli yönde ise suç duyurusunda bulunulduğu; 03.07.2006 gün ve 2478 sayılı Başkanlık onayı ile durumun Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Kurulu'na sunulduğ;, dava konusu işlem ve Başkanlık onayı ile de görevine son verildiği; bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, davacının yukarıdaki fiillerin de yer aldığı bazı konular hakkında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı, anılan mahkemenin 18.04.2011 gün ve E:2006/104, K:2011/93 sayılı kararı ile yukarıda sayılan fiillerin 1. sıradaki fiil nedeniyle irtikap suçundan, 2. ve 3. sıradaki fiiller nedeniyle iki defa emniyeti suistimal suçundan hapis cezası ile cezalandırıldığı, 4-5-6-7. sıradaki fiiller nedeniyle de hakkında beraat kararı verildiği görülmüştür.
Dava dosyası ve soruşturma raporu her bir fiil açısıdan ayrı ayrı irdelendiğinde;
1-"Geçici olarak görevlendirdiği imam- hatiplerin geçici görev yolluklarını bilgisayar alımı ve hizmet otosunun tamiri gibi hizmetlerde kullanacağını söyleyerek aldığı ancak söz konusu paraları kendisinin kullandığı" iddiasıyla ilgili olarak, davacının çeşitli bahanelerle toplam beş müftülük görevlisinden 9 defada 4.365,00 TL geçici görev yolluğunu aldığı ve kendisinin kullandığının ifadelerle sabit olduğu, nitekim Niğde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da bu fiil nedeniyle davacının irtikap suçundan cezalandırıldığı;
2-"2005 yılında Kur'an kurslarında yapılan bilgi yarışmasında başarılı olan öğrencilere verilmek üzere 6 adet çeyrek altın topladığı halde bunlardan üçünü öğrencilere, birini Kur'an Kursu Öğreticisine verdiği, diğer 2 çeyrek altın ise vermeyip kendisinin aldığı" iddası bakımından, alınan ifadelerden davacının iki adet çeyrek altını mal edinmek istediği, ancak hakkında başlatılan soruşturma sonrası bu altınları iade ettiği hususu ifalerle sabit olduğu, Niğde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da bu fiil nedeniyle davacının emniyeti suistimal suçundan cezalandırıldığı;
3-"Müftülük hizmet binası bünyesindeki lojmanlarda oturan Y. I., H. C., M. T. ve Ö. Y.'dan 400'er TL ve Y. A.'dan da 350 TL, Kasım 2004 ile Şubat 2005 tarihleri arasında kömür parası topladığı halde, o yılki kömür paralarının bir kısmını Müftülük hesabından, geri kalan kısmını da Diyanet Vakfı hesabından ödediği, böylece adı geçen şahıslardan kömür parası adı altında topladığı toplam 1.950 TL'yi 2006 Nisan ayınının ortalarına kadar ilgili hesaba yatırmayıp kendisinin alması" eyleminin, kömür parası toplanan toplam 5 lojman sakini personel tarafından aynı doğrultuda ve davacının söz konusu parayı ilgili hesaba yatırmayıp adli tahkikat başlaması üzerine 2006 Nisan ayı ortasında eksik olarak geri verdiği yönündeki beyanlardan davacının eylemini subüta erdiği; nitekim Niğde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da bu fiil nedeniyle davacının emniyet suistimal suçundan cezalandırıldığı;
Davacının 4-5-6-7. bentlerde sayılan fiilleri açısından ise, davacının bu fiiller nedeniyle Niğde Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ceza davasında beraat ettiği, bu fillerin işlendiğine ilişkin bilgi ve belgelerin yetersiz olduğu, tam olarak ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Bu duruma göre, davacının yukarıda 7 bent halinde sayılan fiillerinden, Niğde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da irtikap ve emniyeti suistimal suçlarından ceza aldığı ilk üç bentteki fiillerinin sübut bulduğu açık olup; bu fiilleri işleyen davacının, yukarıda yer alan Yönetmeliğin 6. maddesinin (b) bendinde, ''Atanmalarında dini öğrenimi esas alan alanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik şartı taşımak,'' özel şartını kaybettiği açık olup, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48/B ve 98/b maddeleri uyarınca özel şartı kaybeden davacının görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde bu nedenle hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
15. Bu karar, Danıştay Onikinci Dairesinin 6/2/2014 tarihli ve E:2012/1319, K:2014/393 sayılı kararı ile onanmıştır. Karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 13/11/2014 tarihli ve E.2014/5721, K.2014/7436 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu göreve son vermeye ilişkin olan bu yargılamayla ilgili olarak 2015/5188 numaralı bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Öte yandan Aksaray İdare Mahkemesinin iptal kararının uygulanması istemiyle yapılan idari başvurunun reddi üzerine Ankara 1. İdare Mahkemesinde açılan davada Mahkeme, 19/6/2009 tarihli ve E.2008/1147, K.2009/935 sayılı kararıyla iptal kararından önce emekliliğini isteyen ve ve emekliye sevk edilerek kamu göreviyle ilişiği kesilen başvurucunun, anılan Mahkeme kararının hukuken ve fiilen uygulanma olanağını kendi iradesiyle ortadan kaldırmış olması nedeniyle yeniden eski görevine iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
17. Bu karar ise Danıştay Onikinci Dairesinin 6/2/2013 tarihli ve E.2010/1025, K.2013/283 sayılı kararı ile olayda hükme esas alınan Aksaray idare Mahkemesinin iptal kararının Danıştay tarafından bozulması üzerine davanın reddine karar verildiğinden dayanak kararın ortadan kalkması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle onanmıştır. Karar düzeltme istemi 23/12/2013 tarihli ve E.2013/7714, K.2013/11996 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu karar 3/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 5/5/2014 tarihinde 2014/6079 sayılı bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Öte yandan ceza yargılamasında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi 18/4/2011 tarihli ve E.2006/104, K.2011/193 sayılı kararıyla bir kısım suçtan başvurucunun beraatine bir kısım suçtan ise mahkûmiyetine karar vermiş; Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 20/6/2014 tarihli ve E.2013/3412, K.2014/6862 sayılı kararıyla beraate ilişkin kısımlar onanmış ve mahkûmiyete ilişkin kısımlar ise bozulmuştur. Bozma kararına uyan Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi 15/10/2015 tarihli ve E.2014/180, 2015/131 sayılı kararıyla başvurucunun üzerine atılan suçları işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar vermiştir.
B. İlgili Hukuk
20. 657 sayılı Kanun’un "Genel ve özel şartlar" kenar başlıklı 48. maddesi şöyledir:
"Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.
A) Genel şartlar:
1. Türk Vatandaşı olmak,
2. Bu Kanunun 40 ncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak,
3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak,
4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
5. (Değişik: 23/1/2008-5728/317 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
...
B) Özel şartlar:
1. Hizmet göreceği sınıf için 36 ve 41 nci maddelerde belirtilen öğretim ve eğitim kurumlarının birinden diploma almış olmak,
2. Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak.”
21. 657 sayılı Kanun'un yukarıda yer verilen 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinin 23/1/2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun’la değişmeden önceki hâli şöyledir:
“Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere,ağır hapis veyahut 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak.”
22. 657 sayılı Kanun’un “Memurluğun sona ermesi” kenar başlıklı 98. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devlet memurlarının
a) Bu kanun hükümlerine göre memurluktan çıkarılması;
b) Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi;
c) …
hallerinde memurluğu sona erer.”
23. Mülga Diyanet İşleri Başkanlığı Görevde Yükselme Yönetmeliği'nin "Bu Yönetmelik kapsamına giren kadrolara atanacaklarda aranan genel ve özel şartlar" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Bu Yönetmelikte yer alan kadrolara atanacaklarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 48 inci maddesinin (A) bendindeki genel şartlar ile atanmalarında dinî öğrenim yapmış olma niteliği arananlar için bu genel şartlar yanında "itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu" şeklinde ortak bir nitelik şartı da aranır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 29/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu,
i. 2014/6079 sayılı başvurusunda, Ankara İdare Mahkemesinde görülen davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını oysa davanın karmaşık olmadığı gibi öneminden dolayı hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gerektiğini, özellikle temyiz incelemesinin uzun sürdüğünü, ayrıca emeklilik dilekçesini verirken iradesinin fesada uğratıldığı iddiasının kararda karşılanmadığını, kararın yeterli gerekçe içermediğini,
ii. 2015/5188 sayılı başvurusunda ise Aksaray İdare Mahkemesinde görülen göreve son verme işleminin iptali istemiyle açılan davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını, yargılamanın çok uzun sürdüğünü oysa davanın karmaşık olmadığı gibi öneminden dolayı hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gerektiğini, ayrıca Aksaray İdare Mahkemesinin ceza yargılaması kesinleşmeden karar vermesinin doğru olmadığını nitekim ceza yargılaması sonucunda beraat ettiğini, söz konusu kararın beklenmemesi nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiğini, kararın yeterli gerekçeyi içermediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetleri ağırlık olarak yargılamanın sonucunun adil olmadığı, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği ve makul sürede yargılama yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Başvuru bu başlıklar altında incelenmiştir.
a. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, emeklilik dilekçesini verirken iradesinin fesada uğratıldığı iddiasının kararda karşılanmadığını ve idare mahkemelerinin kararlarının yeterli gerekçeyi içermediğini ileri sürerek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
28. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
31. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
32. Başka bir deyişle derece mahkemelerinin, taraflarca ileri sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp hükme esas teşkil eden gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer taraftan kanun yolu mercilerince onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları verilmesi hâlinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler kabul edilmiş olacağından anılan kararlarda ayrıca gerekçe gösterilmesine gerek bulunmamaktadır (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 25)
33. Somut olayda başvurucunun, müftü olarak görev yaptığı dönemle ilgili olarak hakkında yapılan disiplin soruşturması sonucu Diyanet İşleri Başkanlığı Görevde Yükselme Yönetmeliği'nin 6. maddesinde aranan koşulu kaybettiği gerekçesiyle görevine son verilmiştir. Bu işleme karşı açılan davada Aksaray İdare Mahkemesi, ilk önce başvurucu hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının bulunmadığı ve yönetmelikle getirilen özel şartın kanuna aykırı olarak genel şartı genişletmesinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu göreve son verme işlemini iptal etmiş ise de Danıştay Onikinci Dairesi tarafından 657 sayılı Kanun'un 48/B. maddesindeki "diğer mevzuatında aranan şartları taşımak" ibaresindeki diğer mevzuattan kastın, idarenin kanunun verdiği yetkiye dayanarak ve ona aykırı olmamak kaydıyla günün koşullarına uygun olarak genel düzenleyici işlemler ile istihdam edeceği personelin niteliğini belirleyebilmesi olduğu ve bu yetkinin idareye Anayasa'nın 124. maddesiyle tanındığı, bu yönde çıkarılan Yönetmelik hükmü uyarınca başvurucunun, yapılan soruşturma sonucu ortak nitelik koşulunu kaybettiğinin tespiti hâlinde ayrıca bir mahkûmiyet kararı aranmaksızın 657 sayılı Kanun'un 98/b maddesi uygulanarak görevine son verilebileceği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Aksaray İdare Mahkemesi bozma kararına uyarak soruşturma raporunda yer verilen tespit ve ifadelerden başvurucunun memuriyet için gerekli özel şartı kaybettiğinin açık olduğu dolayısıyla göreve son verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. İdare Mahkemesi, Yozgat Ağır Ceza Mahkemesinin mahkûmiyet hükmünü doğrudan esas almamış; kararına ek gerekçe yapmıştır. Ceza Mahkemesinin söz konusu kararı daha sonra bozulmuş ve nihai olarak beraate hükmedilmiş olmakla birlikte İdare Mahkemesinin Danıştayın bozma kararı uyarınca disiplin kuralları çerçevesinde sonuca vardığı dolayısıyla bozma kararının Danıştay tarafından dikkate alınmamasının -yukarıda değinildiği gibi- ceza yargılamasının sonucundan bağımsız olarak disiplin hukuku ilkelerine göre uyuşmazlık incelendiğinden gerekçeli karar hakkına aykırı olduğu söylenemez.
34. Öte yandan başvurucu, Aksaray İdare Mahkemisinin bozulmuş olan ilk iptal kararı üzere iptal kararı doğrultusunda işlem tesis edilmesi istemiyle Diyanet İşleri Başkanlığına yaptığı başvurunun reddi üzerine açtığı davada emeklilik istemine ilişkin iradesinin fesada uğratıldığının dikkate alınmamasından da şikâyet etmiştir. Ankara İdare Mahkemesi başvurucunun kendi isteğiyle emekli olduğu hususuna vurgu yaparak statü değişikliği nedeniyle anılan kararın uygulanamayacğı gerekçesine dayanmıştır. Ancak uygulanması istenen kararın Danıştay tarafından bozulması üzerine temyiz aşamasında Danıştay bu hususa vurgu yaparak dayanak kalmadığı gerekçesiyle Ankara İdare Mahkemesinin kararını sonucu itibarıyla onamıştır. Dolayısıyla gerek Ankara İdare Mahkemesinin ret gerekçesi gerekse Danıştayın farklı onama gerekçesi, bu hükümlerin verildiği andaki hukuki duruma dayanmakta olup anılan kararların gerekçesiz olmadığı açıktır.
35. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucuna İlişkin İddialar
37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
39. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
40. Somut olayda, disiplin soruşturması sonucu başvurucunun memur olma koşullarından birini kaybettiği gerekçesiyle görevine son verilmiş ve bu işleme karşı açılan dava Danıştay Onikinci Dairesinin kararı gereği soruşturma raporunda yer verilen tespit ve ifadelere dayanılarak reddedilmiştir. Başvurucu, Ceza Mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini nitekim ceza yargılaması sonucu beraat ettiğini ileri sürmekte ise de Anayasa Mahkemesinin Kürşat Eyol (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 34) kararında belirtildiği üzere genel olarak ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olup kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir. Olayda Aksaray İdare Mahkemesi tarafından soruşturma rapor esas alınarak ve karar tarihindeki olgulara dayanılarak dava reddedilmiştir. İdare Mahkemesi, Yargıtay tarafından bozulan Ceza Mahkemesinin mahkûmiyet hükmünü doğrudan esas almamış, kararına ek gerekçe yapmıştır. Ceza Mahkemesinin nihai kararı beraat olmakla birlikte idare mahkemesinin Danıştayın bozma kararı uyarınca disiplin ilkeleri çerçevesinde sonuca vardığı gözetildiğinde ceza yargılaması sonucunun kesinleşmesini beklemeden karar verilmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunduğu söylenemez,
41. Öte yandan başvurucu, Aksaray İdare Mahkemisinin bozulmuş olan ilk iptal kararı üzere iptal kararı doğrultusunda işlem tesis edilmesi istemiyle Diyanet İşleri Başkanlığına başvuruda bulunmuş; istemi başvurucunun kendi isteğiyle emekliye ayrılması sonucu statü değişikliğinin ortaya çıktığı ve kamu görevi ile hukuki irtibatının kesildiği gerekçesiyle başvurusu reddedilmiştir. Bu işleme karşı Ankara İdare Mahkemesinde açılan iptal davası, anılan kararın hukuken ve fiilen uygulanma olanağının başvurucunun kendi iradesiyle emekli olması nedeniyle ortadan kaldırmış olduğu belirtilerek reddedilmiş; karar Danıştay tarafından isteme dayanak alınan Aksaray İdare Mahkemesinin iptal kararının bozulduğu ve davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle onanmıştır.
42. Olayda müftülük görevine son verme işleminin iptaline ilişkin Mahkeme kararı verilmeden önce başvurucu emekli olduğundan iptal kararının verildiği anda uygulama kabiliyetinden yoksun olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla gerek Ankara İdare Mahkemesinin ret gerekçesi gerekse Danıştayın farklı onama gerekçesi, bu hükümlerin verildiği andaki hukuki duruma uygun olup bu yönleriyle de bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunduğu söylenemez.
43. Sonuç olarak gerek 2014/6079 gerekse 2015/5188 sayılı bireysel başvurulara konu yapılan Derece Mahkemelerinin gerekçeleri ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
46. Başvurucu, gerek Aksaray İdare Mahkemesinde gerekse Ankara İdare Mahkemesinde görülen davaların makul sürede tamamlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

47. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalar ile hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince "kamu hukuku" alanına dâhil olan ancak sonucu itibarıyla medeni haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64; Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).
48. Başvurucunun görevine son verilmesi işlemi ile iptal kararının uygulanması isteminin reddine ilişkin işlemlere karşı açtığı iptal davalarının medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğuna kuşku yoktur.
49. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği dikkate alınarak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir (Selahattin Akyıl, § 45). Bu çerçevede idari yargıda dava açılabilmesi için öncelikle idari makamlara başvurulmasının zorunlu olduğu durumlar ile idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılmasını sağlamak amacıyla idari makamlara yapılan başvurular üzerine açılan davalar bakımından sürenin başlangıcı idareye başvuru tarihidir (Fevzi Kayacan, B. No: 2013/6066, 10/3/2015, § 23). Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52).
50. Bu kapsamda başvuruya konu her iki yargılama sürecinin ayrı ayrı incelenmesi gerekir. 2014/6079 sayılı bireysel başvuruya konu edilen Aksaray İdare Mahkemesinde görülen sürecin incelenmesinden; 4/5/2007 tarihinde Aksaray İdare Mahkemesinde iptal davasının açılmasıyla sürecin başladığı, 29/4/2008 tarihli kararla işlemin iptal edildiği ancak kararın temyiz edilmesi sonrasında Danıştay Onikinci Dairesinin 19/1/2009 tarihli kararıyla bozulduğu, karar düzeltme talebinin de aynı Dairenin 24/11/2009 tarihli kararıyla reddedilerek dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderildiği, Mahkemenin yaklaşık on sekiz ay Yozgat Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamanın sonucunu beklediği, daha sonra 16/8/2011 tarihli kararıyla bozmaya uyarak davayı reddettiği, kararın yeniden temyizi üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin 6/2/2014 tarihli kararıyla onandığı ve karar düzeltme isteminin de aynı Dairenin 13/11/2014 tarihli kararıyla reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği ve yargılamanın bu tarih itibarıyla sonlandığı görülmektedir. Bu çerçevede dosyanın özellikle İlk Derece Mahkemesinde bozmaya uyma kararı verildikten sonra Danıştayda temyiz ve karar düzeltme istemlerinin toplamda üç yılı aşkın bir sürede tamamlandığı böylece 4/5/2007 tarihinden 13/11/2014 tarihine kadar 7 yıl 6 ay 9 gün geçtiği anlaşılmaktadır.
51. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu davanın hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu davanın göreve son vermeye ilişkin olduğu da gözetildiğinde 7 yıl 6 ay 9 günlük yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
52. 2015/5188 sayılı bireysel başvuruya konu edilen Ankara İdare Mahkemesinde görülen yargılama sürecinin incelenmesine gelince; 27/6/2008 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına başvurulmasıyla sürecin başladığı, istemin reddedilmesi üzerine Ankara İdare Mahkemesinde 29/7/2008 tarihinde açılan davanın 19/6/2009 tarihli kararla reddedildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin 6/2/2013 tarihli kararıyla onandığı, karar düzeltme talebinin de aynı Dairenin 23/12/2013 tarihli kararıyla reddedilerek İlk Derece Mahkemesi kararının kesinleştiği ve yargılamanın bu tarih itibarıyla sonlandığı görülmektedir. Bu çerçevede dosyanın İlk Derece Mahkemesinde yaklaşık bir yıl içinde karar verildikten sonra Danıştayda temyiz ve karar düzeltme istemlerinin toplamda dört yıla yakın bir sürede tamamlandığı, böylece 27/6/2008 tarihinden 23/12/2013 tarihine kadar 5 yıl 5 ay 26 gün geçtiği anlaşılmaktadır.
53. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu davanın hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 5 yıl 5 ay 26 günlük yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
54. Açıklanan nedenlerle başvurucunun başvuruya konu her iki yargılama yönünden Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
56. Başvurucu, her iki başvurusu için toplamda 298.750 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
57. Yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
58. Adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 13.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
59. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığından başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
60. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 433 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.233 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 13.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,


D. 433 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.233 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 1. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Aksaray İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Onikinci Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
I. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Başkan Üye Üye
Burhan ÜSTÜN Hicabi DURSUN Hasan Tahsin GÖKCAN





Üye Üye
Kadir ÖZKAYA Rıdvan GÜLEÇ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için