Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Al Nashiri / Polonya – 28761/11 Husayn (Abu Zubaydah) / Polonya–7511/13
0

Al Nashiri / Polonya – 28761/11 Husayn (Abu Zubaydah) / Polonya–7511/13

Al Nashiri / Polonya – 28761/11
Husayn (Abu Zubaydah) / Polonya–7511/13
24.07.2014 tarihli Kararlar [IV. Bölüm]

Olaylar–Başvuranların her ikisi de, Birleşik Devletler Merkez İstihbarat Ajansı (CIA) tarafından gerçekleştirilen “olağandışı teslimat” işlemi mağduru oldukları iddia etmişlerdir. Olağandışı teslimat, Polonya makamlarının bilgisi dâhilinde,sorgu gerçekleştirilmesi amacıyla yakalanma ve Polonya’daki gizli bir alıkoyma merkezine olağandışı olarak transfer edilme işlemlerini kapsamıştır. Başvuranlar Polonya’ya 2002 yılının Aralık ayında “teslimat uçağı” ile gelmişlerdir ve CIA tarafından işletilen bir alıkoyma merkezinde tutulmuşlardır. Burada, sözde “geliştirilmiş sorgu tekniklerine” ve “resmi olmayan” sorgu metotlarına maruz kalmışlardır. Bahsedilen teknikler, Al Nashiri davasında, yalancı infaz, uzun süreli olarak stres içeren pozisyonlarda tutma, tutuklama tehdidi ve aile üyelerini istismar etme tehditlerini içermiştir. Başvuranlar bunun ardından, teslimat uçaklarıyla gizlice Polonya’dan Guantanamo Körfezi’nde bulunan Birleşik Devletler Deniz Üssü’ne götürülmüşlerdir (Al Nashiri, Haziran 2003; Husayn ise Eylül 2003’te).
Al Nashiri2011 yılında, ölüm cezası istemiyle Birleşik Devletler askeri komisyonu karşısına çıkmıştır. Askeri komisyonlar 2002 yılının Mart ayında, Birleşik Devletler federal adli sistemi dışında, terörle mücadele kapsamında Birleşik Devletler vatandaşı olmayan bazı kişilerin yargılanması amacıyla kurulmuştur. Yargılama ve inceleme panelleri yalnızca, Birleşik Devletler silahlı kuvvetlerinin subaylarından oluşmaktadır. Komisyon kurallarına göre, işkence altındayken alınan ifadelerin bir kişi açısından delil niteliğinde olması durumunda, bu ifadeler de dâhil olmak üzere hiçbir ifade kapsam dışında tutulmamaktadır. Birleşik Devletler Yüksek Mahkemesi 29 Haziran 2006 tarihinde, askeri komisyonun “davanın incelemesine devam etmek için yetkisinin bulunmadığına” ve bu durumun Amerikan Askeri Ceza Kanunu ve Cenevre Sözleşmesi’nin ortak 3. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir .
Başvuranların olağandışı teslimatlarının gerçekleştiği koşullar çeşitli rapor ve soruşturmaların konusu olmuştur. Bunların arasında, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından yürütülen, bazı Avrupa Konseyi üye devletlerinde CIA tarafından gerçekleştirilen gizli tutukluluk faaliyetlerine ilişkin iddialara yönelik soruşturma raportörü olarak Dick Marty tarafından hazırlanan raporlar da yer almaktadır (“Marty Raporları”). Başvuranlar ayrıca CIA Genel Müfettişi tarafından 2004 yılında hazırlanmış olan ve Ağustos 2009’da Birleşik Devletler yetkililerince, büyük ölçüde gözden geçirilmiş bir şekilde yayımlanan bir rapora dayanmışlardır. Bu rapora göre başvuranlar, “waterboard tekniği”, kutu içerisine hapsetme, wallstanding ve diğer stres içeren pozisyonlar da dâhil olmak üzere “geliştirilmiş sorgu tekniklerinin” kullanıldığı “Yüksek Değerli Tutuklu” (Birleşik Devletlere yönelik terör tehditleri hakkında bilgi verme ihtimali bulunan terör şüphelileri) kapsamına girmektedirler. Başvuranlar ayrıca Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafından hazırlanan, CIA gözetiminde bulunan “Yüksek Değerli Tutuklulara” yönelik muamele hakkındaki 2007 tarihli bir rapora atıfta bulunmuşlardır. Bu rapor, maruz bırakıldıkları muameleyi anlatan ve Al Nashiri ve Husayn’in de aralarında bulunduğu 14 tutuklu ile gerçekleştirilen röportajlar temelinde hazırlanmıştır.
Polonya topraklarındaki gizli CIA tutukevlerine ilişkin olarak, Polonya’da 2008 yılının Mart ayında bilinmeyen kişiler hakkında ceza soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma birkaç kez genişletilmiş olup, Mahkeme’nin kararı verdiği tarihte halen devam etmekteydi.
Hukuki değerlendirme – Madde 38: Hükümet, gizlilik ve devam etmekte olan ceza soruşturması nedeniyle, Mahkeme’nin yazılı delil sunma taleplerini yerine getirmemiştir.
Mahkeme, talep edilen delilin hassas nitelikte olduğunun veya ulusal güvenlik konusunda endişe yaratabileceğinin bilincindedir. Bu nedenle Hükümet başlangıçtan itibaren,sunulan hassas belgelerin gizliliğine ilişkin olarak açık bir güvence sunmuştur. Tarafların yazılı beyanları üzerinde gizlilik ilkesini uygulamış ve yalnızca delillerin sunumuna ilişkin olarak gizli şekilde ayrıca bir duruşma düzenlemiştir.
Mahkeme Hükümet’in, Mahkeme’nin usul kurallarının gizliliğe ilişkin olarak yeterli güvenceler sağlamadığı konusundaki görüşünü kabul etmemiştir. Sözleşmeci Devletlerin Sözleşme kapsamındaki yükümlülükleri bütün olarak değerlendirildiğinde, bu yükümlülükler, Mahkeme tarafından Sözleşme ve İç Tüzük kapsamında ortaya konulan usule uygun hareket etme hususunda taahhütte bulunmalarını da kapsamaktadır. Hükümet’in ileri sürdüğü üzere, Mahkeme İç Tüzüğü yalnızca “Mahkeme’nin kendi içerisinde benimsediği bir kurallar bütünü” değildir. Mahkeme’nin Sözleşme’nin 25 (d)maddesinde belirtilen yargılamaların işleyişi konusunda kendi kurallarını belirleme hususundaki yetkisinden kaynaklanmaktadır. İç Tüzükte gizli veya başka türden hassas bilgilerin işleme alınması amacıyla belirli ve detaylı hükümlerin bulunmaması, Mahkeme’nin dış dünyadan kopuk bir şekilde işlediği anlamına gelmemektedir. Aksine, Sözleşme kurumları yıllardan bu yana ulusal güvenlikle ilgili meseleler dâhil olmak üzere, büyük ölçüde hassas konular içeren davaların incelenmesi hususunda genel olarak kabul görmüş ilkeler ortaya koymuştur. Mahkeme, belirli bir davanın kendine özgü koşullarına göre belirlenen uygulanabilir bazı düzenlemeler kabul ederek, gizli delillerin işleme alınması konusundaki endişelere yeterli şekilde yanıt verecek durumdadır.
Mahkeme ayrıca Hükümet’in, soruşturmaların gizliliği konusundaki yerel düzenlemelerin, delil sunma konusundaki yükümlülüğün ortadan kaldırılması hususunda yasal bir engel teşkil ettiği yönündeki görüşünü de kabul edememektedir. Hükümet, Mahkeme’nin delil niteliğinde belge sunulması talebine uyulmamasının haklı gerekçelere dayandırılması amacıyla, ulusal kanunlara veya iç hukuktaki yasal engellere istinat edemez. Özellikle Mahkeme’nin, dava dosyasını göz önünde bulundurmak amacıyla soruşturmacı savcıdan izin alması gerekli değildir. Özet olarak, talep edilen belgelerin savcılık tarafından hazırlanmasının sağlanması ve bütün olarak veya istenmesi durumunda, kısaltılmış şekilde, Mahkeme tarafından belirtilen süre sınırı içerisinde ve belirtilen vasıtayla iletilmesi Hükümet’in sorumluluğundadır. Bu bilgilerin sunulmaması, Mahkeme’nin 38. madde kapsamındaki görevlerine engel teşkil edecektir.
Sonuç: 38. maddenin gereklilikleri yerine getirilmemiştir (oy birliğiyle).
Olayların tespiti
Mahkeme, bilirkişi ve tanıkların ifadeleri ve uluslararası soruşturma ve raporlar da dâhil olmak üzere elinde bulunan belgeleri dikkate alarak; başvuranların 5 Aralık 2002 tarihinde CIA’e ait bir teslimat uçağı ile Polonya’ya geldiklerini, CIA’e ait bir alıkoyma merkezinde tutularak, resmi olmayan soruşturma tekniklerine tabi tutulduklarını ve sonrasında sırasıyla Haziran ve Eylül 2003’te CIA’e ait teslimat uçağıyla Polonya’dan transfer edildiklerini makul şüphenin ötesinde tespit etmiştir.
Ayrıca Polonya devletinin, CIA tarafından ilgili tarihte Polonya topraklarında gerçekleştirilen faaliyetlerin niteliği ve amacı hakkında bilgi sahibi olduğunu tespit etmiştir. Polonya, kendi toprakları içerisinde, CIA tarafından gerçekleştirilen teslimat işleminin hazırlanması ve yerine getirilmesi ve gizli tutukluluk ve sorgu faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi konusunda işbirliği yapmıştır. Polonya CIA’in, kendisine ait hava sahası ve havalimanını kullanmasına izin vermiş, lojistik hizmet sağlamış, özel güvenlik düzenlemeleri yapmış, uçağın inişi için özel bir usul uygulamış, CIA ekiplerinin ve tutukluların kara ulaşımını sağlamış ve gizli tutukluluk işleminin gerçekleştirilmesi için söz konusu üssü korumaya almıştır. Polonya devleti, Birleşik Devletler yetkililerinin gözetiminde bulunan terör şüphelilerinin kötü muameleye maruz bırakıldığı ve istismar edildiği yönünde, yaygın bir bilginin mevcut olduğunu dikkate alarak; CIA’in bu tür kişileri Polonya toprakları içerisinde alıkoymasını sağlayarak, Sözleşme’ye aykırı muamelelerle maruz bıraktığının bilincinde olmalıydı.
Madde 3
(a) Usul bakımından – Polonya’da CIA’e ait bir gizli alıkoyma merkezinin bulunduğuna ilişkin iddialara yönelik soruşturma, Polonya makamlarının, Aralık 2002 ve Eylül 2003 tarihleri arasında kendi toprakları içerisinde CIA tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerin niteliği ve amaçları hakkında bilgi sahibi olmasına karşın; 2008 yılının Mart ayında, başvuranların alıkonulması ve kötü muameleye tabi tutulmasından yaklaşık altı yıl sonra başlatılmıştır. Ancak, bu tür faaliyetlerin iç hukuka ve Polonya’nın uluslararası yükümlülüklerine uygun olup olmadığının soruşturulması bir yana; Polonya makamları ilgili tarihte, bu tür faaliyetlerin önlenmesi amacıyla hiçbir girişimde bulunmamıştır. Altı yıldan daha fazla süre sonra, bilinmeyen kişiler hakkındaki soruşturma halen derdest olup, ceza kovuşturması başlatıldığına dair herhangi resmi bir doğrulama bulunmamaktaydı. Polonya makamları açısından soruşturma yapılmaması, yalnızca, söz konusu faaliyetlerin Birleşik Devletler ve Polonya istihbarat servisleri arasında gizli olarak kalması gerektiği ile açıklanabilir.
Bunlar, söz konusu meselelerin (insan hakkı ihlaline ilişkin ciddi iddialar, kanuna uygunluk, faaliyetlerin meşruiyeti) önemi ve ciddiyetinin, soruşturmanın yoğun şekilde kamu denetimine tabi olmasını gerektirdiği davalardır. Hukuka aykırı olduğu iddia edilen eylemden sorumlu kişilerin, hesap verme yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak, Polonya devleti kurumları içerisinde hukukun üstünlüğü ilkesine uyulmasının sürdürülmesi bakımından yararlıdır. Polonya halkının, gerçekleştirilen soruşturma ve sonuçları hakkında bilgi sahibi olma konusunda meşru bir çıkarı bulunmaktadır. Dava ayrıca, istihbarat servisleri tarafından gizli operasyonlar kapsamında, Sözleşmece korunan hakların ihlal edilmesine karşılık, hukukta ve uygulamada, istihbarat servislerinin demokratik denetimi ve uygun tedbirler alma gereğine ilişkin olarak daha genel bir sorun yaratmıştır. Somut davanın koşulları, Polonya yasal düzeninin bu koşulu karşılayıp karşılamadığına ilişkin olarak bazı endişeler ortaya çıkarabilir.
Bu görüşler ışığında Mahkeme, söz konusu işlemlerin, Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında “ivedi”, “kapsamlı” ve “etkin” soruşturmanın gerekliliklerini karşılamadığına hükmetmiştir.
Sonuç: ihlal (oy birliğiyle).
(b) Esas bakımından– Polonya’da tutulmaları sırasında CIA tarafından başvuranlara uygulanan muamele işkence teşkil etmiştir. Alıkoyma merkezinde başvuranların sorguya çekilmesi ve kötü muameleye maruz kalmasının tek sorumlusunun CIA olduğu ve Polonya makamlarının içeride neler olduğuna tanık olmaları veya tam olarak bilmelerinin mümkün olmadığı doğrudur. Ancak Polonya devleti, Sözleşme’nin 3. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde 1. madde uyarınca, kendi yargı yetkisi dâhilinde bulunan kişilerin işkenceye, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye maruz kalmamalarının sağlanması amacıyla, önlem almakla yükümlüdür. Polonya devleti, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, sürecin tamamını kolaylaştırmış, faaliyetlerin gerçekleşmesi için gereken koşulları yaratmış ve olayları engellemek amacıyla herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Böylelikle Polonya devletinin, CIA tarafından gerçekleştirilen teslimat programına rıza göstermesi ve göz yumması nedeniyle, başvuranların haklarının Polonya sınırları içerisinde ihlal edilmesinden dolayı sorumlu olduğu değerlendirilmelidir.
Ayrıca Polonya devleti, başvuranların Polonya topraklarına getirilmesi ve buradan transfer edilmelerinin, “olağandışı teslimat” yoluyla gerçekleştiğinin farkındadır. Sonuç olarak Polonya makamları, CIA’in başvuranları diğer gizli alıkoyma merkezlerine transfer etmesini sağlayarak, 3. maddeye aykırı şekilde kötü muameleye ve tutulma koşullarına tabi tutulmalarına ilişkin olarak öngörülebilir ve ciddi bir riske maruz bırakmıştır.
Sonuç: ihlal (oy birliğiyle).
Madde 5: Terör şüphelilerinin, gizli olarak tutulması CIA teslimat programının temel bir özelliğidir. Teslimat operasyonları, büyük ölçüde ülkelerin işbirliği, yardımlaşması ve aktif katılımı ile sağlanır. Bu ülkeler hava sahalarını, CIA tutuklularını taşıyan uçakların inmesi için havaalanlarını ve tutukluların güvenli bir şekilde alıkonulabilecekleri ve sorguya alınabilecekleri binaları Birleşik Devletlerin hizmetine sunmaktadır. CIA’in ihtiyaçlarına göre binaları ayarlamak, güvenliği sağlamak ve lojistik destek sağlamak şeklinde gerçekleşen bu tür bir işbirliği ve yardım, CIA’in gizli tutukluluk faaliyetlerinin etkin bir şekilde işleyişi bakımından gereklidir.
Ayrıca, Mahkeme’nin 3. madde kapsamındaki bulgularına göre, Polonya CIA’in başvuranları denizaşırı gizli tutukluluk merkezlerine transfer etmelerini sağlayarak, başvuranları Sözleşme’ye aykırı olan ve 5. madde kapsamındaki şikâyet için de geçerli olan bir durumla karşı karşıya bırakmıştır.
Bu nedenle, Polonya’nın sorumluluğu, başvuranların Polonya topraklarında alıkonulması ve Polonya’dan transfer edilmesi ile ilgilidir.
Sonuç: ihlal (oy birliğiyle)
Madde 6 § 1: Başvuranların Polonya’dan transfer edilmeleri sırasında, Birleşik Devletler askeri komisyonu önünde gerçekleşen yargılamaların, üç gerekçeden dolayı, alenen adaletin tanınmaması anlamına geleceği hususunda gerçek bir risk bulunmaktaydı. Bu gerekçelerin ilki, söz konusu komisyonun, Mahkeme içtihatları uyarınca bir mahkemenin bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine ilişkin koşulları karşılamamasıdır. İkinci olarak bu komisyon, Birleşik Devletler ve uluslararası hukuk kapsamında meşru değildir (Birleşik Devletler Yüksek Mahkemesi, bu komisyonun, davanın incelenmesine devam etmesi için yetkisi bulunmadığına hükmetmiştir) ve Sözleşme’nin 6 § 1 maddesi uyarınca “yasayla kurulmamıştır”. Üçüncü olarak ise, işkence altında alınan ifadelerin terör şüphelileri hakkındaki davalarda delil olarak kabul edilmesi konusunda yüksek bir ihtimal vardır.
Polonya makamlarının, ilgili tarihte, herhangi bir terör şüphelisinin askeri komisyon tarafından yargılanacağı hakkında ve başta 26 Haziran 2003 tarihli Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE) kararında belirtilenler ile, dünya çapında bu kurum hakkında ifade edilen endişelere neden olan koşullar hakkında farkındalık sahibi olması gerekmekteydi.
Sonuç olarak, adaletin alenen tanınmaması konusunda gerçek ve öngörülebilir bir risk bulunmasına karşın; Polonya devletinin, başvuranların Polonya topraklarından transfer edilmesi konusunda işbirliği ve yardımda bulunması, Sözleşme’nin 6 § 1 maddesi kapsamındaki sorumluluğu ile ilgilidir.
Sonuç: ihlal (oy birliğiyle)
Sözleşme’ye Ek 6 No.lu Protokol’ün 1. maddesiyle bağlantılı olarak,2 ve 3. maddeleri (yalnızca Al Nashiri): Al Nashiri’nin Polonya’dan transfer edilmesi sırasında, askeri komisyon önünde gerçekleşecek yargılamaların ardından ölüm cezasına çarptırılması hususunda önemli ve öngörülebilir bir risk bulunmaktaydı. 20 Nisan 2011 tarihinde ölüm cezası gerektiren bir suçla itham edildiği dikkate alındığında, bu risk hafiflememiştir.
Sonuç: ihlal (oy birliğiyle)
Mahkeme ayrıca oy birliğiyle, başvuranların özel hayatına ve aile hayatlarına yönelik müdahalenin kanuna uygun olmaması ve haklı gerekçelere dayanmaması nedeniyle Sözleşme’nin 8. maddesinin ihlal edildiğini ve ceza soruşturmasının, etkin soruşturma standartlarına erişememesi ve başvuranlara “etkin hukuk yolu” sağlanamaması nedeniyle 3. maddeyle bağlantılı olarak 13. maddenin ihlal edildiğini tespit etmiştir.
Madde 46 (Al Nashiri davası): Polonya, Sözleşme’nin 2 ve 3. maddesi ve Sözleşme’ye Ek 6 No.lu Protokol’ün 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla, mümkün olan en kısa süre içerisinde, Birleşik Devletler makamlarının ölüm cezasına hükmetmemeleri hususunda teminat vermelerini talep ederek, Al Nashiri’nin ölüm cezasına çarptırılması riskini ortadan kaldırmak için girişimde bulunmak durumundadır.
Madde 41: Manevi tazminata ilişkin olarak, başvuranların her birine 100.000 avro ödenmesine karar verilmiştir.
(Gizli alıkoyma merkezleri ve ölüm cezasının kaldırılması hakkında daha fazla bilgi için, Mahkeme’nin tematik bilgi notlarına bakınız www.echr.coe.int-Press)

  Avukat   -   AİHM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için