Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Ali Bilbay Ve Diğerleri Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/13550)
0

Ali Bilbay Ve Diğerleri Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/13550)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ BİLBAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/13550)
Karar Tarihi: 26/10/2017
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin YILDIRIM
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd. : Leyla Nur ODUNCU
Başvurucular : 1) Ali BİLBAY
2) Emine DEMİR
3) Hacer BİLBAY
4) Hatice BİLBAY
5) İsa BİLBAY
6) İsmail BİLBAY
7) Sait BİLBAY
8) Şemse BİLBAY
9) Yasin BİLBAY
Vekili : Av. Mehmet KIRBOĞA


I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular; başvurucu Hatice Bilbay'ın oğlu, diğer başvurucuların kardeşi olan H.B.nin 28/5/2005 tarihinde rahatsızlanması üzerine Eskişehir Devlet Hastanesi Alpu Entegre Hizmet Birimine kaldırıldığını, ancak bu birimde gerekli tanı ve tedavilerin yapılmaması sonucu idarenin hizmet kusuru nedeniyle vefat ettiğini ileri sürerek olay nedeniyle uğradıkları zararların tazmini talebiyle Sağlık Bakanlığı aleyhine 3/3/2006 tarihinde maddi ve manevi tazminat istemi ile tam yargı davası açmışlardır.
10. Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 29/6/2007 tarihli ve E.2006/797, K.2007/1328 sayılı kararı ile başvurucular tarafından davalı idareye yapılmış bir başvuru bulunmadığı gerekçesi ile dava dilekçesinin bir örneğinin davalı idareye tevdiine karar verilmiştir.
11. Başvurucuların talebinin Sağlık Bakanlığınca zımnen reddedilmesi üzerine başvurucular tarafından Sağlık Bakanlığı aleyhine 18/12/2007 tarihinde maddi ve manevi tazminat istemi ile tam yargı davası açılmıştır.
12. Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 13/11/2008 tarihli ve E.2008/76, K.2008/966 sayılı kararı ile davanın reddine hükmedilmiştir.
13. Başvurucuların temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 7/5/2014 tarihli ve E.2013/3990, K.2014/3507 sayılı ilamıyla ilk derece mahkemesi hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
14. Davalı idarenin karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 30/12/2015 tarihli ve E.2014/9317, K.2015/9358 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
15. Bozma kararına uyularak yapılan yeniden incelemede, Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 12/1/2017 tarihli ve E.2016/427, K.2017/43 sayılı kararı ile başvurucuların maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, davanın açılış tarihi ve ıslah tarihleri dikkate alınarak yasal faize hükmedilmesine karar verilmiştir.
16. Temyiz talebi üzerine temyiz merciine gönderilen yargılama dosyası Danıştay Onbeşinci Dairesinde E.2017/980 numarası ile derdesttir.
17. Başvurucular 13/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
19. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
A. Başvurucu İsmail Bilbay’ın Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 83. maddesi ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi gereği başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında ilgilinin 2.000 Türk lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.
21. Genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının, ilgili düzenlemelerle bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların, başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
22. Bu kapsamda özellikle Anayasa Mahkemesini yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29; Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015; Osman Sandıkçı, B. No: 2013/6297, 10/3/2016; Selman Kapan ve diğerleri, B. No: 2013/7302, 20/4/2016).
23. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 28. maddesine göre gerçek kişiler hakkında sağ doğmakla başlayan kişilik ölümle sona ermektedir. Ölüm ile kişiliği sona erenler için ise artık hak ve fiil ehliyetine sahip olduklarından söz etmeye olanak bulunmamaktadır. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 43. maddesinde ve 513. maddesinin birinci fıkrasında yer alan hükümlerden anlaşıldığı üzere hukuki işlemden doğan vekâlet veren ile vekil arasında temsil yetkisine dair sözleşme, aksi kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça taraflardan birinin ölümü, ehliyetini kaybetmesi veya iflası ile hiçbir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden son bulacaktır (Abdurrehman Uray, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 28). Bu bakımdan müvekkilin ölümü ile davaya vekâlet son bulduğundan müvekkilin sağlığında düzenlediği vekâletname ile yetkili kıldığı vekili (avukatı), müvekkilin ölümünden sonra onun adına dava açamaz (Abdulhalim Özdemir ve diğerleri, B. No: 2014/9850, 16/11/2016, § 28).
24. Başvuru konusu olayda başvurucu Hatice Bilbay, oğlu İsmail Bilbay'a velayeten 29/3/2007 tarihinde Avukat Mehmet Kırboğa’ya vekâlet vermiştir. Nüfus kayıtlarına göre başvurucu İsmail Bilbay'ın 2/7/2014 tarihinde vefat ettiği tespit edilmiştir. Vekil tarafından 13/8/2014 tarihinde başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuru yapılmış, başvuru formunda başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer verilmediği gibi başvuru sonuçlanana kadar da bir bildirimde bulunulmayarak Mahkemeyi yanıltıcı bir davranışın ortaya konulduğu anlaşılmaktadır. Başvuru tarihinden önce vefat eden başvurucu adına aksi bir kanıya varılacak durum bulunmadığından vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan bireysel başvuruda, başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasının değerlendirilmesi söz konusu olamayacaktır.
25. Açıklanan nedenlerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
26. Avukat Mehmet Kırboğa aleyhine, Anayasa Mahkemesini yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216 sayılı Kanun’un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 1.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucuların Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden
28. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
29. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
30. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar, başvurucuların 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesi kapsamında davalı idareye başvuru yapmaksızın doğrudan dava açmaları nedeniyle dava dilekçesinin bir örneğinin davalı idareye tevdiine karar verilmesi sonucunda başvuruculara atfedilebilecek bir gecikmenin de olduğu dikkate alındığında, somut olayda (18/12/2007 tarihinden itibaren) yaklaşık 9 yıl 10 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varılması gerekir.
31. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
33. Başvurucular, manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
34. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
35. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında;
i. Başvurucular Ali Bilbay, Hatice Bilbay ve Sait Bilbay'ın aynı konutu paylaştığı ve ekonomik birliktelik içerisinde olduğu dikkate alınarak net 9.600 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine,
ii. Başvurucular Emine Demir, Hacer Bilbay, İsa Bilbay, Şemse Bilbay ve Yasin Bilbay'ın farklı konutlarda ikamet ediyor olmaları dikkate alınarak net 9.600 TL manevi tazminatın başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucu İsmail Bilbay hariç olmak üzere diğer başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu İsmail Bilbay yönünden yapılan başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
2. Avukat Mehmet Kırboğa'nın 6216 sayılı Kanun’un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca takdiren 1.000 TL disiplin para cezası ile CEZALANDIRILMASINA,
B. Diğer başvurucuların makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. 1. Başvurucular Ali Bilbay, Hatice Bilbay ve Sait Bilbay'a net 9.600 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
2. Başvurucular Emine Demir, Hacer Bilbay, İsa Bilbay, Şemse Bilbay ve Yasin Bilbay'a net 9.600 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
3. Başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucu İsmail Bilbay dışında diğer başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Danıştay Onbeşinci Dairesine (E.2017/980) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Şanlıurfa Barosuna ve Türkiye Barolar Birliğine GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Başkan Üye Üye
Engin YILDIRIM Serdar ÖZGÜLDÜR Celal Mümtaz AKINCI





Üye Üye
Muammer TOPAL M. Emin KUZ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için