Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Askeri Karaduman Başvurusu (Başvuru Numarası: 2013/1910)
0

Askeri Karaduman Başvurusu (Başvuru Numarası: 2013/1910)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

ASKERİ KARADUMAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/1910)

Karar Tarihi: 10/3/2015
R.G. Tarih- Sayı: 6/6/2015-29378

BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR

Başkan : Serruh KALELİ
Üyeler : Burhan ÜSTÜN
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör : Yunus HEPER
Başvurucu : Askeri KARADUMAN
Vekili : Av. Vedat KARADUMAN

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin makul süre içinde sonuçlanmaması nedeniyle makul sürede yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 5/2/2013 tarihinde Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 9/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 3/1/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 15/6/2005 tarihli iddianamesi ile görevli memurun resmi evrakta sahteciliği ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarından cezalandırılması için Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
8. Başvurucu, 24/6/2005 tarihinde, görevli memurun resmi evrakta sahteciliği ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarından tutuklanmıştır.
9. Başvurucu hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 7/10/2005 tarihli iddianamesiyle diğer üç sanıkla birlikte müteselsilen resmi belgede sahtecilik ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması için Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesine yeni bir kamu davası açılmış ve dosya Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/312 Esasına kaydedilmiştir.
10. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi 2005/191 Esas ve 2005/312 Esas sayılı dava dosyaları aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan bahisle birleştirilmesine ve davanın 2005/191 esas üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
11. Başvurucu, 1/3/2006 tarihinde tahliye edilmiştir.
12. Başvurucunun, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/4/2007 tarihli kararı ile dolandırıcılık ve memurun resmi evrakta sahteciliği suçlarından cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 15/10/2012 tarihli ilamı ile ilk derece mahkemesinin kararı, memurun resmi belgede sahteciliği suçundan kurulan 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet hükmünün onanmasına, kamu kurumu aleyhine dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir.
14. Yargıtay ilamı başvurucuya 24/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bireysel başvuru 5/2/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
15. 13/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 339. maddesi ve 504. maddesinin yedinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 5/2/2013 tarih ve 2013/1910 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlanmadığını beyan ederek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.



B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddeleri uyarınca kişilere, medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların yanı sıra, cezai alanda yöneltilen suç isnatlarının makul sürede karara bağlanmasını talep hakkı tanınmıştır. Suç isnadı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi olup, kişiye cezai alanda yöneltilen iddianın suç isnadı niteliğinde olup olmadığının tespitinde; iddia olunan suçun pozitif düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun gerçek niteliğinin, suç için öngörülen cezanın niteliği ile ağırlığının değerlendirilmesi gerekir. Ancak isnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise, ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın, adil yargılanma hakkının kapsamına girdiği kabul edilecektir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
23. Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, görevli memurun resmi evrakta sahteciliği ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarından cezalandırılması için kamu davası açılmış ve başvurucu isnat edilen suçlardan yargılanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
24. Cezai alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama veya gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı an olup, somut başvuru açısından bu tarih, başvurucu hakkında iddianame düzenlendiği ve böylece isnattan haber olduğu anlaşılan 15/6/2005 tarihidir. Sürenin bitiş tarihi ise, suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 34; B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, Yargıtay ilamının tarihi olan 15/10/2012 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
25. Başvurucu hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 15/6/2005 tarihli iddianamesi ile görevli memurun resmi evrakta sahteciliği ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarından cezalandırılması için kamu davası açılmıştır. Başvurucu, hakkında kamu davası açıldıktan sonra 24/06/2005 tarihinde isnat edilen suçlarından tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında kovuşturma devam ederken bu kez Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 07/10/2005 tarihli iddianamesiyle diğer üç sanıkla birlikte müteselsilen resmi belgede sahtecilik ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması için Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesine yeni bir kamu davası açılmış ve başvurucu hakkındaki iki dava dosyasının, aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan bahisle birleştirilmesine karar verilmiştir. Başvurucu, yaklaşık 7 ay tutuklu kaldıktan sonra 01/03/2006 tarihinde tahliye edilmiştir. Yapılan yargılama sonunda başvurucunun Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/04/2007 tarihli kararı ile dolandırıcılık ve memurun resmi evrakta sahteciliği suçlarından cezalandırılmasına karar verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 15/10/2012 tarihli ilamı ile memurun resmi belgede sahteciliği suçundan kurulan 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet hükmünün onanmasına, kamu kurumu aleyhine dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesine karar verilmiş ve karar aynı tarihte kesinleşmiştir.
26. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 22-45).
27. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yedi yıl dört aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
29. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
30. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık yedi yıl dört aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan
Serruh KALELİ

Üye
Burhan ÜSTÜN

Üye
Nuri NECİPOĞLU

Üye
Hicabi DURSUN

Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için