Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Batyrkhaırov v.Türkiye Davası (Başvuru No. 69929/12)
0

Batyrkhaırov v.Türkiye Davası (Başvuru No. 69929/12)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

BATYRKHAIROV v.TÜRKİYE DAVASI
(Başvuru no. 69929/12)


KARAR

STRAZBURG

5 Haziran 2018

İşbu karar Sözleşmenin 44 § 2 maddesinde belirtilen koşullar uyarınca kesinlik kazanacaktır. Editör tarafından şekli düzenlemelere tabi tutulabilir.
Batyrkhairov v. Türkiye davasında,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Bölüm):
Robert Spano,Başkan,
Paul Lemmens,
LediBianku,
Işıl Karakaş,
ValeriuGriţco,
JonFridrikKjølbro,
StéphanieMourou-Vikström, yargıçlar,ve
Bölüm Yazı İşleri Müdürü, StanleyNaismith’in katılımlarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Heyeti hâlinde toplanmış, 15 Mayıs 2018 tarihinde gerçekleştirilen kapalı müzakereler sonrasında, aynı tarihte aşağıdaki kararı vermiştir:

USUL

1. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan (69929/12 no.lu) davanın temelinde, Arman Batyrkhairov adlı Kazakistan vatandaşı (“başvuran”) tarafından, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme’nin (“Sözleşme”) 34. maddesine uygun olarak, 10 Eylül 2010 tarihinde yapmış olduğu başvuru bulunmaktadır.

2. Başvuran, İstanbul Barosuna bağlı Avukat A. Yılmaz, Avukat S.N. Yılmaz ve Avukat Buhari Çetinkaya tarafından temsil edilmiştir. Türk Hükümeti (“Hükümet”) ise kendi görevlisi tarafından temsil edilmiştir.

3. Başvuranın Kazakistan’a geri gönderilmesi ve Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulduğu iddia edilen kötü koşulları, yukarıda belirtilen şikâyetler hususunda etkili yasal yolların eksikliği, başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulmasının yasadışı olduğu iddiası ve tutulmanın gerekçelerine ilişkin olarak başvurana bilgi aktarımı eksikliğinin yanı sıra tutulmasının yasallığına itiraz etmek ve tazminat talep etmek için etkili bir hukuk yolunun bulunmaması ile ilgili şikâyetler 12 Aralık 2016 tarihinde Hükümete tebliğ edilmiştir ve Mahkeme, başvurunun kalan kısmının Mahkeme İç tüzüğünün 54 § 3 maddesi uyarınca kabul edilemez olduğunu beyan edilmiştir.
OLAYLAR
I. DAVA KOŞULLARI
4. Başvuran 1980 yılında doğmuştur ve Atırav’da (Kazakistan) tutuklanmıştır.

A. Başvuranın Türkiye’ye gelişi ve iltica usulü

5. Başvuranın iddialarına göre, kendisi 2008 yılında Kazakistan’dan ayrılmıştır ve 2011 yılının Haziran ayına kadar Suudi Arabistan ve Suriye’de bir öğrenci olarak ikamet etmiştir.Kazakistan’da dini aşırılık suçlamalarından çok sayıda kişi tutuklandığı ve Kazakistan hükümetinden gelen baskılardan ötürü başvuranın arkadaşları siyasi ve dini kimlikleri yüzünden ülkelerinden ayrıldıkları için başvuran ülkesine geri dönmek istememiştir.

6. 2011 yılının Haziran ayında başvuran Türkiye’ye gelmiştir. Türkiye’ye gelişini takiben, hükümet uluslararası terörle bağlantılı yabancı uyruklu kişilere lojistik destek sağladığı şüphesi nedeniyle aleyhine iki adet ülkeye giriş yasağı çıkarılmış olduğunu ibraz etmiştir.

7. Belirtilmemiş bir tarihte, başvuran gözaltına alınmıştır ve sonrasında Kazakistan’a gönderilme amacıyla Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ne nakledilmiştir. Başvuran tutulduğu sırada iltica başvurusunda bulunduğu için, 28 Ekim 2011 tarihinde iltica müracaatının sonucunu beklemek üzere serbest bırakılmıştır. Aynı gün içerisinde Denizli iline gidip orada ikamet etmesi gerektiği kendisine bildirilmiştir.

8. 4 Kasım 2011 tarihinde başvuran tekrar iltica müracaatını, bu sefer Denizli Valilik Makamına arz etmiştir. Aynı gün içerisinde Denizli Emniyet Müdürlüğü’nden bir memur başvuranla bir ön mülakat yapmıştır. Başvuran, terör suçlamalarından ötürü Kazakistan makamlarınca arandığını öğrendiğini ve Türkiye’de kalmak için kendisine izin verilmesini istediğini ifade etmiştir. Kazakistan’a gönderilmesi halinde ölüm riskine maruz kalacağını belirtmiştir. Başvuranın 4 Kasım 2011 tarihli mülakatına ilişkin 22 Kasım 2011 tarihli rapora göre, Polis yetkilileri tarafından görevlendirilmiş tercüman başvuranın Türkçe konuştuğunu belirtmiştir.

9. 28 Kasım 2011 tarihinde başvurana iltica müracaatının reddedildiği bildirilmiştir. 22 Kasım 2011 tarihli rapora göre, başvuranla mülakat yapan polis memuru, başvuranın uyruğunu, kimliğini ve Kazakistan’da yaşadığı sorunları herhangi bir somut kanıta dayandıramadığını belirtmiştir. Ancak memur, başvuranın ülkesine iade edilmekten korktuğunu ve Kazakistan’a iade edildikten sonra yargılanacağını bildiğini Türk makamlarına bildirmiştir.
10. 29 Kasım 2011tarihinde başvuran iltica müracaatının reddine itiraz etmiştir. Kazakistan’a gönderilirse, gerçek bir ölüm riskine maruz kalacağını bir kez daha belirtmiştir.

11. Hükümetin ibrazlarına göre, 26 Aralık 2011 tarihinde itirazı reddedilmiştir.

12. Başvuran, 12 Ocak 2012 tarihinde Türkiye’den ayrılmasına izin verilmesi için Denizli Emniyet Müdürlüğü’ne bir başvuruda bulunmuştur ve polise Mısır’a giriş yapabilmek ve orada yaşamak için kendisine vize teklif edildiğini bildirmiştir.

13. 18 Ocak 2012 tarihinde polis başvurana ülkeden ayrılması için izin vermiştir.

B. İade İşlemleri

14.4 Ocak 2012 tarihinde yapılan bir toplantıda, Emniyet Genel Müdür Yardımcısının bir dizi polis makamına gönderdiği 6 Ocak 2012 tarihli bir belgeye göre, Kazakistan’ın Ankara’daki Büyükelçisi Türkiye İçişleri Bakanı’ndan, terör eylemlerine karışmış ve bu hususta Kazakistan’ın Interpol aracılığıyla aranma bildirileri (“Kırmızı Bültenler”) düzenlendiği Kazakistan vatandaşlarının iadesini talep etmiştir.Söz konusu kişilere ilişkin resmi bir iade talebi, 31 Aralık 2011 tarihinde Kazakistan’ın Ankara Büyükelçiliği tarafından Dışişleri Bakanlığı’na bildirilmiştir.Büyükelçilik tarafından hazırlanan belgeye göre, başvuran ve diğer dört kişi, Kazakistan’ın batı bölgesinde terör saldırıları düzenleyen bir terör örgütü olan “İslami Cihad Birliği” üyesi olduğu belirtilmiştir. Kazakistan’ın Kırmızı Bülten Bildirimi’nin Interpol aracılığıyla alınmasından sonra Türk makamlarınca tutuklanmışlardır.Büyükelçilik, iltica taleplerini takiben, başvuranın da aralarında bulunduğu dört kişinin, serbest bırakıldığına dikkat çekmiştir.Kazak yetkililer, bu beş kişinin, ülkelerinde yeni bir terör saldırısı hazırlama sürecinde oldukları ve serbest bırakılmalarının ardından aralarından dördünün diğer bir terör örgütü olan Jund el-Khilafa (“Hilafetin Askerleri”) ile birlikte işbirliği halinde Kazakistan’ın bir ili olan Atırav’da bir terör saldırısı düzenledikleri kanısındadırlar.Büyükelçilik buna göre Türk makamlarına bu kişilere iltica hakkı vermemelerini ve bu kişilerin Kazakistan’a iade edilmelerini talep etmiştir.

15.19 Ocak 2012 tarihinde, başvuran İstanbul Atatürk Havalimanı’nda Mısır’a gidecek olan uçuşunu beklerken, Kazakistan Büyükelçiliği tarafından Türk makamlarına gönderilen iade talebiyle polis tarafından gözaltına alınmıştır.

16. 23 Ocak 2012 tarihinde, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Interpol-Europol birimi, Interpol aracılığıyla Kazakistan tarafından başvurana ilişkin olarak terörle ilgili suçlar temelinde bir Kırmızı Bülten çıkarıldığını Adalet Bakanlığına ve çok sayıda güvenlik dairesine bildirmiştir.

17. 24 Ocak 2012 tarihinde, Bakırköy Sulh Ceza Mahkemesi, başvuranın tutukluluk halinin iade işlemleri kapsamında kırk günlük bir süreye tabi tutulması hükmüne varmıştır.Başvuran daha sonra İstanbul’da Maltepe Cezaevi’nde gözaltına alınmıştır.

18. 25 Ocak 2012 tarihinde başvuran Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe vermiş ve tutukluluğuna itiraz etmiştir.Dilekçede, bunların yanı sıra, menşe ülkesinde işkenceye veya diğer kötü muamele biçimlerine maruz bırakılacak bir kişinin o ülkeye iade edilmemesi gerektiğini belirtmiştir.

19. 27 Ocak 2012 tarihinde Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi başvuranın tutukluluğuna itiraz dilekçesini reddetmiştir.
20. 28 Şubat 2012 tarihinde Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Kazakistan yetkili makamları tarafından istenilen iade talebini reddetmiştir.Aynı gün yapılan duruşma sırasında, Ağır Ceza Mahkemesi başvuran Türkçe konuşabildiği için bir tercüman görevlendirmeyi gerekli görmemiştir. Mahkeme kararında yer alan gerekçeye göre, başvuran, savunma ibrazlarında, El Kaide veya İslami Cihad üyesi olmakla yanlış şekilde suçlandığını iddia etmiş ve mahkemeden kendisini Kazakistan’a iade etmemesini istemiştir.Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi, başvuranın Kazakistan’a iade edilemeyeceğine karar vermiştir çünkü Kazakistan’da aleyhine yöneltilen suçlama, Ceza Kanunu’nun 18 § 1 (b) Maddesinde sıralanan, suçluların iadesini içermeyen, söz konusu zamanda yürürlükte olan (aşağıda paragraf 30’a bkz.) suç kategorilerinden birinin kapsamına girmiştir. Mahkeme ayrıca başvuranın serbest bırakılmasına karar vermiştir.28 Şubat 2012 tarihli karar, temyiz başvurusu yapılmadığı için kesinleşmiştir.

C. Başvuranın Türkiye’den geri gönderilmesi

21. 28 Şubat 2012 tarihinde başvuran cezaevinden tahliye edilmiştir ancak hemen ardından İstanbul’daki Kumkapı Geri Gönderme Merkezine nakledilmiştir.29 Şubat 2012 tarihli bir belgeye göre, bu bağlamda yürütülen sınırdışıetme işleminin sonucuna göre başvuranabekletildiği bildirilmiştir.

22. 7 Mart 2012 tarihindeEmniyet Genel Müdür Yardımcısı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne başvuranın sınırdışıedilmesi talimatını vermiştir.

23. 12 Mart 2012 tarihinde, gözaltında bulunduğu sırada başvuran, temsilcilerini noterden önce vekâletname yapmak suretiyle yerel makamlar ve Mahkeme önünde kendi adına gerekli hukuki ve usuli işlemleri üstlenmek üzere görevlendirmiştir.

24.Başvuranın ibrazlarına göre, 21 Mart 2012 tarihinde başvuranın temsilcilerinden biri olan Yılmaz, kendisiyle görüşmek için Kumkapı Geri Gönderme Merkezine gittiğinde, başvuranın 12 Mart 2012 tarihinde Kazakistan’a gönderildiği hususunda merkezdeki memurlar tarafından sözlü olarak bilgi almıştır.

25. Başvuranın avukatının talebi üzerine, 31 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü, başvuranın avukatına 12 Mart 2012 tarihinde başvuranın Kazakistan’a sınırdışıedildiğini bildiren bir mektup göndermiştir.

26. Yılmaz, 10 Mayıs 2014 tarihli bir mektupta, başvuranın Kazakistan’a döndüğü sırada gözaltında tutulup, Atırav Cezaevine gönderildiğini ileri sürmüştür.Avukat, başvuranın aile üyelerinin kendisiyle yaptıkları telefon görüşmeleri sırasında konuyla ilgili sorularına cevap vermekten kaçındığı gerekçesiyle, başvuranın Kazakistan’da kötü muameleye maruz kalıp kalmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığını belirtmiştir.

D. Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ndeki tutulma koşulları

1. Başvuranın açıklamaları

27. 28 Şubat ve 12 Mart 2012 tarihleri arası başvuran Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulmuştur.Tutulma süreci boyunca başvuran merkezin aşırı kalabalık olduğunu iddia etmiştir. Tutulduğu süre boyunca açıkhavaya çıkmasına veya başka herhangi bir sosyal aktivitede bulunmasına izin verilmemiştir. Başvuran ayrıca, merkezde temizlik sorunları olduğunu ve sağlanan gıda miktarının da yetersiz olduğunu iddia etmiştir.

2. Hükümetin açıklamaları

28. Hükümet, başvuranın tutulduğu Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nin 300 kişilik kapasitesi olduğunu ve 28 Şubat ile 12 Mart 2012 tarihleri arasında toplam 100 ile 140 kişi arasında belirli bir süre tutulduğunu ileri sürmüştür.Tutuklular üç katta kalmaktadır: ilk iki kat erkek tutuklulara, üçüncü kat ise kadın tutuklulara ayrılmıştır. Birinci katta dört adet yatakhane bulunmaktadır, bu odalar sırasıyla 50, 58, 76 ve 84 metrekaredir. İkinci katta ise 50, 58, 69, 76 ve 84 metrekare genişliğinde beş adet yatakhane bulunmaktadır. Erkek tutuklular için ayrılmış on odada toplam 120 ranza bulunmaktadır ve tüm odalar doğal ışık almaktadır.Kat başına beş duş ve altı tuvaletin bulunmasının yanı sıra, günlük olarak kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeğinin servis edildiği 69 metrekarelik bir kafeterya da yer almaktadır.Tutuklular, fiziksel koşullar ve mevcut personelin sayısı izin verdiği takdirde açık havada egzersiz yapma hakkına sahiptirler.Tesiste her hafta bir doktor bulunmaktadır ve acil durumlarda tutukluların da tıbbi tedaviye erişimleri bulunmaktadır.Söz konusu tesisin temizliği olduğunda ise, tam zamanlı çalışan altı adet temizlik personeli bulunmaktadır.

II. İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMASI

29.Yabancı ülke vatandaşlarının sınırdışıedilmesine ilişkin olarak yürürlükte olan ilgili iç hukuk ve uygulamanın bir açıklaması, Abdolkhani ve Karimnia / Türkiye (30471/08, §§ 29-43, 22 Eylül 2009) davasında mevcuttur.

30. Hâlihazırda yürürlükte olan Ceza Kanunu’nun 18 § 1. maddesinin ilgili bölümleri şu şekilde belirtilmektedir:

“Yabancı bir ülkede ... işlendiği iddia edilen bir suçtan dolayı suçlanan bir yabancı, bu ülkeye kovuşturma için talepte bulunulduğunda iade edilebilir ... Ancak
......
b) Eğer [söz konusu] eylem düşünce suçu veya siyasi ya da askerî suç niteliğinde ise ... ”
talep kabul edilmeyecektir...”

III. İLGİLİ ULUSLARARASI BELGELER

A. Birleşmiş Milletler Belgeleri

1. Birleşmiş Milletler İşkenceyle Mücadele Komitesinin Kazakistan’a ilişkin 12 Aralık 2008 ve 12 Aralık 2014 tarihli Nihai Görüşleri

31. 12 Aralık 2008 tarihli Kazakistan ile ilgili Nihai Görüşlerinde (CAT/C/KAZ/CO/2) BM İşkenceyle Mücadele Komitesi aşağıdaki gözlemleri yapmıştır:

“... 7. Komite, çözülen suçların sayısı ile belirlenen başarı kriterlerini karşılamak üzere (2,11 ve 12. maddeler) sık sık “gönüllü itirafları” veya delil olarak kullanılacak bilgileri elde etmek için, kolluk kuvvetleri tarafından işlenen cinsel istismar ve tecavüz tehdidi de dâhil olmak üzere, işkence ve kötü muamelenin sık kullanımına ilişkin tutarlı iddialardan endişe duymaktadır...

8.Komite, geçici tutuklu tecrit tesislerinde (IVS) işkence veya diğer kötü muamele iddiaları başta olmak üzere ve İçişleri Bakanlığı veya Kazakistan Milli Güvenlik Komitesi (KNB) yetkisi altındaki tecrit tesislerinde (SIZO), özellikle de KNB tarafından yürütülen ulusal ve bölgesel güvenlik ve terörle mücadele operasyonlarının kapsamındaki soruşturma hususunda endişelidir. Komite belgeleri büyük bir önemle KNB’nin terörle mücadele eylemlerini sığınmacılar ve yasaklı İslami grupların ya da partilerin üyeleri ya da üyesi olduğu şüphelenilen kişiler gibi hassas grupları ya da ulusal ve bölgesel güvenliğe tehdit oluşturabilecek grupları hedef almak için kullandığını rapor etmiştir (madde 2)...”

32. 2010 yılının Kasım ayında BM İşkenceyle Mücadele Komitesinin 45. Oturumunda incelenmiş ve 2011 yılının Şubat ayında yayınlanmış “Kazakistan’ın üçüncü dönemsel raporu sunulmadan önce sorunların listesi” (CAT/C/KAZ/3) başlıklı bir belgede ilgili olduğu kadarıyla aşağıdaki şekilde belirtilmiştir:

“...Madde 2
3. 2008’de yapılan önceki dönemsel raporun değerlendirilmesinden bu yana Komite huzurunda sunulan bilgilere göre, kolluk kuvvetleri görevlileri tarafından işlenen cinsel istismar ve tecavüz tehdidi de dâhil olmak üzere, işkence ve kötü muamele muhatap devlet için önemli bir sorun teşkil etmeye devam etmektedir ve bu durum istisnai ve seyrek hallerde gerçekleşmemektedir.”

33.Kazakistan’ın 12 Aralık 2014 tarihli Nihai Görüşlerinde (CAT/C/KAZ/CO/3), BM İşkenceyle Mücadele Komitesi aşağıdaki gözlemleri yapmıştır:

“... 7. Komite, muhatap devletin insan haklarının korunması ve işkence ve kötü muamelenin önlenmesi ile ilgili yasa ve politikaları güçlendirmeyi amaçlayan önlemlerini memnuniyetle karşılarken, yukarıda bahsedilen kanun ve politikaların uygulamada tutarlı bir şekilde yürürlüğe konmadığını bildiren raporlardan endişe duymaktadır. Komite bilhassa, geçici tutuklu tecrit tesislerinde (IVS) ve tutulma merkezlerinde (SIZO) İçişleri Bakanlığının ve Milli Güvenlik Komitesinin yetki sınırları altında “gönüllü itirafları” veya delil olarak kullanılacak bilgileri elde etmek amacıyla (madde 2) kolluk kuvvetleri görevlileri tarafından işlenen cinsel istismar ve tecavüz tehdidi de dâhil olmak üzere işkence ve kötü muamelenin kullanımına yönelik süregelen iddialar hususunda endişe duymaktadır..."

2.Eski Birleşmiş Milletler Özel Raportörünün 16 Aralık 2009 tarihli işkence konulu raporu

34. İşkence ve başka zalimane, insanlıkdışı ve onur kırıcı davranış ya da ceza konusunda eski Birleşmiş Milletler Özel Raportörü olan SayınManfredNowak5-13 Mayıs 2009 tarihleri arasında Kazakistan’ı ziyaret etmiştir.İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan 16 Aralık 2009 tarihli raporunun yanı sıra, Nowak aşağıdaki gözlemlerde bulunmuştur:

“... Cezaevlerindeki fiziksel koşullar ve gıda tedariki son yıllarda uluslararası insan hakları hukukunun en önemli şartlarından biri olan uluslararası asgari standartlarla uyumlu hale getirilmiş gibi gözükse de, bireysel suçlunun cezalandırılmasındansa rehabilitasyonu ve bireyi yeniden topluma kazandırmayı temel alan cezaevi kurumları konusunda bir başarı sağlanamamıştır; yasalar tarafından sağlanan dış dünyayla temas konusundaki kısıtlamalar, söz konusu ilkeyle ters düşmektedir. Bir başka önemli mesele ise, mahkûmlar arasındaki hiyerarşinin ayrımcı uygulamalara ve bazı durumlarda şiddete yol açtığı gerçeğidir.
Aynı durum tutuklu yargılama ve gözaltı tesisleri için de geçerlidir. İçişleri Bakanlığı, Milli Güvenlik Komitesi ve Adalet Bakanlığı’nın ön duruşma tesislerinde, fiziki koşullar ve gıda tedariki açısından iyileştirmeler yapılmış gibi görünmektedir; ancak, dış dünyayla olan temasların çoğu zaman uzun süreler boyunca neredeyse tamamen engellenmesi, masumiyet karinesi ilkesiyle açıkça çelişmektedir ve şüpheliler üzerine orantısız bir psikolojik baskı yaratmaktadır.
Kamu görevlileri, yargıçlar, avukatlar ve sivil toplum temsilcileri, şiddet mağdurları ve özgürlüklerinden mahrum bırakılan kişilerle yapılan görüşmeler temelinde, Özel Raportör, işkence ve kötü muamele kullanımının tecrit durumlarının ötesine geçtiği sonucuna varmaktadır.Şüphelilerden itiraf elde edebilmek için el ve yumrukla, içleri kum dolu plastik şişelerle, polis coplarıyla dövülme, tekmeleme ve plastik poşet ve gaz maskesi vasıtasıyla nefessiz bırakma hususunda pek çok inandırıcı suçlama eline ulaşmıştır. Bazı durumlarda ise, bu iddialar adli tıp kanıtlarıyladesteklenmiştir... ”

3. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi otuz beşinci yıllık raporu

35. 28 Temmuz 2011 tarihinde kabul edilen BM İnsan Hakları Komitesi raporunda (A/66/40 (Cilt I)) Kazakistan ile ilgili olarak aşağıdakiler kaydedilmiştir:

“...(8) Komite, Muhatap Devletin bu tür eylemleri cezalandırmak için uygun mevzuatın oluşturulması dadâhil olmak üzere, terör eylemleriyle mücadele hususunda tedbirlerin uygulanması gereksinimini takdir etmesine rağmen, terörle mücadele adına kolluk kuvvetleri görevlilerinin sığınmacılar ve İslami grup üyeleri gibi hassas grupları hedef aldıklarına dair bilgileri içeren raporlardan büyük bir üzüntü duymaktadır (madde 2 ve 26).

Muhatap Devlet, kolluk kuvvetlerinin terörle mücadele yönündeki faaliyetlerinin, bireyleri sadece toplumdaki statüleri veya dini inanç ve tezahürleri nedeniyle hedef almamasını sağlamak için gerekli önlemleri almalıdır. Ayrıca,Muhatap Devlet, terörizmle mücadele yönündeki tedbirlerinin Sözleşme ve uluslararası insan hakları hukuku ile uyumlu olmasını sağlamak durumundadır. Bu bağlamda, Muhatap Devlet bir sonraki dönemsel raporunda bulunmak üzere terörle mücadele hususundaki mevzuatın uygulanması ve bunun Sözleşme kapsamındaki haklardan yararlanılmasını nasıl etkilediğine ilişkin kapsamlı verileri derlemek durumundadır.

...
(14) Komite, işkencenin Önlenmesi Komitesi’nin tavsiyelerinin uygulanmasına ilişkin 2010–2012 eylem planının kabul edildiğini kaydetmekte ve işkence raporları sayısının artması ve Özel Temsilciler tarafından işkence iddialarına yönelik inceleme oranının azalmasına yönelik endişesini ifade etmektedir. Komite aynı zamanda, Ceza Kanunu’nun 347-1. maddesi kapsamında ölümle sonuçlanan işkenceye yönelik azami suçun (10 yıllık hapis cezası) çok düşük olması konusunda da endişe duymaktadır (7. madde).

Devlet, diğerlerinin yanı sıra Özel Temsilcilerin iddia edilen kolluk görevlilerinin görevini kötüye kullanmalarına yönelik bağımsız incelemeler gerçekleştirme yetkilerinin güçlendirilmesi suretiyle işkenceye son vermek için uygun tedbirler almalıdır. Bu bağlantıdan yola çıkarak Devlet, 1999 İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezanın Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelenmesi Rehberi’nin (İstanbul Protokolü) kolluk görevlilerine yönelik tüm eğitim programlarına dâhil ederek kolluk görevlilerinin işkence ve kötü muamelenin önlenmesine yönelik eğitim almaya devam etmelerini sağlamalıdır. Dolayısıyla Devlet, işkence ve kötü muamele iddialarının etkili bir biçimde incelenmesini, faillerin yargılanmasını ve uygun yaptırımlar uygulanarak cezalandırılmasını ve mağdurların yeterli tazminatı almalarını sağlamalıdır. Bu doğrultuda, Devlet işkenceye yönelik cezaların, bu tür suçların mahiyeti ve büyüklüğü ile orantılı olmasını sağlamak adına Ceza Kanunu’nu gözden geçirmeye teşvik edilmektedir. ...”

B. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı Raporları

36. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, Kazakistan’daki İnsan Hakları Uygulamalarına ilişkin 2011 tarihli raporunda diğerlerinin yanı sıra aşağıdaki ifadeleri kaydetmiştir:

“Kanun işkenceyi yasaklamaktadır ancak, polis ve cezaevi görevlileri, genellikle itiraf etmelerini sağlamak için tutukluları düzenli olarak şiddete maruz bırakmıştır ve kötü muamelede bulunmuştur...

İnsan hakları aktivistleri, işkencenin yasal tanımının çok muğlak olduğunu ve BM standartlarını karşılamadığını ve suça yönelik cezaların fazla müsamahakâr olduğunu iddia etmiştir. Başkanlık İnsan Hakları Komisyonu ve insan hakları kamu denetçisi, bazı kolluk görevlilerinin işkenceyi ve diğer yasa dışı inceleme yöntemlerini kullandıklarını onaylamıştır. İnsan hakları gözlemcileri ve uluslararası yasal gözlemciler; sanığın suçu itiraf etmesini,sanığa karşı kamu davasının oluşturulmasında farklı türde delil toplanmasına kıyasla daha önemle vurgulayan idari ve usule yönelik uygulamaları kaydeder. Mahkemeler genellikle, sanıkların yetkililerin itirafları işkence veya zorlama yoluyla elde ettiği iddialarını görmezden gelmiştir.

2010 Ekim ayında BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve çeşitli STK’ların ev sahipliğinde düzenlenen bir etkinlikte, BM işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya küçük düşürücü muamele veya cezalandırma özel raportörü, kendi değerlendirmesine göre; işkencenin Kazakistan’da yaygın olmadığını ancak dokunulmazlık kültürünün polisi itiraf elde etmek için ağır kaba dayak ve asfiksasyon gibi uç yöntemleri kullanmasına müsaade ettiğini belirtmiştir. Nowak, polisin işkence şikâyetlerini nadiren incelediğini ifade etmiştir.

...Yerel STK’lar, hükümetin işkencenin bir sorun olduğunu alenen kabul ettiğini bildirmiştir.

37. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, Kazakistan’daki İnsan Hakları Uygulamalarına ilişkin 2012 tarihli raporunda diğerlerinin yanı sıra aşağıdaki ifadeleri kaydetmiştir:

“...Kanun işkenceyi yasaklamaktadır ancak iddialara göre polis ve cezaevi görevlileri, itiraf etmelerini sağlamak veya itiraf etmeye zorlamak için tutuklulara işkence yapmış ve kötü muamelede bulunmuştur. Örneğin, Kazakistan Uluslararası İnsan Hakları Bürosu’ndan bir temsilci; tutuklularda kabuklu cilt, açık yaralar, kesikler ve aşırı soğuğa maruz kalma gibi işkencenin fiziksel emarelerini gördüğünü bildirmiştir. Temsilci aynı zamanda, yetkililerin genellikle insan hakları gözlemcilerinin sürgün yerlerindeki koşulları gözlemlemesine müsaade etmediğini iddia etmiştir. STK temsilcilerinden oluşan bir grup olan Kamu İzleme Komisyonu Üyeleri, Kostanai sürgün yerinde mahkûmlarla mülakat yapmıştır. Mülakatın ardından, yetkililer grubun notlarına el koymuştur ve söylenilenlere göre komisyona şikâyette bulunan mahkûmlara şiddet uygulayarak ve onları ceza hücrelerine yerleştirerek cezalandırmıştır.

Yerel STK’lara göre; işkence, itirafı sağlamak için en fazla tutuklu yargılanma merkezlerinde ortaya çıkmıştır.

Yetkililer, Kuzey Kazakistan’da Saragaş kentinden iki polis memurunu, hırsızlıkla suçlanan üç tutuklunun itirafını sağlamaya çalışırken işkenceyle suçlamıştır. Polis memurları iddialara göre, tutukluların başlarına plastik torba geçirmiş ve onları elektrik şokuna maruz bırakmıştır.

...İnsan hakları konusunda başkana tavsiyeler veren Kazakistan İnsan Hakları Komisyonu, 2011 yılında bazı kolluk görevlilerinin işkenceyi ve diğer yasa dışı inceleme yöntemlerini kullandıklarını bildirmiştir. Komisyon, işkence şikâyetlerini etkili bir biçimde inceleyecek bağımsız bir kuruluşun bulunmadığını ifade etmiştir. ...

İnsan hakları kamu denetçisi, mahkûm ve tutulanların şikâyetlerini gözden geçirmiştir ve kolluk görevlilerin itirafı sağlamak için kötü muamele veya işkenceye başvurduğu sonucuna varmıştır.
C. Uluslararası Af Örgütü’nün Raporları

38. 27 Mayıs 2010 tarihinde yayımlanan Uluslararası Af Örgütü’nün raporundaki “2010 yılında Dünya’da İnsan Haklarının Durumu” başlıklı Kazakistan bölümü, uygun olduğu kadarıyla, aşağıdaki ifadelere yer vermektedir:

“...İşkence altında alınan itiraflar, halen mahkemede delil olarak kullanılmaya devam etmektedir. Adli kovuşturmalar, uluslararası adil yargılama standartlarına uygun değildir. Güvenlik güçleri ve bilhassa Ulusal Güvenlik Kurumu çalışanları tarafından işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, ulusal güvenlik ve terörizmle ve yolsuzlukla mücadele adı altında gerçekleştirilen operasyonlar bağlamında oldukça yaygındır.

....İşkence ve diğer kötü muameleler

Kasım ayında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kaboulov-Ukrayna davasında, Amir DamirovichKaboulovdâhil olmak üzere herhangi bir şüpheli suçlunun Kazakistan’a gönderilmesinin; ciddi anlamda işkence veya insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleye maruz kalma riski taşıyacakları için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinin ihlali olacağına karar vermiştir.

İstismar eylemlerine sınırlama getirmek için ceza kanunu ve ceza usulü kanununda değişiklik yapılmasına rağmen, işkence ve diğer kötü muamele yaygın olarak icra edilmeye devam etmiştir. Bildirilenlere göre, işkence yoluyla elde edilen itiraflar mahkemede delil olarak kullanılmaya devam etmiştir ve bireyler ulusal hukuk uyarınca izin verilen üç saatten fazla süreyle kayıtsız olarak tutulmaya devam etmiştir. Tutulmanın açık tanımının olmaması durumuna, 2008 yılında BM İşkenceye Karşı Komite’nin tavsiyelerine rağmen değinilmemiştir.

BM İşkence Özel Raportörü, 2009 Mayıs ayında Kazakistan’a gerçekleştirdiği ziyaretin ardından; “el ve yumruklarla, kumla doldurulan plastik şişeler ve polis coplarıyla şiddet uygulamaları ve tekmeleme, plastik torbalar yoluyla asfiksasyon ve şüphelilerin itiraf etmelerini sağlamak için kullanılan gaz maskelerine yönelik pek çok güvenilir iddia aldığı ve bazı durumlarda bu iddiaların adli tıp delilleriyle desteklendiği” sonucuna varmıştır. ...”

39. Uluslararası Af Örgütü’nün 13 Mayıs 2011 Cuma tarihinde yayımlanan raporundaki “2011 yılında Dünya’da İnsan Haklarının Durumu” başlıklı Kazakistan bölümü aşağıdaki ifadelere yer vermektedir:

“...Yetkililer, tutulma yerlerine bağımsız kamu gözlemcilerinin erişiminin arttırılması ve aleni şekilde işkenceye karşı sıfır tolerans politikasına bağlı kalınması dâhil olmak üzere işkencenin önlenmesi için birtakım tedbirler almıştır.
Kazakistan’ın insan hakları kaydı, Şubat ayında BM Evrensel Periyodik İncelemesi kapsamında değerlendirilmiştir. Hükümet temsilcisi, sunumunda Kazak yetkililerin işkenceye karşı sıfır tolerans politikasına bağlı olduğunu ve “işkencenin her zerresinin tamamen ortadan kaldırılmasına dek rahat etmeyeceklerini” yinelemiştir.

Şubat ayında, hükümet bağımsız bir tutuklama izleme mekanizması olarak Ulusal Önleme Mekanizması’nın (UÖM) kurulmasını üç yıla kadar ertelemiştir. Ancak, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne ek İhtiyarı Protokol kapsamındaki yükümlülüklerine göre, yetkililer; yerel ve uluslararası STK’lar ve hükümetlerarası kuruluşlarla yakın işbirliği içinde UÖM için yasal çerçeve geliştirmeye devam etmiştir.
Nisan ayında Başsavcılık, Uluslararası Af Örgütü’ne Bağımsız Kamu İzleme Komisyonu üyelerine, Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (UGK) mahkeme öncesi tutulma merkezlerine emsalsiz erişim verildiğini ve 2009 yılında dört ziyaret ve 2010 yılında sekiz ziyaretin gerçekleştirildiğini söylemiştir.
Bu tedbirlere rağmen, polis tarafından gözaltında tutulan kişiler, polis karakolunda resmi olarak tutuklanma kayıtları öncesinde ve sonrasında sıklıkla işkenceye ve diğer kötü muameleye maruz kaldıklarını bildirmişlerdir. Kolluk görevlileri; tutukluları tutuklandıkları andan itibaren üç saat için kayıt altına almalarını gerektiren mevcut tutuklama mevzuatına genellikle uymamıştır.
Ekim ayında, işkenceye ilişkin BM Özel Raportörü, Kazakistan’ı tutuklama ve cezaevi sisteminde işkence ve diğer kötü muamelenin kapsamını gizlemeye devam etmekle itham etmiştir ...”

HUKUK

I. BAŞVURANIN KAZAKİSTAN’A GÖNDERİLMESİ HAKKINDA SÖZLEŞMENİN 3 VE 13. MADDELERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDALARI

40. Başvuran, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28 Şubat 2012 tarihli kararına rağmen, kanunlara aykırı bir biçimde ve ülkesine dönmesi halinde işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalma riski taşıdığına ilişkin iddiası değerlendirilmeksizin, böyle bir risk o dönemde mevcut olduğu halde, Kazakistan’a gönderilmesi sebebiyle Sözleşme’nin 3 ve 13. maddeleri uyarıncaşikâyette bulunmuştur.

Sözleşmenin 3. ve 13. maddeleri şunları öngörmektedir:

“Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

“Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir
merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.”

41. Hükümet, bu iddialara itirazda bulunmuştur.
A. Sözleşmenin 3. Maddesi

1. Kabuledilebilirlik

42. Mahkeme Sözleşme’nin 35 § 3 (a) maddesi uyarınca başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olmadığını kaydetmektedir. Ayrıca, Mahkeme bu şikâyetlerin kabuledilemez olduğuna dair hiçbir gerekçe bulunmadığını belirtir. Dolayısıyla, kabuledilebilir olarak nitelendirilmelidir.

2. Esas

a. Tarafların ibrazı

43. Başvuran, Kazakistan’a gönderilmesinin kendisini, o ülkede kendisine yapılan suçlamalar nedeniyle ciddi düzeyde kötü muamele riskine maruz bırakacağını ifade etmiştir. Bu anlamda, idari yetkililerin iltica talebini, Kazakistan’a gönderilmesi halinde ciddi düzeyde kötü muamele riskiyle karşılaşacağı iddiasını değerlendirilmeksizin reddettiğini ileri sürmüştür. Başvuran ayrıca, iltica talebini reddeden karara itirazına yanıt olarak herhangi bir idari karar verilmediğini de ifade etmiştir. Başvuran, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nin suçluların iadesi talebini reddeden kararına rağmen Kazakistan’a gönderildiğini öne sürmüştür. Başvurana göre, kendisinin sınırdışıedilmesi, iç hukuk uyarınca yasa dışıdır. Başvuran, kendisi için sınırdışıetme kararının çıkarılmadığını ve dolayısıyla da Kazakistan’a gönderilmeden önce bu karara itiraz etme fırsatının olmadığını ifade etmiştir.

44. Hükümet, başvuranın uluslararası terörizme müdahil kişilere yardım sağlamasından şüphelenildiği için Türkiye topraklarına girmesinin yasaklandığını belirtmiştir. Hükümet ayrıca, polisin başvuranın Kazakistan yetkilileri tarafından arandığının ve Türk yetkilileri başvuranın iltica talebini değerlendirdikten sonra Kazakistan’a gönderilmesi halinde orada yargılanacağını bildiğini öne sürmüştür. Hükümet, başvuranın Kazakistan’a gönderilmesi halinde kötü muamele riskine ilişkin iddiasını doğrulayamadığını öne sürmüştür.

b. Mahkeme’nin değerlendirmesi

45. Mahkemenin yerleşik içtihadına göre; uluslararası hukuk uyarınca ve uluslararası hukukun BM İnsan Hakları Sözleşmesi dâhil olmak üzere antlaşmalarının yükümlülükleri uyarınca, İmzacı Devletler, yabancıların girişlerini, ikametlerini ve geri gönderilmelerini kontrol etme hakkına sahiptir. Ancak, İmzacı Devlet tarafından gönderilme, 3. madde kapsamında bir soruna yol açabilir ve dolayısıyla ilgili kişinin ülkeden gönderilmesi halinde, 3. maddeye aykırı olarak kötü muameleye maruz kalma konusunda ciddi bir riskle karşılaşacağına inanmaya yönelik tatmin edici gerekçelerin gösterildiği Sözleşme kapsamında sorumluluğunu taahhüt edebilir. Böyle bir durumda, 3. madde söz konusu kişiyi ülkeden göndermeme yükümlülüğüne atıfta bulunmaktadır (bkz. Saadi- İtalya [GC], no. 37201/06, §§ 124-125, AİHM 2008; F.G. -İsveç [GC], no. 43611/11, § 111, AİHM 2016; ve J.K. ve Diğerleri - İsveç [GC], no. 59166/12, § 79, AİHM 2016). Ayrıca, 3. maddenin, Avrupa Konseyi’ni oluşturan demokratik toplumların temel değerlerinden birini yücelttiğini ve mutlak suretle işkence ve insanlık dışı veya küçük düşürücü muamele ve cezalandırmayı yasakladığı dikkate alındığında, 3. maddeye aykırı olarak kötü muamele riskinden korkmak için tatmin edici gerekçelerin bulunduğu iddiası yakından incelenmelidir ve bağımsız ve titiz bir incelemeye tabi tutulmalıdır (bkz. Babajanov -Türkiye no. 49867/08, § 42, 10 Mayıs 2016 ve burada alıntı yapılan davalar).
46. Mahkeme, dava konusu olaylar ve yukarıda açıklandığı şekilde başvuranın şikâyetleri dikkate alındığında, mevcut davada yanıtlanması gereken asıl soru, başvuranın Kazakistan’da bahsi geçen türde bir kötü muamele riskiyle karşı karşıya olup olmadığı değil ancak Türk yetkililerinin; başvuranın 12 Mart 2012 tarihinde Türkiye’den Kazakistan’a sınırdışıedilmeden önce Kazakistan’a gönderilmesi halinde ciddi düzeyde kötü muamele riskiyle karşılaşacağına yönelik iddiasına ilişkin yeterli değerlendirme yapıp yapmadıklarıdır. Dolayısıyla, Mahkemenin incelemesi, Devlet yetkililerinin Sözleşmenin 3. maddesi kapsamında usule yönelik yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini belirlemekle sınırlı olacaktır.

47. Mahkeme, başvuranın sürekli olarak yerel makamlar nezdinde, Kazakistan’a gönderilmesi halinde ciddi düzeyde ölüm veya kötü muamele riskine maruz kalacağını iddia ettiğini gözlemlemiştir. Başvuran, yerel düzeydeki yetkililere kendi kişisel durumu ile ilgili bilgi ve kötü muamele ve ölüm riski korkusunun gerekçelerini iletmiştir. Bunun yanı sıra, Kazakistan yetkililerinin sınırdışıetmeye yönelik talebini içeren belge, başvuranın herhangi bir terör örgütü ile bağlılığını hiçbir zaman kabul etmemesine rağmen, Kazakistan yetkilileri tarafından terörizmşüphelisi olarak görüldüğünü göstermiştir. Mahkeme ayrıca, ilgili dönemde idari yetkililer tarafından ulaşılabilir olan bilgi ve materyallerden görülebileceği üzere; çeşitli tarafların Kazakistan’daki kolluk görevlileri tarafından kötü muamele yapıldığına yönelik bağımsız olarak iddialarda bulunduğunu gözlemlemiştir; kötü muamele örnekleri “istisnai veya nadir olaylarda” ortaya çıkmamıştır ve kolluk görevlileri ilgili ülkede “terörizmle savaşmak için İslami grup üyelerini hedef almıştır (bkz. yukarıdaki paragraf 31-39) Dolayısıyla, Mahkeme yerel makamların, başvuranın Kazakistan’a dönmesi halinde kötü muamele riskine maruz kalabileceğini gösteren gerçeklerin farkında olduğu veya farkında olması gerektiği sonucuna varmıştır. Bu nedenle; olası kötü muamele şüphelerini yok etmek için yerel makamların başvuranın savlarını ele alma ve başvuranın Kazakistan’a gönderilmesi halinde uğrayabileceği kötü muamele riskini dikkatli bir şekilde değerlendirme yükümlülükleri bulunmaktadır (bkz. F.G.,yukarıda bahsi geçen, § 127, ve Babajanov, yukarıda bahsi geçen, § 45).

48. Bu çerçevede Mahkeme; Hükümetin yerel makamların başvuranın Kazakistan’a gönderilmesinden önce gerçekten kötü muamele riskinin varlığını değerlendirip değerlendirmeyeceği; kendisinin gönderilmesine yönelik bir sınır dışı kararı çıkarılıp çıkarılmadığı ve başvuranın sınır dışı etme kararına yerel mahkemeler nezdinde itiraz etmesi için bir avukata ihtiyacı olup olmadığına yönelik görüş bildirmesinin açık bir şekilde talep edildiğini gözlemlemiştir.Hükümetten; yerel makamlar tarafından yapılan değerlendirme, sınır dışı etme kararı ve gönderilmesine yönelik resmi bildiri dâhil olmak üzere başvuranın iltica başvurusuna ilişkin belgelerin kopyalarının sunulması talep edilmiştir.

49. Hükümet; yalnızca başvuranın yerel makamlara yönelik ibrazlarını içeren bir belge, başvuranla yapılan görüşmeye ilişkin polis raporu, iltica talebinin reddiyle ilgili başvurana yapılan bildirinin bir kopyası ve diğer bildirim belgelerinin kopyalarını ibraz etmiştir. Hükümet, başvuranın iltica talebi ve 29 Kasım 2011 tarihli itirazına ilişkin yetkililer tarafından yapılan değerlendirmeyi içeren belgeleri sunmamıştır. Başvuran, itirazını reddeden karardan haberdar edilmemiştir. Ayrıca; dava dosyasında yetkililerin resmi bir sınırdışıkararı çıkardığını gösterecek ve başvuranın bu karardan haberdar edildiğine dair belge bulunmamaktadır. Hükümet ayrıca, yerel düzeyde gerçek bir kötü muamele riskinin varlığının değerlendirilmesine ilişkin Mahkeme’nin sorusunu yanıtlayamamıştır. Hükümet yalnızca, yetkililerin başvurana karşı terörizmle bağlantılı suçlamalardan haberdar olduğunu, başvuranın iltica talebinin değerlendirildiğinin ve başvuranın muhtemel kötü muamele iddialarının doğruluğunu ispat edemediğinin farkında olduğunu bildirmiştir.

50. Yukarıdaki açıklamalar, Mahkeme’yi bir sığınmacı olan başvuranın, kanuna aykırı olarak sınır dışı etmeye karşı koruma sağlayan yasal bir usul olmaksızın ve iltica talebi uygun bir şekilde değerlendirilmeden Avrupa Konseyi üyesi olmayan bir Devlet olan Kazakistan’a gönderildiği sonucuna varmasına yönlendirmiştir. Bu anlamda Mahkeme, Sözleşmenin 3. maddesine atfedilen önem, 3. madde ile garanti edilen hakkın mutlak özelliği ve kötü muamele riskinin gerçekleşmesi halinde ortaya çıkması muhtemel zararın geri çevrilemez yapısı göz önüne alındığında, ulusal yetkililerin mümkün olduğu kadar titiz olmaları ve gıyabında yurt içinde başvurulacak kanuni yolların etkili olamayacağı 3. madde kapsamında iddiaların dikkatli bir şekilde incelemeleri gerektiğini vurgulamaktadır (bkz. Babajanov, yukarıda bahsi geçen, § 48).

51. Son olarak, başvuran, mahkeme kararı mevcut olmasına rağmen polis tarafından Kazakistan’a gönderilmiştir. Başka bir ifadeyle; Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi; başvuran suçluların iadesini engelleyen söz konusu zamanda halen yürürlükte olan Ceza Kanunu’nun 18 § 1 (b) maddesinde yer alan suçlardan biriyle yargılandığı temelinde Kazak yetkililerin iade talebini reddeden bir karar vermiştir (bir diğer ifadeyle; hakaret suçu, siyasi suç veya askeri suç bkz. - yukarıdaki madde 20 ve 30). Mahkeme, başvuranın Kazakistan’a bu şekilde gönderilmesi durumunu, ulusal hukuktaki iade prosedürünün dolanılması olarak yorumlamaktadır. (bkz. mutatismutandis, SavriddinDzhurayev - Rusya, no. 71386/10, § 204, AİHM 2013 (alıntı)). 52. Özetle; başvuranı, Kazakistan’a gönderilmesi halinde 3. madde’nin aksine gerçek bir kötü muamele riskiyle karşı karşıya kalacağına ilişkin iddiasının ulusal yetkililer tarafından incelenmemesi ve ayrıca hukuka aykırı sınır dışı işlemine karşı koruma sağlayan yasal bir usulün olmaması nedeniyle, Mahkeme başvuranın 12 Mart 2012 tarihinde Kazakistan’a sınır dışı edilmesinin Sözleşmenin 3. maddesini ihlal ettiği görüşündedir (a.g.e, § 49; ayrıca karşılaştırınız Kaboulov -Ukrayna, no. 41015/04, §§ 110-115, 19 Kasım 2009; Baysakov ve Diğerleri -Ukrayna, no. 54131/08, §§ 46-52, 18 Şubat 2010; Dzhaksybergenov -Ukrayna. no. 12343/10, §§ 32-38, 10 Şubat 2011; Sharipov - Rusya, no. 18414/10, §§ 31-38, 11 Ekim 2011; Yefimova - Rusya, no. 39786/09, §§ 197-213, 19 Şubat 2013; ve Oshlakov - Rusya, no. 56662/09, §§ 78-92, 3 Nisan 2014).

B. Sözleşme’nin 13. maddesi

53. Sözleşme’nin 3. maddesinin mevcut davada ihlal edildiği sonucuna varmasına yol açan muhakeme göz önüne alındığında, Mahkeme Sözleşme’nin 13. maddesi açısından bakıldığında aynı olguların ayrı bir incelemeye tabi tutulması için hiçbir gerekçe bulunmadığı sonucuna varmaktadır. Bu nedenle, bu başlık altında başvuranın şikâyetlerinin kabul edilebilirliği ya da esaslarına ilişkin ayrı bir hüküm vermenin gereksiz olacağı görülmektedir (Babajanov, 52. paragraf).

II. SÖZLEŞME’NİN 5. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

54. Sözleşme’nin 5 § 1. maddesine dayanılarak, başvuran Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde yasa dışı olarak gözaltına alındığına yönelik şikâyette bulunmuştur. Ayrıca, 5 § 2. madde uyarınca, başvuran Geri Gönderme Merkezi’nde özgürlüğünden mahrum bırakılmasının sebeplerine ilişkin tam bir bilgi alamadığına yönelik de şikâyette bulunmuştur. 5 § 4. ve 13. maddeler uyarınca, başvuran Geri Gönderme Merkezinde tutulmasının bir mahkeme tarafından incelenmesini sağlayamadığını ileri sümüştür. Son olarak, Sözleşme’nin 5 § 5. maddesi uyarınca, başvuran yukarıda bahsi geçen şikâyetler bakımından iç hukuk kapsamında tazminat hakkı olmadığı görüşünü sürdürmüştür.
55. Hükümet bu savunmalara karşı çıkmıştır.
56. Mahkeme başlangıçta 13. madde kapsamındaki şikayetin yalnızca 5 § 4.madde kapsamında incelenebileceği görüşündedir. Bu da 13. maddedeki nispeten daha genel gerekliliklere ilişkin olarak lexspecialis (üst kanun) sağlamaktadır (bkz. Yarashonen - Türkiye, no. 72710/11, § 34, 24 Haziran 2014).

5. maddenin ilgili kısmında aşağıdaki ifade yer almaktadır:

“1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
...
(f) Kişinin, usulüne aykırı surette ülke topraklarına girmekten alıkonması veya hakkında derdest bir sınır dışı ya da iade işleminin olması nedeniyle yasaya uygun olarak yakalanması veya tutulması;
2. Yakalanan her kişiye, yakalanma nedenlerinin ve kendisine yöneltilen her türlü suçlamanın en kısa sürede ve anladığı bir dilde bildirilmesi zorunludur.
...
4. Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
5. Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir.”

A. Kabul edilebilirlik

57. 29 Şubat 2012 tarihli belgeye istinaden (bkz. yukarıdaki 21. Fıkra), Hükümet, başvuranın kendisine yönelik gerçekleştirilen sınır dışı işleminin sonucunu beklerken alıkonulduğu şeklinde bilgilendirildiğini ileri sürmüştür.

58. Başvuran ise Sözleşme’nin 5 § 2. maddesinin gereği olduğu üzere, tutulma sebeplerine ilişkin bilgilendirilmediğini iddia etmektedir. Başvuran yeterli Türkçe bilgisine sahip olmadığını ileri sürmüştür.

59. Hükümet tarafından ibraz edilen 29 Şubat 2012 tarihli belgeye dayanılarak, Mahkeme başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ndeki tutulma sebebine ilişkin Türkçe olarak bilgilendirildiğini gözlemlemektedir. Polis ile birlikte başvuranın görüşmesine katılan tercümanın ve Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nin başvuranın yeterli Türkçe bilgisine sahip olduğu yönündeki görüşlerine (bkz. yukarıdaki 8. ve 20. Fıkralar) ve başvuranın polis ve yargı merci huzurunda iddialarını Türkçe olarak sunmasına bakıldığında, Mahkeme başvuranın Türkçe konuşamadığı sonucuna varmak için hiçbir sebep görmemektedir.

60. Buna uygun olarak, başvuranın Sözleşme’nin 5 § 2. maddesi kapsamındaki şikâyeti açıkça dayanaktan yoksundur ve Sözleşme’nin 35 §§ 3 (a) ve 4. maddesi uyarınca reddedilmelidir.

61. Mahkeme başvuranın Sözleşme’nin 5 §§ 1, 4. ve 5. maddeleri kapsamındaki diğer şikâyetlerinin Sözleşme’nin 35 § 3 (a) maddesi uyarınca açıkça dayanaktan yoksun olmadığını kaydeder. Ayrıca, Mahkeme bu şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna dair hiçbir gerekçe bulunmadığını belirtir. Dolayısıyla, bu şikâyetler kabul edilebilir olarak nitelendirilmelidir.

B. Esaslar
1. Sözleşme’nin 5 § 1. Maddesinin İhlal Edildiği İddiası

62. Hükümet bu başlık altında hiçbir ibrazda bulunmamıştır.

63. Başvuran tutulmasının iç hukukta hiçbir yasal dayanağa sahip olmadığını iddia etmiştir.

64. Abdolkhani ve Karimnia - Türkiye (no. 30471/08, §§ 125-135, 22 Eylül 2009) davasında Mahkeme hâlihazırda benzer bir mağduriyeti incelemiştir. Bu davada, Mahkeme sınır dışı gerekçesiyle tutulma emri verme usulünü düzenleyen Türk kanununda açık yasal hükümlerin olmaması durumunda, başvuranın tutulmasının Sözleşme’nin 5. maddesinin amaçlarına göre “yasaya uygun” olmadığı görüşündedir. Mahkemenin bu karardaki bulgularından vazgeçmesine sebep olacak özel hiçbir koşul bulunmamaktadır.

65. Dolayısıyla, mevcut davada Sözleşme’nin 5 § 1. maddesi ihlal edilmiştir.

2. Sözleşme’nin 5 §§ 4 ve 5. Maddesinin İhlal Edildiği İddiası

66. Hükümet başvuranın tutulmasının yasaya uygunluğunun sorgulanması ve tazminat istenmesi amacıyla başvuranın Sözleşme’nin 125. maddesi uyarınca idari mahkemelere başvurabileceğini ileri sürmüştür. Ayrıca, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 27. Bölümü uyarınca (Kanun no. 2577) başvuranın tutulması bakımından infazın durdurulmasını talep edebileceğini ileri sürmüştür.

67. Başvuran Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulmasının yasaya uygunluğunu sorgulama aracı olarak kullanılacak etkili hiçbir hukuk yolu olmadığını ve Sözleşme’nin 5. maddesinin diğer fıkraları uyarınca şikâyetleri bakımından iç hukuk kapsamında tazminat hakkı olmadığını ileri sürmüştür.

68. Mahkeme, geçmişte birkaç benzer davada Sözleşme’nin 5 §§ 4 ve 5. maddelerinin ihlalinin tespit edildiğini kaydeder. Bu davalarda, Türk hukuk sisteminin başvuran konumundaki kişilere 5 §§ 4. maddenin gerektirdiği şekilde tutulmalarının yasaya uygunluğunun yargısal açıdan incelenmesini ve Sözleşme’nin 5 § 5. maddesinin gereği olarak yasa dışı tutulmaları sebebiyle tazminat almalarını sağlayabilecekleri bir hukuk yolu sağlamadığı sonucuna varılmıştır. (bkz.Tehrani ve Diğerleri - Türkiye, no. 32940/08, 41626/08 ve 43616/08, § 79, 13 Nisan 2010; yukarıda bahsi geçen Abdolkhani ve Karimnia, § 142; Dbouba - Türkiye, no. 15916/09, §§ 53-54, 13 Temmuz 2010; yukarıda bahsi geçenYarashonen, § 48; Musaev - Türkiye, no. 72754/11, § 39, 21 Ekim 2014 ve Alimov - Turkey, no. 14344/13, § 50, 6 Eylül 2016). İdari mahkemelerin talepleri incelediği ve sığınmacının tutulmasının yasal olmadığı gerekçesiyle sığınmacının salıverilmesine karar verdiği ve sığınmacıya tazminat verdiği Hükümet tarafından ibraz edilen herhangi bir örnek bulunmadığından, Mahkeme yukarıda bahsi geçen kararlardaki bulgularından vazgeçmek için hiçbir sebep görmemektedir.

69. Dolayısıyla, Sözleşme’nin 5 §§ 4. ve 5. maddesi ihlal edilmiştir.

III. KUMKAPI GERİ GÖNDERME MERKEZİNDE TUTULMA ŞARTLARI HASEBİYLE SÖZLEŞME’NİN 3. VE 13. MADDELERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

70. Başvuran Sözleşme’nin 3. ve 13. maddeleri uyarınca, 23 Şubat ve 12 Mart 2012 tarihleri arasında Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulma şartlarına ilişkin ve iç hukukta tutulma şartlarına ilişkin iddialarını sunabileceği herhangi bir iç hukuk yolu olmayışına yönelik şikâyette bulunmuştur.
Sözleşme’nin 3. ve 13. maddelerinde aşağıdaki ifade yer almaktadır:

“Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

“Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.”

71. Hükümet bu iddialara karşı çıkmıştır.

A. Kabul edilebilirlik

72. Hükümet, Sözleşme’nin 35 § 1. maddesinin gerektirdiği şekilde iç hukuk yollarını tüketmediği için başvurunun bu kısmının reddedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bu bağlamda, Hükümet başvuranın idari ya da yargısal mercilere başvurmuş olması gerektiği ve mağduriyetlerine ilişkin olarak Anayasanın 36. ve 125. maddeleri uyarınca tazminat talebinde bulunmuş olması gerektiği görüşünü sürdürmüştür.

73. Başvuran,şikâyetlerine ilişkin olarak yeterli sayıda hukuk yolunun bulunmadığını ve bu eksikliğin Hükumetin söz konusu yasal hükümlerin uygulamada nasıl etkili bir düzeltme sağlayacağını gösteren herhangi bir örnek sunamayışını da açıkladığını belirterek Hükümetin savunmasına karşı çıkmıştır.

74. Mahkeme başvuranın tutulması esnasında insanlık dışı ve onur kırıcı şartlardan şikâyetçi olmasını sağlayan etkili bir hukuk yoluna sahip olmadığına yönelik şikâyetinin esaslarıyla iç hukuk yollarının tüketilmesi meselesinin yakından bağlantılı olduğu görüşündedir. Bu sebeple, Mahkeme Sözleşme’nin 13. maddesi kapsamındaki şikâyetin esasını Hükümet’in itirazına katmayı gerekli görmektedir (bkz. yukarıda bahsi geçen Yarashonen, § 54; yukarıda bahsi geçen Musaev, § 45 ve yukarıda bahsi geçen Alimov, § 56).

75. Ayrıca, Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulma şartlarına ilişkin Sözleşme’nin 3. ve 13. maddeleri uyarınca başvuranın şikâyetlerinin ve bu bağlamda etkili hukuk yollarının olmamasının Sözleşme’nin 35 § 3 (a) maddesi uyarınca açıkça dayanaktan yoksun olmadığı mahkemece anlaşılmaktadır. Şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna ilişkin hiçbir gerekçe bulunmamaktadır. Bu sebeple, Mahkeme bu şikâyetlerin kabul edilebilir olduğu sonucuna varmıştır.

B. Esaslar

1. Sözleşme’nin 13. Maddesi

76. Yukarıda yer alan 72. fıkrada belirtildiği üzere, Hükümet başvuranın tutulma şartlarına ilişkin mağduriyetleri açısından etkili hukuk yollarına sahip olduğunu ileri sürmüştür.

77. Başvuran yukarıdaki 73. fıkrada belirlendiği üzere, şikâyetlerini ve savunmalarını yinelemiştir.

78. Mahkeme karşılaştırılabilir davalarda sorumlu Hükümetin benzer ibrazlarını halihazırda incelediğini ve reddettiğini ve Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlal edildiği sonucuna vardığını kaydeder (bkz.yukarıda bahsi geçen Yarashonen, §§ 56-66; yukarıda bahsi geçen Musaev,, §§ 53-55; T. ve A. - Türkiye, no. 47146/11, § 86, 21 Ekim 2014 ve yukarıda bahsi geçen Alimov, §§ 63-67). İdari veya yargı merciine yapılan başvurunun tutulma şartlarının iyileştirilmesine ve olumsuz maddi şartlar sebebiyle maruz kalınan ıstırap için tazminat verilmesine yol açtığı durumlara ilişkin Hükümet tarafından ibraz edilen hiçbir örnek olmaması durumunda, Mahkeme yukarıda bahsi geçen davalardaki bulgularından vazgeçmek için hiçbir sebep görmemektedir.

79. Bu sebeple, Mahkeme iç hukuk yollarının tüketilmemesine ilişkin Hükümetin itirazını reddeder ve başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulması esnasındaki yetersiz şartlara ilişkin şikâyette bulunmak üzere etkili bir hukuk yolu olmaması hasebiyle 3. madde ile bağlantılı olarak Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varır.

2. Sözleşme’nin 3. Maddesi

80. Hükümet, başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulma şartlarının Sözleşme’nin 3. maddesinin gerekliliklerine uygun olduğunu ileri sürmüştür.

81. Başvuran iddialarını sürdürmüştür.

82. Mahkeme Hükümetin ibrazlarında özellikle odaların kapasitesi ve 28 Şubat ve 12 Mart 2012 tarihinde bu odalarda tutulan kişilerin sayısına ilişkin olarak bilgi verdiğini kaydeder. Ancak, Hükümet başvuruya ilişkin tebligat verildiğinde belge ibraz etmesi açıkça istenmiş olmasına karşın, ibrazlarını destekleyen herhangi bir belge sunmamıştır.

83. Ayrıca, Mahkeme 2010, 2011 ve 2012 yıllarında Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulan başvuranlar tarafından Mahkeme huzuruna getirilen birkaç davada - açık hava egzersiz imkânına erişimi olmayışı ve aşırı kalabalık olması yönündeki belirgin kanıtlar sebebiyle - bu merkezde tutulmanın maddi şartları hasebiyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğinin anlaşıldığını kaydeder (bkz. Yukarıda alıntılanan Yarashonen, § 81; yukarıda alıntılanan Musaev, § 61 ve yukarıda alıntılanan Alimov, § 85). Mahkeme sırasıyla Haziran 2009, Mayıs 2012 ve Haziran 2012 tarihlerinde merkeze yapılan ziyaretleri takiben merkezde aşırı kalabalık olması ve açık hava egzersiz imkanı olmaması sorununa ilişkin olarak Avrupa İşkencenin ve İnsanlık dışı veya Onur kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT), TBMM üyelerinin ve göçmenlerin insan hakları BM Özel Raportörü’nün bulgularına yukarıda bahsi geçen davalarda özel bir önem atfettiğini kaydeder. Mahkeme Hükümetin söz konusu sonuçlardan vazgeçmeyi gerektirecek herhangi bir delil sunmadığını gözlemler. Bu sebeple, Mahkeme; başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulma şartlarının -tutulmanın ne zaman sona ereceğine ilişkin belirsizliğin sebep olduğu olası endişeyle de birleşince- başvuranın tutulma şartlarının tutukluluğun doğasında var olan kaçınılmaz oranın da üzerinde bir sıkıntıya sebep olduğu ve 3. maddenin öngördüğü onur kırıcı muamele eşiğine ulaştığı sonucuna varmada yeterli olduğu sonucuna varmaktadır.

84. Bu sebeple, başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulma şartları sebebiyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlali söz konusudur.

IV. SÖZLEŞME’NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI

85. Sözleşme’nin 41. maddesi şunu öngörmektedir:

“Eğer Mahkeme bu Sözleşme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.”

A. TAZMİNAT

86. Başvuran, manevi tazminat olarak 40,000 Avro (EUR) talep etmiştir.

87. Hükümet bu talebe aşırı olduğu gerekçesiyle itiraz etmiştir.

88. Mahkeme hakkaniyet temelinde başvurana manevi tazminat olarak 6,500 Avro ödenmesine karar vermiştir.

B. Masraflar ve Giderler

89. Başvuran ayrıca, avukat ücretlerinden dolayı 4.661 Avro ve seyahat masrafları, kırtasiye, fotokopi, çeviri ve posta gibi Mahkeme huzurunda ortaya çıkan diğer masraflar ve giderler için de 345 Avro talep etmiştir. Bu bağlamda, başvuran yasal temsilcilerinin otuz dokuz saat ve otuz dakika süreyle hukuki faaliyette bulunduğunu gösteren bir zaman çizelgesi, temsilcileriyle yapılan hukuki hizmet sözleşmesi ve geri kalan masraflar ve giderlere ilişkin faturaları ibraz etmiştir.

90. Hükümet bu talepleri dayanaksız olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.

91. Mahkeme’nin içtihadına göre, bir başvurucuya, masraf ve giderlerin ödenmesine karar verilebilmesi için, bu masraf ve giderlerin gerçek, zorunlu ve miktar bakımından makul olduğunun ortaya konulması gerekmektedir. Mevcut davada, Mahkeme, önündeki belgeleri ve yukarıdaki ilkeyi göz önünde bulundurarak, Mahkeme huzurunda gerçekleşen giderlere ilişkin olarak 3,345 Avro ödenmesinin makul olduğuna kanaat getirmektedir.

C. Gecikme Faizi

92. Mahkeme, gecikme faizi olarak Avrupa Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı marjinal faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın uygun olduğuna karar vermiştir.

BU NEDENLERLE, MAHKEME, OYBİRLİĞİYLE,

1. Hükümetin Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ndeki tutulma şartlarına ilişkin olarak iç hukuk yollarının tüketilmemesi konusundaki itirazını Sözleşme’nin 13. maddesi uyarınca yapılan şikâyetin esasına katar ve bu şikâyeti reddeder;

2. Başvuranın 12 Mart 2012 tarihinde Kazakistan’a sınırdışı edilmesi ile ilgili olan 3. madde kapsamındaki şikayeti, başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulmasının iddia edildiği üzere yasal olmaması ve iddia edildiği üzere başvuranın Geri Gönderme Merkezi’nde tutulmasının yasal olmamasının sorgulanması ve tazminat elde etmesi için kullanılacak hiçbir iç hukuk yolu olmayışı ile ilgili olan Sözleşme’nin 5 §§ 1., 4. ve 5. maddeleri kapsamındaki şikayetleri ve 28 Şubat ve 12 Mart 2012 tarihleri arasında Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde başvuranın tutulma şartlarıyla ilgili olan Sözleşme’nin 3. ve 13. maddeleri kapsamındaki şikâyetleri kabuledilebilir olarak beyan eder;

3. Başvuranın 12 Mart 2012 tarihinde Kazakistan’a sınır dışı edilmesi ile ilgili olan Sözleşme’nin 13. maddesi kapsamındaki şikâyetin kabul edilebilirliğini ya da esaslarını incelemeye gerek olmadığına karar verir;

4. Başvurunun geri kalan kısmının kabuledilemez olduğunu beyan eder;

5. Başvuranın 12 Mart 2012 tarihinde Kazakistan’a sınır dışı edilmesi hasebiyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar verir;

6. Sözleşme’nin 5 § 1. maddesinin ihlal edildiğine karar verir;

7. Sözleşme’nin 5 §§ 4. ve 5. maddesinin ihlal edildiğine karar verir;

8. Başvuranın Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulma şartları hasebiyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar verir;

9. Mahkeme, Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulma şartlarına yönelik şikâyette bulunmak için kullanılacak etkili hiçbir hukuk yolu olmaması hasebiyle 3. madde ile bağlantılı olarak Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlal edildiğine karar verir;

10. Ayrıca, Mahkeme;
(a) davalı Devlet tarafından, başvurana, Sözleşme’nin 44. maddesi 2. fıkrası uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde; ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk lirasına çevrilmek üzere aşağıdaki miktarların ödenmesine karar verir:
(i) Manevi hasardan dolayı ödenmesi gereken vergilerin yanı sıra 6,500 Avro (altı bin beş yüz avro);
(ii) Masraflar ve giderlere ilişkin olarak, ödenmesi gereken vergilerin yanı sıra, 3,345 Avro (üç bin üç yüz kırk beş avro);
(B) yukarıda bahsi geçen üç aylık sürenin bittiği tarihten itibaren davanın çözümlenmesine kadar basit faizin yüzde üçlük puanın yanı sıra gecikme süresince Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal faiz oranına eşit bir oranda yukarıdaki tutarların da ödeneceğine karar verir;

11. Başvuranın adil tazmin talebinin geri kalanını reddeder.

Bu karar, İngilizce olarak hazırlanmış ve Mahkeme İç Tüzüğü’nün 77. maddesinin 2. ve 3. fıkraları uyarınca, 5 Haziran 2018 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir.

StanleyNaismith Robert Spano
Yazı İşleri Müdürü Başkan

  Avukat   -   AİHM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için