Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Çağrılması Reddedilen Tanığın ve Uzman Kişinin Doğrudan Mahkemeye Getirilmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 178-179:
0

Çağrılması Reddedilen Tanığın ve Uzman Kişinin Doğrudan Mahkemeye Getirilmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 178-179:

Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir. Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir.
Sanık, doğrudan doğruya davet ettireceği veya duruşma sırasında getireceği bilirkişi ve tanıkların ad ve adreslerini Cumhuriyet savcısına makul süre içinde bildirir. Cumhuriyet savcısı da, iddianamede gösterilen veya sanığın istemi üzerine davet edilen tanık ve bilirkişiler dışında gerek mahkeme başkanı veya hâkim kararıyla, gerek kendiliğinden başka kimseleri davet ettirecek ise bunların ad ve adreslerini sanığa yine makul süre içinde bildirir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2019/4519 E. , 2019/17442 K.
“…
Tehdit suçundan sanık ...'nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 28/12/2015 tarihli ve 2014/509 esas, 2015/823 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 01/03/2019 gün ve 94660652-105-35-16555-2018-Kyb sayılı istemleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07/03/2019 gün ve 2019/23968 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesi ve Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 14.05.2019 tarihli ve 2019/1850 esas, 2019/8919 sayılı görevsizlik kararıyla Daire'ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın tehdit suçunun yanında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan da cezalandırılmasına karar verildiği, kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 21/05/2018 tarihli ve 2016/10349 esas, 2018/7679 sayılı ilamı ile "sanığın, katılanın hastasına bakmayacağına yönelik beyanda bulunduğuna yönelik ifadesi ve tanık beyanları karşısında, olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek sonucuna göre 5237 sayılı Kanun'un 129. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması" gerekçesiyle hakaret suçu yönünden bozulmasına karar verilmesi karşısında, atılı tehdit suçu yönünden de haksız tahrik hükümleri tartışılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...'nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 28/12/2015 tarihli ve 2014/509 esas, 2015/823 sayılı kararının, Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın tehdit suçunun yanında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan da cezalandırılmasına karar verildiği, kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 21/05/2018 tarihli ve 2016/10349 esas, 2018/7679 sayılı ilamı ile "sanığın, katılanın hastasına bakmayacağına yönelik beyanda bulunduğuna yönelik ifadesi ve tanık beyanları karşısında, olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek sonucuna göre 5237 sayılı Kanun'un 129. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması" gerekçesiyle hakaret suçu yönünden bozulmasına karar verilmesi karşısında, atılı tehdit suçu yönünden de haksız tahrik hükümleri tartışılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Tehdit suçundan sanık ... hakkında hüküm kurulurken, TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309.maddesinin 1.fıkrasında “Hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunması halinde bu maddede düzenlenen olağanüstü yasa yoluna konu olabileceği belirtilmiştir.
Y.C.G.K.'nun 17.7.2007 gün ve 2007/145-172 sayılı, 27.3.2007 gün ve 2007/73-76 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere hükümdeki diğer yasaya aykırılıklar giderilmeden, uyuşmazlık konusunda karar verilmesi halinde, hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini hukuka uygunlukla sağlama amacına hizmet için öngörülen "Kanun yararına bozma" kurumu, bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümleri onaylama sonucunu doğuracaktır.
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde başkaca yeni hukuka aykırılıkların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda;
İncelenen dosyada; sanık ... hakkında, katılan Nilüfer Kahraman'a yönelik 04/07/2014 tarihinde gerçekleştirdiği iddia olunan sair tehdit ve hakaret eylemleri nedeniyle, TCK'nın 106/1-2. cümle, 125/1-3.a-4, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle 30/09/2014 tarihinde kamu davası açıldığı, yargılama neticesinde, Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 28/12/2015 tarihli ve 2014/509 esas, 2015/823 sayılı kararıyla sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle, 125/1-3.a.4. maddeleri uyarınca, 500,00 ve 7.080,00 tl adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar verildiği, karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 21.05.2018 tarihli, 2016/10349 esas, 2018/7679 sayılı kararıyla, sair tehdit suçundan kesin nitelikteki adli para cezasına karşı yapılan başvurunun reddine dair ek kararın onanmasına, hakaret suçundan hükmedilen adli para cezasının ise TCK'nın 129. maddesinde düzenlenen özel haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi açısından bozulmasına karar verildiği, bozma sonrasında hakaret suçundan yargılamanın halen derdest olduğu, sanık müdafiinin 02.11.2018 tarihli başvurusu sonucunda, tehdit suçundan hükmedilen kesin nitelikteki adli para cezasına yönelik kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Çağrılması reddedilen tanığın doğrudan mahkemeye getirilmesi hususunu düzenleyen CMK'nın 178. maddesi "Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir. Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir. (Ek cümle : 29.10.2016 - 676 S.K.H.K./4. md)(Aynen kabul: 1/2/2018-7070/4 md.)" biçimindedir.
TCK'nın 26. maddesinde "hakkını kullanan kişiye ceza verilmez" hükmü yer almaktadır. Anayasanın 36. maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı nedeniyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması nedeniyle kişi cezalandırılamaz. Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözleri söylemesi tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m.74) şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
1-Sanık müdafii, 26.10.2015 tarihli celsede, tanıklarının olduğunu ve dinletmek istediklerini, bu kişilerin daha önce emniyette dinlenmediklerini ancak bunların, olay yerinde yer aldığını tespit ettikleri tanıklar olduğunu belirtmiş, yine, duruşma salonunun dışında hazır olan tanığın bulunduğunu ve dinletmek istediklerini talep etmiştir. Mahkemece, sanık müdafiinin talebi, "bu aşamaya kadar dosyada ismi geçmeyen kişilerin daha sonradan dosyaya tanık olarak getirilmesi ve soruşturma aşamasında isimlerinin bulunmaması, daha önceki celselerde bu konuda bir talebin bulunmaması karşısında dosyayı uzatmaya yönelik olduğu" şeklindeki gerekçeyle reddedilmiştir. Sanık müdafii, sonradan tespit ettikleri tanıkların isimlerini yargılamanın hiçbir aşamasında dava dosyasına sunmamış ise de, 26.10.2015 tarihli celsede, duruşma salonu dışında tanığın hazır olduğunu ve dinletmek istediklerini talep etmiş, talebinin reddi kararından sonra esasa ilişkin savunmasını içeren 21.12.2015 tarihli dilekçede, duruşma salonu dışında bekleyen tanığın isminin ... olduğunu belirtmiştir. Adı geçen tanığın dinletilmek istendiği celse tarihinin, CMK'nın 178. maddesine eklenen "...Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir" biçimindeki cümlenin yürürlük tarihinden önce olması nedeniyle, Mahkemece bahsi geçen tanığın dinlenilmesi zorunluluğuna uyulmadığı anlaşılmıştır.
2-Yerel Mahkemece, sanığın, tehdit eylemini "ben sana sorarım, ben sana yapacağımı bilirim, dua et hastama burada birşey olmasın" şeklindeki sözleriyle gerçekleştirdiği kabul edilmiştir. Sanık müdafii, 15.12.2014 tarihli dilekçesinde, doktor olarak görev yapan katılan ile tanıklar ve ambulans ekibi hakkında, iftira, yalan tanıklık ve görevi ihmal suçlarından şikayette bulunduklarını belirtmiş olup, TCK'nın 26, Anayasanın 36 ve 74. maddeleri kapsamında, sanığın sarf etmiş olduğu sözlerin şikayet hakkının kullanılmasına yönelik olup olmadığının değerlendirilmesi açısından, iddia edilen şikayet başvurusunun akıbeti araştırılıp, varlığının tespiti halinde bahsi geçen dosya ya da dosyaları incelenip, ilgili belgelerin dava dosyasına alınması gerektiği gözetilmemiştir.
Yargıtay incelemesi sırasında saptanan ve yukarıda belirtilen yeni hukuka aykırılık nedenleri, kanun yararına bozma konusu yapılmadığından, belirtilen kanun yolunun niteliği gereği resen giderilemeyecektir.
Kanun yararına bozma konusunun bu aşamada sonuçlandırılması, yapılan açıklamalar ışığında olanaklı bulunmamaktadır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2-Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedenleri açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 07/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

  Avukat   -   Makaleler
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için