Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 1996/227 E. , 1997/501 K.
0

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 1996/227 E. , 1997/501 K.

Vergi Dava Daireleri Kurulu 1996/227 E. , 1997/501 K.
"İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1996/227
Karar No: 1997/501

Temyiz Eden: 1- ...
Vekili : ...
2- ... Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: 1991 yılında sattığı kamyonun satış bedelini düşük beyan ettiğinden bahisle, takdir komisyonundan emsal değer takdiri istenmiş ve saptanan değer esas alınarak yükümlü adına kaçakçılık cezalı gelir vergisi salınmıştır.
Tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen ... Vergi Mahkemesi ... günlü ve E: ..., K: ... sayılı kararıyla; mahkemelerince aracın satış tarihi itibarıyla gerçek değerinin ne olduğunun ... Kamyoncular Esnaf Odasından sorulduğu ve ... milyon lira civarında olduğunun bildirildiği, aynı araç için takdir komisyonunca daha az değer takdir edildiğinden yapılan tarhiyatta vergi aslı yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı ancak, olayın özelliği ve matrah farkının oluşum biçimi gözönüne alındığında salınan vergilere kusur cezası uygulanması gerektiğinden bahisle tarhiyatı değişiklikle onamıştır.
Karara karşı tarafların temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 9.11.1995 günlü ve E:1994/5245, K:1995/4487 sayılı kararıyla; vergi dairesi müdürlüğü tarafından ileri sürülen iddiaların kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı, resen vergi tarhının Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinde tanımlandığı, yükümlünün sahibi bulunduğu aracı noter satış senedi ile kasko değerinin altında sattığından bahisle takdir komisyonuna başvurulduğu, komisyon tarafından ise kasko bedelinden hareketle matrah takdir edildiğinin anlaşıldığı, noter satış sözleşmesinin sahteliği ya da aracın sözleşmede yazılı bedelin üstünde satıldığı yolunda bulgular olmadan kasko bedelinin altında satış yapılmış olmasının başlı başına resen takdir nedeni olarak kabul edilemeyeceği, diğer yandan Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesi ile gerçek kazancın vergilendirilmesinin amaçlandığı, gerçek kazancın rayiç bedel, emsal bedel veya kasko bedelinden hareketle saptanmasının mümkün olmadığı, aracı satın alan nezdinde araştırma yapılması, bu kişi ile yükümlü arasında satış bedeli dışında bir nakit hareketi varsa bunun tespit edilmesi gerekirken, bu araştırmalar yapılmadan aracın harca konu değerinin kasko sigorta değerinden düşük gösterilemeyeceği görüşünün, gerçek gelirin vergilendirilmesi ilkesine ters düşeceği, noter harcı yönünden Harçlar Kanununun 43 üncü maddesinde öngörülen kanuni ölçünün, kanunda açıklık bulunmadıkça gelir vergisi için de kanuni ölçü olarak kullanılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi ... günlü ve E: ..., K: ... sayılı kararıyla; Vergi Usul Kanununun 267 nci maddesinin 3 üncü sırası uyarınca, takdir komisyonunca satış bedeli uyuşmazlık konusu taşıtın emsal bedelinin saptanması sırasında araçların tüm özellikleri gözönüne alınarak matrah takdiri gerekirken, başka verilerden yararlanılmaksızın salt kasko sigorta değerine göre yapılan takdirde ve bu takdire dayanılarak uygulanan tarhiyatta isabet görülmediği ancak, 2577 sayılı Yasanın 20 nci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca cezalı tarhiyatın dayanağını oluşturan bedelin yukarıda belirtilen maddede tanımı yapılan emsal bedeline uygun olup olmadığının tespiti amacıyla ... Kamyoncular Esnaf Odasından alınan bilgilerin değerlendirilmesi suretiyle karar verildiği, nitekim Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun K:1995/252 sayılı kararında da, emsal bedelinin tespiti bakımından mahalli ticaret odası ile şoförler ve otomobilciler derneğinden görüş alınarak sonucuna göre karar verilmesinin kabul edildiği gerekçesiyle ilk kararında direnmiştir.
Direnme kararı taraflarca temyiz edilmiş ve yükümlü tarafından; aracın gerçek satış bedelinin noter satış senedinde gösterilen bedel olduğu, olayda, resen takdir nedeni bulunmadığı, vergi dairesi müdürlüğünce ise; takdir komisyonu kararına dayanılarak yapılan kaçakçılık cezalı tarhiyatın hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Savunmaların Özeti: Yükümlü tarafından savunma verilmemiştir. Vergi dairesi müdürlüğünce istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi ...'ın Düşüncesi: Mahkeme tarafından verilen karara karşı vergi dairesi müdürlüğünce yapılan temyiz başvurusu Danıştay Dördüncü Dairesi kararı ile reddedilmekle birlikte, bu karara karşı karar düzeltme yoluna başvurulmadığından Dördüncü daire kararı bu yönüyle kesinleşmiştir.
Bu nedenle vergi dairesinin ısrar kararına karşı yaptığı temyiz isteminin incelenmeksizin; yükümlü temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ise ısrar kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı ...'nın Düşüncesi: Olayda, 14.9.1990 tarihinde satın alarak 19.6.1991 tarihinde satışını yaptığı kamyonun satış bedelinin düşük görülmesi üzerine, takdir komisyonunca takdir edilen matrah üzerinden davacı adına yapılan cezalı tarhiyatın, vergi aslının onanması, kaçakçılık cezasının ise kusur cezasına çevrilmesi suretiyle, değişiklikle onanması yolundaki kararda, Danıştay Dördüncü Dairesinin bozma kararına uyulmayarak, ısrar edilmesine ilişkin Vergi Mahkemesi kararının taraflarca bozulması istenilmektedir.
Israr kararının varlığı idare yönünden kesinleşen cezaya ilişkin hüküm fıkrasının yeniden temyiz incelemesine tabi tutulmasına olanak vermez. Bu itibarla Vergi Dairesi Müdürlüğü isteminin incelenmesi imkanı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan dosyanın incelenmesinden alış tarihinden itibaren kısa sayılabilecek bir süre sonra satışa konu edilen aracın, beyan edilen değerinden daha yüksek bir bedelle satıldığı yolunda yapılmış herhangi bir araştırma ve tesbitin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda re'sen takdir yoluna gidilmesinde ve takdir olunan matrah dikkate alınarak cezalıtarhiyat yapılmasında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin incelenmeksizin reddinin, yükümlü temyiz isteminin ise kabulü ile Vergi Mahkemesince verilen ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
1991 yılında sattığı kamyonun satış bedelini düşük gösterdiğinden bahisle takdir komisyonunca saptanan değer esas alınmak suretiyle yükümlü adına salınan kaçakçılık cezalı gelir vergisini; matrahı azaltıp cezayı kusura çevirmek suretiyle değişiklikle onayan vergi mahkemesi ısrar kararı taraflarca temyiz edilmiştir.
Vergi mahkemesinin ilk kararının matrahın azaltılması, cezanın ise kusura çevirilmesi yolundaki hüküm fıkralarına karşı vergi idaresince yapılan temyiz başvurusu Danıştay Dördüncü Dairesince reddedilmiş ve karar düzeltme yoluna başvurulmaksızın söz konusu hüküm fıkraları kesinleşmiş olduğundan, aynı kararın diğer yan aleyhine olan hüküm fıkrasının bozulmasından sonra verilen ısrar kararının varlığı, idare yönünden kesinleşen hüküm fıkrasının yeniden temyiz incelemesine tabi tutulmasına olanak vermeyeceğinden vergi dairesi müdürlüğü isteminin incelenmesine imkan bulunmamaktadır.
Israr kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve yükümlünün temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle, taraflar temyiz isteminin reddine, vergi dairesi müdürlüğü istemi yönünden oybirliği, yükümlü istemi yönünden ise oyçokluğu ile 28.11.1997 gününde karar verildi.

X - K A R Ş I O Y
Israr kararının; Danıştay Dördüncü Dairesinin 9.11.1995 günlü ve K:1995/4487 sayılı bozma kararı esasları doğrultusunda bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan karara katılmıyoruz.

XX - K A R Ş I O Y
Dosyada; kasko değeri ...- TL.olan kamyonunu ...- TL.ya sattığını beyan eden davacı adına, takdir komisyonunca kasko değeri esas alınarak takdir olunan emsal bedel üzerinden yapılan gelir vergisi tarhiyatı ile bu vergiye bağlı olarak tesis edilen ceza kesme işlemine karşı açılan davayı ceza türü itibarıyla kısmen kabul ve tarh işlemine karşı kısmını reddederek, ceza kesme işlemini kısmen iptal eden vergi mahkemesi kararının; olayda resen takdir nedeni bulunmadığı ve herhangi bir araştırma yapılmaksızın doğrudan kasko değeri esas alınmak suretiyle emsal bedel takdiri yapılamayacağı; ancak, anılan bedelden de yararlanılabileceği, bu nedenle, İdari Yargılama Usulü Kanununun 20 nci maddesince tanınan re'sen araştırma yetkisi uyarınca kararda yazılı yerlerden sorularak emsal bedel tespiti gerektiği gerekçesiyle Danıştay Dördüncü Dairesince bozulmasından sonra aynı Mahkemece verilen direnme kararı temyiz başvurusuna konu edilmiştir.
Buna göre; temyiz başvurusunun karara bağlanabilmesi için, öncelikle, re'sen araştırma yetkisinin, idarenin emsal bedel takdirinin hukuka aykırı bulunmasından sonra mahkemece hukuka uygununun tespiti yetkisini de verip vermediğinin; ikinci olarak da, kasko değeri baz alınarak emsal bedel takdiri yapılıp yapılamayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinin 2 nci fıkrasında; idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu belirtilmiştir. Hukuka uygunluk denetimi, öz olarak, olaya uygulanacak hukukun ne olduğunu söylemek demektir. Bu çerçevede yapılacak denetim sonunda, idari yargı yeri, yapmış olduğu saptamalarına göre, ya dava konusu işlemin (kısmen veya tamamen) iptaline ya da davanın (kısmen veya tamamen) reddine karar vermekle yetinmek zorundadır. Daha ileriye giderek, idarenin yapmadığı işlemlerin yapılmasına veya yanlış yaptığının doğrusunun tesisine karar veremez. Anılan Kanunun 20 nci maddesinde yasal anlatımını bulan re'sen araştırma ilkesi, yukarıda açıklanan hukuka uygunluk denetimi çerçevesinde, ilgili yerlerden belge ve bilgi isteme, keşif ve bilirkişi incelemesi yapma yetkilerini içerir.
Olayda; emsal bedel takdiri, 213 sayılı Kanunun 267 nci maddesiyle takdir komisyonlarına verilen bir idari işlem tesisi yetkisidir. Bu yetkinin, hukuka uygunluğunun denetimi, yapılan takdir işleminin veya bu takdire dayanılarak tesis edilen tarh işleminin iptalini gerektirir. Yoksa; yeni bir takdir yapma yetkisini yargı yerine vermez. Dosyada da; Vergi Mahkemesince, yapılan takdir isabetli görülmeyerek, bu takdire dayalı tarh ve ceza kesme işlemlerinin iptaline karar verilmiştir. Dolayısıyla, bu yönden, kararın bozulmasını gerektiren herhangi bir neden mevcut değildir.
Kasko değerinin emsal bedel takdirinde baz alınıp alınamayacağı hususuna gelince;
Olayda, motorlu kara taşıtları için geçerli olan kasko değeri, her yıl belli tarihlerde yetkili kuruluşlarca günün ekonomik koşulları, taşıtın model, marka ve yaşı ile diğer kimi özellikleri dikkate alınarak belirlenen; ancak, ülkede cari olan yüksek enflasyon sebebiyle, belirleme tarihinden sonraki tarihlerde yapılan satışlarda satış tarihine kadar gerçek piyasa değerinin altında kalan bir değerdir. Başka anlatımla; modeli, yaşı, markası ve diğer kimi özellikleri bilinen aracın satış tarihindeki en düşük emsal değeridir. Nitekim, ... Kamyoncular Esnaf Odasının araç için ...- TL. değer bildirmiş olması da bunu göstermektedir. Dolayısıyla, değerini azaltıcı bir kusuru bulunmayan araç için takdir komisyonunca daha yüksek bir değer takdiri olanaklı bulunmaktadır. Ancak, olayda, takdir komisyonunca mükellef lehine hareket edilerek, en düşük emsal değer olan kasko değerinden çok daha az takdirde bulunulmuş; idarece de, buna herhangi bir itiraz yöneltilmemiştir. Ayrıca; dosyada satışa konu aracın değerini düşürücü bir kusurunun varlığını kanıtlayıcı nitelikte bir belgeye de rastlanılamamıştır.
Bu durumda; takdir komisyonunca en düşük emsal değer olan kasko değeri esas alınarak yapılan takdirde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından; davacının temyiz isteminin bu nedenle reddi gerekeceği oyu ile kararının gerekçesine katılmıyoruz.

  Avukat   -   Danıştay Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için