Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 1999/153 E. , 1999/507 K.
0

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 1999/153 E. , 1999/507 K.

Vergi Dava Daireleri Kurulu 1999/153 E. , 1999/507 K.
"İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 1999/153
Karar No: 1999/507

Temyiz Eden: ... Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf: ...
Vekili: ...

İstemin Özeti: ... Limited şirketinin, ödenmeyen Ekim-Kasım 1991 dönemlerine ilişkin katma değer vergisi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı inceleyen ... Vergi Mahkemesi, ... günlü, E: ..., K: ... sayılı kararıyla; Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesine göre şirketten tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve bağlı alacakların şirket temsilcilerinden alınabilmesi için sorumlu şirket temsilcileri tarafından bu kanunda yazılı vergi ödevlerinin zamanında yerine getirilmemiş olması gerektiği, ödeme emrine konu borcun, şirketin Ekim-Kasım 1991 dönemlerine ait katma değer vergisine ilişkin olduğu, davacının 8.4.1992 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket temsilciliğinden ayrıldığı, borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olduğu, ancak görevde olduğu sürede vergi borcunun, tüzel kişi adına ödeme görevini üstlendiğine dair bir bilgi bulunmadığı ayrıca, vergi borcunun şirketten tahsil olanağı kalmadığının saptanamadığı, vergi borcunun tahsili için Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca davacının takibinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi, 9.3.1998 günlü, E:1997/1128, K:1998/896 sayılı kararıyla; ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirketin vergi borcunun yasal süresi içinde ödenmemesi ve şirket malvarlığının kamu alacağını karşılamadığının tespit edilmesi üzerine vergi borcunun cebren tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlendiği, yansıtmalı bir vergi olan katma değer vergisinin özelliği gözönüne alındığında, alıcılardan tahsil edilen katma değer vergisini, basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek süresi içinde vergi dairesine ödemeyen kanuni temsilcinin vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmemesi nedeniyle 213 sayılı Yasanın 10 uncu ve 6183 sayılı Yasanın 23 üncü maddesine göre sorumlu tutulması gerektiği, kanuni temsilcilik görevini sürdürdüğü tarihlere isabet eden ve vergi ile ilgili ödevlerin yerine getirilmemesinden kaynaklanan vergi borcundan, bu dönemlerde kanuni temsilci sıfatını taşıyan davacının sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi ... günlü, E: ..., K: ... sayılı kararıyla; ilk kararında yer alan gerekçeye ek olarak; davalı idarece, borçlu kurum hakkında yapılan takip sonucu bir kısım taşınmazlarına haciz uygulanarak satışa çıkarıldığı, malların ihale yoluyla satışında alıcı çıkmaması nedeniyle amme alacağının tahsilinin mümkün olmadığının belirtildiği, borçlu şirketin başka haczi kabil mallarının bulunup bulunmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmadığı gerekçesi ile ilk kararında ısrar etmiştir.
Direnme kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, borcun şirketten tahsil imkanı olmadığı, davacının temsilci olduğu döneme ilişkin tahsil edilen vergilerin ödenmemesinden sorumlu olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi ...'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler vergi mahkemesi ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı ...'nun Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen ısrar kararının dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
... Limited şirketinin kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla ve Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesi gereğince kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı, vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 10 uncu maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıf ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiştir.
Bu kural uyarınca, kanuni temsilcilerin vergi ile ilgili ödevleri gereği gibi yerine getirmemesinden doğan vergi borçlarından sorumlu tutulabilmeleri için kamu alacağının, şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmadığının saptanması gerekmektedir.
6183 sayılı Yasanın Amme Alacaklarının Cebren Tahsili başlığını taşıyan Birinci Bölümünde cebren tahsil ve takip esasları düzenlenmiş, 54 üncü maddede; ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil edileceği belirtildikten sonra cebren tahsilin, amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermiş ise teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi, amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi, gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi yollarından herhangi birinin tatbiki suretiyle yapılacağı açıklanmıştır.
Dava konusu borcun tahsili için idarece, şirketin takibine başlandığı, bir kısım taşınmazlarının haczedildiği ve ihale yoluyla satışa çıkarıldığı ancak, alıcı çıkmaması nedeniyle satılamadığı anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Yasanın İkinci Kısım Üçüncü Bölümünde gayrimenkul malların haczi ve satışı düzenlenmiş ve artırmalarda istekli çıkmadığı veya teklif edilen bedel rüçhanlı alacaklarla masrafları aşmadığı takdirde, amme idaresince teferruğ edilinceye kadar gayrimenkul üzerindeki haczin devam edeceği, daha sonra bir istekli çıkması halinde 95 inci madde hükümleri dairesinde en çok artırana ihale edileceği ve gayrimenkul teferruğ edilinceye kadar bir istekli çıkmadığı takdirde tahsil dairesinin mahcuz malı uygun gördüğü zamanlarda satışa çıkarabileceği belirtilmiştir.
Hacizli gayrimenkulün ilk artırmada alıcısının çıkmaması şirket hakkındaki tüm takip yollarının tüketildiği sonucunu doğurmaz. 6183 sayılı Yasayla idareye tanınan cebren tahsil yolları sonuçlandırılmadan ve borçlu şirketin aciz halinde olduğu tespit edilmeksizin Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesi gereğince, temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenemeyeceğinden ödeme emrinin iptali yolundaki kararda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu nedenle temyiz isteminin reddine, 26.11.1999 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X - K A R Ş I O Y
... Vergi Mahkemesinin temyiz istemine konu yapılan kararının Danıştay Onbirinci Dairesinin 9.3.1998 günlü, E:1997/1128, K:1998/896 sayılı kararında yazılı hukuksal nedenlerle bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan istemin reddi yolundaki karara katılmıyoruz.

  Avukat   -   Danıştay Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için