Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
F.S. ve Diğerleri başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/11174)
0

F.S. ve Diğerleri başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/11174)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
F.S. VE DİĞERLERİBAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/11174)
Karar Tarihi: 23/6/2020
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ
Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
Başvurucular : 1. F.S.
2. S.S.
3. İ.S.
Başvurucular Vekili : Av. İmdat ATAŞ

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, çocuğun cinsel istismarı suçunun işlendiği iddiasıyla Cumhuriyet başsavcılığına yapılan şikâyet üzerine başlatılan soruşturma sonucu kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/6/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Birinci başvurucu F.S., 1998 doğumlu olan ikinci başvurucu S.S. ile 2000 doğumlu olan üçüncü başvurucu İ.S.nin annesidir. Başvurucular S.S. ve İ.S., anneleri F.S. ile babaları E.S.nin 2010 yılında fiilen ayrı yaşamaya başlamalarından sonra üç sene diğer kardeşleriyle birlikte annelerinin yanında kaldıktan sonra 2013 yılında babalarının bulunduğu farklı bir ile taşınmış, bu tarihten itibaren babalarıyla birlikte yaşamaya başlamışlardır.
9. Başvuruculardan S.S.nin anlatımına göre 2013 yılının Ağustos ayında birlikte yaşamak için babalarının yanına giden S.S. (15 yaşında) eylül ayında aynı mahallede oturan 19 yaşındaki M.Ü. ile tanışmış ve arkadaş olduktan sonra rızasıyla anal yoldan cinsel ilişki yaşamıştır. Aynı yılın son aylarında bu defa 19 yaşındaki M.S. ile Facebook sosyal paylaşım sitesi aracılığıyla tanışıp arkadaş olan başvurucu, M.S.nin evine gittiğinde M.S.nin cinsel istismarına uğramış, rızası dışında onunla cinsel ilişki yaşamıştır. İlişki sonrası M.S. başvurucunun haberi olmaksızın çıplak fotoğraflarını çekmiş, bu olaydan bir hafta sonra da fotoğraflarla tehdit ederek başvurucuyla zorla ikinci kez cinsel ilişkiye girmiştir. İkinci cinsel istismarın ertesinde M.S. ile arkadaşlığına son veren başvurucuyu bu olaydan sonra farklı kişiler değişik zamanlarda cep telefonundan arayarak fotoğrafların herkesin elinde olduğunu söylemiş ve başvurucuyu taciz etmiştir. 2014 yılının ilk aylarında B.C. ve M.C. de aynı şekilde başvurucuyu aramış, fotoğraflarından bahsederek başvurucuyu tehdit etmiş ve başvurucuyla zorla cinsel ilişkiye girmişlerdir. Başvurucu S.S., B.C. ile bir, M.C. ile farklı zamanlarda üç kez birlikte olmuştur. Bu birlikteliklerin bir kısmı başvurucunun evinde yaşanmıştır. Daha sonra yaklaşık 45 yaşlarında olan babasının arkadaşı B.A., başvurucu S.S.yi telefonla arayarak kendisiyle arkadaş olmak istediğini belirtmiş; karşılaştıklarında ise kollarını başvurucunun boynuna dolamak suretiyle başvurucuyu istismar etmiştir. Bu süreçte başvurucu, N.S. (17-18 yaşlarında) ile Facebook aracılığıyla tanışarak arkadaş olmuş ve rızasıyla N.S. ile cinsel birliktelik yaşamıştır.
10. İddiaya göre M.A.İ. isimli başka bir kişi de başvurucuyu telefonla arayarak ve evinin önüne gelerek taciz etmiştir. 2014 yılının Ekim ayına gelindiğinde babasının diğer bir arkadaşı olan 30-32 yaşlarındaki H.S. başvurucuyu arayarak yaşananlar nedeniyle babasının işten atılabileceğini ve kendisiyle arkadaş olmak istediğini söyleyip başvurucuyla bu konuda konuşmak istemiş, bir gece başvurucu S.S. ile kardeşi üçüncü başvurucu İ.S.yi arabasıyla alarak oto tamirhanesine götürmüştür. Tamirhanede babasının işten atılmaması için yardımcı olabileceğini söyleyen H.S., başvurucu S.S.yi cinsel yönden istismar ederek onunla ilişkiye girmiş, ayrıca S.S.nin çıplak fotoğraf ve görüntülerini kaydetmiştir. Bu olaydan sonra başvurucu, H.S.nin korkutmasıyla bir kez daha ilçe dışında bulunan boş bir arazide onunla cinsel ilişkiye girmiştir.
11. Başvurucu S.S., kardeşi İ.S.nin de babasının arkadaşı İ.Ü. tarafından istismar edildiğini ifade etmiştir. Başvurucu S.S.nin beyanına göre İ.Ü. alkollü bir şekilde babasıyla birlikte evlerine gelmiş, İ.S.yi kastederek "Ben bu kızı seviyorum." dedikten sonra yanaklarından öpmüş ve sarılmaya çalıştığı esnada İ.S. "Dersim var" diyerek odadan ayrılmıştır. İ.Ü., İ.S.nin arkasından odasına gitmeye çalışırken başvurucu S.S., İ.Ü.ye engel olmak istemişse de babasının "Sen karışma, çay koy." demesi üzerine İ.Ü.ye engel olamamıştır. Mutfaktayken babası ve İ.Ü.nün İ.S.yi aradıklarını fark eden başvurucu "Kıza ne yaptınız?" diye sorarak kardeşini aramak için dışarı çıkmış ve onu yanlarındaki apartmanın içinde bulmuştur. İ.S., İ.Ü.nün kendisini öpmeye çalışması üzerine evden kaçtığını beyan etmiştir.
12. Üçüncü başvurucu İ.S.nin anlatımına göre babası E.S. alkol bağımlısı ve uyuşturucu kullanıcısı olup zaman zaman arkadaşlarıyla birlikte eve gelmekte; onlarla alkol almaktadır. 2014 yılının Eylül ayında bir gece saat 01.00-01.30 civarlarında babası ile 42-43 yaşlarındaki arkadaşı İ.Ü. birlikte eve gelmiştir. Başvurucu İ.S., ablası S.S.yi birlikte hastaneye götürmeleri nedeniyle İ.Ü.yü iki hafta öncesinden tanımaktadır. Ablası hastanede tedavi olduğu sırada arabada bekledikleri sırada İ.Ü. başvurucuyu ön koltuğa çağırıp yanaklarından ve boynundan öpmüş, dudaklarından öpmeye çalışırken başvurucu onu engellemiştir. Aralarında geçen bu olayı İ.Ü.nün talebi üzerine kimseyle paylaşmayan üçüncü başvurucu, İ.Ü. evlerine geldiğinde ablası ile birlikte kendi odalarında iken babasının ablasını yanına çağırması üzerine odada yalnız kalmıştır. İ.Ü., yalnız kalan başvurucunun odasına giderek yanına oturmuş; yanaklarından ve boynundan öpmüş, dudaklarından öpmeye çalışırken yine başvurucu onu engellemiştir. Bunun üzerine İ.Ü., başvurucu İ.S.nin elbiselerinin üstünden göğüslerine ve cinsel organına dokunduğu esnada direnmesi nedeniyle odasından ayrılmış, "İşiniz bitti mi?" diye soran başvurucunun babasına "Kızın rahat durmuyor ki." diye cevap verdikten sonra 50 TL vererek evden ayrılmıştır. Başvurucu da yaşanan bu olaydan ötürü yan apartmanın içine sığınmış, merdivenlerde otururken ablası S.S.nin yanına gelmesiyle sabaha kadar onunla birlikte burada kalmıştır.
13. Başvurucu İ.S. ayrıca ablası S.S.nin babasının arkadaşları H.S., B.A., M.S. ve M.Ü. tarafından farklı zamanlarda cinsel yönden istismara uğradığını, yaşananları bizzat görmediğini ancak ablasının kendisine anlattığını ifade etmiştir. Başvurucu İ.S.nin beyanına göre ablası S.S.yi babasının arkadaşı H.S.nin çağırması üzerine bir gece birlikte H.S.nin oto tamirhanesine gitmiş ve geceyi orada geçirmişlerdir. Kendisi üst katta tek başına uyumuş, ablası S.S. ise H.S. ile birlikte alt katta kalmıştır. Bu geceden sonraki bir zamanda H.S., S.S.nin çıplak fotoğraflarını kendisine göstermiştir. Daha sonra, H.S., S.S. ve kendisini bir gece saat 02.00-03.00 civarında evlerinden alarak ilçe dışında yıkık boş evlerin bulunduğu yere götürmüş, cep telefonundan birilerini arayarak başvurucuların kendisinin yanında olduklarını söylemiş, başvuruculara konuştuğu kişilerin polis olduğunu iletmiştir. Daha sonra başvurucuları iki üç saat burada yalnız bıraktıktan sonra tekrar yanlarına gelmiş ve onları alarak evlerine bırakmıştır.
14. 9/11/2014 tarihli ilçe Emniyet Müdürlüğü ihbar tutanağına göre A. isimli bir kişi tarafından aranan anne F.S., kızı S.S.nin arkadaşı olan bu kişinin kızlarının "satıldığına" yönelik bilgi verdiğini söyleyerek ihbarda bulunmuştur.
15. İkinci ve üçüncü başvurucu, annelerinin arkadaşı C.S.den yardım istemiş ve onun yardımıyla 12/11/2014 tarihinde annelerinin yanına dönmüştür.
16. Babalarının yanında kaldıkları bir yıl içinde cinsel istismara uğradıkları iddia eden başvurucular, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyetçi olmuşlardır. İkinci başvurucu S.S., özellikle M.S., B.C., M.C., B.A., M.A.İ. ve H.S.den şikâyetçi olmuş; babasından şikâyetçi olmadığını ifade etmiştir. Üçüncü başvurucu İ.S. ise kendisini para karşılığı arkadaşlarıyla cinsel ilişkide bulunmaya zorladığını belirttiği babasından ve İ.Ü.den şikâyetçi olmuştur.
17. Başvurucu F.S. müşteki sıfatıyla dinlenmiştir. F.S., şüphelilerin kızlarının uygunsuz fotoğraflarının olduğunu söyleyerek kızlarını kandırıp korkutarak cinsel saldırı ve taciz suçlarını işlediklerini iddia etmiştir. Ayrıca şüphelilerden İ.Ü.nün eşi M.Ü.nün de kocasının cinsel saldırı eyleminden haberi olduğunu ve bu konuda kızı İ.S.ye "Kocam alkollüymüş, kötü şeyler olmuş, annenizi aramayın, çoluğu çocuğu var, işten atarlar." şeklinde telkinlerde bulunduğunu ifade ederek olayda sorumluluğu bulunan herkesten şikâyetçi olmuştur. Tüm olayın okul müdürü tarafından da bilindiğini, kızlarının -özellikle S.S.nin- psikolojik tedavi gördüğünü, şüphelilerden H.S.nin polis ve asker arkadaşları olduğunu ve S.S.yi bildiklerini söyleyip kızını korkutarak cinsel yönden defalarca istismar ettiğini ileri sürmüştür.
18. Adli Tıp Kurumu (ATK) İzmir Şube Müdürlüğü tarafından ikinci başvurucu S.S.nin iç ve dış beden muayenesi yapılmış, hakkında adli rapor düzenlenmiştir. ATK raporu şöyledir:
"[S.S.nin] hemşire refakatinde ve kolposkopik görüntüleme eşliğinde yapılan muayenesi sonucunda;
1. Duhule müsait himen (erekte haldeki erişkin penisinin veya sair cismin duhulüne yırtılmaksızın müsait) yapısında olduğu, himenal açıklığın çapının 3cm ölçüldüğü, herhangi bir eski ve/veya yeni yırtık saptanmadığı,
2. Akut ve / veya kronik fiili livatanın tıbbi bulgularına rastlanmadığı ancak kişinin yaşı ve fiziksel gelişimi dikkate alındığında; kaydırıcı madde kullanılarak ve/veya rıza dahilinde gerçekleşen fiili livata olgularında fiili livatanın tıbbi bulgularına rastlanamayabileceği ayrıca akut fiili livatada oluşabilen anal dilatasyon, fissür, laserasyon ekimoz vb. lezyonların 3–5 gün içerisinde iz bırakmaksızın iyileşebileceği tıbben bilindiğinden konunun adli tahkikat ile aydınlatılmasının uygun olacağı,
3. Kişinin yapılan genel vücut muayenesinde; herhangi bir travmatik lezyon saptanmadığı..."
19. İddia olunan suç yerinin farklı bir ilde olması nedeniyle soruşturma 24/11/2014 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılğından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) gönderilmiştir.
20. Savcılık tarafından savunmaları alınan şüpheliler suçlamaları inkâr etmiş, bir kısmı başvurucuları tanımadığını iddia etmiştir.
21. Başvurucuların babası E.S. alınan savunmasında; sadece kızları biraz açık giyindiği için aralarında anlaşmazlık olduğunu, kendisinden habersiz annelerinin yanına gittikleri için anneleri ile konuşmadığını, kızları ile arasında kendisini şikâyet etmelerini gerektiren herhangi bir husumet olmadığını ifade etmiştir. Arkadaşı İ.Ü.nün evine alkollü geldiğini kabul eden E.S., kızlarından S.S.nin "Ben evde alkollü birisini istemiyorum." diye bağırması üzerine kızıyla tartıştığını, arkadaşı İ.Ü.nün kızı İ.S. ile özel olarak konuşmak istemesi üzerine İ.S.yi bulundukları odaya çağırıp odadan çıktığını, onları iki üç dakika yalnız bıraktığını, daha sonra arkadaşına sorduğunda ise İ.Ü.nün "Babana yardımcı ol, bulaşıkları yıka." gibi kızına tembihlerde bulunduğunu söylediğini beyan etmiştir. Olay günü kızı İ.S.nin evden dışarı çıktığını, çoğu zaman kendisinden habersiz arkadaşlarına yatmaya gittiği için yine arkadaşına gittiğini düşündüğünü, arkadaşından para almadığını, arkadaşının kızı İ.S.ye uygunsuz bir davranışının olmadığını belirtmiştir. Olaydan bir müddet sonra bir başka arkadaşı olan H.S.nin kendisini telefonla arayarak "Kızın İ.yi dışarıda gördüm, benim yanımda merak etme." dediğini ve o gece kızı İ.S.nin H.S.nin yanında kaldığını belirtmiş ancak daha sonra arkadaşı İ.Ü. de aynı gece İ.S.nin kendilerinde kaldığını söylediği için aslında İ.S.nin o gün nerede kaldığını bilmediğini, kızlarının cinsel saldırıya uğradıklarına dair bilgisinin bulunmadığını ifade etmiştir. Ayrıca aynı gece evlerine misafir olması nedeniyle arkadaşı İ.Ü. ile İ.Ü.nün eşinin tartıştıklarını da ifadesine eklemiştir.
22. Şüphelilerden İ.Ü. savunmasında arkadaşı E.S.nin evine iki kez gittiğini, ilk seferinde E.S.nin yalnız olduğunu, ikinci sefer evde kızlarının da olduğunu, evdeyken kızları ile arkadaşının tartıştığını, çıkan sesler üzerine eşinin kendisini arayıp eve çağırdığını, bundan dolayı evine gittiğini beyan etmiş; olay günü İ.S.nin odasına gitmediğini, aralarında herhangi bir öpüşme olmadığını, arkadaşına para vermediğini ifade ederek İ.S.ye cinsel istismarda bulunduğuna yönelik suçlamayı reddetmiştir. İ.Ü. ayrıca daha önce S.S.yi hastaneye götürdüklerini ancak İ.S. ile arabada yalnız kalmadığını, eşi M.Ü.nün başvuruculardan S.S. ile tartıştığını, balkonda gördüğü zaman eve girmeleri konusunda onları uyardığı için eşine ve kendisine husumet beslemiş olabileceklerini, aralarında iftira atmayı gerektiren herhangi bir husumet olmadığını belirtmiştir.
23. Bir diğer şüpheli M.S. savunmasında başvurucu S.S. ile arkadaş olduklarını, aralarında gönül ilişkisi olmadığını, arkadaşlıklarının üç dört ay sürdüğünü, daha sonra olumsuz bir durum olmamasına rağmen kendisinin S.S. ile görüşmek istemediğini belirtmiştir. M.S. başvurucuların evlerine hiç gitmediğini, rızasıyla veya rızası olmaksızın S.S.yle cinsel ilişki yaşamadığını, kendisinde S.S.ye ait fotoğraf bulunmadığını, aralarında husumet olmadığını, Facebook aracılığıyla "Seni seviyorum, hoşlandım." şeklinde bir mesaj göndermediğini beyan etmiştir.
24. Şüpheliler B.A., H.S., M.C., B.C., M.A.İ. ve M.Ü. genel olarak üzerilerine atılı suçu reddetmiş, S.S. ile rızayla veya rıza dışında cinsel bir ilişki yaşamadıklarını, ona ait mahrem görüntülerin kendilerinde olmadığını ifade etmiş, aralarında husumet olmamasına rağmen kendileri hakkında neden şikâyetçi olunduğunu bilmediklerini beyan etmişlerdir. M.C. ile B.C. arasında akrabalık ilişkisi bulunduğu ifadelere yansımıştır.
25. İlk başvurucu S.S.nin ifadesinde yer alan N.S.nin savunması alınmamıştır.
26. Soruşturma makamları tarafından yaşandığı iddia edilen olaya ilişkin olarak başvurucuların annelerinin arkadaşı C.S., başvurucuların okul müdürü D.A., şüpheli İ.Ü.nün eşi M.Ü., ilçe sakinlerinden Y.B. ve ilçe sanayi sitesinin gece bekçisi F.A. tanık olarak dinlenilmiştir.
27. C.S., başvurucular S.S. ve İ.S.nin babaları ile aynı iş yerinde çalıştığını, anneleri F.S.nin babalarının yanına gönderirken kendisini arayıp kızlarını kendisine emanet ettiğini, başvuruculara bir şeylere ihtiyaçları olursa yardımcı olacağını söylediğini, annelerinin arayarak "S. ile İ. kötü yola düşüyormuş, kızları kullanıyorlarmış, ben çocukları sana emanet ettim, niye sahip çıkmıyorsun?" demesi üzerine olaylardan haberinin olduğunu beyan etmiştir. Ayrıca çocuklar ile annelerinin görüşemediklerini öğrenmesi üzerine başvurucuların okuluna giderek okul müdür yardımcısını olaylardan haberdar ettiğini ifade eden C.S., S.S. ile annesini görüştürdüğünü, F.S.nin talebi üzerine başvurucuları otobüse bindirerek annelerinin yanına gönderdiğini belirtmiş; H.S.nin sanayideki iş yerine bir gece S.S. ve İ.S.yi götürdüğünün ilçede konuşulduğuna tanıklık etmiştir.
28. Tanık Y.B., başvurucunun babasını tanıdığını ancak kızlarını tanımadığını, -C.S.nin ifadesini doğrular mahiyette- ilçede başvurucuların erkeklerle cinsel ilişkiye girdiklerinin konuşulduğunu, kiminle ilişki kurduklarını bilmediğini ancak bu ilişkiyi sanayide gerçekleştirdiklerini duyduğunu belirtmiştir.
29. Tanık M.Ü. başvurucu F.S.nin iddiasının aksine S.S. veya İ.S.ye eşi ile ilgili bir şey söylemediğini, kızların başka erkeklerle konuştuğunu, apartmana yabancı kişilerin girip çıktığını duyduğunu, bu kişilerin oğlu M.Ü.nün ismini kullanarak apartmana girdiklerini fark etmesi üzerine S.S.yi bu hususta uyardığını, başvurucu S.S.yi hastaneye götürdüklerinde eşi İ.Ü. ile İ.S.nin yanında kendisinin de olduğunu ifade etmiştir.
30. Çocuk başvurucuların okul müdürü D.A., şikâyete konu olaylarla ilgili bilgisinin bulunmadığını belirtmiştir. Şüpheli H.S.nin oto tamirhanesinin bulunduğu sanayi sitesindeki gece bekçisi F.A. ise H.S.nin bir gece tamirhaneye saçları uzun, 16-17 yaşlarda bir genç kızla geldiğini, arabasıyla yaklaşık on dakika sonra siteden ayrıldığını ifade etmiş; yüzünü göremediği için H.S.nin yanındaki kişiyi teşhis edememiştir.
31. Savcılık tarafından şüphelilerin evleri aranmış, cep telefonları ve diğer veri depolanabilen cihazlarına el konularak bu cihazlarda başvuruculardan S.S.ye ait mahrem fotoğraf veya görüntülerin mevcut olup olmadığı hususunda araştırma yapılmıştır. Araştırma sonunda kolluk memurları tarafından hazırlanan 14/11/2019 tarihli inceleme raporuna göre incelenen cihazlardan soruşturma konusuna yönelik delil elde edilememiştir.
32. Soruşturma sürecinde çocuk başvurucuların şikâyete konu olayları ifade ederken yanlarında hazır bulunan adli görüşmeci tarafından düzenlenen 20/11/2014 tarihli adli görüşme değerlendirme raporlarında; başvurucuların yaşadıklarını iddia ettikleri olayları akıcı, anlaşılır ve nesirsel bir anlatımla anlattıkları, bu nedenle ifadelerinin tutarlı olduğu belirtilmiş; anlattıkları şekilde başvurucuların cinsel istismara uğradıkları yönünde görüş bildirilmiştir. Raporlarda ayrıca S.S.nin olayları anlatırken ağladığı, tedirgin ve sıkıntılı bir beden dili kullandığı gözlemine yer verilmiştir.
33. Kolluk tarafından 20/12/2014 tarihinde yapılan araştırmada sanayi sitesinin birden fazla giriş ve çıkışının olduğu, sitede bulunan dükkânlarda güvenlik kamerası bulunsa da kameraların kısa süreli kayıt yaptığı anlaşılmış, buna ilişkin tutanak düzenlenmiştir.
34. Yapılan soruşturma sonucu Savcılık tarafından 21/8/2015 tarihinde şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Şüpheliler ... nin üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmedikleri,
14/11/2014 tarihli İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nün raporuna göre mağdur S.nin yapılan muayenesinde duhule müsait hiymen yapısında olduğu, herhangi bir eski veya yeni yırtık saptanmadığı, fiili livataya yönelik herhangi bir bulgunun olmadığının tespit edildiği,
Soruşturma kapsamında şüpheliler M., H., B., M. ve E. nin ikametlerinde arama yapıldığı ve dijital materyallere el konulduğu, 07/05/2015 tarihli Konya Emniyet Müdürlüğü Adli Bilişim Büro Amirliği'nin inceleme raporuna göre el konulan cep telefonu, sim kart, bilgisayar gibi dijital materyallerde yürütülen soruşturma konusuna dair herhangi bir veriye rastlanmadığının tespit edildiği,
Bu haliyle çocuğun cinsel istismarı, cinsel taciz, hakaret, tehdit, şantaj, kişi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının şüpheliler tarafından işlediğine dair haklarında kamu davası açmayı gerektirir yeterli delilin bulunmadığı,
05/01/2015 tarihli uzmanlık raporuna göre şüpheliler E., H., ve Y.den alınan kan örneklerinde herhangi bir uyuşturucu ve uyarıcı maddeye rastlanmadığı,
...
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun soruşturulmasının ve kovuşturulmasının şikayete tabi olduğu mağdur S.nin şüpheli N. ve M.den şikayetçi olmadığı tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla,
Şüpheliler hakkında delil yokluğu, delil yetersizliği, şikayet yokluğu ve suç yokluğu sebebiyle kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına..."
35. Anılan karara yapılan itiraz, Sulh Ceza Hâkimliğince Savcılık kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesine istinaden 3/11/2015 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; H.S ve M.S. hakkında yürütülen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun soruşturma ve kovuşturmasının şikâyete tabi olduğu, S.S.nin N.S. ve M.Ü.den şikâyetçi olmadığı, öte yandan diğer şüpheliler hakkında başkaca suçlar yönünden kovuşturma yapmaya yeterli delil bulunmadığı belirtilmiştir.
36. Başvurucular 9/6/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
37. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Z.C.[G.K.], B. No: 2013/3262, 11/5/2016, §§ 24-29 ve §§ 32-43; G.K.K., B. No: 2014/19797, 9/1/2018, § 27-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 23/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
39. Olay tarihinde yaşları gereği çocuk statüsünde olan başvuruculardan İ.S. bir kişi tarafından, S.S. ise 18-45 yaş arası birden fazla kişi tarafından tehdit ve korkutmayla cinsel istismara maruz kaldıklarını, bu olayların bulundukları küçük ilçede herkes tarafından bilinmesine rağmen yapılan eksik soruşturma sonucunda delillerin hatalı takdir edilerek Savcılıkça kovuşturmama kararı verildiğini, böylece olaydan sorumlu olan kişilerin yargılanmadıklarını, kendilerine yönelik bu ağır eylemlerin cezasız bırakıldığını iddia etmiş, bu nedenle Anayasa'nın 2., 36. ve 41. maddelerinde düzenlenen anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
40. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, … maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucuların adil yargılanma hakkına yönelik şikâyetleri özü itibarıyla Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında kaldığından sadece bu madde yönünden inceleme yapılmıştır.
42. Somut başvurudaki suçla ilgili iddialar mahiyetleri gereği Anayasa’nın 17. maddesinin birinci veya üçüncü fıkralarında güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması veya kötü muamele yasağı kapsamında olmasına karşın (Z.C., § 47) bir muamelenin Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası gereği maddi ve manevi bütünlüğün korunması hakkını aşarak üçüncü fıkrası gereği kötü muamele yasağına girmesi için asgari bir eşiğe ulaşması gerekmektedir.
43. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 83).
44. Yukarıda yer verilen kıstaslar doğrultusunda çocuğun her türlü cinsel istismarı, niteliği ve sonuçları gereği asgari eşiği aşarak kötü muamele kapsamında kalmaktadır.
45. Devletin kötü muamele yasağı kapsamında bulunan koruma yükümlülüğü, bu konuda hem hukuki hem de fiilî tedbirler almasını gerektirmektedir (Z.C., § 84). Somut olaydaki gibi üçüncü kişiler tarafından yapılan kötü muamelelerde dahi devletin bireyi koruma ödevi bulunmakta ise de başvurucuların yasal veya idari çerçevede bu yöne ilişkin bir şikâyeti bulunmamaktadır. Ayrıca bu yükümlülüğe yönelik olarak Anayasa Mahkemesinin müdahalesini gerektirecek bir durum da başvuru dosyasına yansımamıştır. Bu bağlamda inceleme, devletin diğer bir pozitif yükümlülüğü olan usul yükümlülüğü kapsamıyla sınırlı yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
46. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başkaca bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
47. Anayasa Mahkemesinin kötü muamele yasağı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen olaylarda Anayasa'nın 17. maddesi devlete, bu konuda ihdas edilmiş bulunan yasal ve idari çerçevenin elindeki tüm imkânları kullanarak maddi ve manevi varlığı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını, buna ilave olarak işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 52; G.K.K., § 45; E.A. [GK], B. No: 2014/19112, 17/5/2018, § 49).
48. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile- maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82; G.K.K., § 46; E.A., § 50).
49. Çocukların kendilerini korumalarındaki zorluk ve faillerin bu suçları büyük engellerle karşılaşmadan işleyebilmeleri, cinsel istismarın yetişkinlere nazaran çocuklara karşı daha kolay işlenmesine neden olmakta ve bu suçlar, çocukların psikolojileri ile fizyolojilerinde yetişkinlere göre daha ağır etkiler bırakmaktadır. Bu bağlamda söz konusu suçların işlenmesini önleyici ve caydırıcı nitelikte tedbirlerin alınması devletin en önemli pozitif yükümlülüklerinden biridir. Zira Anayasa'da olduğu gibi çocukların korunmasına yönelik tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile tüm uluslararası metinlerde de çocukların cinsel istismarı ve cinsel sömürüsü hakkında etkili ve caydırıcı cezalar düzenlenmesi de dâhil olmak üzere devletlerin bu konuda gerekli tedbirleri almasına özellikle vurgu yapılmaktadır (AYM, E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015, § 16).
50. Devletin bu pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 106; Tahir Canan, § 25).
51. Ceza soruşturmasının amacı insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçları kullanmayı gerektirir. Diğer yandan Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113; G.K.K., § 48).
52. Kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü şüpheden uzak, makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95; G.K.K., § 49).
53. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114; Z.C., § 92; G.K.K., § 50).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
54. Şikâyet konusu cinsel istismar suçlarının işlendiğinin iddia edildiği tarihlerde başvurucu S.S. 15-16, başvurucu İ.S. 13-14 yaşlarında olup her ikisi de çocuktur. Başvurucular, 2013 yılı Ağustos ayından 2014 yılı Kasım ayına kadar yaklaşık bir yıl anneleri ve diğer kardeşlerinden ayrı bir şekilde babalarının yanında yaşamış; bu süre boyunca başvurucu S.S. aralıklarla farklı kişiler tarafından, başvurucu İ.S. ise iki kez aynı kişi tarafından cinsel istismara uğradıklarını iddia ederek annelerinin yanına dönmelerinin hemen ertesinde Savcılığa şikâyette bulunmuşlardır.
55. Başvurucu S.S., rızasıyla cinsel ilişki yaşadığı N.S. ve M.Ü. ile babasından şikâyetçi olmamış; bu kişiler dışında kalan diğer tüm şüphelilerin zorlayarak, tehdit ederek veya korkutarak kendisiyle cinsel ilişkiye girdiklerini ileri sürüp bu kişilerden şikâyetçi olmuştur.
56. Başvurucu İ.S. ise İ.Ü. tarafından cinsel istismara maruz kaldığını ve babasının bu olaya rıza gösterdiğini hatta babasının bu olaydan maddi menfaat sağladığını iddia ederek babasından ve İ.Ü.den şikâyetçi olmuştur.
57. Çocuğun cinsel istismarı suçuna yönelik olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca derhâl soruşturma başlatılmış, başvurucu S.S. hakkında ATK raporu alınmış, olayın meydana geldiği yer Savcılığınca soruşturmaya devam edilmiştir. Yapılan soruşturma kapsamında olaydan sorumlu olduğu ileri sürülen kişiler tespit edilmiş ve savunmaları alınmıştır. Aynı şekilde başvurucuların şikâyeti tespit edilerek tamamının soruşturmaya katılımı sağlanmıştır. Olaya dair bilgisi bulunduğu düşünülen kişiler tanık olarak dinlenmiş, şüphelilere ait cep telefonları ve diğer veri depoları incelenmiştir.
58. Dolayısıyla başvurucu anne ve çocukların şikâyeti üzerine ivedilikle soruşturma işlemlerine başlanarak soruşturmanın yaklaşık 9 ay gibi makul sürede tamamlandığı, başvurucuların soruşturmanın açıklığını temin edecek ve meşru menfaatlerini koruyabilecek şekilde beyanlarına başvurularak soruşturma sürecine dâhil edildiği anlaşılmıştır. Öte yandan olayla ilgili bir kısım tanığın ifadesine başvurulduğu, şüphelilerde bulunan veri depolarının incelendiği, olay yerinde kamera olup olmadığının araştırıldığı, başvurucular hakkında adli görüşme raporlarının düzenlendiği ve başvuruculardan S.S. hakkında ATK raporu alındığı anlaşılmıştır.
59. Buna karşın soruşturmada bazı eksikliklerin olduğu tespit edilebilmektedir. Çocuk başvurucu S.S.nin öncesinde iletişiminin bulunmadığı şüphelilerin önemli bir kısmının kendisine telefon veya internet aracılığıyla ulaşarak tehdit veya ikna etme yoluyla anılan suçu gerçekleştirdiklerini iddia etmesi karşısında şüpheliler ile başvurucu arasında iddia edildiği gibi bir iletişimin bulunup bulunmadığı, varsa içeriğinin tespiti bakımından gerekli olan telefon görüşmeleri ve mesajlaşma kayıtlarının araştırılıp araştırılmadığı soruşturma dosyasına yansımamıştır.
60. Ayrıca çocuk olan başvurucuların şikâyetlerinin tespiti esnasında yanlarında bulunan adli görüşmeci tarafından çocukların beyanlarının kendi içinde ve birbiriyle uyumlu olduğu gözlemlenerek gerçeği anlattıklarına dair görüş bildirilmiş ise de bu görüşün başvurucuların ruhsal durumlarını ortaya koymak için yeterli sayılması ve bu hususta başkaca rapor alınmaması soruşturmadaki bir diğer eksiklik olarak ortaya çıkmaktadır. Başvurucuların -özellikle S.S.nin- olay nedeniyle travma yaşadıkları ve bu nedenle psikolojik tedavi gördüklerinin ileri sürüldüğü olayda, suçun niteliği ve mağdurların yaşı dikkate alınarak her iki başvurucunun da psikolojilerinin tahlil edilmek suretiyle ruhsal durumlarına ilişkin ayrıntılı değerlendirme yapılmaması başvurucular tarafından öne sürülen esaslı bir delilin toplanmaması sonucunu doğurmuştur.
61. Diğer taraftan mahremiyet alanı içinde gerçekleşen cinsel suçlarda çoğunlukla olayın gerçekleştiği yerde taraflar dışındaki kişilerin olmayışı, tanık sayısının azalmasına yol açmakta ve dolayısıyla bu tür olayların aydınlatılmasında güçlük yaşanmaktadır. Bu nedenle olaya ilişkin bilgi sahibi olan kimselerin tespit edilerek soruşturmanın geniş çaplı bir araştırmaya dayanması cinsel suçlara yönelik soruşturmaların etkili olmasını sağlamaktadır.
62. Bu bağlamda başvuru konusu olayda tanıklar, küçük bir yerleşim yeri olan ilçede çocuk başvurucuların bazı kişilerle cinsel ilişki yaşadıklarını duyduklarını, şüphelilerden H.S.nin başvurucu S.S.yi gece vakti oto tamirhanesine götürdüğünün konuşulduğunu ifade etmelerine ve bu olayın tamirhanenin bulunduğu yer bekçisi tarafından ''genç bir kızın gece tamirhaneye geldiği'' şeklinde doğrulanmasına karşın Savcılıkça bu beyanlardan yola çıkılarak soruşturma derinleştirilmemiş; başkaca tanıkların bulunup bulunmadığı veya ilçedeki bu söylentinin kimlerin hangi bilgisine dayandığı hususunda araştırma yapılmamıştır.
63. Bunun yanı sıra etkili soruşturmadan bahsedilebilmesi için delillerin toplanmasının yeterli olmadığı, aynı zamanda toplanan bu delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analiz yapılması suretiyle kamu makamlarınca bir sonuca ulaşılması gerekliliği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
64. Bu ilke ışığında somut olay incelendiğinde çocuk olan başvurucular genel olarak küçük bir ilçede annelerinden ayrı bir şekilde yaşadıkları bir yıl boyunca, başta babalarının arkadaşları olmak üzere çoğunlukla yaşları 45-50 civarında olan evli ve çocuk sahibi erkekler tarafından korkutulmak veya tehdit edilmek suretiyle cinsel istismara maruz kaldıklarını iddia etmiş, olayları neden-sonuç ilişkilerini ortaya koyacak şekilde tarihsel sıraya uygun olarak anlatmışlardır. Başvurucuların anlatımlarını değerlendiren adli uzman anlatım biçimlerini de gözlemleyerek başvurucuların ifadelerinin gerçeği yansıttığı kanaatine varmıştır. Fakat soruşturma sonucunda Savcılıkça yeterli delil olmadığı sonucuna varılarak şüpheliler haklarında ceza davası açılmamasına karar verilmiştir.
65. Devlet tarafından, çocuklar aleyhine işlenen suçlara yönelik ağır yaptırımlar öngörülerek bu suçların caydırıcı etkisinin arttırılması hedeflense de bu hedefe ulaşılmasında en büyük rolün yargısal makamlara ait olduğu unutulmamalıdır. Diğer bir ifadeyle yasalarla korunmaya çalışılan çocukların gerçek anlamda korunmalarından bahsedilmesi ancak onlara karşı işlendiği iddia olunan suçların hassasiyetle araştırılarak adalet duygusunun sarsılmayacak biçimde bir sonuca ulaşılmasıyla mümkün olabilecektir.
66. Öncelikle başvurucu S.S.nin şikâyetine ilişkin soruşturma incelendiğinde yukarıda açıklanan soruşturma eksikliklerinin yanı sıra delillerin değerlendirilmesinde de bazı tereddütler söz konusudur. Cinsel suçlara ilişkin soruşturmalarda mağdurun beden muayenesi sonucu verilen sağlık raporları olayın aydınlatılmasındaki ana delillerden biri olmakla birlikte her zaman gerçeğin ortaya çıkarılmasında tek başına yeterli olmayabilmektedir. Somut olayda Savcılık kararına dayanak alınan, ATK raporunun sadece "yapılan genital muayenede yırtık saptanmadığı ve fiili livataya yönelik bulgu olmadığı" kısmıdır. Başvurucu S.S. cinsel ilişkilerin gerçekleştiğinden bahsetmiş olmasına karşın raporda yer alan bu kısım nedeniyle Savcılık, başvurucunun cinsel saldırı veya istismara maruz kaldığı iddiasının doktor raporuyla doğrulanmadığını değerlendirmiştir. Oysa ki raporun tamamı incelendiğinde başvurucu S.S.nin cinsel ilişkiye müsait kızlık zarına sahip olduğu ve fiilî livata bulgusunun üç beş gün içinde kaybolabileceği açıklanmıştır. Alınan raporla başvurucu S.S.nin cinsel ilişki yaşayıp yaşamadığı belirlenememiştir. Bu durumda başvurucunun yaşı ve vücut yapısı nedeniyle alınan raporun olayın aydınlatılmasında yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır.
67. Dikkate değer bir başka husus, şüphelilerin genel olarak birbirlerini tanımalarıdır. M.C. ve B.C. uzaktan akraba, İ.Ü. ve M.Ü. baba-oğul, H.S., İ.Ü. ve B.A. başvurucuların babaları E.S.nin arkadaşlarıdır. Şüpheliler arasındaki akrabalık veya arkadaşlık bağı -başvurucu S.S.nin ifadesi nazara alındığında- başvurucunun iddiasını destekleyen önemli bir bilgidir. S.S., bir kısmını öncesinde tanımadığı şüphelilerin kendisini arayarak kaydedilmiş mahrem görüntülerinin varlığından bahsederek veya bir başka şüpheliyle S.S. arasında yaşanan cinsel olayları aktardıktan sonra kendisini tehdit ederek cinsel ilişkiye zorladıklarını iddia etmiştir. Ayrıca şüphelilerle başvurucu arasında husumet olmadığı taraflarca kabul edilmesine rağmen S.S.nin birden fazla kişiyi cinsel suç şüphelisi olarak gerçek dışı bir şekilde şikâyet etme sebebinin var olup olmadığı hususunun da Savcılık kararında tartışılmamış olması bir diğer çelişkidir.
68. Yukarıda açıklandığı üzere (bkz. §§ 27, 62) başvurucu S.S.nin beyanları kısmen tanıklarca doğrulanmasına rağmen bu tanık beyanlarının Savcılık kararında irdelenmediği görülmekte, yine başvurucu S.S.nin beyanları ile şüpheli beyanları arasındaki çelişkilerin giderilmediği fark edilmektedir. Kararda hangi beyana veya delile ne sebeple üstünlük tanındığı veya değerlendirmeye alınmadığı anlaşılamamakta, bu nedenle kanıtların nasıl analiz edilip var olan sonuca ulaşıldığı tespit edilememektedir.
69. Öte yandan delillerin analizindeki çelişkilerin yanı sıra soruşturma makamlarınca verilen karar gerekçeleri incelendiğinde soruşturmanın özenli yürütüldüğü sonucuna ulaşmak kolay görünmemektedir. Bu kapsamda başvuruculardan S.S., 15 yaşını tamamladığı için rızasıyla cinsel ilişki yaşadığını ileri sürdüğü N.S. ve M.Ü.den şikâyetçi olmaması nedeniyle bu kişilerden şikâyet olmaması, diğer şüpheliler hakkında da yeterli delil bulunmaması sebebiyle kovuşturmama kararı verildiği anlaşılmaktadır. Buna rağmen itiraz merciince yapılan değerlendirmede H.S. ve M.S. hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan soruşturma yürütüldüğü açıklanarak bu kişiler hakkında şikâyet olmadığından kovuşturmama kararı verilmesinin yasaya uygun olduğu belirtilmiştir. Oysaki H.S. ve M.S. hakkında yürütülen soruşturmanın çocuğun cinsel istismarı suçuna ilişkin olmasının yanı sıra bu suçun soruşturulmasının şikâyete tabi olmaması ve başvurucunun bu kişiler hakkında açık şikâyetinin de varlığı karşısında Hâkimliğin bu gerekçesi ikna edici bulunmamıştır. 15 yaşında bir kız çocuğunun süregelen bir şekilde cinsel istismara uğradığını iddia ettiği bir olayda, soruşturma sonucu verilen kovuşturmama kararı incelenirken -ancak tüm delillerin detaylı irdelenerek başvurucularının itirazlarının özenle karşılanması hâlinde soruşturmanın etkililiğinden söz edilebileceği nazara alındığında- itiraz mercii incelemesinin bu nitelikte olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.
70. Başvurucu İ.S.nin şikâyetine ilişkin soruşturma incelendiğinde de bahsedilen eksikliklerin (bkz. §§ 59-62) yanı sıra soruşturma sonucunun kapsamlı bir analize dayandığını söylemek zor görünmektedir. Bu bağlamda şüpheli İ.Ü.nün bir gece 13 yaşındaki İ.S.nin evine gelerek onunla yalnız kalmak istediği ve odada bir müddet yalnız kaldıkları hususunda tereddüt yoktur. Bu esnada İ.S.nin şüphelinin kendisine yönelik ikinci kez -ilki hastane önünde arabada- cinsel istismarda bulunduğu iddiasına karşılık İ.Ü. ''babasına yardımcı olması için'' başvurucuya telkinde bulunmak için yalnız kalmak istediğini savunduğu, diğer başvurucu S.S.nin İ.S.yi doğrulamasının yanı sıra babası E.S.nin de başvurucuyu kısmen doğruladığı ve bu olaydan şüphelinin eşinin bilgisinin olduğu yönünde tanık beyanlarının mevcut olduğu görülmektedir. Ayrıca o gece İ.S.nin İ.Ü. ile odada yalnız kaldıktan kısa bir süre sonra odadan çıkarak evden ayrıldığı tanık ifadelerine yansımıştır. 13 yaşında bir çocuk olan başvurucu İ.S.ye yönelik cinsel istismar iddiası değerlendirilirken Savcılık tarafından bu olgular kararda tartışılmaksızın kovuşturmama sonucuna ulaşılması nedeniyle delil analizinin kapsamlı yapılmadığı anlaşılmaktadır.
71. Yukarıda yer verilen değerlendirmeler bir bütün hâlinde ele alındığında somut olay kapsamında Savcılık tarafından yürütülen soruşturmadaki eksiklikler ve başvurucuların iddialarını destekleyen bir takım delillerin bulunmasına rağmen bu deliller tartışılmaksızın olaydan sorumlu olduğu iddia edilen şüpheliler hakkında kovuşturmama kararı verilmesi nedeniyle yapılan soruşturmanın etkili olmadığı değerlendirilmiştir.
72. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında kalan usul yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
73. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
74. Başvurucular ihlalin tespit edilmesini istemiş, soruşturmanın yeniden açılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.
75. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
76. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
77. İncelenen başvuruda kötü muamele yasağının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla kötü muamele yasağının usul boyutu ihlalinin Savcılıkça verilen kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
78. Bu durumda kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili E. Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
79. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için manevi zararları karşılığında başvuruculara net 20.000 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
80. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruya konu olayın niteliği gereği başvurucuların kamuya açık belgelerde kimliklerinin GİZLİ TUTULMASINA,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere E. Cumhuriyet Başsavcılığına (2014/612 Soruşturma, K.2015/273) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvuruculara net 20.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvuruların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için