Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Fahri Aşkın Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/1928)
0

Fahri Aşkın Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/1928)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FAHRİ AŞKIN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/19289)
Karar Tarihi: 27/10/2016
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin YILDIRIM
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Raportör : Kamil KAYA
Başvurucu : Fahri AŞKIN
Vekili : Av. Hakan GÜRAKSU

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, icra emrinin iptali talebiyle yapılan şikâyet başvurusunda icra hukuk mahkemesince şikâyet dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinden karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 31/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 17/5/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 23/5/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine açılan idari davada 750 TL vekâlet ücreti ile 291,90 TL yargılama giderinin anılan kurumdan alınarak başvurucuya verilmesine karar verilmiştir.
9. Başvurucu, vekili vasıtasıyla SGK Başkanlığına sunduğu 22/7/2014 tarihli dilekçesiyle idare mahkemesince hükmedilen vekâlet ücreti ile yargılama giderinden oluşan söz konusu alacağın, numarasını bildirdiği banka hesabına ödenmesini talep etmiştir.
10. SGK Başkanlığı Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 20/8/2014 tarihli yazısıyla, anılan birime hitaben dilekçe yazılması ve dilekçe ekinde ilgili mahkeme kararı ve vekil tarafından düzenlenecek serbest meslek makbuzu sunulması hâlinde bahsi geçen alacağın banka hesabına ödenebileceği başvurucuya bildirilmiştir.
11. Başvurucu, kendisinden talep edilen bu belgeleri sunmamış, alacağın otuz gün içinde ödenmemesi nedeniyle alacağın tahsili için Antalya 30. İcra Müdürlüğünün E.2014/17437 sayılı dosyasında SGK aleyhine 5/9/2014 tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır.
12. Borçlu SGK vekili takibe konu alacağın ödenmesi için idareye başvurulmadan doğrudan icra takibi başlatılmasının kanuna aykırı olduğu iddiasıyla Ankara 8. İcra Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) 24/9/2014 tarihinde şikâyet başvurusunda bulunmuş ve icra emrinin iptalini talep etmiştir.
13. Mahkeme, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda 2/10/2014 tarihli ve E.2014/906, K.2014/896 sayılı karar ile “alacağın yatırılacağı banka hesap numarası başvurucu tarafından borçlu idareye yazılı olarak bildirilmeden icra takibi başlatılmasının Kanun’a aykırı olduğu” gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve icra emrinin iptaline kesin olarak karar vermiştir.
14. Mahkeme şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmemiş, ancak başvurucuyu gerekçeli kararında davalı olarak gösterip bu dosya nedeniyle vekâlet ücreti ile yargılama gideri ödemeye mahkûm etmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
“Şikayetin mahiyeti gereği duruşma açılmasına gerek görülmemiştir.
...
Takip [i]dare [m]ahkemesinin kararına dayalı olarak yapılmış olup, konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bildirim tarihinden itibaren yasada belirlenen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunacağından, davalı alacaklı tarafından davacıya banka hesap numarasını yazılı olarak bildirilmeden icra takibi başlatıldığı anlaşıldığından 6352 Sayılı Yasanın 58. maddesi ile değişik 2577 Sayılı Kanunun 28/2-6 maddeleri gereğince henüz takip yapma hakkı doğmadığından şikayetin kabulü ile icra emrinin iptaline karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”
15. Kesin nitelikli bu karar başvurucuya 10/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 10/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 16. maddesi şöyledir:
“Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.”
18. 2004 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:
“Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir.
Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.”
19. 2004 sayılı Kanun’un 18. maddesi şöyledir:
“İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek suretiyle de olur.
Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir. Duruşmalar, ancak zorunluluk hâlinde ve otuz günü geçmemek üzere ertelenebilir.”
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesi şöyledir:
“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez...
Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
...”
21. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi şöyledir:
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir.”
22. 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.”
23. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 8/2/2015 tarihli ve E.2015/22707, K.2016/1967 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“Borçlu vekili; 2577 sayılı Kanun'un 28/2. maddesi gereği alacaklı vekilinin borcun ödenmesi için idareye müracaat ettiğini, ancak gerekli belgeler dilekçe ekinde sunulmadığından ödemenin gerçekleştirilemediğini, alacaklının takibe geçmeden önce yazılı başvuru dışında eksik evrakları ibraz etmesi gerektiğini ileri sürerek takibin iptalini istemiştir. Mahkemece şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmiş; karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İİK 18/3 maddesi gereğince aksine hüküm bulunmayan hallerde duruşma yapılmasına gerek olup olmadığı icra mahkemesinin takdirine bırakılmış ise de anılan takdir yetkisi mutlak olmayıp, halin icabına göre işin duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği durumlarda mahkeme takdir yetkisini duruşma yapmadan yana kullanmalıdır.
6352 sayılı Yasa'nın 58. maddesi ile Değişik 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/2. maddesinde “... Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur..." düzenlemesi mevcuttur. Anılan Yasa maddesine göre, İdareye yazılı olarak başvurulması yeterli olup, 2577 sayılı Yasa'nın 28. maddesinde özel bir düzenleme bulunmadığından icra takibine geçilmeden önce yazılı başvuru dışında, ayrıca ilama konu alacağın ödenmesi için serbest meslek makbuzu ibraz edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Somut olayda, alacaklı vekili, temyiz dilekçesinde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesi gereğince karar tarihinden sonra kuruma ödeme yapılması için müracaatta bulunduğunu, ancak idarenin bir takım evrakların eksik olduğunu ileri sürerek ödeme yapmaktan imtina ettiğini, müracaatının üzerinden 30 günlük yasal sürenin geçmesi üzerine icra takibi başlattığını ileri sürmüş olup, Mahkemece duruşma açılıp taraf delilleri toplanarak sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesi doğru olmamıştır.”
24. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/1/2016 tarihli ve E.2015/24199, K.2016/1193 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“Borçlu vekili, müvekkili Kurum aleyhine 6352 sayılı Kanun'un 38.maddesi ile değişik, 5502 sayılı Kanun'un 36.maddesinde belirtilen, idari başvuru yolu kullanılmaksızın, ilamlı icra takibi başlatılmasının kanuna aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmiş, hüküm alacaklı ve borçlu vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
İİK'nun 18. maddesinde; İcra Mahkemesi'ne arz edilen hususlarda basit yargılama usulü uygulanır. Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek suretiyle de olur. Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasını ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir.
Somut olayda; Mahkemece duruşma yapılmadan dosya üzerinden karar verilmiştir. Ancak temyiz dilekçesine eklenen belge ile borçlu Kuruma başvuru yapıldığı iddia edilmektedir. Mahkemece, duruşma açılıp, tarafların delil ve belgeleri toplanarak oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile evrak üzerinden karar verilmesi isabetli değildir.”
25. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 4/12/2012 tarihli ve E.2012/18443, K.2012/36081 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“Öncelikle belirtmek gerekir ki;
İcra müdürlüğünün takibin durdurulması işleminin iptali istemi, İİK.nun 16. ve devam maddeleri kapsamında şikayet olup, aynı yasanın 18.maddesinin 3.fıkrasında; "Kanunda açıklık bulunmayan hallerde icra mahkemesi iki taraf arasında duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını kendisi takdir eder" yasal düzenlemesine yer verilmiştir. HMK'nın 320/1. maddesine göre de, mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verebilecektir.
Ancak, olayımızda tarafların temyiz ve temyize cevap dilekçesinde yer alan iddia ve savunmalar dikkate alındığında, yalnızca icra dosyası incelenerek evrak üzerinde karar verilmesi mümkün olmayıp tarafların delilleri toplanıp değerlendirilerek bir karar verilmesi zorunludur. Kaldı ki, evrak üzerinde karar verilecek olsa dahi, şikayet dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekmektedir. Aksi halde HMK.nun 27. maddesinde yer alan "Hukuki dinlenilme hakkı"na aykırı yargılama ile sonuca gidilmiş olur. Anılan maddeye göre, davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere, bu hak, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Taraflar "silahların eşitliği ilkesi" gereği iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat hakkına sahiptirler. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; taraflar duruşmaya çağrılmadan, bir başka deyişle taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasa'nın 36. maddesi ile düzenlenen "iddia ve savunma hakkının kullanılmasına imkan tanınması ilkesi"nin doğal bir sonucudur. Gerçekten de, savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası'nın 36. maddesi ile HMK.nun 27. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece, davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; idari dava sonunda lehine hükmedilen vekâlet ücreti ile yargılama giderinin ödenmesi için borçlu Kuruma başvurduğunu, alacağın ödenmemesi üzerine ilamlı icra takibi başlattığını, takibe karşı borçlu tarafından yapılan şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece, şikâyet dilekçesi kendisine tebliğ edilmeden dosya üzerinden inceleme yapılarak alacağın yatırılacağı banka hesap numarası borçlu idareye yazılı olarak bildirilmeden icra takibi başlatıldığı gerekçesiyle icra emrinin iptaline karar verildiğini, idareye başvurusu sırasında banka hesap numarasını bildirmiş olduğunu, iddiaya karşı savunma hakkı tanınmadığından bu hususu Mahkemeye bildirme imkânı bulamadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Bakanlık görüş yazısında adil yargılama hakkı kapsamında yer alan güvencelerden birinin silahların eşitliği ilkesi olduğu, bu ilke gereği davanın taraflarından birinin diğeri karşısında zayıf duruma düşürülmemesi gerektiği, buna karşılık icra ve iflas hukukundaki şikâyet yolunun icra ve iflas dairelerinin denetimini amaçlayan kendine özgü bir kanun yolu olduğu, şikâyet üzerine verilen kararların takip hukuku bakımından kesin hüküm oluşturduğu ve takibe konu maddi hakkı ortadan kaldırmadığı, 2004 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre şikâyet incelemesinin duruşmalı yapılıp yapılmayacağının mahkemelerin takdirinde olduğu, takip hukukunun kendine has özellikleri nedeniyle şikâyet yargılamasında duruşma açılmadan dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmesinde zaruret bulunduğu, dolayısıyla ilgililerin haberdar edilmemesinin hak ihlali olarak değerlendirilemeyeceği, somut olayda Mahkemenin şekli bir inceleme yaptığı, ayrıca verilen kararla başvurucunun alacak hakkının özünün etkilenmediği, bu nedenlerle başvuru konusu olayda iç hukuktaki düzenlemelere ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi ile ilgili temel gerekliliklere aykırı bir uygulama bulunmadığı ifade edilerek başvurucunun şikâyetleri incelenirken bu hususların gözönünde bulundurulması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
29. İcra hukuk mahkemelerinin şikâyet başvurularıyla ilgili verdikleri kararların adil yargılanma hakkı yönünden bireysel başvuru incelemesine konu olup olamayacağı Anayasa Mahkemesince benzer başvurular kapsamında değerlendirilmiş ve şikâyetin, takibin diğer tarafını ilgilendirip ilgilendirmediğinden ziyade somut olay çerçevesinde şikâyet başvurusu sonunda verilen kararın ilgilinin haklarını etkileyip etkilemediği hususunun değerlendirilmesiyle bir sonuca varılmasının doğru olacağı kabul edilmiştir (İbrahim Demirayak, B. No: 2013/4075, 10/3/2016, § 25)
30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de Sözleşme’nin 6. maddesinin uygulanabilirliği için medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili ortaya çıkan uyuşmazlığın bilfiil bir hakkın varlığına ilişkin olabileceği gibi söz konusu hakkın kapsamına veya kullanılış biçimine ilişkin olabileceğini belirtmiştir (Benthem/Hollanda, B. No: 8848/80, 23/10/1985, § 32).
31. Somut olayda başvurucu tarafından başlatılan icra takibine karşı borçlunun şikâyet başvurusu üzerine Mahkeme, henüz takip yapma hakkı doğmadığı gerekçesiyle icra emrinin iptaline karar vermiş olup bu kararla belli bir miktar paranın ödenmesine ilişkin ilamın ne şekilde icra edileceğinin belirlendiği, bir başka ifadeyle ilama konu alacağın tahsil usulü konusunda ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümlendiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra yargılama sonunda borçlu lehine hükmedilen vekâlet ücreti ile borçlu tarafından yapılan yargılama giderlerinin başvurucudan tahsiline karar verilmek suretiyle başvurucunun birtakım mali yükümlülüklere katlanmak zorunda bırakıldığı açıktır.
32. Bütün bu durumların yanı sıra başvurucu tarafından başlatılan icra takibi, “takibe konu alacağın ödenmesi için banka hesap numarası borçlu idareye yazılı olarak bildirilmeden icra takibi başlatılmasının Kanun’a aykırı olduğu” gerekçesiyle iptal edilmiş olmakla birlikte başvurucu, takip öncesinde alacağın ödenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurusunda hesap numarasını bildirdiğini ileri sürmüş olup şikâyet yargılamasından haberdar edilmeyen başvurucunun, bu iddiasını şikâyeti inceleyen Mahkemede dile getirme ve bu iddiasıyla ilgili başvuru formu ekinde Anayasa Mahkemesine sunduğu belgeleri Mahkemeye sunma imkânı bulamadığı da dikkate alındığında başvurucunun medeni haklarının şikâyet yargılaması sonunda verilen karar sonucunda etkilendiği, bu nedenle başvuru konusu kararın bireysel başvuru kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
33. Başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri bağlamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Başvurucu; lehine sonuçlanan davada hükmedilen vekâlet ücreti ile yargılama giderinin ödenmesi için borçlu Kuruma başvurduğunu, alacağın ödenmemesi üzerine ilamlı icra takibi başlattığını, takibe karşı borçlu tarafından yapılan şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece şikâyet dilekçesi kendisine tebliğ edilmeksizin dosya üzerinden inceleme yapılarak icra emrinin iptaline karar verildiğini, iddiaya karşı savunma hakkı tanınmadığından itiraz ve delillerini Mahkemeye sunamadığını belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
.
35. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
36. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
37. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
38. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara, dava dosyasındaki belgeler hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkını tanımayı, bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece tarafların dinlenmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Feldbrugge/Hollanda, B. No: 8562/79, 29/5/1986, § 44).
39. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
40. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. J.J./Hollanda, B. No: 9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika, B. No: 19075/91, 20/2/1996, § 33).
41. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında taraflara uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).
42. Bu bakımdan daha önce ulaşılamayan bilgi ve belgelere üst yargılama aşamasında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile getirilmiş ise silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılmayabilir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (4), B. No: 2013/251, 10/6/2015, § 22).
43. Başvurucu, hakkında icra takibi başlattığı borçlunun şikâyet başvurusuna ilişkin dilekçe kendisine tebliğ edilmeden karar verilmesiyle iddiaya karşı savunma hakkını kullanamadığından şikâyet etmiştir.
44. İcra hukuk mahkemelerine yapılan şikâyet başvurularında şikâyet dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden ve duruşma açılmaksızın karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince yalnızca şikâyet başvurusunda bulunanın iddiası doğrultusunda inceleme yapılarak diğer tarafın, şikâyet dilekçesinin içeriği ve sunulan deliller hakkında bilgi edinmesine ve karşı delil sunmasına imkân tanınmadan karar verilmesi hâlinde şikâyet başvurusunda bulunanın yargılamada üstün bir konuma getirileceği belirtilmiş; özellikle yargılamanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddia ve delillerin mahkemeye sunulamadığı durumlarda söz konusu eşitsizliğin yargılamayı adil olmaktan yoksun kıldığı ve silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine yönelik kararlar verilmiştir (Mehmet Ali Bedir ve Tevfik Günay, B. No: 2013/4073, 21/1/2016; Mehmet Derviş, B. No: 2014/14955, 17/5/2016).
45. Anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı anlaşılan başvuru konusu olayda da başvurucu tarafından başlatılan icra takibine karşı takip borçlusunun takibin iptali talebiyle yaptığı şikâyet başvurusu üzerine Mahkemenin, şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmeden ve duruşma açmadan dosya üzerinde inceleme yaparak icra emrinin iptaline kesin olarak karar verdiği anlaşılmıştır.
46. Başvurucu, gerekçeli kararın tebliği ile birlikte şikâyet başvurusundan haberdar olduğundan şikâyet hakkında bilgi sahibi olamamış, buna karşı savunma ve delillerini Mahkeme önünde dile getirme hakkından mahrum kalmıştır. Başvuru konusu karar, miktarı itibarıyla kesin nitelikte olduğundan başvurucu, savunma ve delillerini bir üst mahkemede ileri sürme imkânını da bulamamıştır.
47. Öte yandan somut uyuşmazlıkta, takibe konu alacağın yatırılacağı banka hesap numarası başvurucu tarafından borçlu idareye yazılı olarak bildirilmeden icra takibi başlatılmasının Kanun’a aykırı olduğu gerekçesiyle icra emrinin iptaline karar verildiği dikkate alındığında, şikâyet dilekçesinin başvurucuya tebliğ edilmemesi nedeniyle başvurucunun, takip öncesinde idareye başvurduğuna ve banka hesap numarasını bildirdiğine ilişkin, yargılamanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddiasını ve buna ilişkin delillerini Mahkemeye sunma fırsatı bulamadığı açıktır.
48. Benzer uyuşmazlıklarla ilgili Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarında, şikâyet incelemelerinde duruşma yapılmasına gerek olup olmadığı konusunda icra mahkemelerinin takdir yetkileri bulunduğu ancak hâlin icabına göre duruşma yapılarak şikâyetten etkilenecek tarafa delillerini sunma imkânı tanınması gerektiği belirtilmektedir (bkz. §§ 23-25). Somut uyuşmazlık açısından başvurucuya beyan ve itirazlarını Mahkemeye sunma noktasında uygun bir imkânının sağlanmamış olması, yargılamada başvurucu aleyhine hakkaniyetsizlik sonucunu ortaya çıkarmıştır.
49. Bu tespitlere göre somut başvuru açısından, yukarıda anılan başvurulardan (bkz. § 44) farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve başvurucu açısından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
52. Başvurucu yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
54. Adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. İcra Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.




Başkan Üye Üye
Engin YILDIRIM Serdar ÖZGÜLDÜR Osman Alifeyyaz PAKSÜT




Üye Üye
Recep KÖMÜRCÜ M. Emin KUZ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için