Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Gıyasettin Aydın Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2017/17252)
0

Gıyasettin Aydın Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2017/17252)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GIYASETTİN AYDIN BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2017/17252)
Karar Tarihi: 1/7/2020
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Ömer MENCİK
Başvurucu : Gıyasettin AYDIN

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkemelerce yasaklanmış bazı yayınları ceza infaz kurumunda bulundurduğu gerekçesiyle başvurucunun disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru tarihinde terör suçundan hükümlü olarak Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
10. 29/7/2016 tarihinde başvurucunun Ceza İnfaz Kurumundaki odasında arama yapılmış ve mahkemelerce yasaklanmış olan on beş adet kitap ele geçirilmiştir. Düzenlenen rapora göre ele geçirilen kitaplar üçerli olarak ciltlenmiş ve bu ciltlere ceza infaz kurumunda bulundurulmasına izin verilen bir derginin kapağı yapıştırılmıştır. Arama sonrasında başvurucunun da aralarında olduğu bazı hükümlüler hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
11. Soruşturma sürecinde başvurucunun savunması Ceza İnfaz Kurumu görevlileri tarafından alınmıştır. Başvurucu; savunmasında, disiplin soruşturmasına konu kitapların kendisine değil daha önce beraber kaldıkları bir başka mahpusa ait olduğunu, bu kitapların yasaklı olmadığı dönemde Ceza İnfaz Kurumuna geldiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca kitapları dağılmayı ve yıpranmayı önlemek amacıyla yasaklanma tarihinden önce ciltlediklerini, kamufle etmek amacıyla böyle bir eylem yapmadıklarını, kitapların uzun süredir odalarında herkesin görebileceği bir yerde durduğunu ifade etmiştir. Son olarak başvurucu, başvuruya konu kitaplar ciltlendikten sonra Ceza İnfaz Kurumu tarafından birçok kez arama yapıldığını ancak kitapların alınmadığını, yasaklama kararı sonrasında kitapları ciltlerinden çıkarmadıklarını, buna gerek duymadıklarını savunmuştur.
12. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu), disiplin soruşturması sonucunda başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g) bendinde düzenlenen "yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeyi ceza infaz kurumlarına sokmak, bulundurmak, kullanmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle "5 gün hücreye koyma" cezası verilmesine karar vermiştir.
13. Disiplin Kurulu kararda; başvurucunun kaldığı odada yapılan aramada, üzerinde bir derginin kapakları kullanılarak ciltlenmiş bazı kitapların odanın üst katında bulunduğunu belirtmiştir. Disiplin Kurulu; Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 4/12/2015 tarihli kararıyla yasaklanan disiplin soruşturmasına konu kitapların kapak kısmının değiştirildiğini ve üçerli gruplar hâlinde ciltlendiğini, söz konusu kapak değiştirmenin ve ciltlemenin amacının kitapların aramalarda bulunmasını engellemek olduğunu ifade etmiştir.
14. Bunlardan başka Disiplin Kurulu, soruşturmaya konu kitapların daha önce aynı odada kalan ancak olay tarihinde başka bir ceza infaz kurumuna sevk edilen bir mahpusa ait olduğunu ve kitapların yasaklama tarihi öncesinde Ceza İnfaz Kurumuna alındığını kabul etmiştir. Ancak Disiplin Kurulu; başvurucunun söz konusu kitapları ciltlediğini ve ciltledikten sonra kullandığını kabul ettiğini, bu nedenle 5275 sayılı Kanun'da belirtilen disiplin eyleminin gerçekleştiğinin sabit olduğunu belirterek başvurucu hakkında disiplin cezası vermiştir.
15. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun itirazını 21/12/2016 tarihinde reddetmiştir. Söz konusu kararın ilgili kısmı şöyledir:
"C. savcısı mütalası, hükümlünün dosya kapsamındaki dilekçesi ve beyanı, tanık beyanları, olay tutanağı, ve tüm dosya kapsamından hükümlü hakkında verilen disiplin cezası kanuna uygun olduğundan, hükümlünün bu husustaki itirazının reddine karar vermek gerekmiş[tir]"
16. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 7/1/2017 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Başvurucu, mahkeme kararını 13/1/2017 tarihinde öğrendiğini belirtmiş; 2/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."
18. 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g) bendinde düzenlenen ve "Hücreye koyma" cezasını gerektiren eylem şudur:
"...
g) Üçüncü fıkranın (g) bendinde belirtilenler dışında kalıp da Kanuna uygun olarak yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeyi ceza infaz kurumlarına sokmak, bulundurmak, kullanmak.
... "
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
20. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumundaki odasında yapılan aramada yasaklı bazı kitapları bulundurduğu gerekçesiyle hakkında disiplin cezası uygulandığını, disiplin cezasına konu kitapların yasak olmadığı dönemde Ceza İnfaz Kurumuna alındığını ve ciltlendiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca kitapları korumak amacıyla yapılan ciltleme işleminin gizleme amacıyla yapıldığının kabul edilmesinin keyfî bir yorum olduğunu, ilgili kanundaki şartlar gerçekleşmemesine rağmen hakkında disiplin cezası uygulandığını ifade etmiştir.
22. Bundan başka başvurucu; söz konusu kitapların yasaklandığını bilebilmelerinin mümkün olmadığını, kitapların Ceza İnfaz Kurumunun denetiminden geçerek odalarına alındığını, daha önce de odalarında defalarca arama yapıldığını ancak kitapların kendilerinden alınmadığını ve herhangi bir disiplin soruşturması yapılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, tüm bu nedenlerle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde, öncelikle başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğu belirtilmiştir. Bakanlık görüşünün devamında, müdahalenin demokratik toplumda gereklilik ve orantılılık ilkeleri çerçevesinde bir değerlendirmesi yapılmıştır.
24. Bakanlığa göre İnfaz Hâkimliği kararında yer alan gerekçeler başvuru konusu disiplin cezasının verilmesi için ilgili ve yeterlidir. Bundan başka Bakanlık, İnfaz Hâkimliği kararı ile anılan karara itiraz üzerine verilen itirazın reddine ilişkin karardaki tespit ve sonuçların kanunun uygulanması niteliğinde olduğunu ve Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığını ileri sürmüştür. Son olarak Bakanlık; derece mahkemesi kararlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermediğini, bu anlamda alınan tedbirlerin demokratik toplumda gerekli ve orantılı olduğunu belirtmiştir.
25. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşılamadığını, müdahalenin meşru amacının bulunmadığını ifade etmiştir. Bundan başka başvurucu yasaklama kararını bilmesinin mümkün olmadığını ve müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığını ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda yasaklanmış bazı kitapları Ceza İnfaz Kurumundaki odasında bulundurması nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yönde bir karar için bkz. Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33).
27. Başvurucu, Disiplin Kurulu kararına karşı itirazda bulunurken incelemenin duruşmalı yapılmasını talep ettiğini ancak jandarma personelinin hukuka aykırı eylemine itiraz etmesi nedeniyle duruşmaya götürülmediğini anlatmış fakat bu uygulamaya yönelik bir şikâyet dile getirmemiştir. Şikâyet olarak ileri sürülmediği anlaşılan bu açıklamaların bir değerlendirmeye tabi tutulmasına gerek görülmemiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
29. Yasaklanmış bazı kitapları Ceza İnfaz Kurumunda bulundurması nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
31. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
32. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (g) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
33. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi
34. İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
(b) Hükümlü ve Tutukluların İfade Özgürlüğü
35. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
36. Öte yandan ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
(c) Hükümlü ve Tutuklular Hakkında Disiplin Cezası Uygulanmasına İlişkin İlkeler
37. İnfaz hukukuna ilişkin disiplin suç ve cezaları 5275 sayılı Kanun’un Sekizinci Bölümü'nde düzenlenmiş; bu çerçevede uygulanacak disiplin suç ve cezalarının amacı, mahiyeti, kapsamı, sınırları ve uygulanma koşulları 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Kanun’daki disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğindeki bu madde uyarınca bu Kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında Kanun’da belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013).
38. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi de dikkate alındığında ceza infaz kurumunda örneğin yalnızca slogan atılmasının aynı Kanun'un 42. maddesinde öngörülen disiplin suçunu oluşturabilmesi için yeterli olmayıp bu eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Bununla birlikte ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması için özellikle terör örgütlerine bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunabilecek toplu eylemlere karşı daha hassas olunması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı da ifade edilmiştir (Murat Karayel (5), § 46; Cihat Özdemir, § 22).
(d) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
39. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (Ferhat Üstündağ, § 46; bazı farklılıklarla birlikte ayrıca bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir (Ferhat Üstündağ, § 48; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Murat Karayel (5), §§ 38-41; Cihat Özdemir, § 21; Eşref Arslan, §§ 39-43).
(e) İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Somut olayda Disiplin Kurulu, yasaklanmış bazı kitapları Ceza İnfaz Kurumundaki odasında bulundurması nedeniyle başvurucu hakkında bir disiplin cezası vermiştir. Başvurucu; disiplin soruşturmasına konu yayınların yasaklama kararı öncesinde Ceza İnfaz Kurumuna geldiğini, ciltleme işleminin kitapların gizlenmesi amacıyla yapılmadığını ileri sürmüştür.
41. Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin kitaplar hakkındaki kararı incelendiğinde, söz konusu kitaplar hakkında "Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının yapıldığı, suç işlemek için alenen tahrikte bulunduğu, suçun ve suçlunun övüldüğü" kanaatine varılması nedeniyle bir yasaklama kararı verildiği anlaşılmaktadır.
42. Olay tarihinde başvurucu, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda terör suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır. Yüksek güvenlikli ceza infaz kurumları sıkı güvenlik rejimine tabi hükümlülerin barındırıldıkları yerlerdir. Bunun yanında eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli hâlde bulunanlar, özel gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme tedbir, araç ve usullerine ısrarla karşı koyanlar da bu ceza infaz kurumlarında barındırılan kişiler arasındadırlar. Yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarının belirtilen nitelikleri dikkate alındığında bahis konusu ceza infaz kurumlarında düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması hususunda devletin takdir hakkı daha geniş yorumlanmalıdır.
43. Başvurucunun cezasını infaz ettiği odasında hakkında yasaklama kararı olan kitapları bulundurduğu hususunda bir şüphe yoktur. Diğer yandan kitapların üçerli gruplar hâlinde ciltlendiği ve kapağının da hakkında yasaklama kararı olmayan bir yayına ait kapakla değiştirildiği de tartışma konusu olmayan bir gerçektir. Söz konusu kitaplara ilişkin yasaklama kararında; kitapların içinde terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden açıklamalar bulunduğu, suç işlemek için alenen tahrikte bulunulduğu, suçun ve suçlunun övüldüğü ifade edilmiştir.
44. Terörle bağlantılı suçlardan tutuklu ya da hükümlü olan kişilerin odalarında bu nitelikteki bir yayının bulundurulmasının ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozabileceği ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyebileceği şüphe götürmez bir gerçektir. Kuşkusuz söz konusu içerikteki yayının ceza infaz kurumunda bulundurulmasının aynı zamanda düzenin ve güvenliğin sağlanması noktasında özellikle terör örgütlerine bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunacağı da unutulmamalıdır.
45. Öte yandan başvuruya konu olayda Ceza İnfaz Kurumunca yapılan başvurucunun kitapları üçerli gruplar hâline getirip yasak olmayan bir yayının kapağı ile ciltlemesinin yasaklı olduğunu bilmesi nedeniyle kitapları gizlemek için bu eylemi gerçekleştirdiği yönündeki değerlendirmenin keyfî olmadığı ve gerekçenin makul olduğu kanaatine varılmıştır.
46. Yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunmanın gerektirdiği sorumluluğa uygun davranmaması nedeniyle verilen cezanın zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı, kitapları bulundurmaktan beklenen fayda ile Ceza İnfaz Kurumundaki disiplinin sağlanması arasındaki dengenin sağlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan Ceza İnfaz Kurumu idaresinin takdir payı ile birlikte değerlendirildiğinde başvurucuya eylemi nedeniyle 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesi uyarınca verilen "5 gün hücreye koyma" disiplin cezasının orantılı olduğu da değerlendirilmiştir.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması nedeniyle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için