Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Hüseyin Bıyık Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2013/8772)
0

Hüseyin Bıyık Başvurusu (2) (Başvuru Numarası: 2013/8772)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM
KARAR


HÜSEYİN BIYIK BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2013/8772)

Karar Tarihi: 21/1/2016
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR

Başkan : Engin YILDIRIM
Üyeler : Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör : Mehmet Sadık YAMLI
Başvurucu : Hüseyin BIYIK

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vazife malulü aylığı ödenmesi istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiası hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 5/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Batman ili Gercüş İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma er olarak askerlik görevini yapmakta iken 22/3/1994 tarihinde operasyon dönüşü içinde bulunduğu aracın bölücü terör örgütü mensuplarınca döşenen mayına çarpması sonucu yaralanmıştır.
6. Başvurucuya, Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA) devam eden tedavi sürecinde toplam dokuz ay hava değişimi ve istirahat verildikten sonra 14/3/1995 tarihli raporla başvurucu hakkında “A/59 F1, Askerliğe devam eder, mevcut yaralanma nedeni ile 90 gün iş ve gücünden kalır, uzuv kaybı ve zaafı yoktur, kıt'asına taburcu” kararı verilmiş; başvurucu, bir süre askerlik hizmetini yaptıktan sonra 31/8/1995 tarihinde terhis edilmiştir.
7. Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 15/8/1994 tarihli ve 3/3/1996 tarihli kararlarıyla başvurucuya, 90 gün iş ve güç kaybı karşılığı toplam 193.224.000 (eski) TL nakdî tazminat ödemesi yapılmıştır.
8. Başvurucu, daha sonra yeniden GATA'da yatarak tedavi görmüş ve 5/3/1998 tarihli raporla hakkında “Sağ femur inter frokanterik kırık oplusu” tanısıyla “A/59 F1 askerliğe elverişlidir. 90 gün iş ve gücünden kalır, % 10 çalışma gücü kayıp oranı mevcuttur.” kararı verilmiştir.
9. Başvurucu bir süre sonra yeniden GATA'ya sevkedilmiş, 12/4/1999 tarihli raporla hakkında “Eski mandibula fraktürü” tanısı ile “Hayati önemi haizdir. 90 gün iş ve gücünden kalmıştır. Uzuv tatili yoktur. Minimal uzuv zafiyeti mevcuttur... Durumu A/59 F1 , A58/ F1, A/27 F1'e uyar. Yedek askerlik görevini yapar.” kararı verilmiştir.
10. Başvurucunun, 12/4/1999 tarihli rapora dayanarak vazife malulü aylığı bağlanmasına karar verilmesi istemiyle açtığı dava, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) Birinci Dairesinin 11/7/2000 tarihli ve E.2000/160, K.2000/775 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
11. 4/10/2012 tarihinde, Samsun Gazi Devlet Hastanesinin Özürlü Sağlık Kurulu raporuyla “Oper sol el scopoid + sağ femur opere kırığı” teşhisi konularak tüm vücut fonksiyon kayıp oranının %15 olarak belirlenmesi üzerine başvurucu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında vazife malulü aylığı bağlanması istemiyle Millî Savunma Bakanlığına tekrar başvuruda bulunmuş ve başvuru cevap verilmeyerek reddedilmiştir.
12. Başvurucu tarafından zımni ret işleminin iptali istemiyle açılan dava AYİM Üçüncü Dairesinin 30/5/2013 tarihli ve E.2013/587, K.2013/792 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“AYİM 1’nci Dairesinin 11.07.2000 gün ve 2000/160-775 E. ve K. sayılı kararında; davacı tarafın davacının vazife malulü kabul edilmesini talep ettiği, 5434 sayılı Kanun’un 44, 45 ve 56’ncı maddelerinden bahsedilmek suretiyle vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmaması işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
İkinci davaya ait talep sonucu, 3713 ve 2330 sayılı kanunlar kapsamında vazife malulü sayılmama işleminin iptaline yöneliktir. Ayrıca dava konusunu teşkil eden olayın, Samsun Gazi Devlet Hastanesince verilmiş 04.10.2012 tarihli raporla değiştiği, daha doğrusu dava konusu olayın maddi sebebinin değiştiği, bunlara göre davalı idarenin kesin hüküm sebebiyle davanın reddi gerektiği yönündeki itirazının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır…

Davacının, bölücü terör örgütü mensuplarının döşediği mayının patlaması üzerine yaralandığı maddi bir vakıadır. Esasen bu konu hakkında taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. AYİM 1’nci Dairesinin 2000/160-775 E. ve K. sayılı kararında davacının düzenlenen raporlara göre askerliğe elverişli bulunduğu, vücut fonksiyon kayıp oranının %10 olduğu belirtilmek suretiyle karara gidilmiştir. Davacı hakkında askeri hastaneler tarafından düzenlenmiş son sağlık raporu 1999 yılında alınmış ve bu raporda davacının askerliğe elverişli olduğu belirtilmiştir. Hâlbuki 5434 sayılı Kanunun Vazife Maluliyetini tanımlayan 44’üncü maddesinde malullük şartı olarak ‘vazifelerini yapamayacak duruma gelmek’ şartı aranmaktadır. Asker şahısların askerliğe elverişli olup olmadıkları ise ancak askeri hastanelerden alacakları raporla belgelenmektedir. Davacı tarafından Samsun Gazi Devlet Hastanesinden alınan 4/10/2012 tarih ve 2314 sayılı Özürlü Sağlık Kurulu Raporu önceki teşhislerden bahsetmekle beraber özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kayıp oranının % 15 olduğu belirtilmiştir. Davacı tarafından Samsun Gazi Devlet Hastanesinden alınan rapor, davacının 5434 sayılı Kanun kapsamında askerliğe elverişli olup olmadığı yönünde resmi bir sonuç doğurma[ma]ktadır. Davacının askerliğe elverişsiz olduğuna yani görevini yapamayacak derecede malul olduğuna ilişkin bir tespit bulunmadığından, bu koşulun oluşmadığı gözetilerek, buna uygun oluşturulan idari işlemin iptaline yönelik davanın reddine karar verilmiştir.”
13. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 14/11/2013 tarihli ve E.2013/1420, K.2013/1338 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
14. Karar başvurucuya 29/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu, 5/12/2013 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
B. İlgili Hukuk
16. 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 44. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya düçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (Malül) denir ve haklarında bu kanunun malüllüğe ait hükümleri uygulanır.”
17. 5434 sayılı Kanun'un 45. maddesi şöyledir:
“44 üncü maddede yazılı malüllük;
a) İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;
b) Vazifeleri dışında kurumların verdiği her hangi bir kuruma ait başka işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;
c) Kurumların menfaatini korumak maksadiyle bir iş yaparken o işten doğmuş olursa (Maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartiyle);
ç) Fabrika, atelye ve benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olursa;
Buna (Vazife malüllüğü) ve bunlara uğrıyanlara da (Vazife malülü) denir.”
18. 5434 sayılı Kanun’un 56. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Muvazzaf, yedek ve gönüllü erlerin silah altında bulundukları esnada veya celp ve terhislerinde (Serbest sevkler dahil) sevkleri sırasında, Yedek Subay okulu öğrencilerinin gerek okulda, gerek okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife malulü olmaları halinde, kendilerine, öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde tespit edilen giriş derece ve kademe tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde bulunmuş olanlardan kazanılmış hak aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıkları, sözü edilen giriş derece ve kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıkları emeklilik gösterge tablosunda karşılığı olan derece ve kademe tutarının,% 70'i üzerinden aylık bağlanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 21/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; terör saldırısı sonucu oluşan mağduriyetinin gün geçtikçe arttığını, ayağında oluşan kısalık nedeniyle yürüme zorluğu çektiğini, vücut fonksiyon kayıp oranının %15'e çıktığını, buna rağmen vazife malulü aylığı ödenmemesinin Anayasa’nın 60. maddesine aykırı olduğunu; AYİM'in, kendisini GATA'ya sevk ederek aldıracağı rapora göre hüküm kurması gerekirken bu konuda herhangi bir girişimde bulunmayarak davayı reddettiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve eklerinin bir bütün hâlinde incelenmesi neticesinde başvurucunun, AYİM tarafından askerî hastaneye sevki yapılmadan davasının reddedilmesinden şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun sosyal güvenlik hakkının ihlal edildiği iddiasının da adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyeti çerçevesinde aşağıdaki başlıklar altında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
24. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
25. Başvurucu; 1994 yılında mayın patlaması sonucu yaralanmasıyla oluşan mağduriyetinin gün geçtikçe arttığını, ayağında meydana gelen kısalık nedeniyle yürüme zorluğu çektiğini, vücut fonksiyon kayıp oranının %15'e çıktığını; AYİM'in, kendisini GATA'ya sevkederek aldıracağı rapora göre hüküm kurması gerekirken bu konuda herhangi bir girişimde bulunmayarak davayı reddettiğini belirtmiştir. AYİM Üçüncü Dairesi ise 5434 sayılı Kanun’a göre malul aylığı bağlanabilmesi için vazife yapamayacak duruma gelme koşulunun bulunduğu, asker şahısların vazifelerini yapıp yapamayacakları hususunun ise askerî hastanelerden alınacak raporla belirlenebileceği, Samsun Gazi Devlet Hastanesinin 4/10/2012 tarihli raporunda başvurucunun tüm vücut fonksiyon kayıp oranı %15 olarak belirlenmekle birlikte başvurucunun 5434 sayılı Kanun kapsamında görevini yapamayacak derecede malul olduğuna ilişkin bir tespit bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
26. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde başvurucunun görev kaynaklı rahatsızlığının zaman içinde artmış olduğu iddiasıyla vazife malulü aylığı bağlanması istemiyle açtığı davanın, davaya dayanak yapılan ve askerî hastaneden alınmayan raporun askerliğe elverişlilik yönünden bir tespit içermediği gerekçesiyle reddedildiği, bu kapsamda iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin bulunduğu görülmektedir.
27. Adil yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil; yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
28. Başvurucu, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamıştır. Başvurucunun, Mahkemece delillerin değerlendirilmesinin ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Silahların Eşitliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvuru konusu olayda gerek AYİM kararından gerekse başvurucunun iddialarından, askerî hastaneden alınabilecek olan askere elverişliliğe ilişkin raporun, başvurucunun asker olarak vazifesini yapamayacak duruma gelip gelmediğinin tespitinde dolayısıyla vazife malulü aylığı bağlanıp bağlanmayacağına ilişkin uyuşmazlığın çözümünde önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, AYİM tarafından askerî hastaneye sevkinin yapılması ve askerî hastaneden alınacak askere elverişliliğe ilişkin rapora göre karar verilmesi gerektiği hâlde davanın doğrudan reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun iddiaları “silahların eşitliği” ilkesinin ihlaline ilişkindir.
31. Hem cezai hem de cezai olmayan davalarda uygulanan silahların eşitliği ilkesi; taraflara, talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekilde ileri sürebilmeleri için makul bir fırsat verilmesini gerektirir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme) bilirkişilerin mahkeme önünde dinlenmesi ile ilgili özel bir hüküm bulunmamasına karşın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bilirkişilik kurumunu, tanık dinletme hakkından yola çıkarak “silahların eşitliği ilkesi” ile bağlantı kurarak değerlendirmiştir (Bönisch/Avusturya, B. No: 8658/79, 6/5/1985, § 32; Brandstetter/Avusturya, B. No: 11170/84…, 28/8/1991, § 42, Yankı Bağcıoğlu ve diğerleri, § 61).
32. Anayasa Mahkemesinin silahların eşitliği ilkesi bağlamında yapacağı inceleme, başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesi olup (Yüksel Hançer, § 19) herhangi bir davada bilirkişi raporunun gerekli olup olmadığına karar vermek değildir. Savunma makamının tanık dinletme talebinin gerekliliği ya da bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Yankı Bağcıoğlu ve diğerleri, B. No: 2014/253, 9/1/2015, § 68).
33. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
34. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
35. Somut olayda AYİM, askere elverişliliğe ilişkin askerî hastaneden alınması gerekli rapor bulunmadığını belirterek davayı reddetmiş; başvurucu ise söz konusu raporun AYİM tarafından aldırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucu, uyuşmazlığın çözümünde etkili olduğu anlaşılan bu rapora AYİM dışında ulaşamayacağını iddia etmediği gibi dosyada bu yönde bir belirleme de yapılamamıştır. Başvurucunun askerî hastaneden askere elverişliliğiyle ilgili raporu alarak talebini idari ve yargısal makamlara yeniden sunmasında bir engel bulunmamakta ve bu noktada bir hak kaybına uğraması söz konusu olmamaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 20/11/2014 tarihli Yavuz Selim Akkoç (B. No: 2012/1277) kararına konu olan benzer bir olayda, askerî olmayan hastaneden alınan rapora dayanılarak yapılan vazife malulü aylığı ödenmesi yönündeki idari başvurunun ve sonrasında açılan davanın reddedilmesinin ardından askerî hastaneden rapor alınarak yeniden başvurulması üzerine açılan davanın AYİM tarafından kabul edildiği ve başvurucusuna vazife malulü aylığı bağlanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
36. Bu çerçevede başvurucunun, AYİM tarafından askerî hastaneye sevk edilmeyip askere elverişliliğe ilişkin rapor alınmaması nedeniyle yargılamanın sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmasının söz konusu olmadığı ve başvuruya konu yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında başvurucunun, delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına dair bir bulgu saptanamadığı sonucuna varılmaktadır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
21/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan
Engin YILDIRIM

Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Üye
Celal Mümtaz AKINCI

Üye
Muammer TOPAL
Üye
M. Emin KUZ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için