Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Mocanu ve Diğerleri/Romanya [BD] 45886/07 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı
0

Mocanu ve Diğerleri/Romanya [BD] 45886/07 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı

Mocanu ve diğerleri/Romanya [BD] - 45886/07, 32431/08 ve 10865/09
Karar 17.9.2014 [BD]
Madde 2
Madde 2-1
Etkili soruşturma
1990 Haziran ayında Romanya’da hakim olan rejime karşı düzenlenen gösterilerde öldürülen bir adam ile ilgili etkili bir soruşturmanın yapılmaması : ihlâl
Madde 3
Etkili soruşturma
1990 Haziran ayında Romanya’da hakim olan rejime karşı düzenlenen gösterilerde bir adamın tutuklanması ve kötü muameleye maruz kalması hakkında etkili bir soruşturmanın yapılmaması : ihlâl
Madde 35
Madde 35-1
Altı ay süresi
Yetkili ulusal makamlar nezdinde şikâyette bulunmak konusunda başvuranın onbir yıl boyunca etkisiz kalışı : ön itiraz reddilmiştir

Madde 35-3
Ratione temporis
Davaya sebep olan olay ile Romanya’da Sözleşme’nin yürürlüğe girişi arasında dört yıl olması : ön itiraz reddilmiştir
Olaylar– 1990 yılı Haziran ayında, Romanya hükümeti, hüküm süren rejimi protesto etmek için haftalardır üniversite meydanını işgal eden göstericilerin bu işgaline son vermeye karar verir. 13 Haziran 1990 tarihinde, güvenlik güçleri müdahale ederek birçok göstericiyi tutuklamıştır. Bu durum gösterilerin daha da büyümesine sebep olmuştur. Hassas bölgelere ordunun gönderildiği sırada, etrafı göstericiler tarafından çevrilmiş olan dış işleri bakanlığından açılan ateş sonucu birinci başvuranın eşi Bay Mocanu ölümüne sebep olacak şekilde başından yaralanmıştır. Akşam Bay Stoica (ikinci başvuran) ve diğer kişiler, üniformalı polisler ve sivil kıyafetli kişiler tarafından devlet televizyonunun merkezinde sorgulanmış ve kötü muameleye maruz kalmışlardır. Polisin bu şiddeti ile ilgili soruşturma kişisel birçok dosya çerçevesinde 1990 yılında başlamış olup, daha sonra birleştirilerek 1997 yılında askeri savcıya teslim edilmiştir.
18 Haziran 2001 tarihinde, şikâyet konusu olayların meydana gelişinden onbir yıl sonra, ikinci başvuran yüksek mahkeme nezdindeki askeri savcılığa bağlı bir savcıya şikâyette bulunmuştur. Soruşturma 13 Haziran 1990 yılında ikinci başvurana uygulanan kötü muamele hakkında açılmış olup 17 Haziran 2009 tarihinde verilen takipsizlik kararı ile sona ermiştir. Bu karar 9 Mart 2011 tarihinde Yargıtay tarafından onanmıştır.
Birinci başvuranın eşinin öldürülmesi ile ilgili ceza davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını açıkladığı sırada halen devam etmekteydi.
13 Kasım 2012 tarihli kararında (157 nº’lu bilgi notuna bakınız), Mahkeme’nin ilgili dairesi birinci başvuranın şikayeti ile ilgili olarak oybirliği ile Sözleşme’nin 2. maddesinin usul bakımından ihlâline, ikinci başvuranın şikayeti ile ilgili olarak ise, ikiye karşı beş oyla 3. maddenin usul yönünden ihlâl edilmediğine karar vermiştir.
Hukuk – Madde 35 § 3 : Büyük Daire önünde davalı hükümet, Mahkeme’nin ratione temporis bakımından yetkisiz olduğunu iddia etmemiştir. Ancak, Mahkeme’nin, kendisine yapılan şikayetlerden sadece Sözleşme’nin Romanya’da yürürlüğe giriş tarihi olan 20 Haziran 1994 tarihinden sonraki dönemi ilgilendiren şikayetleri değerlendirebileceğini ileri sürmüştür.
Daire, Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerinin usul yönünden ihlâllerine ilişkin şikayetleri değerlendirmek için, kendisini ratione temporis konusunda, hükümetin bu konuda sadece ikinci başvuranın başvurusu ile ilgili olarak yaptığı itirazı reddederek, yetkili kabul etmiştir.
Büyük Daire’ye göre Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerinin usul yönüne ilişkin şikâyetler, 13 ve 14 Haziran 1990 tarihlerinde hükümet karşıtı göstericilere karşı yürütülen, birinci başvuranın eşinin hayatına mal olan ve ikinci başvuranın vücut bütünlüğüne zarar veren silahlı baskına ilişkin soruşturmayı içermektedir. Bu soruşturma, olaylardan hemen sonra 1990 yılında başlamış olup, diğer işlemlerin dışında, ilk olarak aralarında başvuranın eşinin de bulunduğu silahla vurulan mağdurların kimliklerinin tespitinin yapılmasını sağlayan soruşturma tedbirlerinin gerçekleştirilmesini sağlamıştır.
Şikayetin temelindeki olay ile Sözleşme’nin Romanya’da yürülüğe giriş tarihi olan 20 Haziran 1994 arasında dört yıl geçmiştir. Bu süre nispeten kısadır. On yıldan ve Mahkeme tarafından incelenen benzer davalardaki diğer sürelerden daha azdır. Ayrıca, davanın büyük bölümü ile usule ilişkin tedbirlerinin en önemli olanları bu tarihten sonra gerçekleştirilmiştir.
Sonuç olarak, Mahkeme birinci ve ikici başvuranların Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerinin usule yönelik ihlaline ilişkin şikâyetleri bakımından, bunların Sözleşme’nin Romanya’da yürülüğe girdiği tarih olan 20 Haziran 1994 tarihinden sonra yürütülen ceza soruşturmasına ilişkin olmasından dolayı ratione temporis bakımından kendisini yetkili saymıştır.
Madde 35 § 1 : Mahkeme, ikinci başvuranın ceza şikâyetini ulusal yetkili makamlar nezdinde geç yapmasına ilişkin ön itirazı, Sözleşme’nin 3. maddesinin usul yönünden ihlâline ilişkin olarak yapılan şikayetin esas bakımından incelenmesi ile birleştirmenin uygun olacağını düşünmüş ve bu şikâyeti kabul edilebilir saymıştır.
Büyük Daire, ikinci başvurandan beklenen özene ilişkin sorunun, bir ceza şikâyetinin iç hukukta geç yapılmasına ilişkin sorunla yakından ilgili olduğunu varsaymıştır. Birleştirilen bu iddialar, Sözleşme’nin 35 § 1 maddesinde öngörülen altı aylık başvuru süresine uyulmaması durumuna bir istisna oluşturmaktadır.
İkinci başvuran savunmasız olma ve güçsüzlük duygusunu kendisi gibi şikâyette bulunmak için uzun süre beklemiş olan mağdurlarla paylaşmaktadır. Bu durum onun 1990’dan 2001’e kadar hareketsiz kalışına inandırıcı ve kabul edilebilir bir açıklık getirmektedir. Böylece, başvuran konuyla ilgili olarak kendisinden beklenen özeni göstermiş sayılmaktadır.
Ayrıca, birçok unsur, yetkililerin 13 Haziran 1990 ve ertesi gece yaşanan olaylar sırasında uğradıkları şiddetten dolayı mağdur olmuş insanların en azından bazılarının kimliklerini bildiklerini veya hiçbir zorlukla karşılaşmadan bunlara ulaşabileceklerini ortaya koymaktadır. Bu koşullarda, ikinci başvuranın şikâyetini geç yapmış olmasının soruşturmanın etkililiğini tehlikeye düşürdüğü sonucuna varmak mümkün değildir. Her halükârda, ilgilinin şikâyeti 13-15 Haziran 1990 olaylarının birçok sayıdaki mağdurunu içeren soruşturma dosyasına eklenmiş olup, savcılığın askeri bölümünün vermiş olduğu 29 Nisan 2008 tarihli karar da binden fazla mağdurun ismini kapsamaktadır. Ortada olağanüstü bir bağlamda gerçekleştirilen bir soruşturma sözkonusudur.
Ayrıca, 2001 yılından itibaren, ikinci başvuran ile yetkililer arasında şikâyetiyle ve bilgi alma konusundaki talepleriyle ilgili ciddi bir iletişim mevcuttur. Kendisi her yıl şahsen savcılığa gidip soruşturmanın ilerleyişini takip etmiştir. Üstelik, somut unsurlar soruşturmanın ilerlediğini göstermektedir.
Soruşturmanın 2001 yılından sonraki gelişimi, geniş içeriği ve karmaşıklığı bakımından başvuran, yetkililer nezdinde şikâyette bulunduktan sonra, soruşturmanın etkililiğine haklı olarak inanmış olup, soruşturma çerçevesinde alınan tedbirlerin ilerlemesi gerçekçi bir ihtimal olduğu sürece bunun sonuçlanacağını doğal olarak beklemiştir.
İkinci başvuran, kamu makamları nezdinde yaptığı şikâyetinden yedi yıl sonra 25 Haziran 2008 tarihinde Mahkeme’ye başvuruda bulunmuştur. Bu tarihte soruşturma halen devam etmekte olup, bu çerçevede soruşturma tedbirleri alınmıştır. Daha evvel belirtilen ve en azından ikinci başvuranın Mahkeme’ye başvurmasına kadar geçerli olan sebeplerden dolayı, ilgilinin bu başvuruyu yapmakta çok geciktiği sonucuna varılamaz. Ayrıca, başvuranı ilgilendiren olay hakkında verilen kesin iç hukuk kararı 9 Mart 2011 tarihli karardır. Böylelikle başvuru geç yapılmış sayılamaz.
Sonuç : ön itiraz reddedilmiştir (üç oya karşı ondört oyla).
Madde 2 ve madde 3 (usul yönünden) : Haziran 1990 olaylarının hemen sonrasında kendiliğinden bir ceza soruşturması açılmıştır. En başından beri birinci başvuranın eşi gibi silahla vurulmuş olan kişiler ile ilgilenen bu soruşturma, başvuran bakımından halen devam etmektedir. Soruşturmanın ikinci başvuranı ilgilendiren ve 37 sivil ve askeri üst düzey yetkiliyi sorgulayan kısmı 9 Mart 2011 tarihinde Yargıtay kararıyla sona ermiştir.
Mahkeme’nin ratione temporis yetkisi onun sadece soruşturmanın Sözleşme’nin Romanya’da yürürlüğe girme tarihi olan 20 Haziran 1994 tarihinden sonraki dönemi dikkate almasına imkân vermektedir.
Soruşturmanın bağımsızlığı ile ilgili olarak, bu soruşturma, sanıklar gibi ast-üst ilişkisine uymak zorunda olan devlet memuru statüsündeki askeri savcılar tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu tespit, Mahkeme’nin Romanya’ya karşı olan daha evvelki davalarda Sözleşmenin 2. ve 3. maddelerinin usul yönünden ihlal edildiği sonucuna varmasına neden olmuştur.
Soruşturmanın çabukluğu ve uygunluğu hakkında, birinci başvuran ile ilgili olanın 23 yılı, daha doğrusu Sözleşme’nin Romanya’da yürürlüğe girmesinden itibaren değerlendirmek gerekirse 19 yılı aşkın bir süreden beri devam ettiğini belirtmek gerekmektedir. İkinci başvuran ile ilgili olarak ise, soruşturma 9 Mart 2011 tarihinde, konuyla ilgili araştırmaların başlamasından 21, ikinci başvuranın şikâyetini bildirmesinden ve bunun soruşturma dosyasına eklenmesinden 10 yıl sonra sona ermiştir. Her ne kadar olayın inkâr edilemez şekilde karmaşık olduğu dikkate alınsa bile hükümetin ileri sürdüğü politik ve sosyal çıkar bile böylesi uzun bir süreyi haklı göstermemektedir. Aksine, rumen toplumunun bu konudaki çıkarının önemi, yetkilileri bu dosyayı yasa dışı eylemlere karşı gösterilebilecek her türlü hoşgörüyü ve bunların gerçekleştirilmesine katkı sağlama gibi izlenimleri engellemek için çarçabuk bir şekilde incelemeleri için zorlaması gerekmektedir.
Ancak, ilk başvuranı ilgilendiren olayla ilgili yürütülen soruşturmada ciddi hiçbir işlemin yapılmadığı dönemler sözkonusudur. Üstelik, ulusal yetkililer bile soruşturmada birçok boşluk tespit etmişlerdir.
Ayrıca, ikinci başvurana uygulanan şiddet ile ilgili sürdürülen soruşturma 17 Haziran 2009 tarihinde verilen takipsizlik kararıyla sona ermiş olup, bu karar başvuranın şikâyette bulunmasından tam 10 yıl sonra, 9 Mart 2011 tarihli kararla onanmıştır. Ancak, aradan geçen zamana ve başvuran yararına gerçekleştirilen işlemlere rağmen, alınan hiçbir karar, başvuran gibi diğer kişilerin devlet televizyonunun bürolarında mağruz kaldıkları kötü muamelenin gerçekleşme koşullarını ortaya koyamamıştır. Olayın bu kısmı cezai sorumluluğa ilişkin zamanaşımından dolayı sona ermiştir. Oysa, olayda olduğu gibi, bir soruşturmanın yetkililerin hareketsizliği sonucu ceza sorumluluğunun zamanaşımına uğramasıyla sona ermesi halinde, Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerinden doğan usule ilişkin yükümlülüklere riayet edildiğine kolaylıkla karar verilemez.
Soruşturma çerçevesinde yetkililerin, sorumluların kimliklerini tespit edilmesini ve cezalandırılmalarını uygun bir şekilde sağlayacak gerekli tedbirleri almadıkları ortadadır.
Davaya mağdur yakınlarını ortak etme zorunluluğuna ilişkin olarak, birinci başvuran eşini öldürmekten sanık olan kişilere karşı dava açılmasına ilişkin 18 Mayıs 2000 tarihli karardan önce soruşturmanın gelişimi hakkında bilgilendirilmemiştir. Ayrıca, başvuran ilk defa 14 Şubat 2007 tarihinde, olayların gerçekleşmesinden 17 yıl sonra savcı tarafından dinlenmiş olup, yargıtayın 17 Aralık 2007 tarihili kararından sonra bir daha soruşturma hakkında bilgilendirilmemiştir. Böylelikle, Mahkeme, birinci başvuranın soruşturmaya ortak olma konusundaki çıkarlarının yeterince korunmadığına kanaat getirmiştir.
Yukarıda belirtilenler ışığında birinci başvuran Sözleşme’nin 2. maddesi gereği etkili bir soruşturmadan faydalanamamıştır. Aynı şekilde, ikinci başvuran da 3. maddenin gerektirdiği etkili bir soruşturmadan mahrum kalmıştır.
Sonuç : 2. maddenin ihlâli – usul bakımından (bir oya karşı onaltı oy) ; 3. maddenin ihlâli – usul bakımından (üç oya karşı ondört oy).
Madde 41 : manevi tazminat olarak, birinci başvuran için 30 000 EUR ve ikinci başvuran için 15 000 EUR.
Mahkeme ayrıca, Aralık 1989 tarihinde düzenlenen rejim karşıtı gösterilere yapılan şiddetli müdahale sırasında yaralanan kişiler ile burada ölenlerin ailelerini bir araya getiren « 21 Aralık 1989 » derneği olan üçüncü başvuran ile ilgili olarak oybirliğiyle ihtilâf konusu dava süresinin çok uzun olmasından dolayı 6 § 1 maddesinin ihlâl edildiğine karar vermiştir.
(Ayrıca bakınız Janowiec ve diğerleri/Rusya [BD], 55508/07 et 29520/09, 21 Ekim 2013, Bilgi notu 167)
* Ayrıca, Şandru ve diğerleri/Romanya, 22465/03, 8 Aralık 2009, Bilgi notu 125.

© Avrupa Konseyi/Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Yazı İşleri tarafından hazırlanmış bu özet Mahkeme’yi bağlamamaktadır.
İçtihat Bilgi Notları için buraya tıklayınız
© Avrupa Konseyi/Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2015.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin resmi dilleri Fransızca ve İngilizce’dir. Bu çeviri, Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destek Fonu’nun desteğiyle hazırlanmıştır (www.coe.int/humanrightstrustfund). Mahkeme’yi bağlamamaktadır ve Mahkeme, kalitesi konusunda herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının veritabanı olan HUDOC üzerinden (http://hudoc.echr.coe.int) veya HUDOC’un bildirdiği başka veritabanları üzerinden yüklenebilir. Davanın isminin tamamen yazılması, yukarıdaki telif hakkıyla ilgili ifadeler kullanılması ve insan haklarına destek Fonu’na referans yapılması şartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Bu çevirinin tamamını veya bir kısmını ticari amaçlarla kullanmak isteyen herkesin, bu durumu belirtilen adrese bildirmesi rica olunur: publishing@echr.coe.int.

© Council of Europe/European Court of Human Rights, 2015.
The official languages of the European Court of Human Rights are English and French. This translation was commissioned with the support of the Human Rights Trust Fund of the Council of Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund). It does not bind the Court, nor does the Court take any responsibility for the quality thereof. It may be downloaded from the HUDOC case-law database of the European Court of Human Rights (http://hudoc.echr.coe.int) or from any other database with which the Court has shared it. It may be reproduced for non-commercial purposes on condition that the full title of the case is cited, together with the above copyright indication and reference to the Human Rights Trust Fund. If it is intended to use any part of this translation for commercial purposes, please contact publishing@echr.coe.int.



© Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2015.
Les langues officielles de la Cour européenne des droits de l’homme sont le français et l’anglais. La présente traduction a été effectuée avec le soutien du Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme du Conseil de l’Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund) Elle ne lie pas la Cour, et celle-ci décline toute responsabilité quant à sa qualité. Elle peut être téléchargée à partir de HUDOC, la base de jurisprudence de la Cour européenne des droits de l’homme (http://hudoc.echr.coe.int), ou toute autre base de données à laquelle HUDOC l’a communiquée. Elle peut être reproduite à des fins non commerciales, sous réserve que le titre de l’affaire soit cité en entier et s’accompagne de l’indication de copyright ci-dessus ainsi que de la référence au Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme. Toute personne souhaitant se servir de tout ou partie de la présente traduction à des fins commerciales est invitée à le signaler à l’adresse suivante : publishing@echr.coe.int.

  Avukat   -   AİHM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için