Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Mustafa Baysal Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/58482)
0

Mustafa Baysal Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/58482)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

MUSTAFA BAYSAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/58482)

Karar Tarihi: 11/9/2019

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Selahaddin MENTEŞ
Raportör : Engin GÜNDÜZ
Başvurucu : Mustafa BAYSAL


I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumu tarafından sakıncalı bulunan mektubun alıcısına gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/12/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiştir. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK] B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
9. 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında terör örgütü (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması, FETÖ/PDY) üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanarak Sivas E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) konulan başvurucu 24/8/2016 tarihinde bir gazeteciye gönderilmek üzere mektup yazmıştır.

10. Başvurucu mektubunda, 15 Temmuz akşamı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK-9/7/2018 tarihinden sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu adını almıştır.) bazı üyelerinin Ankara Hâkimevinde yaptığı toplantı sonrasında kendisi de dâhil olmak üzere açığa alınan hâkim ve savcılara ait liste dayanak alınarak bu kişiler hakkında yürütülen arama, gözaltı ve tutuklama işlemlerinden söz etmiş, bu işlemlerin dayanaksız olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu iddiasını doğrulamak için duyduğu bazı olayları aktarmıştır. Buna göre görev yeri olan Sivas'ta bir savcının ifade aldığı sırada Başsavcının odaya girerek hâkim ve savcılara ait soruşturma dosyalarında somut delil bulunmadığını, bu kişilerin açığa alınmaları sebebiyle sorguya sevk edildiğini söylediğini, bu beyanın da tutanak altına alındığını belirtmiştir. Başvurucu mektubunun son bölümünde, temel insan haklarının öneminden bahsederek sanal ve hukuksuz olarak nitelediği soruşturma işlemleri nedeniyle oluşan hak ihlallerinin ileride hazineye önemli bir yük getireceği iddiasında bulunmuştur.

11. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 11/10/2016 tarihli kararıyla; mektubun birinci sayfasında Sivas Cumhuriyet başsavcısı, ikinci sayfasında ise Başsavcılık makamı, sulh ceza hâkimliği ve HSYK olmak üzere çeşitli kişi ve kurumları hedef gösteren ifadelerin yer alması sebebiyle sakıncalı olduğu değerlendirilen mektuba el konulmasına karar verilmiştir. Mektup, Disiplin Kurulunda karar alınmadan önce mevzuat hükümleri uyarınca inceleme yapılmak üzere Sivas Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş, Başsavcılık tarafından da HSYK'ya iletilmiştir. HSYK mektubu 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası ve 116. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere İnfaz Kurumuna iade etmiştir.

12. Başvurucu Disiplin Kurulu kararına karşı Sivas İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 4/11/2016 tarihli kararıyla başvurucunun şikâyetini, mektup içeriğinin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.

13. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi 30/11/2016 tarihli kararıyla İnfaz Hâkimliğinin kararındaki gerekçeye atıf yaparak kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.

14. Nihai karar başvurucuya 6/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 7/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. İlgili hukuk için bkz. Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 11/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; mektubunda tutuklanması sürecindeki keyfî uygulamaları ve hukuka aykırılıkları yazdığını, bunların açıklanmasının savunma hakkı yanında ifade hürriyeti kapsamına girdiğini, kişi ve kurumları hedef göstermediğini ileri sürmüştür. Yaptığı itirazların gerekçe gösterilmeden reddedildiğini belirten başvurucu, düşünce ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

19. Bakanlık görüşünde; ceza infaz kurumunun düzeni, disiplini, güvenliği ve yönetimi hususlarındaki değerlendirme takdir hakkının somut olayın özelliklerine göre ceza infaz kurumuna ve mahkemelere bırakıldığı, başvurucunun kişi ve kurumları hedef gösterdiği değerlendirilen mektubunun muhatabına gönderilmemesine karar verilmesinin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu, bu kapsamda Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği belirtilmiştir.

20. Bakanlık görüşüne karşı verilen cevapta, başvurunun haberleşme hürriyeti yanında ifade hürriyeti yönünden de incelenmesi gerektiği, mektupta cezaevi ve gözaltı koşullarında yaşanan olaylara dair tespit, tahlil ve düşüncelerin ifade edildiği, mektup içeriğinin doğru olduğu belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının özü, göndermek istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek muhatabına gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

23. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. ...

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."

24. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.

25. Disiplin Kurulu, başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek mektuba el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.

26. Anılan müdahale Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).

27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında, somut olayda da uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetiminin ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespit edilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).

28. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi olarak 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mektup içeriğinin sakıncalı olması gösterilmiştir. İlgili Kanun maddesinde kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda başvurucunun mektubunun, Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).

29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.

30. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).

31. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550,19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden hangisi nedeniyle sakıncalı bulunduğunun ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından mektuptaki somut ifadeler gösterilmek suretiyle gerekçelendirilmesi gerekmektedir.

32. Somut olayda öncelikle mektubun bütünlüğü dikkate alınarak hangi maksatla yazıldığının ortaya konulması gerekmektedir. Başvuruya konu mektup başvurucunun, darbe girişimi sonrasında açığa alınan hâkim ve savcılar hakkındaki gözaltı ve tutuklama süreçlerine yönelik eleştiri ve yorumlarını içermektedir. Başvurucu söz konusu mektupla kendisinin de aynı kapsamda gözaltına alınarak tutuklandığından söz ederek bu süreçte bizzat yaşadığını ileri sürdüğü bir kısım olaylar ile başkalarından duyduğunu belirttiği birtakım olayları, değerlendirmelerini de ekleyerek bir gazeteciyle paylaşmak istemiştir. Esasında paylaştığı yorumlar ve aktardığı olaylar, söz konusu dönemde kamuoyunda tartışılan, hukuki değerlendirmelere konu olan ya da soruşturma ve yargılama mercileri önünde dile getirilen hususlarla benzer doğrultudadır. İçerik, dil ve üslup yönünden değerlendirildiğinde mektubun herhangi bir tahkir, tehdit ve propaganda amacı taşımadığı, hukuki yorum ve eleştiri getirme amacıyla kaleme alındığı sonucuna ulaşılmıştır.

33. Buna karşılık Disiplin Kurulu kararında, başvuruya konu mektupta kişi ve kurumları hedef gösterici ifadeler bulunduğu değerlendirilmiştir. Ne var ki mektupta geçen kişi ve kurumlarla ilgili ifadelerin, bu kişi ve kurumlara karşı hukuk dışı eylemsel bir faaliyeti teşvik ettiği, onları kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırarak yıpratmayı amaçladığı söylenemez. Kaldı ki hedef gösterildiği gerekçesiyle mektubun iletildiği kurumlar tarafından başvurucu hakkında adli veya idari nitelikte bir işlem de yapılmamıştır. Dolayısıyla mektupta bahsi geçen kişi ve kurumların hedef gösterilmesi söz konusu değildir.

34. Bu kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik yapılan müdahalede, kamu makamlarınca mektuba özgü kabul edilebilir makul gerekliliklerin ilgili ve yeterli gerekçelere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna varılmış; başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik toplum gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkelerine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

37. Başvurucu 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, Anayasa Mahkemesince bir temel hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir (Mehmet Doğan, §§ 57-60).

39. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).

40. Kamu makamlarınca mektuba el konulması ilgili ve yeterli gerekçelere dayanılarak ortaya konulmadığından başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

41. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.

42. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren net 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

43. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Sivas İnfaz Hâkimliğine ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.


VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 239,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Sivas İnfaz Hâkimliğine (4/11/2016, E.2016/1679, K.2016/1733) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.





Başkan Üye Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN Serdar ÖZGÜLDÜR Hicabi DURSUN

Üye Üye
Kadir ÖZKAYA Selahaddin MENTEŞ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için