Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Nazmi Ardıç Başvurusu (Başvuru Numarası: 2018/25920)
0

Nazmi Ardıç Başvurusu (Başvuru Numarası: 2018/25920)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NAZMİ ARDIÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/25920)
Karar Tarihi: 30/6/2020
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Kadir ÖZKAYA
Üyeler : Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör : Murat BAŞPINAR
Başvurucu : Nazmi ARDIÇ

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa karşı yapılan itiraz sonuçlarının tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) başvurucu ile birlikte bir kısım şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır.
9. Başsavcılık 10/5/2016 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır.
10. İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 16/5/2016 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2016/106 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
11. Mahkemece 9-11/8/2016 tarihlerinde ilk duruşma yapılmış ve başvurucunun savunması alınmıştır. Mahkemece duruşma sonunda 11/8/2016 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.
12. Devam eden yargılamada 12/7/2017 tarihli duruşmada, aynı Mahkemede görülmekte olan E.2016/97sayılı dosya ile "arasında hukuki, fiili ve şahsi irtibat bulunması, davaların bir arada görülmesinin usul ekonomisi açısından gerekli olması ve davaların özellikle silahlı terör örgütü üyeliği açısından tek bir suç olması bakımından bir arada görülmesinin zorunlu olması" nedeniyle davaların birleştirilmesine karar verilmiş ve yargılamaya birleşen E.2016/97 sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir. Ayrıca başvurucunun tutukluluk hâlinin de devamına karar verilmiştir.
13. Mahkemenin E.2016/97 sayılı dosyasında devam eden yargılamada 18/7/2018 tarihinde, başvurucu hakkında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/304 sayılı dava dosyasında silahlı terör örgütü üyeliği suçundan görülmekte olan davanın bulunması nedeniyle, bu dosyayla birleştirme amacıyla başvurucu hakkındaki davanın E.2016/97 sayılı dosyadan tefrikine karar verilmiştir.
14. Mahkemece verilen tefrik kararı sonrasında E.2018/485 sayılı dosya üzerinden 19/7/2018 tarihinde, davanın İstanbul 14. Ağrı Ceza Mahkemesinin E.2016/304 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
15. Başvurucunun tutukluluk durumunu inceleyen İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 12/6/2018 tarihinde tutukluluğunun devamına karar vermiştir.
16. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi 4/7/2018 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
17. Anılan karar başvurucuya 12/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu 13/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Öte yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca bir kısım şüpheliyle birlikte başvurucu hakkında tutuksuz olarak yürütülmekte olan başka bir (2014/55422) soruşturma sonucunda hazırlanan 29/6/2016 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, gizliliğin ihlali suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
19. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/304 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması yürütülmüştür.
20. İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin silahlı terör örgüt üyeliği suçundan yaptığı yargılamada verilen 19/7/2018 tarihli birleştirme kararı sonrasında (bkz. § 12) yargılamaya İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2016/304 sayılı dosyasında devam edilmiştir.
21. Yargılama sonucunda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 18/3/2019 tarihli kararıyla başvurucunun cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis, haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçundan 7 yıl 6 ay hapis ve gizliliğin ihlali suçundan 2 yıl 8 ay hapis cezalarıyla mahkûmiyetine karar vermiştir.
22. Anılan hükme karşı, istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
23. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 30/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; tahliye taleplerinin kabul edilmediğini, tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeden yoksun olduğunu, bu kararlarda tutuklama nedenlerinin somut olgulara dayalı olarak açıklanmadığını, tutukluluğa yönelik itirazlarının da gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini, dolayısıyla somut hiçbir neden gösterilmeden matbu gerekçelerle sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği, başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmektedir. Bakanlık, başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyetinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararları ile somut olayın kendine özgü koşulları bağlamında kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiği kanaatindedir.
2. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun bu bölümdeki iddialarının özünün tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
29. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
30. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise -hüküm kesinleşmemiş olsa da- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).
31. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 18/3/2019 tarihinde mahkûmiyetine (bkz. § 21) karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil olma niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğa Karşı Yapılan İtirazlar Sonucunda Verilen Kararların Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu; tutukluluğun devamına dair verilen kararlara yaptığı itiraz sonucunda verilen kararların kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle tutukluluğa etkili itirazda bulunamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
35. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
36. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi, yakalanan veya tutuklanan kişilere yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş ya da hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa anılan yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular yönünden bkz. Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40;hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden bkz. Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60).
37. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa karşı yaptığı itirazlar sonucunda verilen kararların tebliğ edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 2/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 30/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için