Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Rıdvan Gökgöz Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/73548)
0

Rıdvan Gökgöz Başvurusu (Başvuru Numarası: 2016/73548)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RIDVAN GÖKGÖZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/73548)
Karar Tarihi: 10/6/2020
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Kadir ÖZKAYA
Üyeler : Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör : Yakup MACİT
Başvurucu : Rıdvan GÖKGÖZ
Vekilleri : Av. Necati CEYHAN
Av. Tuğba İKİZ

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirilmesine gerek olmadığı belirtilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün E.2012/2462 sayılı dosyasında yürütülen icra takibi kapsamında satışına karar verilen taşınmazla ilgili olarak İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesinde ihalenin feshi davası açmıştır.
9. İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi 27/6/2014 tarihinde dosya üzerinden yaptığı incelemede, taşınmazın ihalesinin İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün E.2012/2262 Talimat sayılı dosyasından gerçekleştirildiğini, uyuşmazlığın çözümünde istinabe olunan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesinin (İstanbul Anadolu İcra Mahkemesi) yetkili olduğunu belirtmiş, kesin olarak yetkisizliğine hükmetmiştir.
10. Yetkisizlik kararı 26/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu aynı tarihte dosyanın yetkili ve görevli icra hukuk mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
11. Dosyanın gönderildiği İstanbul Anadolu 4. İcra Hukuk Mahkemesi (Mahkeme)1/7/2015 tarihli kararında, ihaleye fesat karıştırıldığına dair iddianın kanıtlanamadığını belirterek davayı reddetmiştir.
12. Temyiz üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin (Daire) 10/12/2015 tarihli kararında, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 134. maddesi hükmüne göre kesin olarak verilen yetkisizlik kararına ilişkin olarak yetkili mahkemeye gönderme talebinde bulunma süresinin kararın verildiği 27/6/2014 tarihinden başlayacağı, başvurucunun karar tarihinden itibaren kanunda öngörülen iki haftalık süre dolduktan sonra 26/2/2015 tarihinde gönderme talebinde bulunduğu, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
13. Bozma kararına uyan Mahkeme 17/3/2016 tarihli kararında, bozma gerekçesini tekrarlayarak davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
14. Başvurucu kararı temyiz etmiş, Daire 22/6/2016 tarihli kararıyla hükmü onamıştır.
15. Karar düzeltme talebi, Dairenin 3/11/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
16. Ret kararı 6/12/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 30/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
17. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir."
18. 6100 sayılı Kanun'un 91. maddesi şöyledir:
"Süreler, taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hâllerde, tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar."
19. 2004 sayılı Kanun'un 134. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"İhalenin feshine ilişkin şikâyet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesi veya mahkemeye yapılırsa, icra mahkemesi veya mahkeme evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verir. Bu kararlar kesindir."
20. 2004 sayılı Kanun'un 360. maddesi şöyledir:
"Haczedilen mallar başka bir yerde bulunduğu takdirde satış, istinabe suretiyle yapılır. Artırma ve ihaleye mütedair ihtilaflar istinabe olunan icra dairesinin tabi bulunduğu icra mahkemesince hallolunur."
2. Anayasa Mahkemesi Kararı
21. Başvuru konusu davaya benzer bir olayla ilgili olarak yerel bir mahkeme tarafından somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesinin gündemine taşınan davada, 6100 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "...bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten..." ibaresinin Anayasa'nın 36. maddesine aykırılığı ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesi; yerel mahkemeler tarafından kesin olarak verilen görevsizlik ve yetkisizlik kararını öğrenme imkânı olmayan tarafın dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye süresinde gönderilmesini talep etme imkânını bulamaması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğini, bu nedenle usul hukuku anlamında hak kayıplarının yaşanacağını, davacının yeniden harç ödemek suretiyle tekrar dava açmak zorunda bırakılmasının yanında zaman aşımının kesilmesi, hak düşürücü sürenin korunması gibi hakların da sona ereceğini belirtmiştir. Bu açıdan tarafların henüz varlığından haberdar olmadıkları görevsizlik ya da yetkisizlik kararının verildiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye başvurmadıklarından bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin sonuçlarının hak arama özgürlüğünü ölçüsüz bir şekilde sınırlandırdığını belirterek anılan hükmün Anayasa'nın 36. maddesine aykırı olduğuna karar vermiş ve Kanun'da yer alan "...bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten..." ibaresini iptal etmiştir (AYM E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016).
B. Uluslararası Hukuk
1. İlgili Sözleşme
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından davasının ...görülmesini istemek hakkına sahiptir..."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine erişim hakkından söz etmese de maddede kullanılan terimler bir bütün olarak dikkate alındığında mahkemeye erişim hakkını da garanti altına aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Golder/Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu çıkarsama Sözleşmeci devletlere yeni yükümlülük yükleyen genişletici bir yorum olmayıp Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesindeki lafzın Sözleşme'nin amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek birlikte okunmasına dayanmaktadır. Sonuç olarak Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili iddialarını mahkeme önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).
24. AİHM; mahkeme hakkının bir unsurunu teşkil eden mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme yapmasını gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Ancak AİHM; bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve genişlikte kısıtlamaması ve zayıflatmaması gerektiğini ifade etmektedir. AİHM'e göre meşru bir amaç taşımayan ya da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi kurmayan sınırlamalar Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla uyumlu olmaz (Sefer Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B. No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, § 19; Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).
25. AİHM, dava hakkını süre sınırına bağlayan iç hukuk hükümlerinin yorumlanmasının öncelikli olarak kamu otoritelerinin ve özellikle mahkemelerin görevi olduğunu belirtmekte ve AİHM'in rolünün bu yorumun etkilerinin Sözleşme ile uyumlu olup olmadığının tespitiyle sınırlı olduğunu ifade etmektedir. Süre sınırı getiren kuralların uygun adalet yönetiminin güvence altına alınması amacına dayandığına işaret eden AİHM, bu kuralların veya bunların uygulanmasının ilgililerin ulaşılabilir başvuru yollarına müracaatlarını engelleyecek mahiyette olmaması gerektiğini değerlendirmektedir. AİHM, bu bağlamda her bir olayın somut başvuru yolunun özellikleri ışığında ve Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının amaç ve hedefleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmektedir (Eşim/Türkiye, § 20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 10/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu, icra takibinde satışına karar verilen taşınmazla ilgili açtığı ihalenin feshi davasında verilen yetkisizlik kararı kendisine tebliğ edilmeden iki haftalık sürenin başlatılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden yargılama kararı verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
28. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
31. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
32. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
33. Yetkisizlik kararı üzerine süresinde mahkemeye başvurulmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
34. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
35. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
36. Başvuru konusu olayda, her ne kadar Anayasa Mahkemesinin 10/2/2016 tarihli ve E.2015/96, K.2016/9 sayılı kararıyla 6100 sayılı Kanun'un 20. maddesinin başvuru konusu olayda uygulanan "...bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten..." ibaresi Anayasa'nın 36. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş ise de iptal kararının 23/2/2016 tarihli ve 29633 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmasından dokuz ay sonra 23/11/2016 tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla dava tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı Kanun'un iptal edilmeden önceki 20. maddesine dayanılarak verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararla mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni temelinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
37. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Maddede, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 10).
38. Yargılamada taraflara belirli usule ilişkin güvenceler sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri de makul sürede yargılanma hakkıdır. Anayasa'nın 141. maddesinde "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir." denilmek suretiyle davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmiştir. Bu ilke gereğince devlet, yargılamaların gereksiz yere uzamasını engelleyecek etkin çareler oluşturmak zorundadır. Bu bağlamda hukuk sisteminin ve özellikle yargılama usulünün yargılamaların makul süre içinde bitirilmesini olanaklı kılacak şekilde düzenlenmesi ve davaların nedensiz olarak uzamasına yol açacak usul kurallarına yer verilmemesi, mahkemelerin nicelik ve nitelik bakımından yeterli miktarda insan kaynağı, araç ve gereçlerle donatılması makul sürede yargılanma ilkesinin bir gereğidir (AYM, E.2013/4, K.2013/35, 28/2/2013). Dolayısıyla yargılamaların makul sürede tamamlanması amacıyla mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulması mümkündür.
39. Mahkemece yetkisizlik kararının verildiği tarihten itibaren iki haftalık süre içinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için taraflarca talepte bulunulmadığı belirtilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine ilişkin talebin belli bir süreye bağlanmasıyla ilgili kuralın amacı, tarafları davalarını takip etmeye zorlamak ve bu suretle yargılamanın gereksiz yere sürüncemede kalmasını önlemektir. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin bu düzenlemenin yargılamanın makul süre içinde tamamlanmasını temine yönelik bir çare olduğu açıktır. Dolayısıyla somut olaydaki müdahalenin meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
40. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
41. Yargısal sürelerin işlemeye başladığı anın tespiti mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda sürenin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66).
42. Usulüne uygun işlemlerin, kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir. Tebligatın usulüne uygun olarak olması, Anayasa'da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Somut olayda, ihalenin feshi davasında İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucu kesin olarak yetkisizliğine karar vermiş; yetkisizlik üzerine dosyanın geldiği Mahkeme ise 6100 sayılı Kanun'un 20. maddesi uyarınca kararın verildiği tarihten itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına hükmetmiştir. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın yargılamanın sürüncemede bırakılmasının önlenmesi ve makul sürede tamamlanması amacına yönelik olarak elverişli ve gerekli olduğu değerlendirilebilir ancak gözönüne alınması gereken asıl husus müdahalenin orantılı olup olmadığıdır.
44. Başvurucunun yetkisizlik kararının varlığından 26/2/2015 tarihinde kararın kendisine tebliğ edilmesiyle haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
45. Buna göre somut davada, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen kesin nitelikteki yetkisizlik kararının başvurucuya tebliğ edildiği 26/2/2015 tarihi yerine kararın verildiği 27/6/2014 tarihi esas alınarak iki haftalık sürenin bu tarihten başlatılması ve bu suretle başvurucunun haberdar olmadığı bir kararın hukuki sonuçlarından sorumlu tutularak süresi içinde talepte bulunmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin başvurucunun mahkemeye ulaşma imkânını ortadan kaldırdığı, bizatihi kanun hükmünden kaynaklanan uygulamayla mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin orantısız olduğu ve başvurucu üzerinde aşırı bir külfet meydana getirdiği sonucuna ulaşılmıştır.
46. Nitekim Anayasa Mahkemesi de konuyla ilgili itiraz başvurusunda, 6100 sayılı Kanun'un 20. maddesinde geçen "...bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten..." ibaresinin bireylerin hak arama özgürlüğünü amacını aşacak şekilde sınırlandırdığını belirterek iptaline karar vermiştir (bkz. § 21).
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
49. Başvurucu, yeniden yargılama kararı verilmesi talebinde bulunmuştur.
50. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
51. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
52. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
53. İncelenen başvuruda, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
54. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlali sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 4. İcra Hukuk Mahkemesine (E.2016/125, K.2016/154), bilgi için ilgili Yargıtay 12. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için