Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Şehdavut Demircan Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/12014)
0

Şehdavut Demircan Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/12014)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ŞEHDAVUT DEMİRCAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/12014)
Karar Tarihi: 11/12/2018
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin YILDIRIM
Üyeler : Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd. : Zehra GAYRETLİ
Başvurucu : Şehdavut DEMİRCAN
Vekili : Av. Şerafettin ÖZCAN

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hukuka aykırı delillere dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/7/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 12/6/2003 tarihli iddianamesi ile başvurucunun da aralarında yer aldığı bazı şüpheliler hakkında teşekkül hâlinde kaçakçılık, nası ızrar ve nitelikli hırsızlık suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır.
8. Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 10/4/2013 tarihli kararı ile başvurucunun hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:


"Sanıklar her ne kadar üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmemişlerse de gerek sanık [H.B.nin] 26.04.2003 tarihinde jandarma karakolunda vermiş olduğu ifadesi gerekse de 28.04.2003 tarihinde Cumhuriyet savcısına vermiş olduğu ifadesi incelendiğinde her iki ifadesinin de birbiriyle örtüştüğü, sanığın jandarmada verdiği ifadeyi herhangi bir baskı, tehdit olmaksızın özgür iradesi ile verdiğini belirttiği ve C.Savcısına da jandarmada verdiği ifadeye benzer bir ifade verdiği, sanığın soruşturma aşamasındaki bu ifadelerinin, o tarihte yürürlükte olan 1412 sayılı yasanın 135 ve devamı maddelerinde belirtilen usule uygun şekilde alındığı;

...

Sanık [H.nin] soruşturma aşamasında verdiği ifadelerin usulüne uygun şekilde alındığı, bu ifadelerin yer ve zaman belirtecek şekilde ayrıntılar içerdiği, sanığın ifadelerinin telefon arama kayıtları ile de örtüştüğü, ayrıca sanıklar hakkındaki teşekkül halinde kaçakçılık eyleminden verilen mahkumiyet hükümlerinin de Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği birlikte değerlendirildiğinde sanıkların suçlamadan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar edilmemesi gerektiği ve Botaş Petrol Boru hattını delip vana takarak tankerle 4 seferde toplam 74 ton ham Petrolü hırsızladıkları kanaatine varılmıştır.

...

(…) sanıkların bu eylemleri nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Yasanın 142/3 maddesinde 6352 sayılı yasanın 82. maddesi ile yapılan değişiklik sonrası 142/3 maddesi 1. cümle gereğince üst sınırdan 12 yıl hapis cezasının verilebileceği, 142/3 maddesi 2. cümle gereğince cezanın yarı oranda arttırıldığında 18 yıl hapis cezası verilebileceği, 143. madde gereğince ceza 1/3 oranında arttırıldığında 24 yıl hapis cezası verilebileceği, 43. madde gereğince ceza 3/4 oranında arttırıldığında 42 yıl hapis cezası verilebileceği, (…) 765 sayılı Yasanın 493. maddesi son fıkra gereğince 8 yıl hapis cezası verilebileceği, sanıkların eylemlerini aynı suç işleme kararı ile birbirine yakın zaman dilimlerinde birden fazla (tankerle 4 sefer yapmak suretiyle) gerçekleştirdiklerinden zincirleme suç hükümleri gereğince 80. maddeye göre ceza 1/2 oranında arttırıldığında 12 yıl hapis cezası verilebileceği, (…) dikkate alındığında 765 sayılı yasa hükümlerinin sanıklar lehine olduğu anlaşıldığından, sanıkların lehine olan yasa hükümleri gereğince cezalandırılmalarına karar vermek gerekmiştir."

9. Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 25/6/2014 tarihli kararı ile başvurucu hakkında hırsızlık suçu yönünden kurulan hükmün onanmasına, mala zara verme suçu yönünden kurulan hükmün ise bozulmasına karar verilmiştir.

10. Başvurucu hükmün onanan kısmından 25/6/2014 tarihinde haberdar olduğunu beyan etmiştir.

11. Başvurucu 22/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

12. Mahkemenin 11/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:


A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

13. Başvurucu, atılı suçu işlediğine dair hiçbir somut delil bulunmadığı hâlde hukuka aykırı bir şekilde elde edilen tanık beyanına dayalı olarak hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğunu ve lehe yasanın takdirinde hata yapıldığını belirterek eşitlik ilkesinin, masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

15. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü Orhan Kılıç ([G.K.], B. No: 2014/4704, 1/2/2018) kararında kanuni bir temele dayanmadan veya hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin yargılamada kullanılmasıyla ilgili olarak ileri sürülen iddiaların adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini belirterek konuyla ilgili ilkeleri belirlemiştir.

16. Buna göre belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Bununla birlikte kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen ya da derece mahkemelerince hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabileceği dikkate alınmalıdır. Ceza muhakemesinde delillerin elde ediliş şekli ve mahkûmiyete dayanak alınma düzeyleri, yargılamanın bütününü hakkaniyete aykırı hâle getirebilir (Orhan Kılıç, §§ 44-46).

17. Bu yönüyle Anayasa Mahkemesinin görevi, belirli delil unsurlarının hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğini tespit etmek değildir. Anayasa Mahkemesinin görevi, hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece mahkemelerince hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılıp kullanılmadığını ve bu hukuka aykırılığın bir bütün olarak yargılamanın adil olup olmamasına etkisini incelemektir (benzer yöndeki bir karar için bkz. Yaşar Yılmaz, B. No: 2013/6183, 19/11/2014, § 46).

18. Somut olayda başvurucu; aleyhine delil olarak mahkûmiyete esas alınan tanık beyanının hukuka aykırı bir şekilde elde edildiğini zira beyanına başvurulan bu tanığın aynı davada sanık sıfatıyla yargılandığını, ilgili içtihat uyarınca atfı cürüm niteliğindeki tanık beyanlarının tek başına hükme esas alınmaması gerektiğini, ayrıca bahsi geçen tanık tarafından yapılan teşhis işleminin de usulüne uygun olarak yaptırılmadığını ileri sürmektedir.

19. Aynı davada yargılanan H.B. isimli sanığın soruşturma aşamasında ilgili usul hükümlerine uygun olarak alınan ifadelerinin delil olarak değerlendirildiği Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararın gerekçesinden anlaşılmaktadır (bkz. § 8). Mahkeme; dava dosyasında yer alan sanık savunmalarını, teşhis ve yüzleştirme tutanaklarını, telefon kayıtlarını ve tüm dosya kapsamını birlikte değerlendirmek suretiyle bir sonuca ulaşmıştır. Öte yandan bu delillerin kanuni düzenlemelere uygun şekilde elde edilmediği ve elde ediliş yöntemi açısından hukuka aykırı mahiyette olduğu hususunda derece mahkemelerince bir tespitte bulunulmadığı görülmektedir.

20. Bu durumda -belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla birlikte- somut olayda elde edilen delillerin ceza davasında kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemediği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca delillerin değerlendirilmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir bulguya rastlanmamıştır. Diğer taraftan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte bir durumun bulunmadığı açıktır.

21. Öte yandan başvurucu, lehe kanunun değerlendirilmesinde hata yapılarak fazla ceza verildiğini ileri sürmüş ise de Mahkemece lehe kanun tespitinin önceki ve sonraki kanun bir bütün olarak ele alınmak suretiyle belirlendiği anlaşılmaktadır (bkz. § 8). Söz konusu yargılamada, lehe kanunun hangisi olduğunun belirlenmesi, mevzuat hükümlerinin yorumu ve uygulanması noktasındaki takdir esasen derece mahkemelerine aittir. Derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içerdiğine ilişkin bir bulguya da rastlanmamıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

24. Bireysel başvuru sonrasında, 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.

25. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.

26. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, §§ 27-36).

27. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).

28. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,


2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.



Başkan Üye Üye
Engin YILDIRIM Celal Mümtaz AKINCI Muammer TOPAL



Üye Üye
M.Emin KUZ Rıdvan GÜLEÇ

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için