Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Sunar Eskiçırak Başvurusu (Başvuru Numarası: 2017/15045)
0

Sunar Eskiçırak Başvurusu (Başvuru Numarası: 2017/15045)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SUNAR ESKİÇIRAK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/15045)
Karar Tarihi: 1/7/2020
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Umut FIRTINA
Başvurucu : Sunar ESKİÇIRAK
Vekili : Av. Zennun BİÇER

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; mimar olan başvurucu hakkında uygulanan mesleki disiplin cezasının yargı kararıyla kesin olarak iptal edilmesi sonrasında açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka Planı
8. Başvurucu, Kocaeli'nde serbest mimar olarak çalışmaktadır.
9. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu 3/3/2011 tarihinde almış olduğu kararla "İmzacılık Hakkında Soruşturma Çalışması" yapılmasına karar vermiş, bu kapsamda başvurucuyu Soruşturma ve Uzlaştırma Kurulu'na sevk etmiştir.
10. Konuyla ilgili olarak Soruşturma ve Uzlaştırma Kurulu tarafından başvurucu hakkında rapor düzenlenmiştir. Raporda özetle;
i. Başvurucunun 2008 yılında (Temmuz-Aralık döneminde) yirmi proje, 2009 yılında otuz beş proje, 2010 yılında elli dört proje, 2011 yılında (Ocak-Aralık başı döneminde) doksan iki projeyi mesleki denetime sunduğu, 2011 yılının ilk on bir ayında dikkat çekici proje artışı gözlendiği vurgulanmıştır.
ii. Başvurucunun kendisi dışında bürosunda çalıştığını ifade ettiği dört kişinin (bir mimar, bir inşaat mühendisi, bir stajyer, bir teknik eleman) çalıştığına dair herhangi bir belge sunamadığı, İstanbul'da yaşadığı ve orada da başka bir işle uğraştığı, haftanın üç günü Kocaeli'nde çalışması sonucu anılan proje sayılarına ulaştığı, mimar tarafından işlerin inşaat mühendisleri ile paylaşarak alındığının ifade edildiği, mesleki denetime sunulan projelerin çizim ve sunum tekniklerinin farklı olduğu ayrıca mesleki denetime sunulan projeler ekinde verilen fatura fotokopilerinde yapı sahiplerinin adres, kimlik numarası gibi bilgilerinin yazılmadığı tespitlerine yer verilmiştir.
iii. Sonuç olarak yapılan inceleme ve değerlendirmelere göre başvurucunun imzacılık yaptığı ve dosyanın Onur Kurulu'na sevk edilmesi gerektiği görüş ve kanaatine varıldığı ifade edilmiştir.
11. Bu rapor, TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulunun 15/12/2011 tarihli toplantısında değerlendirilerek uygun bulunmuş ve bir yazı ile birlikte TMMOB Mimarlar Odası Genel Merkezine gönderilmiştir.
12. Rapor, TMMOB Mimarlar Odası Genel Merkez Yönetim Kurulunun 28/12/2011 tarihli toplantısında görüşülmüş ve başvurucunun Onur Kuruluna sevkine karar verilmiştir.
13. TMMOB Mimarlar Odası Onur Kurulu 23-24 Mart 2012 tarihlerinde yaptığı toplantılarla başvurucuya "180 (yüzseksen) gün süre ile meslek uygulamasının yasaklanması" cezası verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, rapordaki bulgular esas alınarak başvurucunun imzacılık yaptığı ve mevzuata uygun olmayan belge ibraz ettiği belirtilmiştir.
14. Başvurucuya uygulanan ceza 18/11/2012 tarihinde sona ermiştir.
B. İptal Davası Süreci
15. Başvurucu TMMOB Mimarlar Odası Onur Kurulunun 23-24 Mart 2012 tarihli kararının hukuka aykırı olduğunu öne sürerek işlemin iptali istemiyle Ankara 11. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme 28/2/2013 tarihinde dava konusu işlemin iptaline hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun hakkındaki iddiaların varsayımlara dayandığı, bir projenin ilk defa yapılması ya da uygulanması hâllerinde tahmini sürenin uzun olabileceği, emsali olan projelerde ise aynı sürenin harcanacağından bahsedilemeyeceği açıklanmıştır. Kararda ayrıca başvurucunun bürosunda çalışan personel olup olmadığı hususunun fiilen araştırılmadığı, imzacılık yapıldığı ileri sürülen projelere ilişkin ayrıntılı bir incelemenin de yapılmadığı ifade edilmiştir. Neticede meslek uygulamasının yasaklanmasına ilişin olarak tesis edilen işlemin eksik incelemeye dayalı olduğu kanaatine varılmıştır.
16. Bu karara TMMOB tarafından itiraz edilmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurul tarafından 8/4/2014 tarihinde itiraz isteminin reddine anılan kararın onanmasına kesin olarak karar verilmiştir.
C. İptal Kararından Sonra Yapılan İşlemler
17. Başvurucuya ait soruşturma dosyası Ankara 11. İdare Mahkemesinin 28/2/2013 tarihli kararıyla birlikte TMMOB Mimarlar Odası Onur Kurulunun 30-31/5/2013 tarihli toplantılarında değerlendirilmiştir. Anılan toplantılarda Onur Kurulu dosyanın usulüne ilişkin eksikliklerin tamamlanması için Kocaeli Şube Soruşturma ve Uzlaştırma Kuruluna iletilmesine ve düzenlenecek rapora göre dosyanın yeniden değerlendirilmesine karar vermiş ve bu karar Kocaeli Şubesine gereği için gönderilmiştir.
18. TMMOB Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi tarafından İdare Mahkemesince belirtilen eksiklikler çerçevesinde kurumlarla yazışmalar yapılarak belge talebinde bulunulmuş ve oda kayıtları yeniden tetkik edilmiştir.
19. Soruşturma dosyasına kurumlarca verilen cevap yazılarında; Sosyal Güvenlik Kurumu Kocaeli Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü 25/2/2015 tarihli yazısıyla başvurucu adına tescilli işyeri kaydına rastlanmadığı, 1/1/2011-31/12/2011 tarihleri arasında başvurucuya ait işyerinde sigortalı teknik personele rastlanmadığı, Mimarlar Odası Kocaeli Şubesinin 10/3/2015 tarihli yazısında, Şubece yapılan inceleme sonucunda 2009 ila 2011 yılları arasında başvurucunun bürosunda resmî kayıtlara göre herhangi bir elemanın çalışmadığının görüldüğü ifadelerine yer verilmiştir.
20. Bu kapsamda elde edilen bilgi ve belgeleri Onur Kurulu 2-3 Ekim 2015 tarihlerinde yaptığı toplantılarda değerlendirmiştir. Onur Kurulu bu toplantılarda başvurucunun yönetmeliklere aykırı davrandığı ve haklılığını gösterecek yeterli bilgi ve sunamadığı görüşüne vardığını belirtmesine karşın hakkında aynı dosyadan daha önce alınmış kararın uygulanmış olduğunu da dikkate alarak başvurucu hakkında ikinci defa açılan bu dosya için ayrıca bir disiplin cezası kararı alınmamasına karar vermiştir.
D. Tazminat Davası Süreci
21. Başvurucu, hakkında uygulanan mesleki disiplin cezasının yargı kararıyla kesin olarak iptal edilmesi sonrasında söz konusu işlem nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek TMMOB aleyhine Ankara 15. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tazminat davası açmıştır. Başvurucunun tazminat talepleri; tek geçim kaynağı olan mesleğini ceza aldığı süre içerisinde icra edemediği, bir süre sonra iş yerini kapatmak zorunda kaldığı, psikolojisinin olumsuz etkilendiği iddialarına dayanmaktadır.
22. Mahkeme 5/3/2015 tarihli kararında idarenin ağır hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
23. Bu karara başvurucu tarafından itiraz edilmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulu tarafından 25/4/2016 tarihinde itiraz isteminin reddine anılan kararın onanmasına karar verilmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi ise Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi tarafından 10/1/2017 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, Mimarlar Odası Onur Kurulu tarafından 2015 yılında başvurucuya yeniden aynı cezanın verilmiş olduğu ve uygulanan cezadan dolayı yeniden ceza uygulaması yapılmadığı dikkate alınmıştır. Kararda başvurucunun işini yapamadığı sürenin disiplin cezasına dayanması nedeniyle tazminat talebinin kabulünün mümkün bulunmadığı ifade edilmiştir.
24. Nihai karar 30/1/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
25. Başvurucu 28/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
26. 27/1/1954 tarihli ve 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu'nun 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Madde 26 – Odalara kayıtlı meslek mensuplarından bu kanuna aykırı hareketleri görülenlerle, meslekle alakalı işlerde gerek kasten ve gerekse ihmal göstermek suretiyle zarara sebebiyet veren veya akdettiği mukavalelere riayet etmeyen veyahut meslek şeref ve haysiyetini muhil durumları tesbit olunanlara kayıtlı bulundukları oda haysiyet divanınca aşağıda yazılı inzibati cezalar verilir:
...
ç) 15 günden 6 aya kadar serbest sanat icrasından men'i;
...
Bu cezaların verilmesinde sıra gözetilmez. Ancak sebep teşkil eden hadisenin mahiyet ve neticelerine göre bu cezalardan biri tatbik olunur."
27. 10/7/2002 tarihli ve 24811 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Disiplin Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) "Disiplin cezaları ile ilgili genel ilkeler" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Madde 3 — Disiplin cezaları, meslek mensuplarının Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununa, Tüzüğüne ya da Ana Yönetmeliğine, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Genel Kurul kararlarına, ilgili Odanın Tüzüğüne ya da Ana Yönetmeliğine, Genel Kurul kararlarına ya da Yönetmeliklerine aykırı hareketleri görülenlere, meslekle ilgili işlerde gerek kasten gerekse ihmal göstermek suretiyle maddi ya da (Değişik ibare:RG-6/7/2012-28345) manevi zarar oluşturabilecek davranışta bulunanlara, aktettiği sözleşmelere uymayan, meslek şeref ve haysiyetiyle bağdaşmayan hareketleri saptananlara verilir.
Suçların ve cezaların açık olması esastır. (Değişik cümle:RG-6/7/2012-28345) Hiç kimseye aynı olaydan ötürü birden fazla disiplin cezası uygulanamaz.
Hakkında kovuşturma açılmış kişi, yöneltilen suçtan dolayı karar kesinleşene kadar Onur Kuruluna sevkedilmiş olmaktan ötürü suçlanamaz ve mesleğini uygulama konusunda herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulamaz."
28. Yönetmelik'in "Disiplin işlerinde yetki" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Madde 4 — (Değişik:RG-6/7/2012-28345) Disiplin işlerinde yetkili kurullar Oda Onur Kurulları ile Yüksek Onur Kuruludur. Oda Onur Kurullarının yetki alanı Oda ile sınırlıdır. Şubeler, üyelerin şikayet dilekçelerini Oda Yönetim Kurullarına, Odalar başka Odaları ilgilendiren olayları ilgili Odanın Yönetim Kuruluna iletmekle yükümlüdürler.
(Değişik:RG-9/12/2004-25665) Oda Onur Kurullarınca verilen ağır para, meslek uygulamasının yasaklanması ve Odadan ihraç cezaları Yüksek Onur Kurulunun kararıyla kesinleşir.
Yüksek Onur Kurulunun yetkisinde bulunan işlemler bu Kurul tarafından onaylanmadan kesinleşmez ve Oda kurullarınca uygulamaya konamaz."
29. Yönetmelik'in "Meslek uygulamasının yasaklanması cezası" kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Madde 9 — Meslek uygulamasının yasaklanması cezası ilgilinin geçici bir süre için mühendislik ya da mimarlıkla ilgili bir işte çalışma yapmasının yasaklanması ve üyelik haklarının bu süre içinde kullandırılmamasıdır. Yasaklama süresi 15 (onbeş) günden az 6 (altı) aydan çok olamaz. Sürenin verilmesinde asgari süre gözönünde bulundurulur, ancak aynı olaydaki birden fazla etkenin bulunması durumunda ceza ağırlaştırılır. Aynı suçun tekrarı durumunda ceza bu kez iki katı olarak uygulanır.
(Mülga ibare:RG-6/7/2012-28345) (…) meslek uygulamasından yasaklama cezaları aşağıdaki durumlarda verilir:
...
ç) (Ek:RG-28/6/2010-27625) (Değişik:RG-10/11/2016-29884) Mühendislik mimarlık ve şehir planlama disiplinini ilgilendiren plan, proje veya hizmetlerde, bir mühendis mimar ya da şehir plancısı tarafından ya da sorumluluğunda yapılması gereken, ancak yetkisiz kişilerce üretilen plan, proje ve hizmetlerden birine imza atmak ya da attırmak, imzacılık yapmak."
30. Yönetmelik'in "Genel kural" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"Madde 12 — (Değişik fıkra:RG-6/7/2012-28345) Disiplin işlemleri soruşturma ve kovuşturma olarak iki bölümdür. Disiplin kovuşturmasına yer olmadığına ya da Onur Kuruluna sevk edilmesine karar verilebilmesi için Oda Yönetim Kurulunca atanmış soruşturmacı tarafından soruşturmanın yapılmış olması gerekir.
Disiplin soruşturma ve kovuşturmalarında ilgiliye, kendisine yöneltilen suçun açık ve yazılı olarak bildirilmesi, yazılı savunmasının istenmesi ve bu savunma için 15 (onbeş) günlük bir süre tanınması zorunludur."
31. 18/12/2004 tarihli ve 25674 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ana Yönetmeliği'nin "Şube soruşturma ve uzlaştırma kurulunun oluşumu, görev ve yetkileri, çalışma biçimi" kenar başlıklı 66. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Madde 66- Şube Soruşturma ve Uzlaştırma Kurulu, Şube Genel Kurullarında seçilecek üç ya da beş asil ve aynı sayıda yedek üyeden oluşur. Şube Soruşturma ve Uzlaştırma Kurulunun görev ve yetkileri ile çalışma biçimi aşağıdaki gibidir:
a) Şube Soruşturma ve Uzlaştırma Kurulu, Şube Yönetim Kurulu tarafından kurula iletilen konular üzerinde gerekli inceleme ve hazırlık çalışmalarını yapar. Değerlendirme sonucunda gerekli hallerde taraflar arasında uzlaşma sağlamaya çalışır. Aksi durumda Onur Kurulu çalışma esaslarına uygun olarak dosya düzenler ve Şube Yönetim Kuruluna iletir. Şube Yönetim Kurulu da gerekirse dosyayı Onur Kuruluna sevk talebiyle Oda Yönetim Kuruluna iletir.
...
d) Şube Soruşturma ve Uzlaştırma Kurulu Büyükkent Şube yapılanması içinde, Büyükkent Şube Soruşturma ve Uzlaştırma Kurulu adı ile anılır."
B. Uluslararası Hukuk
32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında, mülkiyet hakkının kapsamı konusunda, mevzuat hükümlerinden ve derece mahkemelerinin bunlara ilişkin yorumundan bağımsız olarak özerk bir yorum esas alınmaktadır (Depalle/Fransa [BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010, § 62; Anheuser-Busch Inc./Portekiz [BD], B. No: 73049/01, 11/1/2007, § 63; Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99, 30/11/2004, § 124; Broniowski/Polonya [BD], B. No: 31443/96, 22/6/2004, § 129).
33. AİHM, Van Marle ve diğerleri/Hollanda ([GK], B. No: 8543/79- 8674/79-8675/79-8685/79, 26/6/1986) kararından başlayarak çok sayıda kararında meslek unvanını, oluşturduğu mesleki itibarı ve müşteri çevresi (goodwill) nedeniyle birçok açıdan şahsi bir hak niteliği taşıdığı ve ekonomik bir malvarlığı değeri oluşturduğu gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi anlamında mülk olarak kabul etmektedir (Van Marle ve diğerleri/Hollanda, § 41; Wendenburg ve diğerleri/Almanya (k.k.), B. No: 71630/01, 6/2/2003; Olbertz/Almanya (k.k.), B. No: 37592/97, 25/5/1999).
34. Muhasebeci olan başvurucunun vergi danışmanlığı icra etme izninin kaldırılmasına ilişkin Olbertz/Almanya kararında, başvuru yine mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmiştir. AİHM, Almanya'nın birleşme sürecinde yeni bir ekonomik düzen oluşturulduğuna ve vergi danışmanlarının da bu bağlamda yeterli bilgi, uygulama ve donanıma sahip olmalarının öngörüldüğüne dikkat çekmiştir. Mahkeme, başvurucuya yüklenen külfetin ağır olduğunu kabul etmekle birlikte kamunun yararı ile karşılaştırıldığında ve devletlerin bu konudaki geniş takdir yetkileri dikkate alındığında mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğuna karar vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu; mahkemenin idari işlemin iptaline karar vermesi ve bu kararın kesinleşmesiyle birlikte işlemin hukuka aykırılığının ortaya çıktığını, bu kararın aynı zamanda idarenin kusurlu olduğunu da gösterdiğini, idarenin tazminattan sorumlu tutulabilmesi için ağır kusurun gerekli olmadığını, kaldı ki ağır kusur aranmasının yasal dayanağının da bulunmadığını, doktrinde de bu yönde görüşlere yer verildiğini belirtmiştir.
37. Başvurucu ayrıca karar düzeltmesi aşamasında verilen kararın maddi gerçekliğe aykırı olduğunu, 2015 yılı içerisinde kendisine yeniden bir ceza verilmediğini, Mahkemenin iptal etmiş olduğu bir idari işleme yeniden ceza da verilemeyeceğini ifade etmiştir. Başvurucu, verilmemiş olan bir cezanın verilen ve iptal edilen bir ceza ile mahsuplaştırılmasının mümkün olmadığını, Türk ceza/idare hukukunda mahsup kavramının yasal bir dayanağının olmadığını, gerekçesiz olarak taleplerinin reddedildiğini, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek eşitlik ilkesi ile mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
38. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü, meslek uygulamasının yasaklanması sebebiyle önemli maddi kayıplar yaşadığına ve mal varlığında eksilmeye yol açıldığına dair olup mülkiyet hakkının ihlali iddiasına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun belirtilen ihlal iddialarının tümü mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
40. Somut olayda meslek uygulamasının belirli bir süre yasaklanması neticesinde o süre boyunca gelir elde edilemediği dikkate alındığında bunun başvurucu açısından ekonomik bir mal varlığı değeri ifade ettiği değerlendirilmelidir. Buna göre meslek ifası neticesinde elde edilen gelirin başvurucu yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
41. Başvurucunun meslek uygulamasının geçici bir süreyle yasaklanmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Meslek uygulamasının yasaklanmasının belirli koşullara bağlanması ve bu koşulların oluşması durumunda da yasaklama kararı verilmesi, kamu menfaatleri bakımından büyük önem taşıyan inşaat sektörünü ve hizmetlerini kontrol etmeyi ve düzenlemeyi amaçlayan tedbirlerdir. Dolayısıyla başvuru konusu olayda başvurucunun meslek uygulamasının yasaklanması yoluyla yapılan müdahalenin sonuçları yanında özellikle amacı dikkate alındığında başvurunun mülkün kamu yararına kullanılmasının kontrol edilmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
42. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
43. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Başvuru konusu olayda meslek uygulamasının yasaklanması işleminin 6235 sayılı Kanun'un 26. maddesine dayandırıldığı görülmektedir. Bu itibarla ulaşılabilir, öngörülebilir ve belirli olduğu açık olan söz konusu kanun hükümlerine dayanan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı değerlendirilmiştir.
44. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir (Nusrat Külah,B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §§ 53, 56; Yunis Ağlar, B. No: 2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29). Meslek odaları tarafından mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak amacıyla konulmuş olan kurallara riayet edilmemesi nedeniyle meslek uygulamasının yasaklanması cezası uygulamasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
45. Son olarak kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
46. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
47. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav, B. No: 2014/12501, 6/7/2017, § 71).
48. Başvurucuya meslek uygulamasının yasaklanması cezası verilmesinin meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak amacıyla konulmuş kurallara riayet edilmesini sağlamak olduğu dikkate alındığında müdahalenin söz konusu kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğunda şüphe bulunmamaktadır.
49. İkinci olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin gerekli olup olmadığı irdelenmelidir. Bu alanda hangi tedbirlerin uygulanacağı konusunda kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisinin mevcut olduğu ve somut olay bakımından da odadan ihraç cezası uygulanmayıp yalnızca meslek uygulamasının yasaklanması cezası verilmekle en uygun aracın seçilmiş olduğu dikkate alındığında müdahalenin gerekli olmadığı da söylenemez.
50. Son olarak orantılılık yönünden değerlendirme yapılmalıdır. Somut olayda başvurucuya TMMOB Onur Kurulu tarafından imzacılık yaptığı gerekçesiyle "180 (yüzseksen) gün süre ile meslek uygulamasının yasaklanması" cezası uygulanmış, tesis edilen işlem Ankara 11. İdare Mahkemesince eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle iptal edilmiş ve kesinleşmiştir. Mahkeme kararında belirtilen usule ilişkin eksiklikleri giderecek şekilde başvurucu hakkındaki disiplin dosyası yeniden ele alınmıştır. Buna göre Onur Kurulu, başvurucunun yönetmeliklere aykırı davrandığı ve haklılığını sağlayacak yeterli bilgi ve sunamadığı görüşüne vardığını belirtmesine karşın hakkında aynı dosyadan daha önce alınmış karar ve cezai kararın uygulanmış olması nedeni ile ikinci defa açılan bu dosya için ayrıca bir disiplin cezası kararı alınmamasına karar vermiştir.
51. Başvuru formu incelendiğinde başvurucunun Onur Kurulunun 2-3 Ekim 2015 tarihlerinde yaptığı toplantılarda kendisine bir ceza verilmemesine rağmen daha önce verilen ve iptal edilen bir ceza ile mahsuplaştırıldığından yakındığı görülmektedir.
52. Bu aşamada belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında kural olarak tazminat talebine ilişkin delilleri değerlendirme veya hukuk kurallarını yorumlama gibi bir görevi bulunmamaktadır. Üstelik derece mahkemeleri bu bakımdan ilk elden delilleri değerlendirebilme imkânına sahip olduğundan dolayı daha avantajlı bir konumdadır. Ancak bu bağlamda yargısal makamlarca yapılacak değerlendirmenin de açıkça keyfî olmaması veya bariz bir takdir hatası içermemesi gerekmektedir.
53. Tesis edilen işlemin usuli eksiklikler nedeniyle iptal edilmesi başvurucunun işlediği fiilin disiplin mevzuatına aykırı olduğu yönündeki kamu makamlarının tespitini değiştirmemektedir. İdare tarafından usuli eksiklikler daha sonra giderilerek ceza verildiği ifade edilmiş ancak başvurucu sonraki karara karşı dava açmamıştır. Olayda yeterli usuli güvenceler sağlanmış olup yargı kararının uygulanmaması da söz konusu olmadığına göre müdahalenin kamu yararı amacına göre başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediği sonucuna varılmıştır. Ayrıca daha sonra yapılan tespitler ışığında yeniden ceza uygulamasının yapılmadığı gözetildiğinde başvurucu lehine tazminata hükmedilmemesi biçiminde Mahkemece varılan kanaatin keyfî olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
54. Ayrıca somut olayda önceden belirli ve öngörülebilir nitelikte olduğu açık olan şikâyete konu müdahalenin uygulanmasına, başvurucunun kendi kusurlu davranış ve eylemleriyle yol açtığı anlaşılmaktadır. Buna karşın başvurucu aleyhine tespitlerin de yer aldığı Onur Kurulunun 2-3 Ekim 2015 tarihli kararının iptali istemiyle dava açmamıştır.
55. Son olarak müdahalenin sebep olduğu sonuçlara bakıldığında ise başvurucunun mesleğini yapmaktan bütünüyle yoksun bırakılmadığı, meslek uygulamasının yasaklanması cezası verilen başvurucunun sadece altı ay gibi belirli bir süre mesleğini yapamadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Onur Kurulu 2-3 Ekim 2015 tarihlerinde yaptığı toplantılarda başvurucunun yönetmeliklere aykırı davrandığı ve haklılığını sağlayacak yeterli bilgi ve belge sunamadığı görüşüne vardığını belirtmesine karşın hakkında aynı dosyadan daha önce alınmış kararın uygulanmış olduğunu da dikkate alarak ikinci defa açılan bu dosya için ayrıca bir disiplin cezası kararı alınmamasına karar verdiği hususu da gözönünde bulundurulmalıdır. Bu durumda, başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için