Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Teslime Bağlı Rehin ve Hapis Hakkı, Medeni Kanun Madde 939-953:
0

Teslime Bağlı Rehin ve Hapis Hakkı, Medeni Kanun Madde 939-953:

Teslime Bağlı Rehin ve Hapis Hakkı, Medeni Kanun Madde 939-953:
Kanunda öngörülen ayrık durumlar dışında taşınırlar, ancak zilyetliğin alacaklıya devri suretiyle rehnedilebilir. Rehnedende tasarrufta bulunma yetkisi olmasa bile, rehin konusu taşınıra iyiniyetle zilyet olan kimse, zilyetlik hükümlerine göre edinimi korunduğu ölçüde rehin hakkı kazanır. Üçüncü kişilerin önceki zilyetlikten doğan hakları saklıdır. Taşınır, fiilen yalnız rehnedenin hâkimiyetinde kaldığı sürece rehin hakkı doğmaz. Yetkili makamlar tarafından izin verilen kuruluşlar ile kooperatiflerin alacaklarının güvence altına alınması için, zilyetlik devredilmeden de, icra dairesinde tutulacak özel sicile yazılmak suretiyle hayvanlar üzerinde rehin kurulabilir. Bu amaçla tutulacak sicil Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Gerçek veya tüzel kişilerin alacaklarının güvence altına alınması için, kanun gereğince bir sicile tescili zorunlu olan taşınır mallar üzerinde, zilyetlik devredilmeden de, taşınır malın kayıtlı bulunduğu sicile yazılmak suretiyle rehin kurulabilir. Rehnin kurulmasına ilişkin diğer hususlar Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Rehnedilen taşınırın maliki, onun üzerinde bir art rehin kurabilir. Bunun için, alacağı ödenince rehnedilen taşınırın sonraki alacaklıya teslim edilmesinin rehinli alacaklıya yazılı olarak bildirilmesi gerekir. Alacaklı, rehinli taşınırı ancak rehnedenin rızasıyla bir başkasına rehnedebilir. Taşınır rehni, alacaklının zilyet olmaktan çıkması ve onu zilyet olan üçüncü kişiden geri alamaz hâle gelmesiyle son bulur. Taşınır, alacaklının rızasıyla fiilen yalnız rehnedenin hâkimiyeti altında bulunduğu sürece rehnin hükümleri askıda kalır. Alacağın ödenmesi suretiyle veya başka bir sebeple rehin hakkı sona erince alacaklı, rehinli taşınırı hak sahibine geri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, alacağının tamamını almadıkça rehinli taşınırı veya onun bir kısmını geri vermek zorunda değildir.
Alacaklı, rehinli taşınırın kaybolması, yok olması veya değerinin azalması yüzünden meydana gelen zararlardan, bunların kendi kusuru olmaksızın doğduğunu ispat etmedikçe sorumludur. Rehinli taşınırı kendiliğinden başkasına devir veya rehneden alacaklı, bundan doğan bütün zararlardan sorumlu olur. Alacaklı, ödenmeyen alacağının rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ödenmesini isteyebilir. Rehin hakkı, alacaklıya asıl alacak ile birlikte sözleşme faizlerinin, takip giderlerinin ve gecikme faizinin güvencesini sağlar. Rehin, taşınırı eklentileriyle birlikte kapsar. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça alacaklı, rehinli taşınırın doğal ürünlerini, bütünleyici parçası olmaktan çıkınca malike vermekle yükümlüdür. Rehin, paraya çevirme sırasında bütünleyici parça niteliğindeki doğal ürünleri de kapsar. Aynı taşınır üzerinde birden çok rehin hakkı bulunduğu takdirde, alacaklılara rehin haklarının sırasına göre ödeme yapılır. Rehin hakkının sırası kuruluş tarihine göre belirlenir.
Borcun ödenmemesi hâlinde rehinli taşınırın mülkiyetinin alacaklıya geçmesini öngören sözleşme hükmü geçersizdir. Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması hâlinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir. Zilyetlik ve alacak ticarî ilişkiden doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı var sayılır. Alacaklı, borçluya ait olmayan taşınırlar üzerinde de zilyetliğin iyiniyetle kazanılmasının korunduğu ölçüde hapis hakkına sahip olur. Nitelikleri itibarıyla paraya çevrilmeye elverişli olmayan taşınırlar üzerinde hapis hakkı kullanılamaz. Alacaklının üstlendiği yükümlülükle veya borçlunun teslim sırasında ya da daha önce verdiği talimatla veya kamu düzeniyle bağdaşmayan hâllerde de hapis hakkı kullanılamaz. Alacaklı, borçlunun ödemeden acze düşmesi hâlinde, alacağı muaccel olmasa bile, hapis hakkını kullanabilir.
Borç ödemeden aciz, taşınırın tesliminden sonra meydana gelmiş veya daha önce meydana gelmiş olmakla beraber alacaklı bu durumu teslimden sonra öğrenmiş ise; o şeyin belli bir yönde kullanılacağı konusunda alacaklı tarafından yüklenilmiş bir yükümlülük veya borçlunun teslim sırasında ya da daha önce verdiği talimatla bağdaşmasa bile, alacaklı hapis hakkını kullanabilir. Borç yerine getirilmez ve yeterli güvence de gösterilmezse alacaklı, borçluya daha önce bildirimde bulunarak, hapsettiği şeylerin teslime bağlı rehin hükümleri uyarınca paraya çevrilmesini isteyebilir. Üzerinde hapis hakkı bulunan nama yazılı kıymetli evrakın paraya çevrilmesi için icra dairesi, borçlu yerine gerekli işlemleri yapar.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/2643 E. , 2016/3379 K.
“….
Dairemizin 10.12.2015 tarihli geri çevirme kararı üzerine, İflas Müdürlüğü'nce gönderilen belgelerden şikayetçi vekilince 06.01.2014 tarih ve 12 kayıt no'lu başvuru dilekçesinde dava konusu ettiği alacağın şarta bağlı alacak olarak iflas masasına kayıt ve kabulünün talep edildiği, ancak şikayet dilekçesine eklediği 17.01.2014 tarihli ek başvuru dilekçesinde ise alacağın şarta bağlı rüçhanlı alacak olarak kaydının talep edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, İİK'nın 219/4. maddesi uyarınca şikayetçinin ilandan itibaren 10 gün içerisinde elinde bulundurduğu para üzerinde rüçhan hakkı bulunduğunu bildirip bildirmediği araştırılmaksızın, şikayetçi tarafça bu prosedüre uygun başvuruda bulunulmuşcasına uyuşmazlığın esası incelenmiş olup, şikayet olunan iflas idaresince de şikayetçinin İİK'nın 219/4. maddesindeki prosedüre ve süreye uygun başvuruda bulunmadığına yönelik bir temyiz itirazı ileri sürülmediğinden, şikayetçinin süresinde İİK'nın 219/4. maddesine uygun olarak nezdinde bulunan parayı ve rüçhan hakkını bildirmiş olduğu kabul edilmiştir.
Taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi'nin “Bankanın Virman, Rehin, Hapis ve Takas Hakkı” başlıklı 6. maddesi, “Müşteri; Bankanın merkez ve tüm şubelerinde ve depolarında bulunan ve ileride bulunabilecek olan her türlü emtia ve bunları temsil eden belgeleri, vadesi gelmiş veya gelecek bilcümle alacak, mevduat hesapları; bloke hesapları, nakit, esham ve tahvillerle, senet ve konşimentolar ve tahsile verilen çekler vesair tüm kıymetli evrak üzerinde veya kredi hesaplarında, Banka'nın herhangi bir ihbara gerek olmaksızın virman, takas ve hapis hakkı olduğunu ve bunların Banka'ya işbu sözleşmeden doğmuş, doğacak, bütüm borçlarını karşılayacak miktarının rehinli bulunduğunu, dövizli hesaplarının da Banka'ca kat'i alışları yapılarak aynı hükümlere tabi olduğunu kabul eder.” hükmünü içermektedir.
TMK'nın “Taşınır Rehni Başlıklı” üçüncü bölümünün, “Teslime Bağlı Rehin ve Hapis Hakkı” başlıklı birinci ayrımının, “Hapis Hakkı” başlıklı B bendinde düzenlenen 950/1. maddesi, “Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu, taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması halinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir.” hükmünü, 950/2. maddesi ise “Zilyetlik ve alacak ticari ilişkiden doğmuşsa bu bağlantı var sayılır.” hükmünü içermektedir.
Hapis hakkının konusu kural olarak taşınır eşya veya kıymetli evraktır. Ancak bazı şartlar altında para veya nakit üzerinde de hapis hakkı ileri sürülebilir. Hapis hakkının şartlarından birincisi, borçlunun taşınır eşyasına veya kıymetli evrakına alacaklının zilyet olması, ikinci şart, taşınır eşyanın veya kıymetli evrakın borçlunun rızası ile alacaklının zilyetliğinde bulunması, üçüncü şart, alacağın muaccel olmasıdır. Bu şartın istisnası olarak TMK'nın 952/1. maddesi, “Alacaklı, borçlunun acze düşmesi halinde, alacağı muaccel olmasa bile, hapis hakkını kullanabilir.” hükmünü içermekte olup, somut olayda şikayet olunan müflis şirket iflas etmiş olmakla bu istisna gerçekleşmiştir. Dördüncü şart, alacakla, alacaklının zilyetliğinde bulunan taşınır eşya ya da kıymetli evrak arasında doğal bir ilişki bulunmasıdır, TMK'nın 950/2. maddesi uyarınca tacirler arasında alacak ve zilyetlik ayrı hukuki ilişkilerden meydana gelmiş olsa dahi doğal ilişki şartının gerçekleştiği kabul edilmelidir, beşinci şart, hapis olunan şeylerin parasal değerinin olması, altıncı şart ise, kanunda öngörülmüş olmasıdır.
Ticari hapis hakkı için iki şartın daha bulunması gerekir. Bunlardan birincisi tarafların tacir olması, ikincisi ise alacağın ve zilyetliğin taraflar arasındaki ticari münasebetten doğmuş bulunmasıdır. Ticari ilişkiler 6102 sayılı TTK'nın 3. maddesine göre belirlenir. (....Dairemizin 24.01.2014 tarih ve ..... sayılı ilamı da bu yöndedir.)
../..
S.3.

İİK'nın 206. maddesinin ilk fıkrası uyarınca alacakları rehinli olan alacaklıların rüçhan hakkı bulunmaktadır. İİK'nın 23/3. maddesi “rehin” tabirinin, “ipotek” ve “taşınır rehni” tabirlerine giren bütün taşınır ve taşınmaz rehinlerini kapsadığını, aynı maddenin ikinci fıkrası ise “taşınır rehni” nin hapis hakkını kapsadığını düzenlemiştir.
TMK'nın 950/1. maddesinde borcun muaccel olması koşulu düzenlenmiş ise de şarta bağlı alacaklar üzerinde de rehin hakkı kurulmasına herhangi bir engel bulunmamaktadır. Rehin hakkı kurulmasıyla varlık kazanacak ne var ki sonuçlarını doğurması alacağın bağlandığı geciktirici şartın gerçekleşmesine kadar ertelenmiş olacaktır. (....)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.09.2011 tarih ve.... sayılı ilamında açıklandığı üzere, genel anlamıyla rehin; alacaklının alacağını teminata bağlamak için borçlunun veya üçüncü kişinin malvarlığı üzerinde kurulan sınırlı bir ayni haktır. Hapis hakkı ise; Türk Medeni Kanunu’nun 950. maddesinde hükme bağlanmış olup borçlunun taşınır mallarına ve kıymetli evrakına onun onayıyla zilyed bulunan alacaklının muaccel olan ve bu eşya ve evrakla doğal bir bağlantısı bulunan alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır. İleride doğabilecek bir alacağın güvenceye bağlanması için ipotek kurulabileceği kabul edilmiş ise de taşınır rehninde böyle bir hüküm bulunmamakta olup, öğretide ileride doğacak ve koşula bağlı alacakların da taşınır rehni ile güvence altına alınabileceği ileri sürülmektedir (...).
Somut olayda, mahkemece, banka ile müşteri arasındaki sözleşmede yer alan hükmün, Medeni Hukuk prensipleri çerçevesinde alenilik taşıyan rehin sözleşmesi olarak kabulünün mümkün olmadığı benimsenmiş ise de, taşınmaz rehninde aleniyet (kamuya açıklık) ilkesi tescille sağlanmakta olup, taşınır rehninde zilyetlik aynı ilkeyi sağlayacağından ve borçlunun banka nezdindeki rızaen yatırdığı mevduatı bankanın zilyetliğinde bulunduğundan aleniyet ilkesinin somut olayda gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Bu durumda mahkemece, şikayetçinin çek yaprağı ve teminat mektuplarından kaynaklanan gayrinakdi olan ve şarta bağlı alacak olarak kaydedilen alacak tutarını, şikayet dilekçesinde bildirdiği nezdinde bulunan paralar karşıladığından, sıra cetvelinin şikayetçinin şarta bağlı alacağı ile ilgili bölümünün iptali ile şarta bağlı rüçhanlı alacak olarak kaydının gerektiği gerekçede belirtilerek, hüküm fıkrasında şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin şikayetçinin şarta bağlı alacağıyla ilgili bölümünün iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2-Bozma nedenine göre, şikayet olunan müflis şirket iflas idaresi vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
3-Kabule göre, iflas idaresinin, sıra cetvelini düzenlerken uyması gereken iflas hukuku kurallarına aykırı hareket ettiği veya yaptığı bir işlemin hadiseye uygun olmadığı iddia edilirse, bu halde sıra cetveline karşı şikayet yoluna başvurulur (İİK'nın m. 227; m.16). Şikayet sebeplerinden en önemlisi, bir alacaklının kendisine verilen sıraya itiraz etmesidir (m. 235, IV). Buna göre, alacağı sıra cetveline kabul edilen bir alacaklı, alacağının esas ve miktarına değil de, yalnız alacağına verilen sıraya itiraz ediyorsa, husumeti iflas idaresine yönelterek İİK'nın 235/ son maddeleri uyarınca şikayet yolu ile icra mahkemesine bildirir.
HMK'nın 326/1. maddesi gereğince "Yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir." İflas sıra cetvelini şikayette İİK'nın 235/son maddesine göre husumetin iflas idaresine yöneltilmesi gerektiğine göre, aynı hüküm geçerli olup, somut olayda, şikayetçi olunanın haklı çıkmasına rağmen yazılı gerekçelerle şikayet olunan lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru olmamıştır.
…..”

  Avukat   -   Makaleler
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için