Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme Suçu ve Cezası, Türk Ceza Kanunu Madde 284:
0

Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme Suçu ve Cezası, Türk Ceza Kanunu Madde 284:

Hakkında tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yeri bildiği halde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İşlenmiş olan bir suça ilişkin delil ve eserlerin başkaları tarafından saklandığı yeri bildiği halde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Bu suçların kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu suçların üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2016/9872 E. , 2018/6417 K.
“…
I. Sanık ... hakkında tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
5237 sayılı TCK’nun 284/1. maddesi uyarınca hükmolunan 1 ay hapis cezasından, aynı Kanunun 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılması sırasında 25 gün hapis cezasına hükmedilmesi yerine sonuç cezanın 24 gün hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre hükümde eleştiri ve düzeltme nedeni dışında bir isabetsizlik bulunmadığından, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle;

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 gün 2013/8-151/304 sayılı ilamında açıklandığı üzere, birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınması ve hükümde açıkça gösterilmesi gerektiğinden, adli sicil kaydında yer alan ve daha ağır bir cezayı içeren İzmir 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/233 E, 2009/1297 K. sayılı kararıyla hükmolunan 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası tekerrüre esas olduğundan, söz konusu ilamın tekerrüre esas alınması gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından TCK'nın 58. maddesinin uygulanması ile ilgili bölüm çıkartılarak yerine '' İzmir 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/233 E, 2009/1297 K. sayılı kararının tekerrüre esas olduğu anlaşılmakla, TCK'nun 58/6-7. maddeleri uyarınca verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına" ibaresi eklenmek suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından 1412 sayılı CMUK'nun 326/son ve 5275 sayılı Yasanın 108/2. maddeleri gereğince koşullu salıverilmeye eklenecek sürenin, hatalı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilam nedeniyle koşullu salıverilmeye eklenecek süreden fazla olmayacağı hususunun infaz aşamasında gözetilmesine,
II. Sanıklar ... ve ... hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıkların temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 311. maddesi hükmüne göre, eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz talebinde bulunulması halinde, inceleme mercii Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğundan, gerekçeli kararın tebliğ edildiği tarihte cezaevinde hükümlü olduğu anlaşılan sanık ... adına çıkarılan tebligatın geçersiz olduğunun anlaşılması karşısında, temyiz isteminin süresinde yapıldığının kabulü ile yapılan incelemede:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 01.04.2014 tarih 2013/9-542 Esas, 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 5237 sayılı TCK'nun 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse; kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir.... plakalı araçta cezaevi firarisi olan ...’un bulunduğu ihbarı üzerine aracın durdurulduğu ve sanık ...’un kendisini ... ..., diğer sanık ...’ün kendisini ... ... olarak tanıttığı, karakola götürüldüklerinde gerçek kimlik bilgilerini açıkladıkları olayda tüm tutanakların sanıkların gerçek kimlik bilgileri ile düzenlendiğinin anlaşılması karşısında, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşmayacağı ancak eylemlerinin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40/1. madde ve fıkrasında düzenlenen “kimliğini gizleme” kabahatini oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak sanıkların lehine bulunan ve eylemlerine uyan 5326 sayılı Yasanın 40/1. maddesinde öngörülen idari para cezasının miktarına göre 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 20/2-c maddesinde yazılı soruşturma zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 04.01.2013 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK.nun 322 ve Kabahatler Kanununun 24. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan Kabahatler Kanununun 20/1. maddesi uyarınca sanıklar hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 10.07.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”

  Avukat   -   Makaleler
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için