Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Yaşar Böke Başvurusu (Başvuru Numarası: 2017/27050)
0

Yaşar Böke Başvurusu (Başvuru Numarası: 2017/27050)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
YAŞAR BÖKE BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/27050)
Karar Tarihi: 10/6/2020
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR

Başkan : Kadir ÖZKAYA
Üyeler : Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör : Kamber Ozan TUTAL
Başvurucu : Yaşar BÖKE
Vekili : Av. Şevket ARZIK

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kaçakçılık suçunda kullanılan otobüsün müsadere edilmesine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; delillerin takdirinde hata yapılarak mahkûmiyete hükmedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, otobüs işletmeciliği yapmaktadır. 79 EB 718 plaka sayılı yolcu nakil otobüsü trafik sicilinde başvurucu adına tescillidir.
9. Kolluk görevlilerince 20/6/2015 tarihinde otoyolda yapılan kontrol sırasında 79 EB 718 plakalı otobüs durdurulmuştur. Yapılan aramada otobüsün sol üst teker ve sağ arka teker üzerindeki bölmenin bagaj kısımlarında su kutularına gizlenmiş gümrük kaçağı 3.000 paket sigara tespit edilmiştir. Arama sırasında otobüste bulunan başvurucu, sigara paketlerinin kendisine ait olduğunu ve bunları satmak amacıyla aldığını ifade etmiştir.
10. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), ele geçirilen gümrük kaçağı 3.000 paket sigaraya el konularak imha edilmek üzere tasfiye edilmesini ve otobüse ait trafik tescil kaydına satılamaz devredilemez şerhi konulmasını 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında talep etmiştir. Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliği 11/6/2015 tarihli kararı ile söz konusu talepleri kabul etmiştir.
11. Başsavcılığın 29/7/2015 tarihli iddianamesi ile başvurucunun 5607 sayılı Kanun'un 3., 10. ve 22. maddeleri gereğince cezalandırılmasını, ayrıca el konulan gümrük kaçağı 3.000 paket sigarının ve suçun icrasını kolaylaştırmada kullanılan otobüsün 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince müsaderesine karar verilmesi talep etmiştir.
12. Adana 1. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından alınan bilirkişi raporunda 3.000 paket sigaranın gümrüklenmiş değeri 19.520,27 TL olarak tespit edilmiştir. Mahkeme 26/1/2017 tarihli kararı ile başvurucunun ticari amaçlı gümrük kaçağı sigara bulundurmak suçundan 2 yıl 6 ay hapis ve 6.600 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme 5607 sayılı Kanun'un 10/2 ve 13. maddeleri delaletiyle 5237 sayılı Kanun'un 54. maddesi gereğince otobüsün müsaderesine karar vermiştir.
13. Müsadereye ilişkin kararın gerekçesinde Mahkeme, otobüsün daha önceki bir kaçakçılık suçuna ilişkin ceza yargılaması tamamlanmadan ikinci kez yine başvurucu tarafından suçta kullanıldığını belirtmiştir. Mahkeme, otobüste yakalanan kaçak eşyanın kaim değerinin 19.250 TL olup otobüsün rayiç bedeline göre esaslı bir kısmını teşkil etmediğini, buna karşın yüklü miktarda sigaranın hacim ve miktar bakımından ancak söz konusu otobüsle taşınması mümkün olduğundan taşıma kapasitesinin aracın esaslı bir kısmını teşkil ettiğini ifade etmiştir. Mahkeme son olarak otobüsün kaçak sigara taşınması işine tahsis edildiğini belirtmiştir.
14. Başvurucu, Mahkeme kararına karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi itirazın esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
15. Nihai karar 2/5/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 31/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 5607 sayılı Kanun'un "Kaçakçılık suçları" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.
...
(5) Birinci ila dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
...
(10) Kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan eşyanın akaryakıt ile tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarısından iki katına kadar artırılır, ancak bu fıkranın uygulanması suretiyle verilecek ceza üç yıldan az olamaz.
...
(18) (Değişik: 18/6/2014-6545/89 md.) Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ya da taklit veya yanıltıcı bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretleri taşıyan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkileri;
a) Ticari amaçla üreten, bulunduran veya nakleden,
b) Satışa arz eden veya satan,
c) Bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan,
kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Ancak, tütün mamullerinin etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin kaçak olarak yurda sokulduğunun anlaşılması hâlinde, onuncu fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmolunur.
...
(22) (Ek: 18/6/2014-6545/89 md.)Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın değerinin fahiş olması hâlinde, verilecek cezalar yarısından bir katına kadar artırılır.
..."
18. 5607 sayılı Kanun'un "Kaçak eşya naklinde kullanılan taşıta elkoyma" kenar başlıklı 10. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına girmesi, Türkiye’de sicile kayıtlı olmaması ya da soruşturma ve kovuşturma devam ederken, kaçakçılık suçunun işlenmesinde tekrar kullanılması halinde, elkonulan araç alıkonulur. Sahibinin aracın değeri kadar teminatı alıkoyma tarihinden itibaren otuz gün içinde gümrük idaresine teslim etmesi halinde, araç sahibine iade edilir. Aksi takdirde, tasfiye idaresi tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhal tasfiye olunur. Tasfiyenin satış suretiyle gerçekleşmesi halinde, satıştan elde edilen gelirden taşıtın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar karşılandıktan sonra kalan miktar, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak üzere emanet hesabına alınır."
19. 5607 sayılı Kanun'un "Müsadere" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanunda tanımlanan suçlarla ilgili olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümleri uygulanır. Ancak kaçak eşya taşımasında bilerek kullanılan veya kullanılmaya teşebbüs edilen her türlü taşıma aracının müsadere edilebilmesi için aşağıdaki koşullardan birinin gerçekleşmesi gerekir:
a) Kaçak eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıracak veya fiilin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde özel olarak hazırlanmış gizli tertibat içerisinde saklanmış veya taşınmış olması.
b) Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından tamamını veya ağırlıklı bölümünü oluşturması veya naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması.
c) Taşıma aracındaki kaçak eşyanın, Türkiye’ye girmesi veya Türkiye’den çıkması yasak veya toplum veya çevre sağlığı açısından zararlı maddelerden olması.
(2) Etkin pişmanlık nedeniyle fail hakkında cezaya hükmolunmaması veya kamu davasının düşmesine karar verilmesi, sadece suç konusu eşya ile ilgili olarak müsadere hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez. "
20. 5237 sayılı Kanun'un "Eşya müsaderesi" kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
"(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/11 md.) Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur. "
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 10/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, savunması ve tanık beyanları yerine bir kolluk görevlisinin ifadesi esas alınarak mahkûmiyetine karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
24. Başvurucu, derece mahkemelerince delillerin takdirinde hata yapıldığını öne sürmektedir. Başvurucu tarafından ileri sürülen bu iddialar delillerin değerlendirilmesine ilişkindir. Somut olayda derece mahkemeleri kararlarının açıkça keyfî olduğu veya bariz bir takdir hatası içerdiği söylenemez.
25. Sonuç olarak hukuk kurallarının yorumlanması ve delillerin değerlendirilmesine ilişkin olan başvurunun bu kısmı, yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir.
26. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu; kaçak eşya değerinin 19.250 TL olmasına karşın 280.563 TL değerindeki otobüsün müsadere edildiğini, ele geçirilen gümrük kaçağı eşyanın otobüsün esaslı bir kısmını teşkil etmediğini, müsadere kararının kanuni koşullarının olayda gerçekleşmediğini ve benzer olaylara ilişkin Yargıtay içtihatlarında müsadere kararı verilemeyeceğinin ifade edildiğini belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu müsadere kararı ile adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de müsadere kararına ilişkin şikâyetlerin esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından, başvurucunun tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
30. Somut olayda başvurucuya ait 79 EB 718 plakalı otobüsün kaçakçılık suçunun işlenmesine tahsis edildiği gerekçesiyle müsaderesine karar verilmiştir.
31. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda müsadere konusu otobüsün trafik sicil kaydında başvurucu adına kayıtlı olması nedeniyle Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır.
32. Malikin mülkünü kullanma, semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53). Anayasa Mahkemesi daha önce müsadere kararının mülkün başvurucunun elinden alınmasına yol açsa da bu yoksun bırakma işleminin mülkün bir suçta kullanıldığı gerekçesine dayalı olarak mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrolü amacıyla yapıldığını kabul etmiştir (Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, § 66). Somut olayda başvurucunun mülkiyetinde bulunan otobüsün müsadere edilmesinin Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkına müdahale oluşturduğu açık olup başvurunun mülkiyetin kullanımının kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Eyyüp Baran, § 66; Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, § 69).
33. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için, müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).
34. Başvuru konusu olayda müsadere tedbirinin 5607 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri ile 5237 sayılı Kanun'un 54. maddesine dayanılarak uygulandığı görülmektedir. Bu hükümlerin öngörülebilir, açık ve ulaşılabilir mahiyette olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla müdahalenin kanunilik koşulunu taşıdığı anlaşılmaktadır.
35. Kaçakçılığın önlenmesinin kamu yararına olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Bu kapsamda kaçakçılık suçunda kullanılan otobüs hakkında verilen müsadere tedbiri ile aracın yeniden suçta kullanılmasının önüne geçilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amaçlanmaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, §§ 63-65). Dolayısıyla somut olayda müsadere tedbiri ile mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin suçla mücadele kapsamında kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
36. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir (Mahmut Üçüncü, § 78; Eyyüp Baran, § 74).
37. Şikâyet edilen müsadere tedbirinin belirtilen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğu açıktır. Müdahalenin gerekliliği yönünden ise kamu makamlarının özellikle mülkiyetin kamu yararına kullanımının düzenlenmesinin söz konusu olduğu suçla mücadele gibi alanlarda geniş bir takdir yetkisinin mevcut olduğu kabul edilmekte olup başvurucu bu amacı gerçekleştirmeye daha uygun bir aracın varlığını da gösterememiştir.
38. Orantılılık yönünden ise ilk olarak müsadere tedbirinin Mahkeme tarafından verildiğine ve başvurucunun ise bu karara karşı etkin bir biçimde itiraz imkânı bulamadığına dair açık bir şikâyetinin bulunmadığına değinmek gerekir. Bunun yanında müsadere tedbirine yönelik olarak yargısal makamların kararlarının makul bir değerlendirme içermediği veya keyfi olduğu da başvurucu tarafından ortaya konulamamıştır.
39. Somut olayda, müsadere kararı verilen ceza yargılamasında başvurucu sanık olarak yer almış ve yargılama sonucunda suçu işlediği sabit görülerek hapis ve adil para cezasına mahkum edilmiştir. Ayrıca Mahkemenin müsadere kararına ilişkin gerekçesinde başvurucuya ait otobüsün daha önce de benzer bir eylemde kullanıldığı belirtilmiştir. Buna göre müsadere kararı ile başvurucunun davranışı arasındaki makul bir illiyet bağı ortaya konmuştur.
40. Başvurucu, ele geçirilen kaçak eşya değerinin 19.250 TL olmasına rağmen 280.563 TL değerindeki otobüsün müsadere edilmesinin ölçüsüz olduğunu ileri sürmüştür. Orantılılık incelemesi yapılırken müsaderesine karar verilen eşya ile suçun maddi konusu arasında mekanik bir değer karşılaştırılması yapılması yeterli değildir. Suçun hukuki ve maddi konusu, toplumdaki etkisi, faile sağladığı yarar ve mülk sahibinin kusurlu davranışının etkisi gibi hususlar da birlikte değerlendirilmelidir. Bütün bu unsurlar her somut olay bakımından ve olayın özel koşulları gözetilerek irdelenmelidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu, B. No: 2014/5167, 28/9/2016, § 86).
41. Somut olayda, Mahkeme kararında da ifade edildiği üzere gümrük kaçağı 3.000 paket sigaranın otobüsle ile taşınmasının mümkün olabileceği, otobüsün suçun işlenmesinde kullanıldığının sabit olması ve suçla mücadele amacı taşıyan kamu yararının varlığı gözönüne alınmalıdır. Ayrıca derece mahkemelerinin aksi ispat edilemeyen tespitlerine göre kaçak eşya için müsadere tedbirine konu otobüste ayrı bir yer tahsis edilmiş ve söz konusu otobüs ikinci defa kaçak eşya taşınmasında kullanılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun tutum ve davranışları göz önüne alındığında verilen müsadere kararı ile başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklenmediği sonucuna varılmıştır.
42. Sonuç olarak bir ceza yargılaması sonucunda suçta kullanılan eşya hakkındaki müsadere tedbirinin uygulandığı olayda, mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun tutum ve davranışları ile kusurunun ağırlığı dikkate alındığında Anayasa'nın 35. maddesinde öngörülen güvenceler sağlandığından dolayı kamu yararı ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı arasında olması gereken adil denge bozulmamış olup mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülüdür. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edilmediği açıktır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için