Bu sitenin tüm hakları Andis Hukuk'a aittir.

Andis Hukuk & Danışmanlık İstanbul Ofisi (0212) 571 19 31
https://g.co/kgs/9FKrPBN
https://andishukuk.com/
Yusuf Ulvi Cerit Başvurusu (Başvuru Numarası: 2017/36155)
0

Yusuf Ulvi Cerit Başvurusu (Başvuru Numarası: 2017/36155)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
YUSUF ULVİ CERİT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/36155)
Karar Tarihi: 1/7/2020
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Yusuf Enes KAYA
Başvurucu : Yusuf Ulvi CERİT

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; müdafii tarafından gönderilen belgelerin başvurucuya verilmemesi nedeniyle tutukluluğa etkili itiraz hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucunun Tutuklanmasına ve Yargılanmasına İlişkin Süreç
9. Konya'da emniyet mensubu olarak görev yapmakta iken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensuplarının kendi aralarında iletişimi sağlamak için kullandıkları şifreli haberleşme programı olan ByLock uygulamasını kullandığı iddiasıyla FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan başvurucu hakkında Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır.
10. 4/8/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucu FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 8/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır.
11. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle 3/4/2017 tarihinde iddianame düzenlenmiştir.
12. Konya 7. Ağır Ceza Mahkemesi 12/7/2017 tarihli ilk duruşmasında başvurucunun savunmasını almış ve başvurucu hakkında tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucu bu karara 13/7/2017 tarihinde itiraz etmiş, Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesi itirazın reddine karar vermiştir.
13. Konya 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen 25/9/2017 tarihli ikinci duruşma sonunda başvurucu hakkında tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucu bu karara da 25/9/2017 tarihinde itiraz etmiş, Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
14. Konya 7. Ağır Ceza Mahkemesi 11/4/2018 tarihinde, başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 9 yıl 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
15. Başvurucu bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi 8/11/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
16. Başvurucu bu karara karşı da temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 7/10/2019 tarihinde kararın düzeltilerek onanmasına karar vermiş ve karar böylece kesinleşmiştir.
B. Başvurucuya Gönderilen Belgelerin Muhafaza Altına Alınmasına İlişkin Süreç
17. Osmaniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) 15/6/2017 tarihli kararıyla; 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan, 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Tüzük'ün 91. ve 123. maddeleri doğrultusunda başvurucunun avukatı tarafından başvurucuya gönderilen 13/6/2017 tarihli mektubun içindeki bazı belgeler hakkında Kurumda muhafaza edilmesi kararı vermiştir. Bu karara karşı başvurucu 20/6/2017 tarihinde İnfaz Hâkimliğine itiraz etmiştir.
18. Osmaniye İnfaz Hâkimliği başvurucu tarafından yapılan itirazı değerlendirmiş, 23/6/2017 tarihinde itirazı kabul etmiş ve Disiplin Kurulu kararının iptal edilmesine karar vermiştir. İnfaz Hâkimliğinin kararında; başvurucuya gönderilen belgelerin sakıncalı ve yasaklanması gereken belgeler olmadığı, belgelerde gizli haberleşmeye rastlanmadığı, söz konusu belgelerin 5275 sayılı Kanun'un 59. maddesinin (4) numaralı fıkrasında belirtilen niteliklerde olmadığı belirtilmiştir.
19. Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı 12/7/2017 tarihinde, başvurucu ile ilgisi olmayan evrakların başvurucuya gönderildiği ve bu nedenle bir şifreleşme yöntemi olabileceği gerekçesiyle başvurucuya söz konusu belgelerin verilmemesi gerektiğini belirterek bu karara karşı itiraz etmiştir. Osmaniye İnfaz Hâkimliği 18/7/2017 tarihinde, bu itiraz üzerine kararını tekrar değerlendirerek 23/6/2017 tarihinde vermiş olduğu kararı kaldırmış ve başvurucu tarafından yapılan itirazın reddine karar vermiştir. Hâkimlik kararının gerekçesi şöyledir:
"Tutuklunun müdafii tarafından gönderilmiş olan gönderi içerisinde tutuklunun kendisi ile alakalı olmayan, son dakika Sözcü Gazetesi, ifadelerini içeren bir dizi halinde anlamsız yazıların olduğu belgeler ve onaysız soruşturma belgeleri ve diğer evrakların bulunduğu, ayrıca ilgilinin yargılandığı mahkemeye ait dosya kapsamında bulunan evrakları mahkemeden talep etmesi halinde UYAP kanalı ile doğrudan ceza infaz kurumuna gönderilebileceği dikkate alındığında Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının yerinde olduğu, .... 23/6/2017 tarihli ... Kararımızın CMK'nın 268/2 maddesi gereğince düzeltilmesi gerektiği anlaşıldığından itirazın kabulüne... [karar verilmiştir.]"
20. Bu karara karşı başvurucu itiraz etmiştir. Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesi 20/9/2017 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Mahkeme, karar gerekçesinde şu hususlara yer vermiştir:
"5275 sayılı Kanunun 68/3. maddesinin 'Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.' şeklinde düzenlendiği, tutuklu sanığın savunma yapmak üzere istemiş olduğu belgelerin yargılamasının yapıldığı mahkemesinden talep edilmesi durumunda uyap sistemi üzerinden gönderilebileceği, Osmaniye İnfaz hâkimliğinin 23/6/2017 tarih, 2017/2484 esas ve 2017/2444 karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından tutuklunun itirazının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
21. Bu karar 17/10/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 23/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Anayasa Mahkemesince 9/8/2018 tarihinde, Disiplin Kurulu Başkanlığınca muhafaza altına alınan belgelerin onaylı suretleri Osmaniye 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünden istenmiştir. Söz konusu belgeler; başvurucunun müdafii tarafından hazırlanan yirmi beş sayfalık savunma dilekçesi, başvurucunun terfi ettirilmemesine ilişkin açtığı iptal davasında verilen görevsizlik kararları ve çeşitli haberlere ilişkin linklerden oluşmaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. 5275 sayılı Kanun'un "Avukat ve noterle görüşme hakkı" kenar başlıklı 59. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hükümlü, avukatlık mesleğinin icrası çerçevesinde avukatları ile vekâletnamesi olmaksızın en çok üç kez görüşme hakkına sahiptir.
(2) Avukat ve noter ile görüşme, meslek kimliklerinin ibrazı üzerine, tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak güvenlik nedeniyle görülebileceği bir biçimde yapılır.
(3) Avukatlar, vekâletnameleri olsa da aynı anda birden fazla hükümlü ile görüşme yapamazlar.
(4)Görüşme sırasında; hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmaya ilişkin olarak kendilerinin tuttukları kayıtlar incelenemez; hükümlünün avukatı ile yaptığı görüşme dinlenemez ve kayda alınamaz.
(5) Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir."
24. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez..."
25. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 91. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez."
26. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 123. maddesi şöyledir:
"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
28. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve bireysel başvuru tarihinde ceza infaz kurumunda tutuklu bulunan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğa Etkili İtiraz Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu, Konya 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/7/2017 ve 25/9/2017 tarihli duruşmalarında, avukatı tarafından verilen notların Ceza İnfaz Kurumu tarafından sakıncalı bulunması nedeniyle kendisine verilmediğini ve her ne kadar Ceza İnfaz Kurumunun kararlarına itiraz etmişse de sonuç alamadığını, böylece her iki duruşmada da avukatından gelen belgeleri kullanamaması nedeniyle savunma yapamadığını ve tutuklanma kararına yönelik itiraz hakkını etkili bir şekilde kullanamadığını, savunma hakkının kısıtlandığını belirterek adil yargılanma, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde; başvurucuya avukatı tarafından gönderilen mektup içeriğinde başvurucu ile ilgilisi olmayan evrakların gönderildiği, bu nedenle bir şifreleşme yöntemi olabileceği gerekçesiyle ilgili belgelerin verilmediği, bu itibarla Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarındaki tespit ve sonuçların kanunun uygulanması niteliğinde olduğu, Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı ve adaletle sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermediği belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucunun avukatının gönderdiği belgelerin alıkonulmasının tutukluluğunun hukukiliğine yönelik itiraz hakkına bir müdahale teşkil etmediğini zira bu itirazın avukat tarafından ağır ceza mahkemesine bizzat sunulabileceği gibi başvurucunun da ağır ceza mahkemesinden talep ederek ilgili belgeleri alabileceğinin Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında da ortaya konulduğunu vurgulamıştır.
31. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, el konulan evrakların ByLock uygulaması hakkında farklı gazetelerden ve internet haber sitelerinden temin edilen inceleme ve araştırma yazıları olduğunu, bu haberlerin ByLock hakkındaki çelişkileri ortaya çıkardığını ve yasaklı olmadığını, bu haberlere herkesin kolaylıkla erişebileceğini, buna rağmen kanunun vermiş olduğu yetki aşılarak bu belgelere el konulduğunu, söz konusu belgelerin kendisine verilmemesi nedeniyle tahliyesinin engellendiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca somut hiçbir delil olmadan şifreleşme yöntemi olabileceği gerekçesiyle mektuplara el konulduğunu, anayasal haklarını kullanma noktasında kendisine ayrımcılık yapıldığını, lehine sonuçlanan ilk kararın aynı yargı merciince değiştirilmesinin usulsüz bir işlem olduğunu belirtmiştir.
2. Değerlendirme
32. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eden (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
34. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
35. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme, Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017 §§ 187-191). Anayasa Mahkemesi ayrıca 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında olağanüstü hâl ilanına dair usule ilişkin süreçler tamamlanıncaya kadar kamu otoritelerinin aldığı tedbir ve önlemlerin temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisinin de Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 241).
36. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu edilen suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017 § 57).
37. Bu itibarla başvurucunun şikâyetiyle ilgili değerlendirme Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan güvencelere aykırılık olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Genel İlkeler
38. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasına göre hürriyeti kısıtlanan bir kimsenin kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı bulunmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 64).
39. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii olması öngörülmüş olduğundan burada yapılacak incelemenin yargısal bir niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında adil yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve koşullarına uygun güvencelerinin sağlanması gerekir (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, § 29).
40. Bu bağlamda kişilere tutmaya karşı sadece itirazda bulunma hakkının tanınmış olması yeterli değildir. Bu itiraz sırasında Anayasa'nın adil yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin yer aldığı 36. maddesinde ifade edilen meşru vasıta ve yollardan yararlanma imkânının da tutmanın niteliğine uygun olduğu ölçüde gözetilmesi gerekir.
41. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itiraz öncesinde ve bu itirazın hâkim/mahkeme önünde incelenmesi aşamasında hürriyetinden yoksun bırakılan kimseye tutmaya karşı itirazlarını etkin bir şekilde dile getirebilme ve bu bağlamda savunma için gerekli imkân ve kolaylıklardan yararlanma fırsatının tanınmış olmasıdır (Yasin Akdeniz, B. No: 2016/22178, 26/2/2020, § 63).
42. Savunma için gerekli kolaylık kavramı ise şüpheliye/sanığa savunma amacıyla yardımcı olacak veya olabilecek zorunlu olan imkânları ifade etmekte ve silahların eşitliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu kolaylıklar, savunma için gerekli olanlardır. Bu kolaylıklardan biri, kişinin savunmasını planlayarak mahkeme önünde en uygun ve etkili şekilde yapılabilmesini mümkün kılacak bilgilere ulaşmasına ve böylece tutukluluk hâlinin sonucunu etkileyebilmesine imkân verilmesidir. Bu hak yönünden de somut olayın özelliklerinin belirleyiciliği büyük öneme sahiptir. Değerlendirme, yargılamanın bütünlüğü gözetilerek yapılmalıdır (gerekli değişikliklerle birlikte bkz. Ufuk Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971, 1/2/2017, § 45).
43. Savunma için gerekli kolaylıklara sahip olma hakkı mutlak değildir. İstisnai hâllerde sınırlandırılması mümkündür. Özellikle üçüncü şahısların temel haklarını korumak, kamu menfaatini gözetmek veya adli makamların soruşturma yaparken başvurdukları yöntemleri güvence altına almak gibi amaçlarla bu tedbirlere başvurulmasının zorunlu olduğuna kanaat getirildikten sonra soruşturma evresinde bazı delillere erişim yönünden kısıtlama getirilebilir. Ancak sanığın dava dosyasına erişimine getirilecek kısıtlamanın duruşma öncesinde delillerin sanığa ulaştırılmasını ve kovuşturma evresinde sanığın müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasını engellememesi gerekir. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi; kısıtlamaya yönelik bu tür tedbirlerin uygulanmasına ilişkin kararlarda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip gözetilmediğini, savunmanın menfaatlerinin korunması için yeterli güvencelerin sağlanıp sağlanmadığını inceler (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 46).
44. Daha önce erişilemeyen bilgi ve belgelere yargılamanın sonraki aşamalarında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile getirilerek kısıtlama telafi edilmiş ise savunma hakkı ihlal edilmiş sayılmaz (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 47).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
45. Somut olayda başvurucu; yargılandığı davanın 12/7/2017 tarihli duruşmasında, eşinin ve avukatının göndermiş olduğu savunma notlarının Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından kendisine teslim edilmediğini ancak iddianamenin ve dosya kapsamının mayıs ayında tarafına tebliğ edildiğini belirtmiş ve ayrıntılı bir şekilde savunmasını yapmıştır. Duruşmada başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. 25/9/2017 tarihli duruşmada da başvurucu savunmasını yapmıştır. Bu duruşmada da başvurucunun müdafii hazır bulunmuştur. Başvurucunun müdafii tarafından gönderilen ve başvurucuya teslim edilmeyen belgelerin başvurucu veya müdafii tarafından yargılamayı yapan ve başvurucunun tutukluluğunun devamına karar veren mahkemeye sunulması önünde bir engel bulunmamaktadır. Nitekim muhafaza altına alınan yirmi beş sayfalık savunma dilekçesinin başvurucunun yargılandığı dava dosyasına sunulduğu görülmektedir.
46. Öte yandan yargılama dosyasından başvurucunun ve müdafiinin dilediği şekilde ve hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan itiraza ilişkin dilekçeleri ile delillerini ilgili mercilere sunabildiği anlaşılmaktadır. Başvurucu da bunun aksini iddia etmemiştir. Başvurucu; Konya Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan ceza yargılamasında, kendisine teslim edilmeyen bu belgeler nedeniyle etkili itiraz hakkının ihlal edildiğini de ileri sürmemiştir. Son olarak başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararına yaptığı itirazı inceleyen Osmaniye Ağır Ceza Mahkemesi kararında başvurucunun savunma yapmak üzere istemiş olduğu belgelerin -yargılamasının yapıldığı mahkemeden talep edilmesi durumunda- UYAP üzerinden başvurucuya gönderilebileceği belirtilmiştir. Başvurucu, bu yönde bir talepte bulunduğuna veya bu talebinin reddedildiğine ilişkin bir bilgi veya belge sunmamıştır.
47. Sonuç olarak başvurucu ile avukatı arasındaki yazışmaların muhafaza altına alınmasının başvurucunun tutukluluğa etkili bir şekilde itiraz etmesinin önünde fiilî ve somut bir engel oluşturmadığı sonucuna varılmıştır.
48. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
49. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Tutukluluğa etkili itiraz hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

  Avukat   -   AYM Kararları
0 0
0 yanıt   -  

Avukatlara soru sormak için